BABYLON SOUNDGARDEN 2014

Bu hafta sonu yurdumun festival sezonu Babylon Soundgarden ile resmi olarak başladı. Ülkeye dönme, yeni eve taşınma, ev işleri derken bu sene çok erken gidemedim festivale. Çayır çimenin keyfine varmam gereken saatlerde terasta halı yıkıyorduk (true story)
Olsun terasta halı yıkamamız bitince hemen metroya atladık Darüşşafaka metro durağında inip karşıdan karşıya geçen güruha katılmak suretiyle Park Orman’a daldık. Pozitif, Soundgarden ve Haziran ayında gerçekleşecek diğer etkinliklerin bilet gelirlerinin tamamını Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın Soma Gençlik Bursu’na bağışlanacağını açıklamıştı. Biletlerin fiyatı ise 10 ile 150 TL arasında değişiyordu. Pet Shop Boys, Sky Ferreira, John Talabot, Mount Kimbie gibi grupların sahne aldığı bir festivale 10 Liraya gidebiliyorsunuz demek bu. Tabii daha fazka bağış yapmak isterseniz bütçenize göre 150 liraya kadar bilet fiyatını kendiniz belirlemeniz söz konusu.
10′dan fazla senedir İstanbul’a muhteşem gruplar getirmiş, müzik sahnesine yön vermiş Pozitif geçtiğimiz aylarda hükümete yakınlığıyla bilinen Ferit Şahenk tarafından satın alınmıştı ve bu nedenle de halihazırda pekçok müziksever tarafından boykot ediliyor. Pozitif’te çalışan çok sayıda arkadaşım ve gerek Babylon’un gerekse bu arkadaşlarımın bireysel olarak Gezi sürecindeki hal ve tavırlarını bildiğimden ben boykota şahsen katılmıyorum. Zaten müzik de susarsa elimizde ne kalır ki diye bir düşüncem de var. Ferit Şahenk’in milyonlarca dolarlık onlarca şirketi arasında Pozitif’in etkinliklerine bilet alarak ona çok da para kazandırdığımı düşünmüyorum. He arkadaşlarımın maaşları ödeniyordur, saygı duyarım. Kendi vicdan muhasebemi bu şekilde yaptım. Soma olayında da gerek bilet gelirinin aktarılacağı yeri, gerek seçilen kelimeleri gerekse yaklaşımı doğru buldum. Yine de herkesin düşüncesi kendine.
Gelelim festivale. Soundgarden’da pek ana sahneci değilim. Bu sene de geç geldiğimden ana sahnenin olduğu alanda pek vakit geçirmedim. En çok izlemek istediğim isimler yurdumuzun dj kabinlerini sık sık aşındıran ama benim bir türlü denk gelemediğim müziğine aşık olduğum insan John Talabot ve bu aralar baya hastası olduğum, daha önce Berlin’de minik bir venue’de de izlemiş olduğum Mount Kimbie‘ydi. Sky Ferreira ve Pet Shop Boys bu isimlerle çakıştığından ve bir de ana sahnede olduklarından (geçen seneki Kings of Convenience’ın bile şikayetçi olduğu müzik dinlemek değil sohbet etmeye gelmiş ana sahne topluluğu sebebiyle) Red Bull Music Academy sahnesinden hiç ayrılmamayı tercih ettim.
John Talabot öncesi çimenlerde yayılıp alkollerimizi yudumlarken RBMA sahnesinde Hey Douglas çalıyordu. Topluluğun yarısı dans yarısı da bizim gibi çimenlerde yaymaca halindeydi. Müzik güzeldi. Türkçe saykadelik ve funky sample’larla kıpır kıpır bir set çaldı Hey Douglas. Sonlara doğru dans eden kişi sayısı arttı. Biz John Talabot’u beklerken Joy Stick Jay isimli arkadaş çıkmış inmiş promil sebebiyle farkedememiş olabilirim. Yazıklar olsun bana.
John Talabot muhteşem bir insan. Onu doğuran anaya teşekkürlerimi bir de buradan sunmak isterim. O çaldı biz dans ettik kendimizden geçtik. Epey uzun zamandır soundcloud’daki setleri olsun, fin albümü olsun aşındırıyorum resmen. Nihayet enerjisini alarak canlı dinledim. Sevgim arttı.
John’dan sonra bir müddet sahnenin Mount Kimbie için hazırlanmasını bekledik. Malum live band. İlk izleyişimde daha çok keyif almıştım. Daha küçük bir mekandı. Mount Kimbie performansını kaçırdıysanız da albümlerine kulak verin. Biz performansın ortalarına doğru Parkorman’dan ayrıldık, en büyük motivasyonlarımızdan biri de metroya yetişmekti. Parkorman’a gelmesi çok rahat da herkesle aynı anda çıkınca hele metro da yoksa gerçekten sıkıntı oluyor. Geçen sene taksi otobüs bulmak imkansızdı ve otostop çekmemiz gerekmişti. Festival konser falan olduğu gün biraz uzatsalar keşke metro saatlerini. Neyse biz de vakitlice eve dönüp intagram’dan pek güzel Pet Shop Boys videoları gördük. Ah be dedik ama insan aynı anda 2 yerde olamıyor işte.
Yazın habercisi sezonun ilk festivali Soundgarden benim için böyle geçti. Seneye daha çok vakit geçirebilmek dileğiyle.