
Aynı sokaklardan belki de yüzüncü kez geçiyor olsam bile her seferinde karşıma çıkan farklılıkları, renkleri, sokak sanatlarını fotoğraflamayı çok seviyorum. Bir süredir Karaköy’de, Galata’da yıkık duvar parçalarına yapıştırılan renkli taşlar dikkatimi çekiyordu. Kim onarıyor bu kamuya ait duvarları, ya da bu bir onarı mı? Ne amacı var bu küçük taş parçalarının? Ben fotoğraflarını çekip paylaştıkça, ortak arkadaşlarımız onu tag’lemeye başladılar. Bu renkli taşlar Türkiye’de Yağmur Rüzgar (evet harika bir ismi var) tarafından uygulanan Urban Geode projesinin birer parçası.
Bir gün Kadıköy Moda’da çok sevdiğim mini minnacık bir cafe olan Nun’da otururken ellerinde spreyler ve küçük taş parçalarıyla iki kız çıkageldi. Cafe’nin kapısının üzerindeki hafif göçmüş alana yöneldiler. Bakışlarından tanıdım sanırım: Bunlar Urban Geode’nin arkasındaki kızlar olmalılar. Gidip hemen Yağmur’la tanıştım. Hem hemen oracıkta taşları spreylerle boyayıp yapıştırmalarına şahit oldum hem de ona merak ettiklerimi sordum.
Urban Geode nedir? Kimin projesidir?
Urban Geode, Paige Smith isimli Los Angeles’li sanatçıya ait. Kendisi projeyi üretirken doğada bulunan ‘geode’ isimli taşların formlarından esinlenmiş.
İstanbul’da da pek çok Urban Geode görmek mümkün, bu işlerin arkasında da sen varsın. Peki senin yolun nasıl kesişti Urban Geode ile?
Projeyi zaten takipteydim ve dahil olmak, deneyimlemek istedim. Bu sebeple Paige ile iletişime geçtim. Bir yılı aşkın süredir her gittiğim şehre uyguluyorum, hatta bazen bunun için seyahat ediyorum.
Urban geode neyi alıp neye dönüştürür? Bir iddiası var mıdır?
En temel özelliği bence şu; sokaklarda kimsenin ilgisini çekmeyen duvar kırıklarını doldurarak negatiften pozitife bir geçiş yaratmak, şehri onarmak için küçük ölçekli de olsa bir adım atmak. Urban Geode ile, aslında doğada bulunan bu form taklit edilerek şehirde yaratacağı ambiyans ve tepki ölçülmeye çalışılıyor.
Ortaya çıkan işleri, before after ve çok çok after hallerini sonradan bir yerde toplu olarak görmek mümkün mü?
Before-after olayı projenin en önemli kısmı benim için. Parçaların yok oluşlarını ve insanların tepkilerini takip ediyorum, lokasyonlara göre bunları birbirleriyle karşılaştırıyorum. Ancak görsellerini özel olarak bir yere yüklemiş değilim henüz.
Biraz da Yağmur’u tanıyalım. Ne okudun, ne işle uğraşıyorsun?
Mimar sinan şehir planlama mezunuyum ama bu aralar bir çok işi bir arada götürmeye çalışıyorum. Bir yandan markalarla iş birliği yaparak kamusal enstalasyon fikirleri üretmeye çalışırken bi yandan da bir dergide mimari ağırlıklı tasarım alanında editörlük yapıyorum.
Dünyadan en sevdiğin 2-3 sanat projesini öğrenebilir miyiz?
David Mesguish’in ‘Pressure’ serisi, Alex Chinneck’in ‘From the Knees of My Nose to the Belly of My Toes’u (sanırım dünyanın en uzun proje ismi), Lauren Marsolier’in şehir fotoğrafları ve Tom Borgas’ın enstalasyonları.
Kendi en sevdiğin işin ya da iş birliğin?
En sevdiğim işim, ilk deneyimlerimden olan Çukurcuma’daki altın renkli urban geode.
İş birliği ise Paige ve Leo Lunatic ile birlikte Karaköy’de yaptığımız, mural ile enstalasyonu sokakta birleştiren çalışma.
Dünyadan işbirliği yapmak istediğin sanatçılar var mı?
Hollandalı Daan Roosgaarde ve şu anda Berlin’de yaşayan enstalasyon sanatçısı Ayşe Erkmen
Kentlere dair görsel izlenimler yaptığın bir blogun var: http://urbanbacklog.tumblr.com Fikir nasıl çıktı? İzlenim yapmak için mi geziyorsun yoksa gezdikçe daha çok farkedip bunları bir araya mı topluyorsun? Tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan gibi oldu :)
Aslında blog fikri, izlenimlerim oluştukça ortaya çıktı. Bu sebeple ismi urban ‘backlog’. Ama sonrasında iki taraflı olarak ilerlemeye başladı. Şu anda bazen araştırdığım ya da rastladığım ayrıntıları gidip bulup fotoğraflıyorum bazen de zaten çoğunlukla bunun için gezdiğimden denk geliyorum.
Çok bakıyorsun etrafına yani. Ve belki daha dikkatli. Bu izlenimlerin sonucunda farkettiğin bir şey var mı?
Bu biraz klişe gibi gelebilir ama her şehirde o kadar çok şey var ki görülmesi gereken ve göz ardı edilen. Etrafa daha da ilgili ve dikkatli bakmak gerektiğini farkediyorum.
En sevdiğin şehir?
Amsterdam ve Berlin. Çünkü ikisinde de bir süre yaşadım, yaşanmışlık oldukça şehirleri seviyorsun ve alışıyorsun. İstanbul’u da unutmayalım tabi.
chikirina x fnb pilates trunk show
chikirina x fnb pilates trunk show
Aynı sokaklardan belki de yüzüncü kez geçiyor olsam bile her seferinde karşıma çıkan farklılıkları, renkleri, sokak sanatlarını fotoğraflamayı çok seviyorum. Bir süredir Karaköy’de, Galata’da yıkık duvar parçalarına yapıştırılan renkli taşlar dikkatimi...

tat dedektifi’nden muhteşem öneriler
tat dedektifi’nden muhteşem öneriler
Aynı sokaklardan belki de yüzüncü kez geçiyor olsam bile her seferinde karşıma çıkan farklılıkları, renkleri, sokak sanatlarını fotoğraflamayı çok seviyorum. Bir süredir Karaköy’de, Galata’da yıkık duvar parçalarına yapıştırılan renkli taşlar dikkatimi...

YORUMLAR
Şu an hiç yorum yok.