Çizen Bayan

RADIOHEAD

almanya  ·  avrupa  ·  berlin  ·  konser  ·  müzik
RADIOHEAD

Şu an bu başlığı attığıma inanamıyorum. Hayal değil gerçek! Fotoğraflar, videolar var elimde. Abartma ya alt tarafı bir konser diyenler olabilir. Zaten müziği çok seven, tatil planlarını konserlere, festivallere göre yapan biriyim. Müzikle normal bir ilişkim yok yani farkındayım. Biraz tutkulu bir durum. Ama sırf o da değil işte. Radiohead şu fani dünya üzerinde tartışmasız, açık ara en sevdiğim grup. O yüzden onları ilk kez canlı dinlemiş olmak nasıl bir duygu tarif etmekte çok zorlanıyorum.

Gerçekten aylardır beklediğim, bittikten sonra iyi ki Berlin’de gitmişim dediğim Radiohead konserinin hikayesini 10 ay kadar başa sararak anlatmak istiyorum. Belki o zaman biraz daha iyi anlarsınız beni…

 Radiohead 414_x_588px_72dpi

Aralık ayında, sevdiğim sanatçıların konserlerini takip etmek için üye olduğum songkick‘te 6 Temmuz konserinin biletleri tükendiği için 7 Temmuz’a ek bir Radiohead tarihi konduğu açıklandı. Taa 2011 Aralık’ta aldım hemen biletimi. O tarihte gidip gidemeyeceğimi bilmeden. Radiohead’i canlı izleme hayali kurmanın bedeli 60 Euro’ysa veririm dedim. Öyle çok rahat sağa sola para savurmaktan değil. Hatta belki bazılarınızın aylık sigara masrafı, ne bileyim. Tercih meselesi.

Benim gibi birçok arkadaşım da gaza gelip bilet aldı. Gidip dinleyecektik işte Thom ve arkadaşlarını. Koca kış geçti. Hayatlar devam etti. Etrafımda sevgililer ayrıldı, planlar değişti. Benim en uzun vadeli planım yine aldığım konser biletiydi. Temmuz yaklaştıkça Berlin seyahatinin ayrıntıları planlanmaya başlandı.

Haziran ortasında talihsiz bir olay yaşandı. Toronto konseri kurulumu sırasında çıkan fırtına sebebiyle grubun davul teknisyenlerinden Briton Scott Johnson’ın üzerine sahne yıkılması sonucu 33 yaşında hayatını kaybetti. Haberi şuradan okuyabilirsiniz.

CanadaRadioheadStageCollapse184205--525x300

Hem sahne materyalleri zarar gören hem de beraber dünyayı gezdikleri arkadaşlarını kaybeden Radiohead o akşamki konseri ertelediğini açıkladı. Daha sonra Berlin ve diğer konserler de ilerki tarihlere ertelendi. Ben uçak biletimi çoktan satın almıştım, o yüzden Berlin’e yine de gittim. Temmuz’daki Berlin gezimin notlarını şuradan okuyabilirsiniz dilerseniz.

Daha sonra yeni Berlin konseri tarihi açıklandı: 29-30 Eylül. 6’sına bileti olanlar 29’unda, 7’sine bileti olanlar da 30’unda izleyebilecekti konseri. Tabii tarihi uymayanlar ücretin tamamını alarak iade yapabiliyorlardı.

Söz konusu Radiohead olunca bir şekilde tarihi uydurup 30 Eylül için tekrar bir Berlin seyahati ayarladım. Defalarca gittiğim Berlin’e bu kez gerçekten sadece konser izlemek için bilet aldım. Ama siz yine de Eylül’deki Berlin gezimin notlarına da mutlaka göz atın.

2012-10-01-3988

Şimdi gelelim asıl meseleye yani bu çok beklenen konserin izlenimlerine…

Kapıların 5’te açılacağı konser günü sabah 12’de orada olmayı göze almıştım aslında. Ama konsere bizden bir gün önce yani ayın 29’unda giden arkadaşlarım buna hiç gerek olmadığını, 4’de gitmemin yeterli olacağını söylediler. 

Konser bileti aynı zamanda gidiş dönüş tren bileti de sayılıyordu. Bir daha tren bileti almadan Ost-Kreuz’dan 15 dakika’da Wuhlheide durağına geldik. Kalabalığı takip edip çok güzel bir ormanın içinden 10 dakika kadar yürüyerek konserin yapılacağı alanın kapısına vardık.

wuhlheide durağı

ormanda yürüme

Gerçekten de öyle aman aman bir kalabalık ya da sıra olma gibi bir durum yoktu. Kapının önünde Official Merchandise satan yerden kendime bir Radiohead t-shirt’ü aldım. Arkasında Stanley Donwood ve Thom Yorke ortak tasarımı Kid A logosu Modified Bear önünde Readiohead yazan bir t-shirt. Fiyatlar Reading’tekiyle aynı aşağı yukarı. Orada 20 Pound’du burada 30 Euro. Helal-i hoş olsun.

Benim gibi heyecanlı Radiohead hayranları kapının önüne oturmuş bekliyorlardı. Biz de oturduk. 1 saat kadar sonra, saat tam 5’de kapılar açıldı. 

bekleme

Biletler kara borsayı önlemek için isme özel. Biz de kendi biletimizi evde bastık. Üzerinde barkod var. Ama bir kağıt parçası aslında. Şöyle yıllarca saklayıp çocuklarıma gösterebileceğim güzel bir bilet olsun isterdim. Belki kolaylık oluyor ama bir yandan da ruhsuzlaştırıyor meseleyi bu barkod bu teknoloji.

Kapıda kimlikle bilet üzerindeki isimler karşılaştırıldıktan sonra bir de çanta kontrolünden sonra içeri girdik. Herkes gibi biz de koşmaya başladık, sahne önünde güzel bir yer bulabilmek için. En ön kapılmış olsa da üçüncü sırada sahneyi süper gören bir yer bulup oturup saat 7’de sahne alacak olan Caribou’yu beklemeye başladık. Bu arada sahnenin arkasında ve asılı şekilde üst tarafta yer alan ışıkları yakından inceleyince pet şişelerden oluştuğunu farkettim. Çevreye önem veren bir grup olan Radiohead’den farklı bir yaklaşım beklenemezdi zaten.

alan doluo

petsiseler

19.15 gibi Caribou sahneye çıktı. Radiohead’in de çok etkilendiği bir isim. Daha iyi bir ön performans olamazdı sanırım. I love Caribou. 1 saat kadar çaldılar. Davul ve Daniel’in önde, gitar ve backvokalin arkada olduğu bir sahne düzeni. Davula ağırlık veren müzikleri seviyorum. Mono’da izlediğimiz Battles’da da durum böyleydi. Kendimi Radiohead’e hazırladığımdan öyle çıldırmadım ama İstanbul’da konseri olsa yine en önden izlemeye giderim. Henüz Caribou’yla tanışmadıysanız şu şarkılarıyla güzel bir başlangıç yapabilirsiniz.

Hannibal by Caribou on Grooveshark Odessa by Caribou on Grooveshark

caribou

Saat 20:30 – 21:00 arası o anın heyecanı sebebiyle tam da hatırlamadığım bir anda çıktı sahneye Radiohead, Lotus Flower‘la ve klipteki gibi danslarla tabii. Aynı renk kot pantolon ve ceket içine siyah bir t-shirt giyen ve saçını sempatik ötesi bir at kuyruğu şeklinde toplayan Thom Yorke‘u canlı görünce histerik kızlar gibi heyecandan ağlarım diye düşünmüştüm hep. Ama Thom o kadar mutluydu ki, ona bakınca ben de mutlu oldum. Mutluluktan ağlamanın da bir adım ötesi. Sadece ona bakıp kalbimi tuttum. Bir de gülümsemekten elmacık kemiklerim ağrıdı. Tanrının en iyi işi bence. İyi ki var. Çok üşüdü bir ara. Buradan kime gidiyoruz dedi. Kıyamam. 

thom

Thom Yorke çok özel bir insan. Bir müzisyen ve çok enstrüman çalan bir besteciden ötesi. Radiohead’ın orkestra şefliğini yaptı adeta konserde. Gitarını aldı bazen, bazen piyanonun başına geçti. Climbing Up The Walls‘un sonunda o ekolu duyduğumuz kısmı gitarın içine söylüyormuş meğer. Sadece Thom değil sahnenin yıldızı orası kesin. Birbirinden iyi müzisyenlerden oluşuyor Radiohead. Gözlerimi Thom’dan ayırdığım anlarda The Pyramid Song‘da alt yapı sandığım o sesleri gitarını keman gibi çalarak çıkaran Jonny Greenwood‘u hayranlıkla izledim. Gitar çalmadığı zamanlarda klavye, There There‘de ise iki elinde ikişer bagetle davul çaldı.

coni

Kendinden 2 yaş büyük abisi Colin Greenwood grubun inanılmaz baslarından sorumlu. Sahneye ceket ve atkıyla çıkan Ed O’Brien ise öldürücü bir karizmaya sahip ve dünyanın en önemli gitaristlerinden biri. Radiohead’i bu kadar sevmemin sebeplerinden, dahi denebilecek bir adam olan, davulla ama özellikle zillerle harikalar yaratan Philip Selway‘i de unutmamak lazım.

Ben Özellikle There There, How To Disappear Completely ve Climbing Up The Walls‘da kendimden geçtim, Thom da The Gloaming‘de. Piyanonun başına geçtiği Like Spinning Plates de gerçekten unutulmaz bir andı benim için. İkinci biste çaldıkları Everything In Its Right Place‘de synthesizer’ı özgür Tibet bayrağıyla kaplı bir şekilde çıktı sahneye. Bir de limon vardı yanıbaşında, ‘Yesterday I woke up sucking a lemon’ sözlerine ithafen. Çok dans ettik. İlk kez Haziran’da çaldıkları yeni bir parça olan Ful Stop‘ı da çaldılar.

tibet

Bir ara güvenlik görevlileri gelip birkaç kişiyi konseri kaydetmemeleri konusunda uyardı. Şarkı bitince güvenliği dikkate almamamızı söyledi Thom Yorke. Çıkarın ‘fucking’ kameralarınızı ne çekmek istiyorsanız çekin dedi :) Bu insanı sevmemek mümkün mü? Dansları, at kuyruğu, içimden sevgi taştı resmen sahneye, göz bebeklerim kocamandı, onun her anını her saniyesini yakalamak için. Bazen gözlerimi kapadım müziğin güzelliğinden, sonra kızdım kendime ne yapıyorum ben diye, Radiohead sahnede, aç gözlerini izle! Toplam 24 şarkı çalıp 3 kere bis yaptılar. Ben Radiohead’e doymadım doysun Britanyalılar.

piyano

Etrafta hiç Alman yok gibiydi. Amerikalı, Rus, İngiliz, Uzak Doğulu birçok insan vardı. Biletini, ertelenme sebebiyle iptal edilen biletler yeniden satışa çıktığında alan Berlin’de yaşayan arkadaşım Deniz, Alman arkadaşlarına hadi konser var siz de gelin deyince kimse 60 Euro vermek istememiş. Şaşırdım. Deniz’in arkadaşları Radiohead hayranı değil demek ki. Ama dediğim gibi sahne önündeki çoğunluk bizim gibi yurt dışından gelmişti bu konseri izlemeye. Konser bittikten sonra insanların neden buraya geldiğini daha iyi anladım. En zahmetsiz ve en keyifli izlediğim konser oldu çünkü Radiohead. İzdiham, bekleme, trafik gibi şeylerden eser yok.
 
caribouoncesidoluluk
 
Sabahtan sıraya girmeden, kapı açıldığında alana gelip, önlerden güzel bir yer kapıp (önde olma derdiniz yoksa ben anfi tiyatoda oturur izlerim diyorsanız 7’de de gelebilirsiniz), sıkışmadan, ezilme tehlikesi geçirmeden, mükemmel bir açıdan izledim ve duydum konseri.
 
Konser bitince öyle hemen gitmek için acele etmedik çünkü biraz yaşadıklımızı sindirmemiz gerekiyordu. Yavaş yavaş dağıldı kalabalık. Çıkışta çeşit çeşit yemek konser esnasında olandan daha uygun bir fiyata satılıyordu. Bir grup insan trene gitmek için orman boyunca yürürken bir grup insan da karnını doyurduğu için izdiham olmadı. Ben de içi çileklerle dolu leziz bir içki aldım mesela. Konser üzerine orgazm içkisi gibi.
 
boş alan
 
Çıkışta da aynı şekilde toplu taşıma vardı, geldiğimiz rahatlıkta döndük. Ay taksi bulamadım, ay trafik gibi dertler yoktu. Tren istasyonu biraz doluydu o kadar. Biz de öteki yönde bir durak geri gidip bir önceki duraktan binerek trende oturmayı garantiledik (beyin bedava!) Hiç yorulmadan etmeden harika bir gece geçirdim. Bilet fiyatı burada bu büyüklükte olacak bir konsere oranla uygun. Gerçekten de iyi ki Berlin’de izledim Radiohead’i.
radiohead
29 Eylül’deki konserlerinde bu turneleri boyunca ilk kez Mr. Magpie’yı çalmayan (Onun yerine National Anthem çalmışlar) Radiohead’in 30 Eylül’deki setlist’i şu şekildeydi:
  1. Lotus Flower
  2. 15 Step
  3. Bloom
  4. Kid A
  5. Myxomatosis
  6. The Gloaming
  7. Separator
  8. Climbing Up the Walls
  9. Like Spinning Plates
  10. Nude
  11. Ful Stop
  12. Staircase
  13. Reckoner
  14. There There
  15. Feral
  16. Paranoid Android
    Bis:
  17. How to Disappear Completely
  18. Supercollider
  19. Morning Mr. Magpie
  20. Pyramid Song

  21. Bodysnatchers
    İkinci Bis:
  22. Give Up the Ghost
  23. Everything In Its Right Place
    (True Love Waits intro)
    Üçüncü Bis:
  24. Idioteque
Instagram
Tüm Hakları Saklıdır © 2015 Elif Tanverdi
Top