2012’DE KAÇIRDIKLARIM

Bu sene konser ve festival açısından dolu dolu geçti. Yurtiçinde ve yurtdışında onlarca konsere ve festivale giderken bir çoğunu da kaçırdım, aklım kaldı. Blog’da hep gittiğim konserleri yazdım. Şimdi bir değişiklik yapıyorum. İşte 2012’nin ah dedirtenleri:
Cat Power: 9 Şubat’ta Garaj İstanbul’da sahne alan Cat Power’ı İtalya’da olduğum için kaçırdım. Daha sonradan pek çok müzik blog’unda organizasyonun berbat olduğunu okudum, sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. En kısa zamanda bir yerde canlı dinlerim umarım.
Real Estate: 16 Şubat’ta Babylon’a gelen Real Estate’i kaçırdığım için hala başımı taşlara vuruyorum ya:( Ben bi de böyle Maccabees’e ve Ane Brun’a üzülmüştüm 2011’de.
St Vincent: 21 Şubat’ta Salon İKSV’deki konseri baya baya salaklığımdan kaçırdım. Çok pişmanım. Geri dön dülaay nolur sensiz yapamıyom.
Selah Sue: 23 Şubat’ta Babylon’da sahne alan Selah Sue konserine maddi sebeplerle gidemedim. Sonra One Love‘a geldi ve harikaydı. Çok tatlı bir kız, sesi, şarkıları süper. İyi ki dinledik. Saatini biraz erkene almışlar. Keşke daha geç olsaydı da daha çok insan dinleseydi.
Modeselektor: 16 Mart’ta Babylon’da sahne alan Modeselektor’u sezonun son snowboard’unu yapmaya Uludağ’a gittiğim için kaçırdım.
Coachella: Ya aslında bu konuyu açmak bile istemiyorum. Evde gözüm yaşlı izledim Arctic Monkeys, Radiohead, Kasabian, Black Keys ve daha nicesini youtube kanalından. Umarım 2013’de bir şekilde bilet bulur da giderim. Ben Arctic Monkeys dinlemeden kıyamet falan kopmassa sevinirim.
Mystery Jets: 28 Nisan’da Salon İKSV’deki konseri kaçırdım ama daha sonra Reading‘de ana sahnede dinledim Mystery Jets’i. Tabii ki Salon’un samimi ortamında göz göze diz dize dinlemenin yerini tutmadı ama festival ortamı da bambaşkaydı.
Feist: 25 Ağustos’ta Küçükçiftlik Park’ta sahne alan Feist konserini (ve bir gün öncesinde Feist ile tekne gezisini) İngiltere’de Reading Festivali‘nde olduğum için kaçırdım. İçim gitti tabii ama yine olsa yine aynı kararı verirdim çünkü Reading’te onlarca ismi canlı dinledim. Ama umarım en kısa zamanda Feist’i de canlı dinlerim.
Foster The People: Ağustos ayında Reading‘in ilk günü daha festival planına alışamadığım için NME yerine Lock Up sahnesinde buldum kendimi. Foster The People’ın sonu kaçtı, Anti Flag ile teselli olduk onun yerine. İnşallah başka bir gün başka bir yerde dinlerim Foster The People’ı.
Soundgarden: 30-31 Ağustos’ta yazın son festivali olan Soundgarden’a gitmeyi çok istiyordum hatta Reading sonrası Londra’dan dönüş biletimi de bir gün öncesine aldım gidebileyim diye. Ama Londra’da aldığım kilolar ve Aya Yorgi Soundgarden ve bikini denklemi sebebiyle (evet ya gerçekten %80 falan bu sebeple) oturdum oturduğum yerde. Kaçtı güzelim plajlı festival.
Kings of Convenience: 12-13 Nisan’da Nordik Müzik Festivali kapsamında Babylon’da sahne alacak olan KOC biletleri çok pahalıydı. Garanti’de çalışan canım arkadaşım Burak bize bilet ayarladı. Fakat konser gerçekleşmedi çünkü grup üyelerinden gözünü sevdiğim Eirik Glambek Bøe’nin gözüne bişey olmuş. Erlend Øye tek gelip akustik bir konser verdi. Biletimize bir çentik açıp aldılar bizi içeri dinledik. Çok da güzeldi. Sonra da dediler ki grup 26-27-28 Eylül’de tekrar Babylon’da olacak o zaman bileti olanlar gelip dinleyebilir. 12’sine bileti olan 26’sında, 13’üne bileti olan da 27’sinde girebiliyordu konsere. 28’indeki tarihi de telafi için koymuş grup.
30 Eylül’deki Radiohead konseri için Berlin’e gidiş biletimi bile 27’sindeki Kings of Convenience konserinee göre satın almama; hatta Babylon’a baya baya elimde bavulla gitmeme rağmen biletim davetiye olduğu için konsere alınmadım :( İçimde kaldı baya, neyse ki Nisan’da Erlend Øye’yi dinlemiştim :( Sen aylarca sakla o bileti, uçak biletini bile o tarihe göre al, sonra patla. Ama Radiohead yolcusu oldupum için üzülemedim bile:)
Røyksopp / Trentemøller: 30 Eylül’de Küçükçiftlik Park’ta Urban Festival’da sahne alan Norveçli ikili Royksopp ve Danimarkalı dahi prodüktör / DJ Trentemoller’i aynı gece Berlin’de Radiohead konserinde olduğum için dinleyemedim. Urban Festival fotoğraflara bakıp iç çektim, hakikaten harika bir festival olmuş; ama tüh müh diyemiyorum çarpılırım diye, ben de Radiohead dinledim şaka maka. Sonradan Royksopp’u DJ set olarak anavatanlarında, Oslo‘da dinledim küçücük bir mekanda ama aynı tadı vermedi tabii.
Mark Ronson ve Sam Sparro: 6 Ekim’de adidas all originals party‘de sahne alan Mark ve daha çok Sam’le gündüz kuliste takıldık ama konserlerini izlemeyemedim ikisini de çünkü gündüz karın ağrısı ile baş gösteren böbrek enfeksiyonum akşam ateş ve titreme halini aldı ben de konserlere kalamadım :( ikisine de bayılırım ve o kadar tatlılar ki özellikle Sam ve ekibi pozitif enerji patlaması.
Chairlift, Sebastien Tellier, James Blake: Ekim sonu Kasım başı fena hızlı geçti. Dutch Design Week için gittiğim Hollanda’dan 2 günlüğüne İstanbul’a dönüp Paris’e gitmeden önceki son gece de Duygu’nun doğum günü için sabahladım. Tektekçi’den doğru havaalanına gidip, uçakta biraz uyuyup Paris’teki Pitchfork Müzik Festivali‘nin ilk gününde inanılmaz hasta oldum. Günün son konseri olan M83’yi kaçırmamak için bütün gün festivaldeki koltuklarda uyudum. O sırada Chairlift, Sebastien Tellier ve James Blake kaçtı :( İçim yaniiiiiii:(
DJ Shadow: 8 Kasım’da Turn Up The Night by Miller kapsamında ilk kez Türkiye’ye gelen DJ Shadow’u da Oslo‘da olduğum için kaçırdım maalesef.
Purity Ring: Kuzenimin kınası olduğu için kaçırdım Purity Ring’i 13 Kasım’da Salon İKSV’de. Ama Pitchfork‘da dinlemiştim zaten 2 hafta öncesinde.