LOLLAPALOOZA CHİLE

Şili, geçmişi 1991′e dayanan ve 2005 yılından beri her sene Chicago’da gerçekleştirilen dünyaca ünlü müzik festivali Lollapalooza’nın Amerika dışında ilk şubesini açtığı ülke (canım Şilim ya<3, her alanda gurur kayağı)
İlk Lollapalooza Chile 2011 yılında yapılmış ve Santiago The National, The Killers, Thirty Seconds to Mars, Kanye West, Cypress Hill, Ben Harper, Deftones, Devendra Banhart, Cat Power, The Drums, Cold War Kids, Fischerspooner, Boys Noize, Armin Van Buuren, Chris Cox, Joachim Garraud, Empire of the Sun, Fatboy Slim gibi dev isimleri ağırlamış.
2012′de Brezilya‘ya da sirayet eden Lollapalooza’nın Şili versiyonu Foster The People, Band of Horses, Foo Fighters, Cage The Elephant, Björk, Gogol Bordello, Arctic Monkeys, Friendly Fires, MGMT, Pretty Lights, Calvin Harris, The Crystal Method, Skrillex, Above & Beyond gibi efsane isimleri ağırlarken artık kendisini ben de tanıyordum.
Sene 2013 olduğunda 3. Şili Lollapalooza’sının line-up’ına bakarken az kalsın bileklerimi kesiyordum. Kimler yoktu ki:
Pearl Jam, Queens of the Stone Age, The Black Keys, Foals, deadmau5, Franz Ferdinand, Kaskade, The Hives, Kaiser Chiefs, Two Door Cinema Club, Passion Pit, Crystal Castles, Major Lazer, Alabama Shakes, A Perfect Circle, Steve Aoki, Hot Chip, Nas, Tomahawk, Feed Me, Toro y Moi ve fazlası.
Lollapalooza baktı Güney Amerika’da iyi gidiyor nihayet bu sene Arjantin‘de de sirayet etmiş. (Turne gibi düşünün, Şili’de Cumartesi Pazar, Arjantin’de Salı Çarşamba ve sonra bir sonraki Cumartesi Pazar da Brezilya’da yapılıyor. Bu arada fakir diye Arjantin’e fena kıymışlar, Salı Çarşamba festival mi olur, yazık)
Geçen senelerde line up’ı taa Türkiye’den ağzımı sulandıran Lolla’nın Şili ayağı bu sene geçen seneki kadar leziz olmasa da hazır Santiago’da yaşıyorken gitmemek olmazdı. Ben de pahalı mahalı YOLO dedim aldım bileti (Şili çok pahalı çocuklar, öyle böyle değil çok pahalı, ekonomileri fena iyi, oyuluyorum burda)
Her neyse, bu seneki Line Up şu şekil idi bakınız:
Red Hot Chili Peppers, Arcade Fire, Soundgarden, Nine Inch Nails, Pixies, Phoenix, New Order, Vampire Weekend, Imagine Dragons, Axwell, Ellie Goulding, Julian Casablancas, Zedd, Kid Cudi, Johnny Marr, Lorde, The Bloody Beetroots, Cafe Tacvba, The Wailers, Portugal. The Man, Cage The Elephant, Capital Cities, Jake Bugg, AFI, Flux Pavilion, Flume
Fena da değilmiş ha, bana da line up beğendiremiyoruz.
Beni en çok heyecanlandıran ve ilk kez dinleyeceğim isimler Arcade Fire ve Flume‘du. Onun dışında daha önce Berlin’de dinlediğim Phoenix ve Glastonbury’de dinlediğim Wampire Weekend de tabii ki kaçmazdı. Bir gece önce ‘Sideshow Lollapalooza’ denen, daha da çok para kazanmak amaçlı, zaten festivalde çalan isimlere özel mekanlarda konser vermeyi amaçlayan olay çerçevesinde izlediğim ve büyük bir hayal kırıklığı yaşatan Julian Casablancas, Ellie Goulding, Flux Pavilion, bu sene Grammy kazanan Lorde, ve Zedd maalesef 3′ü aynı anda olan Cage The Elephant, Capital Cities ve Flume‘dan birini seçmek zorunda kaldığım için Flume, 2 senedir neredeyse gittiğim her festivalde çalan ama bir türlü dinleyemediğim Jake Bugg, Portugal. The Man ve Axwell performanslarını izledim.
Festival Santiago’nun şehir merkezine çok yakın Parque O’Higgins adlı bir parkta yapılıyor. Parkın içinde de yıl boyunca konserler gerçekleşen Movistar Arena, hemen yanında da Fantasialand diye bir Theme Park var. (Aşağıdaki fotoğrafta görmüş olduğunuz kubbe Movistar Arena)
Biletler etaplar halinde satılıyor. Early bird 48.000, sonraki ön satışlar 65, 75 ve 90.000 Peso. Normal fiyatsa 105.000 Peso (Çarp 4,25′le at 3 sıfır o kadar Türk Lirası aşağı yukarı)
Parka metroyla ulaşım mümkün ve saatlerini de ona göre ayarlamışlar. Santiago belediyesi çalışıyor. Santiago belediyesi gençlerini tomayla sulamıyor, festival çıkışı metrosunu hazır ediyor.
Festival alanı şehir içinde olduğu için kamplı değil. Sabah 11′den gece 12′ye kadar sürüyor. 2 gün üst üste. One Love kafası.
Toplam 6 sahne var ama 2′si öyle çok da uğradığınız sahneler değil (Biri çocuk sahnesi biri de baya ufak çok küçük grupların baya kötü bir ses sistemiyle çaldığı bir sahne)
Play Station, Coca-Cola, LG G2, Claro (mobil operatör) 4 büyük sahne. Claro ana sahne gibi. Sonra Coca-Cola sahnesi var o da baya büyük. Play Station biraz daha ufak ve arkada kalıyor. LG G2 de Movistar Arena içinde olan elektronik müzik sahnesi.
İçki satışı yok. Ama dışarıdan yiyecek içecek istediğini getirebiliyorsun, o serbest. Şarabını, koy pet şişeye gel:)
Yiyecek içecek satışı Ficha denen fişlerle yapılıyor, 5′i 6.000, 10′u 10.000 Peso. Yemekler güzel, çeşit yeterli. 3-5 fişe karnını doyuruyorsun. Dışarıya göre pahalı değil çok. Hatta hayatımda yediğim en iyi dondurmalardan birini yedim.
He bu arada Cumartesi alınan fişler Pazar geçmiyor. Cumartesi günü aldığım 10 fişi bitirmeye çalışırken zor anlar yaşadığım doğrudur (alkol de yok neye harcicaz) kafam kadar cips aldım hala yiyoruz ailecek
Kanadalı gruplar bir başka dostum tezimi kanıtlamak için sahneye çıkmışlarcasına, Arcade Fire performansı tek kelimeyle muhteşemdi. Arcade Fire neden Arcade Fire’mış anladım. Hem şarkıları hem sahne performansları efsane çünkü. Bence Lollapalooza’nın en iyisiydi. Win Butler’ı bir kere canlı izlemem ‘Kurbanı olurum’ lead singer’lar kategorisine girmesine yetti. Bir insanın hem duruşu, hem karizması hem de sahnede yaptığı her şey kusursuz olabilir mi?
Win Bey’in sevgili eşi Regina hanımın performansı ise bence grubun en zayıfıydı, yine de kendisini her türlü enstrümanın başında görmemiz bile bir karizma katıyor. Gerçi grupta herkes ‘Allahını seven defansa gelsin’ tarzı eline ne enstrüman versen çalıyor. (Cidden acayip iyiler) Bu arada iki tane de Afrika davulu eşlik ediyor gruba ki gerçekten ancak bu kadar iyi olabilirmiş. Sahneye Reflektor’la girip aynı isimli son albümlerinden çokça şarkıyla devam ettiler. Funeral, Suburbs ve Neon Bible’dan da çaldılar. Çok iyiydi. Aşırı kalabalık yüzünden sahneye çok uzaktım ama olsun. Bu yaz bir daha izlemek nasip olur umarım.
Lolla performansından sonra kalbimde koskoca bir yere sahip olan bir diğer isimse Flume. Kendisi uğruna Capital Cities ve Cage The Elephant’tan vazgeçtim, beklenti büyüktü, beklentinin de üstünde bir performanstı. Çok iyiydi çok. Avustralyalı genç prodüktörün erken saatlerde sahne aldığı LG G2 sahnesi yani Movistar Arena da zaten festivalin en iyi sahnesiydi bence. Kapalı olduğu için gece soğukta sırf sıcak olduğu için bile tercih edilebilir ama zaten elektronik müzik sahnesi ve sürekli kopmalı patlamalı isimler çaldı. Ses ve ışık sistemi tek kelimeyle harikaydı. Flume’a gelirsek hem seyirciyi yakalamayı iyi biliyor hem de şarkıları ve kendine has tarzı zaten bağımlılık yaratır cinsten. Major Lazor’ın Get Free’sini çalarken bir anda ses sistemi gitti şarkının en güzel yerinde, orada durumu toparlama tepkisi bile aşırı tatlıydı.
Güneş batarken ardından palmiyelerin Phoenix dinlemek de ayrı bir zevkti. Çok zıplamalı mutlu şarkısı olan grup tam akşamüstü olsun hayat festival olsun.
Vampire Weekend de tıpkı Phoenix gibi tam bir akşamüstü grubu ve yine çok eğlenceliydi. Ezra Koenig California English’i nası söylüyor öyle ya çok değişik vallahi insan hayret ediyor.
Cumartesi akşamı elektronik sahnesinin headliner’ı Grammy ödüllü ve Lady Gaga, Skrillex gibi isimlerle çalışarak ün kazanan genç prodüktör / DJ Zedd de acayip iyi bir performans sergiledi ve festivalin en eğlenceli en hareketli saatlerini geçirmemi sağladı. Evde oturup da vay be ne şarkı diye dinleyeceğim tek bir şarkısı olmamasına rağmen bu tarz bir ortamda acayip eğlendirme performansı var. Çıkışında aynı saatlerde RHCP ana sahnede bayık bir performans sergiliyordu. En son ‘evet sahnede playback yapıyoruz’ itiraflarından sonra iyice soğudum. Yılların grubu şarkıları iyi falan eyvallah ama o sırada 21 yaşında bir prodüktörü dinlemeyi yeğletiyor bana artık.
Cumartesi günü Coca Cola Stage’de sahne alan Ellie Goulding‘in performansı Rock’n Coke’ta izlediğimizden çok farklıydı. Ben Rock’n Coke’ta sahne önünde olmama rağmen hiç duyamamıştım sesini, çok kırılgan çok narindi. Burada belki gündüz çaldığından belki de festival setlistini değiştirdiğinden bilemiyorum hep eller havaya kopmalı hareketli şarkılar çaldı. Ayrıca bi güzelleşmiş, bişey olmuş ablaya. Skrillex’den ayrılmak yaramış heralde.
2 senedir gittiğim her festivalde çalmasına rağmen bir türlü dinleyemediğim Jake Bugg‘ı Cumartesi akşamüstü en cici sahnelerden Play Station sahnesinde çimlere yataraktan dinledim. Tam da öyle çimlerin üstünde dinlemek gerekiyormuş. Önce bir garipsiyorsun sesi, sonra tarzıyla ne kadar iyi gittiğini farkedip alışıyor hatta sevmeye başlıyorsun. Keyifliydi. Aferin çocuk.
Bir başka Grammy ödüllü genç müzisyen Lorde de yine cicoş Play Station sahnesinde performans sergiledi ve konserine ilgi çok büyüktü. Kitlesi Lana Del Rey kitlesi önden gelen çığlıklardan anladığım kadarıyla. Süper sesi, kendine has rahat tarzı, fotoşoplonan fotoğrafına tepki gösterip ‘yüzümdeki izleri neden saklıyorsunuz ki ben böyleyim’ tarzı ilham verici tepkileri ile artı puan alıyor Lorde ancak şarkı sözleri ve sahnede yaptığı konuşmalardan anlaşıldığı kadarıyla teenage’likten çıkması birkaç fırın daha ekmek yemesi gerekiyor.
Flux Pavilion
Uzun zamandır dinlemek istediğim bir isimdi. DJ’liğini prodüktörlüğü kadar başarılı bulmadım. Süreklilik yoktu setinde dans etmeye çalışırken aptal oluyorsun.
Julian Casablancas
Julian Casablancas’ı Sideshow Lollapalooza çerçevesinde, festivalden 1-2 gün önce Santiago’da eskiden baloların yapıldığı Club de La Union’da izledim. Tarihi bir mekan, yüksek tavanlı, altın varaklı, ses çok zordu. Konser başlayınca önce arkalara, sonra salonun dışına kaçmak zorunda kaldık. Bi tek Instant Crush’tan keyif alabildim. Ben bu ses durumu o mekana özel diye düşünmüştüm ama Julian Casablancas’ı Lolla’nın uçsuz bucaksız çimlerinde de dinleyemedim. Kötüydü. Sideshow’da 2 Strokes şarkısı bir de Instant Crush dinleyip sonra eve dönüp Strokes’un Is This It’ini baştan sona dinlemiştik. Burada da ortamdan uzaklaştık. Julian Şilili seyirciden de olumsuz tepki aldı. Uyuşturucuyu bıraksın 1-2 sene uyusun sonra Strokes’a geri dönsün yazanlar oldu.
Axwell
Benim için festivalin son konseriydi. En sevdiğim sahne, Movistar Arena’da çok güzel bir Lolla kapanışı oldu.
Lollapalooza Chile çok güzelmiş ben de gitmek istiyorum, belki Güney Amerika turumu o tarihe denk getirir bir de festival dahil ederim, ne yapmam lazım diyorsanız: http://www.puntoticket.com adresinden kendinize bir yabancı hesabı açıp http://www.lollapaloozacl.com adresinden çıkacak olan early bird biletleri takip edin. Sonra Santiago’da airbnb’den bir ev ya da merkeze yakın bir hostel tutun. Line up ve ortam eminim ki yine çok keyifli olacaktır.