gelecek kaygısı ve bir takım eleştirilere cevap

geçen gün, evimin 500 metre ötesinde bir canlı bomba kendini patlatıp insanları öldürdü, yaraladı ve sevdiğim herkesi korkudan, dehşetten evlere hapsetti. ülke gündemi bir süredir böyle. istanbul’dayken metroya korka korka biniyordum. ankara’da 3 patlama oldu. ülkenin doğusu zaten savaş yeri. istanbul’da bu ikinci patlama. bir de olay evimin dibine, her gün geçtiğim sokağa gelince insani olarak iyice panikledim.

instagram’da o anki hislerimi ifade ettiğim bir yazı paylaştım. pek çok insan benimle aynı şekilde hissettiklerin söylediler. dertleştik. onlar da paylaştılar yazıyı. birbirimize güç vermeye çalıştık. daha sonra bu yazıdan rahatsız olan birkaç insanın nefret dolu yorumları başladı. o da yetmedi bu kişilerden biri beni kendi sayfasında kendi kitlesine hedef gösterdi ve sayfamda normalde benimle alakası olmayan, beni takip etmeyen (ve etmesini de istemediğim) bir takım başka kafada insanların saldırılarına maruz kaldım. instagramdan tek tek herkese cevap vermek yazmak çok yorucu. buraya bir kere yazıcam. merak eden okuyabilir. yoruldum çünkü biraz.

bu korku ve isyan duygularıyla yaptığım paylaşım:

Türkiye gibi bok çukuru, evet bok çukuru bir ülkede kendimizi bir amerikalıdan avrupalıdan aşağı kalmayacak kadar geliştirmiş pırıl pırıl insanlarız. Tutuculuğun, sapıklığın, seksistliğin, faşizmin, ırkçılığın, iki yüzlülüğün, tamamen yanlış anlaşılmış ahlak ve namus kavramlarının, gericiliğin, baskının, ihmalkarlığın içinde savaşıp harika vicdanlı kültürlü temiz kalpli insanlar olarak yetiştirmişiz kendimizi. Kimseyi dini, dili, ırkı, tercihleri yüzünden yargılamayan, açık görüşlü iyi niyetli insanlarız. Her şeye rağmen bize tepsiyle sunulmasa da bu kavramlar böyle yetiştirmişiz kendimizi. Para değil, güç değil kardeşçe yaşamak istiyoruz sadece barış içinde. Canım kadar sevdiğim mükemmel arkadaşlarım, ailem ve aileleri için, geleceğim ve geleceğimiz için deli gibi endişeleniyorum. Evimin 500metre ötesinde canlı bomba patliyor. Uzakta olmam daha da çaresiz hissettiriyor. Tesadüf eseri oradan geçenler ölüyor, tesadüf eseri orda olmayanlar bir gün daha hayatta. Kafayı yedim. Sabah facebook’u açıp sevdiklerimin “iyiyim” mesajlarını görüyorum. Üzülmek? Sevinmek? Ne hissedeceğimi bilmiyorum. Öfke? Çaresizlik? korku! Bu güzel arkadaşlarımın, tanıdığım tanımadığım güzel insanların birinin kılına zarar gelse dünyayı yakarım demek istiyorum. Yakamam ama. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Sadece çok ama çok endişeleniyorum. Bizi bu karanlığa sürükleyen güç ve para hırsından salyaları akan şerefsizlere lanet olsun. Gençliğimizi çaldınız.

Türkiye gibi bok çukuru, evet bok çukuru bir ülkede kendimizi bir amerikalıdan avrupalıdan aşağı kalmayacak kadar geliştirmiş pırıl pırıl insanlarız. Tutuculuğun, sapıklığın, seksistliğin, faşizmin, ırkçılığın, iki yüzlülüğün, tamamen yanlış anlaşılmış ahlak ve namus kavramlarının, gericiliğin, baskının, ihmalkarlığın içinde savaşıp harika vicdanlı kültürlü temiz kalpli insanlar olarak yetiştirmişiz kendimizi. Kimseyi dini, dili, ırkı, tercihleri yüzünden yargılamayan, açık görüşlü iyi niyetli insanlarız. Her şeye rağmen bize tepsiyle sunulmasa da bu kavramlar böyle yetiştirmişiz kendimizi. Para değil, güç değil kardeşçe yaşamak istiyoruz sadece barış içinde. Canım kadar sevdiğim mükemmel arkadaşlarım, ailem ve aileleri için, geleceğim ve geleceğimiz için deli gibi endişeleniyorum. Evimin 500metre ötesinde canlı bomba patliyor. Uzakta olmam daha da çaresiz hissettiriyor. Tesadüf eseri oradan geçenler ölüyor, tesadüf eseri orda olmayanlar bir gün daha hayatta. Kafayı yedim. Sabah facebook’u açıp sevdiklerimin “iyiyim” mesajlarını görüyorum. Üzülmek? Sevinmek? Ne hissedeceğimi bilmiyorum. Öfke? Çaresizlik? korku! Bu güzel arkadaşlarımın, tanıdığım tanımadığım güzel insanların birinin kılına zarar gelse dünyayı yakarım demek istiyorum. Yakamam ama. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Sadece çok ama çok endişeleniyorum. Bizi bu karanlığa sürükleyen güç ve para hırsından salyaları akan şerefsizlere lanet olsun. Gençliğimizi çaldınız.

Elif Tanverdi (@cizenbayan) tarafından paylaşılan bir fotoğraf ()


isterseniz instagram’a girip yapılan yorumlara da bakabilirsiniz. ben şimdi müsadenizle tek tek cevap vereceğim:

1. “sen cennet vatanımıza nasıl bok çukuru dersin”

bir kere önce okuduğunu anla. ben türkiye’nin dağına taşına mı bok çukuru dedim acaba yoksa artık kanıksadığımız, evet burası türkiye olur burada dediğimiz rüşvetçisine, yolsuzluk yapan politikacısına, hırsızına, tecavüzcüsüne, 14 yaşında kızla evlenen sapığına, herkesin hayat tarzına karışmayı kendine reva gören tutucusuna, faşistine mi dedim. vay sen bizim vatanımıza bok çukuru diyemezsin diye diye nerdeyse tecavüzcüyü aklayacak bana. bu ülke bok çukuru. çünkü tecavüzcüler ceza indirim alıyor, sokakta sevgilisini yanağından öpse şişt pişt diye mahalle baskısıyla rahatsız edilecek adam karısını herkesin içinde dövse haketmiştir, aile işine karışılmaz denerek müdahale bile edilmiyor. ülkenin en üstündeki adamlar bizim vergilerimizle saraylarda yaşıyor, ayakkabı kutularında paralar paralar, oy verenler helali hoş olsun diyor, toprak sevicilikle bunları karıştırmayın lütfen. önce bi okuyun anlayın bakalım neye bok çukuru demişim ben.

ayrıca kusura bakmayın ama milliyetçilik dünyanın en içi boş ideolojisi. her vatan cennet. sadece türkiye değil. dünya çok güzel bir yer. mozambik’te doğsan mozambik milliyetçisi olacaktın sonuçta. milliyetçilik öyle bir şey. seçmediğin bir şey bir kere. çok samimiyim dünyanın her yeri cennet. insan evet kendini evine, geleneklerine ait hisseder, yaşadığı yeri sever korur ama hiçbir toprak parçası bir insan hayatından değerli değil benim gözümde. bir vatanı değil tüm dünyayı çok seviyorum ve bunun için de savaşmak gibi dürtülerim yok. örneğin iz bırakmadan yaşamaya çalışıyorum. yerlere çöp atmamaya, gereksiz su kullanmamaya falan çalışıyorum. bir düşünün derim bir vatanı sevmek ne demek. milliyetçi partilere oy verenleri, cennet vatan lafını ağzından düşürmeyenleri, türkiye’nin kaynaklarını tutumlu kullanırken, yere çöp atmazken, geri dönüşüm yaparken, ülkesini ‘türkün türkten başka dostu yoktu’ saldırganlığıyla değil insani vicdani değerler ve dünya vatandaşı olarak temsil ederken görmek isteriz. günün sonunda açık fikirli insan nerden geldiğinize değil ne kadar iyi bir insan olduğunuza bakıyor. sizi sevdiklerinde de orta doğu olarak gördükleri türkiye ile ilgili farklı düşünmeye başlıyorlar.

2. “çok eziksin, avrupa amerika özentisisin”

kendimizi bu ülkenin ortamında bir avrupalı amerikalı kadar yetiştirdik, pırıl pırıl gençleriz dedim. neden avrupa ve amerika ile karşılaştırdım. eğitim düzeyi ve genel halk bakış açısı sebebiyle karşılaştırdım.

türkiye’de parasız alabileceğiniz eğitim seviyesi ortada. sorgulamaya, araştırmaya, onu da geçtim okuduğunu anlamaya yönelik değil (ki yapılan yorumlardan çok az insanın gerçekten okuduğunu anlayabildiğini görebilirsiniz), 5 seçenek arasından doğruyu en hızlı şekilde seçmeye yönelik bir eğitim sistemimiz vardı benim zamanımda, onu bile mumla arayacağımız günler geliyor artık. neredeyse bütün ilk okullar imam hatip oluyor ve sanırım dünyanın en çağ dışı eğitimi verilecek buralarda eğer senede en az 20.000 TL verip çocuğunuzu özel okula yollayamazsanız.

4. sınıfta bir seviye tespit sınavında özel bir okuldan burs alana kadar 3 sene devlet okuluna gittim. ondan sonra üniversiteye kadar da sınavla kazandığım özel okullarda, annemin ve babamın fedakarlıkları sayesinde okudum. üniversitede de devlet üniversitesi kazandım ve dünyanın öğrettiği şeyle işleyişi birbirine en alakasız en zıt yeriydi diyebilirim. devlet dairesi gibi bir yerdi üniversiteden ziyade.

ben ilk okuldayken babam 10 yaşındaki çocuğun defterine ‘atatütürk yunan pisliklerini denize döktü’ yazdıran sınıf öğretmenimle tartışmak için okula gelmişti, çocuklara nefret aşılamayın diye. annemse aynı okulda, veli toplantısında, çocuklarının kapıcı çocuklarıyla aynı sınıfta okuması istemeyen bir takım velilerin ‘çünkü okuma yazma bilmiyorlar’ bahanelerine inat her gün okuldan sonra evde bu güya okuma yazma bilmeyen kapıcı çocuklarına hızlandırılmış okuma yazma kursu veriyordu. beraber aynı sınıfta okuyabilelim diye.

dershaneye gitmeden üniversite kazanmak neredeyse imkansız. fırsat eşitliği yok. dolayısıyla tabii ki de avrupa ve amerika ile kıyaslıyorum. ezik 3. dünya ülkesi refleksiyle ay onlar bizden daha mı iyi ki diye tepki vermeden önce bir durun düşünün neden böyle yazdım. evet oralar buradan daha iyi. ama eğitim sistemi ve dış politikalar sizi buna mahkum ettiği için ülkenizden çıkıp gidip bu ülkelerde insanlar nasıl ‘dünya vatandaşı’ olarak yetiştiriliyor göremiyorsunuz.

3. “kimse seni tutmuyor, git başka yerde yaşa”

tutuyor kardeşim. türk pasaportu dünyadaki pasaportlar sıralamasında oldukça kötü bir yerde. 3. dünya ülkesiyiz. avrupa’ya, amerika’ya giderken baya sağlam paralar verip vize almamız gerekiyor. vizeye ödediğin para da yetmiyor, vizeyi alırken ‘vallahi bak banka hesabımda şu kadar param var, burada da işim var, valla senin ülkene kaçıp yerleşmeye çalışmıyorum’ alt metninde de belgeler vermemiz gerekiyor. her yurt dışına çıkarken devlet bi de yurt dışı çıkış harcı adı altında haraç kesiyor. dolayısıyla tutuyor beni, bizzat devlet, kimse tutmuyor diyemezsin. tutmasını da geçtim ülkenin tapusu sende değil canım sen bana kimse seni tutmuyor, defol git, ya sev ya terket falan diyemezsin. senin vatanın da benim vatanım değil yani öyle mi? sanmıyorum! sen evde survivor izlerken ve klavye arkasından saldırmak dışında kimseye bir faydan yokken ben dünyanın ücra bir yerinde türkiye’nin nerede olduğunu bile duymamış insanlara ülkemin şu an  içinde bulunduğu zor durumu ama aynı zamanda güzel yemeklerini, iyi insanını, misafirperverliğini, harika doğasını anlatıyorum.

4. “o çok övdüğün amerika, avrupa’da da işleniyor bu suçlar”

çok doğru. kötü insanlar her yerde var. ama işlenen bu suçlar cezasını buluyor, bunlar toplumda normal karşılanmıyor, bu suçlar devlet politikaları ve kanunlar desteğiyle teşvik edilmiyor, amerika, avrupa’da da tecavüz vakaları oluyor örneğin ama hiçbir hakim ya da gazeteci ‘o saatte sokakta ne işi varmış, mini etek giymeseymiş, rızası varmış’ gibi çirkinliklerle tecavüzcüyü haklı göstermeye çalışmıyor. yoksa kötü insan her yerde var evet.

5. “bio’sunda party girl yazıyor, ciddiye alıyoruz biz de”

valla en “yazık” dediğim yorum da bu. kadının gülmesinin, genel olarak eğlenmenin ayıp olduğu bir toplumda yaşıyoruz. biz eğlenmeyi bilmiyoruz. havaya ateş açarak kutlama yapılan, düğünlerde bile utandığı için zorla dansa kaldırılan bir milletiz kabul edelim. ben eğlenmeyi, mutlu olmayı, dans etmeyi, güzel müziği, festivalleri, partileri çok seviyorum ve kendime yakıştırdığım ‘party girl’ sıfatımla da gurur duyuyorum. şu an ülkeyi içinde bulunduğu duruma sokanlar, eğlenmeyi, mutlu olmayı, hayattan keyif almayı bilmeyenler, hatta inanışları sebebiyle bunları bastıran ya da öteki dünyaya erteleyenler.

ayrıca bir insanın eğlenmeyi dans etmeyi sevmesi onu boş bir insan yapmaz. avusturya lisesi ve mimar sinan mezunuyum. ingilizce, almanca, ispanyolcayı iyi derecede biliyorum. latince çeviri yapabiliyorum. mimarım. 3 ülkede mimarlık yaptım. türkiye’de en iyi mimarlık ofislerinde çalıştım. yoga eğitmenliği sertifikam var. lisede voleybol takımındaydım. 17 yaşımdan beri çeviri, menajerlik, seyahat yazarlığı, mimarlık, yoga eğitmenliği, dj’lik gibi pek çok işte çalıştım, çalışıyorum. vergimi veriyorum. bana mail atan herkese cevap verip eğitimle hayatla ilgili sorularını yanıtlamaya destek olmaya çalışıyorum. avrupa’da çalışma kamplarına gittim. üniversite sınavında türkiye’de derece yaptım, ilk 100’e girdiğim için kredi ve yurtlar kurumundan 4 sene boyunca normal kredinin 3 katı özel başbakanlık başarı bursu aldım, devlet okulunda olduğum için de bu bursumla avrupa’yı gezdim. insanları, kültürleri tanıdım. bana bu eleştirileri yapanlar evde asmalı konak, deli yürek, biri bizi gözetliyor falan izlerken ben muhtemelen bir kursa gidip birşeyler öğrenmeye ya da yurt dışında iyi insan olarak ülkemi temsil etmeye çalışıyordum. kusura bakmayın da inadına party girl ulan!

sonuç:

asla takipçi kitlem olmayan (çünkü ne seyahatle, ne sağlıklı beslenmekle, ne konserle festivalle, sanatla sanatçıyla falan alakası varmış gibi durmuyorlar) hitap etmediğim bir kesim insanın, sırf boş işlerle uğraşan biri hedef gösterdi diye bana yazdığı yorumlara, maalesef türkiye’nin genel demografisi böyle olduğu için ve çokçana da sinirim bozulduğu için cevap vermek istedim.

türkiye şu an bir bok çukuru. bizim vatanımız cennet diye inkar etmek, doğruyu söyleme cesareti olanları linç etmek yerine bu hale neden gelmiş diye sorgulamak, bu hale getirenlerden hesap sormak gerçek vatan severlik. öfkenizi faydalı bir şeye yönlendirin. canınızı yakan doğruları ifade etme cesareti olanlara değil.

2 gün önce çok ümitsizdim. doğudan batıya eceliyle ölmeyen, öldürülen, kirli oyunlar sebebiyle canı yanan herkese çok üzülüyorum. empatidir bu. ama tabii ki olay evimin 500 metre ötesine sıçrayınca kendi güvenliğimin, sevdiklerimin güvenliğinin ne kadar tehdit altında olduğunu normalden 1000 kat yoğun hissettim. samimi duygularımı, isyanımı, endişemi doğal bir refleksle paylaşırken, bir de nefretle yüzleştim. aah ah!

bugün biliyorum ki endişe etmek gerçekleşmesini istemediğin bir şey için dua etmek gibi bir şey. bir yere kadar faydalı korku, bizi yaralanmamıza sebep olacak şeyler yapmaktan koruyor. ama fazlası iyi değil. hepimiz biliyoruz ki korkunun ecele faydası yok. o yüzden iyi olmaya, iyi hissetmeye, iyi hissettiğim için vicdan azabı çekmemeye, herkesi iyi hissetmeye teşvik etmeye, kendime ve çevremdekilere ümit vermeye çalışacağım. korkuyu ümitle, nefreti sevgiyle değiştirelim.

saygılar

  • http://www.nilerturk.net/ Nil Ertürk

    Tertemiz kalbini, pasparlak düşüncelerini, yaşama olan sevgini, mücadele tutkunu seviyorum. İyi ki varsın, beni de güçlendiriyorsun yazdıklarınla. Birbirimiz için hep var olmak dileğiyle Elif’im <3

  • Xxyy

    Senin bu devleti ve bu milleti eleştirmeye Ne kadar hakkın varsa,bu milletinde seni eleştirmeye en az o kasar Hakkı vardır.bunu yaz bitarafına. Farklıymış gibi görünmek ve ilgi çekmek için saçma sapan fikirlerini kendine sakla,muhalifmiş gibi davranma. Bu devletin ve bu milletin senin gibi özenti tiplere ihtiyacı yok. Gittiğin yerde kal dönme bu ülkeye.Zaten piyasada yeterince senden çokça var..

  • Özüm

    Sevgili Elif, yazdığın her bir satıra ayrı ayrı katılıyorum. Cehalet insanlığın en büyük düşmanı, bu durum binlerce yıldır böyle. Ne yazık ki bununla savaşmak da en zoru. Sakın ruhunun buna yenik düşmesine izin verme. Sen çok güzel kalpli bir insansın. Ne olmuş yani koca denizde bir avuç su isek? Öperim!

  • Pinar

    Ahhh ahhh çok üzülüyorum gelişmeye karşı olduğu kadar gelişen insanın da ayağını kaydırmaya çalışanlara. Biliyoruz ki hiç bir zaman insan olma eşiğini aşamayacaklar ancak elde değil neden bu kadar kötüler diye düsünmemek. Uzak durmak en mantıklı çözüm

  • çinko

    bence sen o yorumları hiç okuma, çünkü bir grup işi gücü olmayan, hayatta kendine alan açamamış tuhaf tip klavye başında saldıracak insan arıyor. Benim de başıma geldi, başta kendimi yedim bitirdim sonra takmamayı öğrendim. Kendileri hayatta bir insana faydalı olacak iş yapmamışlardır ama her şeye verilecek cevapları vardır; o cevap da vatan, millet. Onu da ezberden okurlar.. Yazdığını yaz geç kenara, ondan bir şeyler alacak olan alıyor. Zaten bunlar senin ne dediğini de anlamayacaklar, bak alttaki yorumda yine saçmalamış xxyy denen bir tip. Bunlar senin enerjini düşürmesin, sevgiyle kal.

  • Hülya

    Güzel yazılarının devamını bekliyoruz Canım. Bavul dergisindede takipteyiz

  • Ayla K.

    “..üniversite sınavında türkiye’de derece yaptım, ilk 100’e girdiğim için kredi ve yurtlar kurumundan 4 sene boyunca normal kredinin 3 katı özel başbakanlık başarı bursu aldım..”
    ossde ilk 100e girdin ve mimar sinan mimarlik mi yazdin cidden?

  • Gül

    enerjinizin tükenmemesi dileğiyle hayat veren yazılarınızın devamını bekliyoruz…