Her gittiğinde mutlaka yaptığın şey: Tor Caddesi’ne gidilmeli. Gün içinde cool cafe ve barlarında takılabilir alışveriş yapabilir, sanat galerilerine göz atabilir, akşam SoHo House’da güzel bir yemek yiyebilir ve gece clublara gidebilirsiniz. Burası aynı zamanda sanatçıların, stilistlerin, grafik tasarımcıların yaşadığı bölge.
En sevdiğin galeri / müze: Favori müzelerim Martin-Gropius-Bau , Hamburger Bahnhof, National Museum. Bir de David Chipperfield’ın birkaç yıl önce cephesini yenilediği Neues Museum, bana Star Wars’u hatırlatıyor. Çağdaş sanat içinse Auguststrasse’deki galerilere göz atmak lazım.
En sevdiğin cafe: En sevdiğim Cafe Ku-Damm’da viktoryan stil bir binada yer alan Einsteincafe. Sabah kahvenizin mermer bir masada gümüş bir tepsi içinde servis edilmesini istiyorsanız buraya uğramanız lazım.
En sevdiğin bar: KingSize, Neue Odessa, AmanoBar, augustII içmeye çıktığımda uğrak mekanlarım.
En sevdiğin gece kulübü: Şu sıralar Flamingo. Burayı cadılar bayramında keşfettim. Maskeli insanlar aydınlanma çağından esinlenmiş çılgın kostüm ve peruklar… Müzik ve dj’ler süperdi.
Alışveriş için adreslerin: Mulackstrasse’de bir sürü butik var. Şu sıralar en sevdiğim tasarımcı Berlin’li Henning Linge.
Ne yemeli / içmeli: Geçen gün arkadaşlarımla Lokal diye bir restoran keşfettik. Linien str.160’da. Yemekler lezizdi, atmosferse ahşap masalar, mum ıığı, tüyle kaplı ferforje sandalyeler, leziz tatlılar ve mükemmel şampanya. Berlin müthiş fast food’larıyla da ünlüdür. Benim favorim Mehringdamm kreuzberg’deki Mustafa’s Gemüse Kebab. Kışınsa Berlin’de sıcak şarap içmelisiniz.
Şehrin soundtrack’i / filmi / kitabı: Soundtrack: berlin du bist so wunderbar, Film: Win Wenders – Der Himmel über Berlin, kitap: Jason Lutes’un Berlin kitabı çok güzel bir çizgi roman.
Yılın en sevdiğin zamanı: Birçoklarının favori mevsimi yazın Berlin büyülü olsa da benim tercihim kış, çünkü ben Berlin’in gündüzleri gri, soğuk, karanlık ve nostaljik havasını seviyorum. Kış geceleriyse gümüş rengi, flu, kirli ve inanılmaz derecede seksi!
