2015’in en iyi albümleri

Birazcık geç oldu (seferiyim affedin) ama 2015’de en çok dinlediğim, en çok sevdiğim albümleri bir araya getirmek istedim. Belki nasiplenirsiniz :) Sırayı çok şey yapmayın. Sıra öylesine. En iyisine, en yenisine, alfabetik sıraya göre falan değil. Aklıma geldikçe yazdım işte.

Bob Moses – All in All

bob-moses-all-in-all-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Ben bu sene sapık gibi Bob Moses dinledim. Kanada asıllı New York çıkışlı Deep House ikilisi Bob Moses debut albümleri All in All’u sene başında yayınladılar. Far From The Tree gibi beni peronda metro beklerken dans ettiren bir şarkı ile başlayan bir albüm düşünün… Albümü baştan sonra açıp dinlemek, araya Hands to Hold’un akustiği karışmasa çok güzel olurdu bence. O biraz modu düşürüyor. Yazın Çeşme’de müthiş bir canlı performans sergilediler ve ben bu albümü daha da çok dinlemeye başladım. En bomba parçalar All I Want, Hands To Hold (ki partilerde en çok çalınan şarkılarından biri), Too Close For Comfort ve Grace. Ama bence boş şarkı yok.


Bob Moses – Days Gone By

bob-moses-days-gone-by-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Bob Moses sene bitmeden Eylül ayında Days Gone By’ı yayınladı sonra. Yine çok sağlam bir albüm. Hatta müzik çevreleri tarafından yılın en iyi elektronik albümleri arasında gösterildi. Ben dedim bizim çocuklardan boş çıkmaz. Days Gone By albüm turnesi için İndigo’ya geldiler sonra. Sıra Zara’nın ordan başlıyodu. Daha 11.30’da full’dü mekan. Canlarım çok iyi çaldılar. Konserden sonra Jimmy Alican’la back to back çaldı. Ertesi gün bir de İstanbul’u gezdirdik tontişkolara. Sora onlar da beni NY’da gezdirdi yılbaşında. Saat 12’de 10’dan geriye birlikte saydık, konserleri bitince beraber ev partilerine gittik. İade-i ziyaret kafası. Ama bu sene en çok dinlediğim 2 albüme imza attıkları gerçeğini sarsamaz bu durum. Kanka olduk diye torpil yapmıyorum yani. Dinleyin görün işte :) Tearing me Up ve Days Gone By iddialı.


 Susanne Sundfør – Ten Love Songs

susanne-sundfor-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Norveçli şarkı yazarı ve müzisyen Susanne Sundfør, adı üstünde albümü Ten Love Songs’da farklı tarz ve modlarda gezen 10 aşk şarkısını birbiri ardına sıralamış. Bu sene 25. Akbank Caz Festivali kapsamında Zorlu PSM’de yerimizde zor oturarak (ama oturmak zorunda olarak) dinlediğimiz ‘dramatik’ performansı sonrası albümü daha büyük zevkle dinlemeye başladığımı itiraf etmeliyim. Sofistike ritimler, karanlık şarkı sözleri, aşka farklı bir bakış açısı, çokça tutku, Norveçli olmanın getirmiş olduğu doğal muhteşemliğin müziğe yansıması… Silencer ve Trust Me gibi balladlarla dinlenip onun dışında dreamy ve hatta barok seslerin öne çıktığı elektronik parçalarda çok hissederek dans edeceğiniz bir albüm, dinlerken beni hatırlayın.

 


 Ghostpoet – Shedding Skin

ghostpoet-shedding-skin-best-albums-of-2015-en-iyi-albumlerİngiliz şarkıcı ve söz yazarı Ghostpoet’in vokalini çok karakteristik buluyorum, hem ses rengi hem de neredeyse şarkıların üzerine sakin bir tonla konuşur gibi tarzını / ritmini. Üzerine bu vokali yaptığı müzik kendisine Mercury adaylığı getiren debut albümü Peanut Butter Blues & Melancholy Jam’in daha elektronik havasından sonra biraz değişmiş ve belki de olgunlaşmış. Alternatif / indie rock sularında yüzen parçalar konu olarak da derinleşmiş. Ghostpoet’e Sorry My Love, It’s You Not Me’de bu tarzda da iyi bir vokal olduğunu kanıtlayan Lucy Rose, gelgitli aşklar anlatan X Marks The Spot ve That Ring Down The Drain Kind of Feeling’de Nadine Shah, albüme ismini veren ve gitar tonlarına bayıldığım Shedding Skin’de ise Melanie De Biasio gibi kendine has kadın vokaller eşlik ediyor. Sözler ve ruh halleri içinizi parçalarken ritimler sizi ayağa kaldırıyor. 2015’de tekrar Mercury adayı olması tesadüf değil bence.


 Floating Points – Elaenia

elaenia-floating-points-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Pitchfork’a verdiği röportajda, bir rüyasından esinlenerek ertesi sabah kalkıp albüme adını veren Elaenia şarkısını yaptığını anlatıyor İngiliz DJ ve prodüktör Sam Shepherd, sahne ismiyle Floating Points. Gerçekten de tıpkı rüyalar gibi, çok net hatırlamadığımız, belirgin ne olduğu anlaşılan figürleri değil adı konulmaz yoğun duyguları, ruh hallerini, canlı renkleri sesler ile tarif eden, belli belirsiz olayları anlatır gibi keskin ifadelerden uzak, deneysel, huzur ve aynı zamanda huzursuzluk veren, etrafımızdaki eşyalarla ilişkimizi koparıp uzay boşluğunda olduğumuzu hissettiren bir albüm olmuş. Özellikle uykuya dalarken dinlemenizi tavsiye ederim.


 Beach House – Thank You Lucky Stars

beach-house-lucky-stars-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Canım bunalım çektiğinde ilk başvurduğum isimlerden olan Beach House, yine modumuzu anında karanlık odalarda terkedilmişiz gibi bir seviyeye çekmeyi başaran bir albüm yapmış. Bence yine 2015’de yayınladıkları Depression Cherry’den çok daha iyi bir albüm ama kesinlikle bir Bloom değil. Bana en yoğun şeyler hissettiren şarkı All Your Yeahs oldu. “Hush don’t you cry, In the next life, She takes me to the water, Don’t say a word, And when I ask her, Is she doing alright, She’s a rollercoaster, And yeah, she’s a fire in the night” Ah Beach House ah. Somewhere Tonight’ın duygusal bir filmin kapanış sahnesini, sandalyeler ters dönmüş ışıklar sönmüş bir barda en son hüzünlü hüzünlü dans eden bir çifti gözümün önüne getiren duygusal atmosferi de albümün atlanmayacaklarından.


Mano Le Tough – Trails

Mano Le Tough, Trails (Permanent Vacation)

İrlandalı prodüktör Mano Le Tough yaklaşık bir saatlik bir set gibi kurguladığı ve ilk 3 şarkıyla sakin bir giriş yaptığı Trails albümünde Half Closed Eye ile ufak ufak dans ettirmeye başlıyor.  Empty Early Years and The Seed ve I See Myself In You ile tempoyu ve duyguyu iyice yükseltiyor. Albümün peak yaptığı bu 3 şarkıdan sonra ise adeta seti yavaş yavaş düşürüyor. Albüm yapmadığı zamanlarda senede 100 gig gibi bir tempoyla performans sergileyen Berlin-based Mano Le Tough, club sinerjisin, ritmini ve ruhunu çok iyi bilen bir DJ olduğundan set niyetine açılabilecek, dans ettiren, derin, çok katmanlı ve şahane bir albüme imza atmış. Albüm çıktığı gün hemen bana yollayan Soner İnce’ye speşıl tenks :)


Howling – Sacred Ground

howling-sacred-ground-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler RA’ın 2015’in en iyi live act’leri listesine aldığı Howling Avusturalyalı folk şarkıcısı Ry X ve Âme’den Frank Wiedermann’ın ortak projesi. Bu birliktelikten ortaya çıkan debut albümleri Sacred Ground’la çok acayip bir evren yaratmışlar. Derin, gerçeküstü bir Âme şarkısı üzerine gelen mırıldanmavari duygu yüklü vokallerle, iyi ki de bir araya gelmişler dedirten Howling’in artwork’üyle de göz dolduran bu leziz ilk albümünde en çok öne çıkan şarkılar Signs, Stole The Night ve Howling. DJ kafası olduğu çok belli oluyor, soft versiyonlar albümde ama şarkıların hepsi çok iyi mixlenmeye müsait. Haliyle Sings’in Rødhâd tarafından, Stole The Night ve Howlin’in Âme tarafından yapılan remixleri kalp krizi geçirtmelik. Umarım tek albümlük bir proje olarak kalmaz Howling.


 C Duncan – Architect

c-duncan-architect-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Konservatuar çıkışlı İskoçyalı besteci ve müzisyen C Duncan, ilk albümü Architect ile 2015 Mercury adayları arasındaydı. Mimar olduğumdan artwork’e gerçekten hasta oldum ayrıca belirteyim. Albüm ismini sanatçının mimar bir arkadaşını anlatan Achitect isimli şarkıdan alıyor ve en iyi şarkılardan biri, ama zaten bence gerçekten boş şarkı yok. Ben şarkılarda yaratılan havayı The Shins’e benzettim biraz. Aşk anlatan, bir takım gidişler ve kaçışları güzelleyen, dreamy bir havada, ağza takılan pop öğeler içeren, Brit kafasını çok iyi yansıtan sağlam bir albüm Architect.


Wolf Alice – My Love is Cool

wolf-alice-my-love-is-cool-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler
Sakin sakin girdiği şarkılarda bile ilerleyen dakikalarda camı çerçeveyi indirme potansiyeline sahip Ellie Roswell’in vokalini çok etkileyici bulsam da Wolf Alice şarkıları taa ki bu albüme kadar bana fazla sert gelirdi. Farklı tarzlar arasında dolaşsa da her şarkıda ortak bir Wolf Alice imzası yakaladıkları ve daha olgun bir soundu olan My Love is Cool da 2015 Mercury adayı albümler arasındaydı.  Turn To Dust’la yumuşak yumuşak başlayan yolculuk, Brit indie sound’un hakim olduğu Bros ile devam ederken aniden direksiyonu kıran Wolf Alice You’re A Germ’le eski hayranlarını sevindiriyor. İpeksi Silk, cayır cayır Giant Peach ve seksi seksi dans ettiren Soapy Water albümün en iyi şarkıları bana göre. Bravo Wolf Alice. Bravo İngiltere!


Unknown Mortal Orchestra – Multi-Love

Unknown-Mortal-Orchestra-Multi-Love-Cover-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Albüme adını veren Multi-Love’ı, mükemmel sözlerini, Ruban Nielson’ın burnu tıkanmış da sümkürmeye üşenmiş vokalini, vintage synth’leri, romantik atmosferi dağıtan davulları kaç yüz kere dinledim acaba… Tam bir So Good At Being In Trouble ve Swim And Sleep Like A Shark Unknown Mortal Orchestra’cısı olarak 3. albümlerinde biz kafamıza göre hangi tarz istersek o müziği yaparız diyen bu ekibi daha da takdir ettim. Sene sonunda Salon’daki konserlerini Amsterdam’da olduğum için kaçırdım ve çok üzüldüm. Mutlaka canlı dinlemek istiyorum, çok merak ediyorum. O zamana kadar janrdan janra atlayan albümü dinlemeye devam. Can’t Keep Checking My Phone ve Necessary Evil, Multi-Love’dan sonra öne çıkan parçalar.


 Sun Kil Moon – Universal Themes

sun-kil-moon-universal-themes-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Gündelik, sıradan, önemsiz konuları, uzak akrabayla sohbet mevzularını tatlı folk melodileri üzerine kendine has yorumuyla anlatan da anlatan Sun Kil Moon yine çalışırken falan akan giden çok güzel bir albüm yapmış.  Birds of Flims’in gitarları, Little Rascals’ın bas tonu, girdap gibi sürekli aşağıya sürükleyen hissiyatı, Mark Kozelek’in ses tonu, şarkının bitmek bilmeyen hali ve sürekli duygu değişimleri beni benden alıyor. Garden of Lavender’daki yağmurlu, gri atmosferi bir şarkıyla çizebiliyor olmak büyük başarı. 10 dakikalık This is My First Day And I’m Indian And I Work At A Gas Station’da her gün gözümüzün önünde olan ama görmediğimiz günlük bir hikayeyi bir destan gibi anlatıyor yine. Sun Kil Moon albümlerinde konular değişse de hüzün hep baki.


Ratatat – Magnifique

Ratatat-Magnifique-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Yine yüksek tempolu, gürültülü, 14 şarkılık magnifique bir albüme imza atmış Brooklyn’li ikili Ratatat. Rock ve elektronik sound’ları müthiş harmanlayan Ratatat’ın bu albümlerindeki favori şarkılarım Cream on Chrome, Countach, Nightclub Amnesia, Coldfingers ve Primetime’a özellikle göz atın. Bu arada albüm kapağı da harika değil mi ya <3

 


LA Priest – Inji

la-priest-inji-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

 

Gerek şarkıların isimleri, gerek albüm kapağı, gerekse müzikal olarak oldukça sıra dışı bir iş olmuş Inji.  Sonlara doğru ard arda gelen Night Train, Fabby ve A Good Sign albümün peak yaptığı yer diyebilirim. Baştan sona aç, dans et.


 

Nils Frahm – Solo

nils-frahm-solo-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

 

Küveti doldurup kafa dinlemek istediğim akşamlarda, kitap okurken, dinlenmek istediğimde Nils Frahm’ın Screws albümünü o kadar çok dinledim ki… Solo çıkınca en çok ben sevindim. Bu albüm de yine benzer nitelikte, çok keyifli, çok güzel. Teşekkürler Nils Frahm<3

 

 


Jamie xx – In Colour

jamie-xx-in-colour-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Jamie xx albüm yapar sevmez miyiz?  Grup arkadaşları The xx’den Romy’nin vokalleriyle Laud Places, yine The xx’den Oliver’ın vokalleriyle Stranger In A Room (the xx özlemişsem demek) ve kapanıştaki Girl bence albümün en iyi şarkıları ama genel olarak The xx’in hızla yakaladığı başarıda dev payı olan ve çok iyi bir prodüktör olan Jamie xx’in single’larla kalmayıp solo albüm yaparak rüştünü ıspatlaması çok iyi oldu. Bu arada canlı performansı da cidden yıkılıyor.

 


Foals – What Went Down
Foals-what-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Bir Total Life Forever, bir Holy Fire değil ama yine de Foals sonunda albüm yaptı, bu sene festivallerde izleyeceğiz yaşasın dedirten bir albüm olmuş What Went Down. Mountain At My Gates, ilk sinyalleri Spanish Sahara ile veren ve Holy Fire’da iyice öne çıkan daha pop sound’un en oturmuş halinde.  A Night In The Ocean’da da güçlü gitar ve Foals-vari davullar var onun dışında Foals’un en iyi işi olmaktan çok uzak bir albüm.

 


 The Weeknd- Beauty Behind The Madness

the-Weeknd-beauty-behind-the-madness-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

The Weeknd’in durdurulamaz yükselişi sürüyor. Triology ve Kiss Land’le şimdiki başarısının ve popülaritesinin sinyallerini vermeye başlamıştı. En ateşli sevişmelere ve şevetli aşklara fon müziği yapma konusundaki ustalığını 50 Shades Of Grey soundtrack’ine verdiği şarkıyla bir üst seviyeye taşımış, Ed Sheeran ve Lana Del Rey işbirlikleriyle ulaştığı kitleyi sağlamlaştırmış bu albümde. Can’t Feel My Face’i her yerde duyuyorsunuz zaten, Albümün devamı da dinlemeye değer.


Disclosure – Caracal

Disclosure-Caracal-best-albums-of-2015-en-iyi-albumler

Settle gibi mükemmel ve bombalarla dolu bir debut albümle dünyada çok sağlam bir yer edinmişti  İngiliz elektronik müzik ikilisi. Bence Caracal Settle’ın gölgesinde kalıyor. Yine de Latch’le kendilerine seviye atlatan Sam Smith (Omen) dışında Lorde (Magnets) ve The Weeknd (Nocturnal) gibi popüler isimlerle yaptıkları çok iyi parçalarla albüm yine ortalamanın çok üstünde.

 


Tame Impala – Currents

best-albums-of-2015-en-iyi-albumler-tame-impala-currentsYine Lonerism gibi bir şaheserden sonra daha az dikkat çeken bir albüm olsa da yakaladığı sesleri ve Kevin Parker kafasını seven biri olarak albümü listeye almasam olmazdı. Currents Tame Impala tarzının oturduğu bir albüm değil hala bir takım arayışların sürdüğü bir çalışma bence. Tabii ben ne anlarım. Bir de sound daha elektroniğe kaymış. Let It Happen ve Love / Paranoia ilk dinleyişte öne çıkan parçalar oldu benim için ama farklı modlarda dinlenesi bir albüm bence Currents.