babylon soundgarden

Geçen hafta Chill-out Festival‘la açılan festival sezonu tam gaz devam ediyor! Kambersiz düğün bensiz festival olmaz diyerekten Cumartesi sabah Soundgarden heyecanıyla açıyorum gözlerimi!

Festival Maslak Parkorman‘da. Aslında metroyla ulaşım çok rahat ama bunca festivale gitmem gözlerinden kaçmayan Yoyo yetkilileri ‘bu festivalde ulaşım sponsorunuz olalım, bizim araçlardan biriyle gidin Parkorman’a diyorlar’. Bu ince tekliflerini geri çevirmiyorum ve TanYağız ile birlikte Bağdat Caddesi’ndeki GAP mağazası önünden

(bugün bizim için özel buraya getiriyorlar ama çok yakında burada da bir yoyo istasyonu olacakmış) BMW 1’imizi teslim alıp Soundgarden’a doğru yola çıkıyoruz. (Ne ki bu Yoyo diyenleri de şöyle alıyoruz)

Saat 3 gibi giriş yapıyoruz alana. Meteorolojiden aldığımız bilgiye göre yağmur yağacak diye çok korkuyoruz ama anlaşılan Mikail kıyamamış güzelim festival ortamına: hiç gri bulut yok havada! Herkes giymiş rengarenk yazlıkları, güneş de en tepede.

panaroma

Önce festival alanını geziyoruz. Mavi Jeans standında Billur‘a rastlıyoruz. Her zamanki gibi çok şık ve en tarz festivalcileri fotoğraflayıp Soundgarden modasını sosyal medyaya aktarmakla meşgul. Boynunda Diana’sıyla Lomo Reporter Burcum ve Power FM karavanını mesken bellemiş Burusvilis de erken saatlerde alanda olanlardan. Bant pazarı, bravoistanbul, plak dükkanı ve bit pazarı standları cıvıl cıvıl. Tam alanın ortasındaki Platform’da Swing İstanbul gösterisi yapılıyor. Silent disco çadırındaysa herkes kulağında kulaklık, kendi seçtiği müzikle dans ediyor.

Saat 16:15’de Coca-Cola Mutluluk Sahnesi’nde 123‘ün kendi şarkılarının yanı sıra Thom Yorke’dan The Eraser’ı da cover’ladıkladı müthiş performanslarıyla müzik başlıyor. Yarım saat ara verildiğinde biz de karnımızı doyurmak üzere yemek satışının yapıldığı alana gidiyoruz. Hamburger, sosisli, pizza ve salata var alanda! Evet salata! Bizi festivale geldik diye abur cubur yemek zorunda bırakmayan yetkililere kocaman bir alkış! Gerçi biz bir önceki gün twitter’dan festivalde Mano Burger‘in olacağını öğrenip son 12 saatimizi hamburger hayal ederek geçirdiğimizden, Soundgarden’ın en popüler yemek standının önünde sıraya giriyoruz. Kuyruk uzun ama organizasyon iyi, biz Koray Caner‘le ayaküstü sohbet ederken sıra hızla ilerliyor. Aşağıdaki fotoğrafta hamburger ve patateslerine kavuşan gençlerin mutlu ifadelerini görebilirsiniz.

 hamburger1hamburger2

Saat 17:45’de albümleri olmayıp kimselere röportaj vermedikleri halde alternatif müzik çevrelerinde son derece ünlü olan Büyük Ev Ablukada sahnede. Gözlemlediğim kadarıyla geçen seneden bu yana daha da katlanmış seyirci kitleleri, ve bazıları da ‘A Orçun sahnede’ diyenlerden oluşuyor. Olsun, herkes bir ağızdan söylüyor şarkıları. Bizse o sırada geçtiğimiz haftalarda 123‘le yaptığımız röportajın fotoğraflarını çekmek üzere kulise doğru yollanıyoruz. Fotoğraflar aşağıda, röportaj da çok yakında buralarda olur:)

 Photo 28.05.2012 15 17 53Photo 28.05.2012 15 18 06Photo 28.05.2012 15 18 24

BEA ile kurtları döktükten sonra aramıza katılan Elma ile beraber alanın en güzel yerindeki Beyond Sound Lounge‘da minderlerde keyif yapıyoruz. Yarım saat sonra ismini Soundgarden afişleri dışında hiç duymadığım Caravan Palace sahnede olacak. E be kızım bi dinleseydin, bi araştırsaydın diyebilirsiniz.

Photo 28.05.2012 12 59 23Photo 28.05.2012 12 59 40Photo 28.05.2012 12 59 51

Bir grubu ilk kez sahnede canlı olarak dinlemek çok keyifli ve sürprizli geliyor bana, bu zevkten mahrum bırakmak istemedim kendimi. İyi ki de bırakmamışım. Caravan Palace sahneye çıkıp çalmaya başlayınca yaşadığım şaşkınlık dolu beğeni müzikle ilgili beni en mutlu eden şeylerden biri oluyor. Electro swing tarzda müzik yapan sempatik grubun seyirciyle kurduğu süper iletişim sayesinde bol danslı, çok eğlenceli bir saat geçiriyoruz. Minik Kelebenk, Sivil Penguen ve Nocturnal Shit de gelince baya güzel bir ekip oluveriyoruz. (Hayır biz birbirimize nicklerimizle hitap eden manyaklar değiliz)

 

Caravan Palace sahneden inince Orman Sahnesi’ne koşuyoruz hemen. İlk kez geçen sene Rock’n Coke’ta izlediğim ve sergiledikleri performansı bir aerobik, masif kilo verme dersi, agresif dans kursu falan sandığım Club Bangkok‘la yine ‘kuduruyoruz’ sahnenin en önünde. Bizden daha çok kuduranlarsa yine Hakan, Onur ve Doğu yani Club Bangkok oluyor. Onlar en şahane indie rock parçalarını birbiri ardına bizi mahvetmek istercesine çalarlarken biz de kendimizden geçiyoruz. Two Door Cinema Club’dan What You Know çaldığında çığlıklar falan atılıyor, seyirci iyice coşuyor. ‘Şimdi böyleysek gerçek Two Door konserinde n’olcaz acaba’ diyorum Yağız ve Tan’a. Geçici bir ses kaybı yaşadığımdan ne cevap verdiklerini duyamıyorum o ayrı. Olsun! Çok eğleniyoruz, hamburgerleri yaktık hem de!

Bu arada geçen hafta blog ve twitter’dan 1 kişiye Two Door Cinema Club ve Metronomy konserine davetiye vermiştim. Önümüzdeki haftalarda da benzer sürprizler olacak onun müjdesini de vermiş olayım.

Hava iyice kararınca Ana Sahne’de sık sık Türkiye’ye gelen ve son ziyaretlerinde Babylon’da 4 gün üst üste konser vermelerine rağmen biletleri sold-out olan Oi Va Voi çıkıyor. Bu tablodan anlaşılacağı üzre biz onları seviyoruz, onlar da bizi seviyor belli. Festival ortamına daha uygun olan parçaları Balkan havasında olanlar olsa da ben Yesterday’s Mistakes ve Refugee tercih eden Oi Va Voi’culardanım. İki tarzı sevenleri de sevindiren canlı performanstan sonra iyice kalabalıklaşan festival ahalisinden kocaman bir alkış kapıp sahneyi Parov Stelar ve grubuna devrediyorlar. Çevreme bir bakıyorum da, herkes çok mutlu. Daha önce DJ setine denk geldiğim, grubuyla hiç canlı izlemediğim Parov Stelar, The Parov Stelar Band olarak seyirciyi coşturuyor. Grubun solisti Cleo Panther’ın sahnedeki özgüveni, seyirciyle diyaloğu enteresan. Bu bol danslı kapanıştan sonra 2’de 2 yapmanın gururuyla yorgun ama mutlu bir şekilde olaysız dağılıyoruz.

Photo 26.05.2012 16 22 04

 Facebook fotoğraf albümü için buraya tıklayabilirsiniz