BİR GROUPIE’NİN ROCK’N COKE MACERASI

Yolu bile maceralı geçen rock’n coke serüvenimiz cuma gündüz erenköy’den yola çıkmamızla başladı. Berkant ve ben iki sefa pezevengi olarak şezlong almak için mola verdiğimiz bayrampaşa’nın orta yerinde isveç köftesi yedikten ve bendeniz trafikte sol ayağımı debriyaja kurban verdikten sonra cuma akşamı yola çıkmamızdan yaklaşık 5 saat sonra festival alanına giriş yaptık. biz çadırımızı kurmaya çabalarken festival görevlileri de ana sahneyi hazırlamakla meşgullerdi.

ilk iş garanti paracard’larımıza para yükledik. bu uygulamayı tutuyorum! fetivalde geçerli kura sahip olduktan sonra alanı gezmeye başladık. pazardaki standları, yemek alanını ve lunaparkı dolaştık. yemek çok çeşitli ve fiyatlar uygundu, tek eksik kokoreçti bence. sushi bile vardı, üstelik çok da lezizdi! yemeğimizi yedikten sonra ‘crazy dance’ isimli oyuncağa bindik ve kafamız güzel oldu! hem de içki içmeden! ilk gece yol yorgunluğunun da etkisiyle erkenden çadırımıza çekildik. biz uykuya dalarken çılgın gençlik coca cola çadırındaki partiyle eğlenmeye başlamıştı bile.

gece buz gibi olan hezarfen havaalanında şans eseri arabamın bagajında olan deri montla uyuyacak kadar üşüdüm. sabah 6da gözümü açıp deri montu ve sweatshirt’imi çıkarmama sebep olan güneş 8’de o kadar da insaflı değildi. ter içinde boğuluyormuşçasına ‘şu kapıyı aaç!’ diye uyandım. mini saunamızdan dışarı adım attığımda herkesin aynı saatlerde uyandığını gördüm. güne çok erken başlamıştık! kahvaltı konusunda kargalara tur bindirecek kadar erken…

öğlene doğru müzik performansları da başladı. ben de vodafone freezone sahnesinde grup ses beats ile dans etmeye başladım. (http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=23786234) o sıralarda günübirlikçi festivalciler de festival alanına geliyorlardı, hezarfen havaalanı giderek kalabalıklaşıyordu. bikinili kızlar, üstsüz delikanlılar, biraz ter kokusu ama bolca renk! ve nihayet akşamüzeri ana sahnede müzik başladı. ilk gruplar kurban ve çilekeş’ti. daha sonra the kooks çıktı sahneye. çok ama çok sempatiklerdi. yakıcı güneşe rağmen epey dans ettik. tekrar vodafone freezone sahnesinde neşeli milis’ten de tanıdığınız arkadaşım emir’in davul çaldığı grup soaked’ı dinledikten sonra ana sahnede duman’a yetiştim! güneş batmaya başlamış nihayet o yakıcılığını kaybetmişti. herkes bir ağızdan duman şarkıları söylüyordu. keyfimiz yerindeydi. duman’dan sonra bywonderland ve pickme design standında arkadaşlarımız sadi, onur ve oylum’un yanında enerji depoladık. onlar olmasaydı n’apardık bilmiyorum=)

festival alanında şarjları hemen bitmekle ünlü akıllı telefon sahipleri gerçekten sıkıntı yaşadılar. festival’de telefonumla anı yakalayan fotoğraflar çekebilmemi sadi, onur ve oylum’a borçluyum, yoksa ilk günden bitmişti şarjım. yemek olayı iyi çözülmüş olan festivalde içkiler aynı standartta değildi malesef. ben içmiyorum ama arkadaşlarımdan biraları beğenen olmamış. satışına saat 5’den sonra başlanan şarap ise olması gerekenden çok sıcak olduğu için içine buz atılmış şekilde ve normalde servis edilenin 3de biri kadar servis ediliyordu. #epicfail ama festivalin asıl sınıfta kaldığı konu kesinlikle tuvaletlerdi: Trainspotting filmindeki worst toilet in scotland’ı al, sekiz ile çarp, al sana toirent. Rock’n coke’un ilk günü ‘daha ne kadar iğrenç olabilir ki’ diye düşündüğüm toirent’ler ikinci gün sıcak altında bir de kokarak kendini aştı. Buradan organizatörlere sesleniyorum lütfen tuvalet için daha iyi bir çözüm bulun. Hijyenin elden gittiği insanlığımdan utandığım dakikalardı tuvalete girmek zorunda kaldığım anlar.

sıra rock’n coke’un ilk gününün en çok beklenen grubu limp bizkit’teydi. çok da büyük hayranı olmadığım grubu dinlemek için grubun çok da büyük hayranı olan berkant‘ın ısrarlarıyla sahne önünde yerimizi aldık. ve size ne kadar eğlendiğimi anlatamam. biraz sakatlanma tehlikesi geçirsem de limp bizkit bize #inanlmaz bir gece yaşattı. fred durst de kendisini dinleyen kalabalığı çok beğenip hakaretle karışık iltifatlarda bulundu ‘gerçekten türkiye’de miyim?’ ve sahneden inip seyircilerin arasına karıştı. omuzlarda şarkı söylerken biraz türkücü modundaydı, bi de kendine uzatılan bebeği alnından öpse tam olacaktı ama olsun. eğlendik vesselam. wes borland’ın epic makyajı da unutulmaması gereken detaylardandı kesinlikle. fred kızları göreyim dediğinde o yorgunlukla beni omzuna alan berkant kesinlikle olabilecek en iyi festival arkadaşı! limp bizkit’ten sonra bünyemizde kalan enerji kırıntısı bizi yatıp uyumaya ikna etmeye çalışsa da ana sahneye çıkan 2MANYDJ’S o kadar iyiydi ki o müziği bırakıp uyumaya gönlümüz razı olmadı. umarım 2MANYDJ’S’i bir yerde tekrar dinleme şansım olur. görselleriyle birlikte harika bir şovdu.

sürünerek gittiğimiz çadırda ertesi sabah yine sıcaktan boğulmak üzereyken uyandık. ikinci gün daha pis ve daha yorgunduk ama daha dinleyecek çok müzik vardı! ana sahnenin ilk grubu gripin sıcaktan beyni eriyen kalabalığı eğlendirmeye çalıştığı sıralarda ben gölge olan vodafone freezone sahnesinde clubbangkok ile çılgınca dans etmeye başlamıştım bile. seyirciden daha çılgın dans eden birleri varsa onlar da sahnedekilerdi ve sanırım bu da sahne şovlarının bir parçasıydı. şov bittiğinde bizi ana sahnede friendly fires bekliyordu. enerjileri ve performansları oldukça iyiydi. iksv standına uğrayıp salon iksv ile ilgii aklımıza ilk gelen kelimeyi söyleyip tshirtlerimizi kaptık. benimkinin üzerinde ‘kendini tutma erken gel yazıyor’ üstelik yakasını kesince çok da şık oldu :) daha sonra yemek sepeti standındaki trambolinde yemek sepeti logosu şeklinde zıplama yarışmasına katılıp kendimi birazcık rezil ettim. elde var iki tshirt:) o esnada şehir sahnesinde pijama seyircileri eğlendiriyordu. sonrasında ana sahnede athena ile tam anlamıyla coştuk. athena’nın bende yeri çok ayrıdır. biz dans edip terledikçe gökhan bizi hortumla suladı sağolsun:) bir yandan sahne önüne atılan dev coca cola balonlarıyla oynarken de çocuklar gibi şendik:)

athena’dan sonra skunk anansie’nin solisti skin ana sahneye epic bir giriş yaptı ve kendini seyircilerin arasına attı. kostümü ve performansı yıllarca konuşulur. skunk anansie’den sonra vodafone freezone sahnesinde çalan gaslamp killer bizi gerçekten öldürdü! tekrar gelse de dinlesek dediğim performanslardan biriydi. sahnede uçuşan saçlarına da ayrıca hayran kaldık. etrafta mecali kalmadığı halde dans eden birini gördüyseniz ben olma olasılığı çok ama çok yüksek. akşam için enerji toplarken tuvalet daha büyük bir sorun olmaya devam ediyordu. tuvalete gitmemek için içmeyen hatta yemek yemeyen arkadaşlarım oldu. yani toirentler içki satışlarınızı da etkilliyor sevgili organizatörler haberiniz olsun! şarj sorunu da festivalin an be an sosyal medyaya yansımasını…

festival alanında duyduğum bir anons çok hoşuma gitti. yerdeki karton bardaklardan 5 tanesini içki standlarına götürenler bedava kolayı kapıyordu. böyle uygulamalara devam! hava kararınca coca cola zero sahnesi önünde mogwai için beklemeye başladık. sound checkleri beklediğimizden uzun sürdü ve sahneye 40 dakika kadar geç çıktılar. planımızı programımızı mogwai biter travis’e gideriz şeklinde yaptığımız için biraz strese girmedik değil ama mogwai performansıyla bizi memnun etmesini bildi. oradan mutlu bir şekilde ayrılıp travis’in son iki şarkısına yetişmenin gazıyla hızımızı alamayıp açlık ve susuzluğa göğüs gererek freezone sahnesinde thievery corporation ile dans da ettik! 10 dakika içinde 3 konser! bize de bu yakışırdı!

artık heyecan doruktaydı. az sonra moby’yi izleyecektik! moby ana sahneye çıktığında yorgunluk açlık susuzluk ne varsa unuttuk ve kendimizi müziğe teslim ettik. joy ve moby’nin performansları #inanilmaz’dı. tüyleri diken diken eden cinsten. karşısında bulduğu kalabalıktan etkilenen moby seyirciye onlarca kez teşekkür etti hatta sahneden bizim fotoğraflarımızı çekti: http://www.moby.com/journal/2011-07-18/tonight-istanbul-i-took-some-black-and.html sonrasıysa 30 bin kişinin dev bir diskoda dans etmesi. biz de sana bu harika kapanış için teşekkür ederiz moby!

pazartesi sabahı eve geldiğinde amele yanıklarım, ağrıyan bacaklarım ve pis saçlarımla tam bir rock’n coke gazisiydim. ama sanırım her dakikasına değdi.