01awaydays

Newcomers Festival’in en dikkat çekici ve umut vaat eden gruplarından The Away Days ile yağmurlu bir Pazar günü sohbet havasında bir röportaj yaptık. Henüz 20’li yaşlarının başlarında olan Oğuzcan (gitar ve vokal), Sezer (gitar ve geri vokal), Ercan (bas gitar ve geri vokal) ve Berk’ten (davul) The Away Days’in hikayesini, hayallerini ve müzik hakkında görüşlerini dinlemek isterseniz sizi şöyle alalım…

İlk olarak Newcomers Festival’da oldukça geniş bir kitleye adınızı duyurdunuz sanırım. Ben de sizi ilk defa orada dinledim. Bunun öncesinde ne yapıyordu The Away Days?

Oğuzcan: Biz henüz 6-7 aylık bir grubuz. Bundan önce Dogz Star’da cover çalıyorduk ve ekibi toparlamaya çalışıyorduk. Beste yapmaya kendi şarkılarımızı yazmaya 6 ay önce başladık.

Nedir The Away Days’in hikayesi? Grup nasıl bir araya geldi?

Oğuzcan: Sezer’le bundan 1,5 sene önce okulda tanıştık. YTÜ’de iktisat okuyoruz ikimiz de. Müzik yapma fikri o zamanlardan şekillenmeye başladı. İlk başta sadece ikimizdik. Sonra Berk ile tanışıp yavaş yavaş cover çalmaya, sahneye çıkmaya başladık.

Sezer: Oğuzcan’la kafamızda hep indie müzik yapmak vardı ama Berk’in bu müziğe adapte olmasını bekledik. Bizim yaptığımız müziğe alışıp bizimle birlikte beste yapabilecek hale gelmesi için bir süre beraber cover çaldık.

Oğuzcan: Berk de gruba katıldıktan sonra Dogz Star’da 2-3 kere sahneye çıktık ve sadece cover çaldık.

Sezer: Sonra ilk bestemizle beraber Peyote’de çalmaya başladık. Zaten oradaki ikinci konserimizden sonra da Newcomers Festival’a dahil olmamız teklif edildi.

Oğuzcan: Ekibi kurma aşamasında sıkıntılar yaşadık. Berk’i hemen bulduk, kısa sürede adapte oldu, o bizim için büyük bir şanstı.

Sezer: Büyük virtüözlük isteyen bir müzik yapmıyoruz aslında. Önemli olan duygu. Tarzı benimsemek. Davul biraz zor belki. Özellikle bizim yazdığımız davullar. O yüzden Berk çok çalışıyor.

Oğuzcan: Davulda şanslıydık. Basta öyle olmadı. 5-6 basçı değiştirdik. Stüdyoya giriyoruz, çok iyi basçılar ama bizim kafamızda değiller ve bir türlü o uyumu yakalayamadık.

Sezer: Bir Dogz Star konseri öncesi o sıra beraber çaldığımız basçımız grubu bıraktı. Yeni bir basçı bulduk ama 4 şarkıyı öğrenebildi o kadar kısa sürede. Ben bazı şarkılarda yedek oyuncu gibi basa geçtim. Böyle anılarımız var.

Oğuzcan: En sonunda Antalya’dan çocukluk arkadaşım, 15-16 yaşlarımızda beraber müzik yaptığımız, Artic Monkeys cover’ladığımız Ercan’la çalmaya başladık. Tam bizim kafamızda ama Antalya’da okuduğu için gruba dahil değildi. Baktık ki başkasıyla olmuyor, o da büyük fedakarlık yaparak ve her hafta sonu Antalya’dan İstanbul’a gelerek gruba official olarak dahil oldu.

Bir de Disko Kralı deneyiminiz olmuş…

Sezer: Evet, Peyote konserleri arasında Şubat ortasında Disko Kralı’nda canlı bir performans sergiledik.

Ercan: Ben Mart başından beri, yani 1 aydır gruptayım. İki stüdyo yaptık sonra daha normal konsere çıkmadan ilk kez grupla beraber Disko Kralı’nda çaldım.

 

Peki şimdi hangi süreçtesiniz?

Oğuzcan: Disko Kralı ve Babylon sonrası hiç kötü tepki almadık. Yaptığımız müzik beğeniliyor ve mutluyuz. Şimdi Çağan Tunalı ile kayıttayız. Nisan sonunda 3 şarkılık bir EP’miz çıkmış olacak diye tahmin ediyoruz.

Kaç şarkınız var? Babylon konserinde kendi şarkılarınızı mı çaldınız?

Oğuzcan: Şu an 7-8 bestemiz var. Babylon’da 2 cover çaldık, onun dışında kendi bestelerimizi çaldık. İnternette sadece Disko Kralı’nda da çaldığımız Dressing Room adlı şarkımız var şimdilik.

O zaman kaçınılmaz soruyu soruyorum: Ne demek The Away Days?

Oğuzcan: İngiltere’de kullanılan bir deyim. Örneğin Manchester United – Liverpool maçı olduğunda Liverpool taraftarları Manchester’a deplasmana gittiğinde geçirdikleri günlere Away Days deniyor. Biz de yaptığımız müzik Türkiye’de benimsenmediği için biraz dışlanmış ve deplasmanda hissediyoruz burada.

Sezer: Sadece müzik de değil. Genel tabloya baktığımızda da böyle hissediyoruz.

Zaten itiraf edeyim sizi sahnede izleyen insanlar İngiliz bir grup olduğunuzu sanabilir rahatlıkla. Hem yaptığınız müzik hem de sahnedeki haliniz tavrınız sebebiyle.

Sezer: Evet öyleymiş. Ama hiçbir şey için kasmıyoruz, aman sahnede Türk gibi gözükmeyelim, yaptığımız müzik Türkçe tınlamasın diye bir çekincemiz yok. Dünyada ne kadar ses sound varsa hepsini dinleyip kendi hoşumuza giden müziği yapıyoruz.

theawaydayslogo 

Bütün besteleriniz İngilizce. İngilizceniz oldukça iyi olduğunu anlamına geliyor bu. Kendinizi daha mı rahat ifade ediyorsunuz?

Oğuzcan: Sözleri ben yazıyorum. İngilizce konusunda sıkıntım yok. Hatta bazı duygularımı ve Türkçe’de karşılığı olmayan durumları İngilizce’de daha rahat ifade edebiliyorum. Tabii ki Türkçe yazılar da yazıyorum. Şarkı sözü değiller ama.

Sezer: Türkçe yazıyı şarkıya uyarlayınca vokaller indie havasından çıkıp başka bir yere gidiyor. Biz kendi dinlediğimiz, yapmak istedğimiz müzik neyse onu yapıyoruz.

Yarın öbür gün çok iyisiniz sizinle çalışalım ama Türkçe söz yazın yoksa piyasada işiniz zor deseler ne yaparsınız?

Oğuzcan: Güle güle deriz. Şu an yaptığımız müziğe Türkçe söz yazmayı düşünmüyoruz. Zaten Efes One Love festivalinde Editors sahneye çıktığında 20bin kişi Editors şarkılarını ezbere söylüyorsa ve o insanların %99’u Türk’se demek ki bizim yaptığımız müziği de severler ve dinlerler.

Sezer: Güzel indie müzik yaparsak Türkçe İngilizce bakmadan dinleniriz Türkiye’de de demek istiyoruz.

Oğuzcan: Amaç 70 milyona ulaşmak değil zaten. Ama bizim yaptığımız müziği de sevip dinleyecek çok insan olduğuna inanıyoruz.

İngilizce sözler yazdığınız için yurt dışına açılma şansınız da var. Malum internet çağında yaşıyoruz. Şimdiden tanınıyor musunuz yurt dışında? Durum nedir?

Oğuzcan: Facebook sayfamızdan ya da internet sitemizden yurt dışından da geri dönüşler alıyoruz bazen. Şarkınızı dinledik çok güzel, konsere gelmiyor musunuz diye. Şu an bir menajerimiz yok mesela. Bunun sebebi yurt dışıyla kontağı çok iyi olan birini istiyoruz ve çok da acele etmek istemiyoruz.

Yani yurt dışında da beğenilen bir müzik yapıyorsunuz. Var mı böyle hedefler?

Sezer: Tabii, asıl hedefimiz Avrupa’da da tanınmak, konserler vermek. İlk olarak Doğu Avrupa’daki festivallerde çalmak sonra her şey böyle giderse Reading’de Glastonbury’de çalma hayalimiz var, neden olmasın?

Şu an tamamen indie’yiz. Bağlı olduğumuz bir plak şirketi de yok. Kayıt masraflarını biz karşılıyoruz. Dolayısıyla kimse bize karışamıyor. Sadece dördümüzüz. Bu havayı da hiçbir zaman bozmak istemiyoruz. Biri gelip bize sözleri şöyle değiştirelim gitarları kısalım vokali öne çıkaralım falan desin istemiyoruz.

Oğuzcan: Tam tersi kendi kafamızda bize yardım edip şarkıları da geliştirmek adına bize destek olan Çağan Tunalı ile çalışıyoruz. O açıdan çok şanslıyız.

Peki, The Away Days Müzik yapmadığı zaman ne yapar?

Sezer: Hepimiz arkadaşız ve beraber takılıyoruz. Sadece müzik için bir araya gelmiyoruz. Oğuzcan ve ben Yıldız Teknik Üniversitesi’nde iktisat okuyoruz. Ben aynı zamanda bir bankada çalışıyorum.

Ercan: Ben Antalya’da içmimarlık okuyorum. Haftasonları ve konser olduğunda geliyorum.

Berk: Ben okumuyorum daha. Bugün YGS’ye girdim. Spor akademisine hazırlanıyorum.

Sezer: Yaşlarımızı da söyleyelim öyleyse. En büyük benim. 89’luyum. Ercan ve Oğuzcan 91’li. Berk de 93’lü.

(Baya şaşırıyorum) Ne? 93 mü?

Berk: Babylon konserinde yaşımı sordular mesela. 18 olduğumu söyleyince baya şaşırıyor insanlar.

Sezer: Berk gruba katıldığında 18 olmasına daha bir ay vardı ve bir yerde çalacaktık, acaba sorun olur mu diye baya geyik oldu o dönem.

Sanırım hallettiniz artık o sorunu. Şimdi herkes reşit mi?

Oğuzcan: Evet, yasadışı bir şey yapmıyoruz Berk’i grupta tutarak:)

Türkiye’deki gruplara bakınca yaş ortalamaları daha büyük oluyor genelde. 27-28.

Sezer: İngiltere’de, İrlanda’da daha genç gruplar görüyoruz. 20-21 yaşlarında birşeyler yapmaya başlıyorlar. Belki çok uç bir örnek olacak ama Arctic Monkeys 2005’de çıktı, Alex Turner 17-18 yaşındaydı o zaman.

Aileleriniz ne diyorlar bu işe peki?

Sezer: Mutluluktan ölüyor benimkiler :) Aslında öyle soft bir müzik yapıyoruz ki ben babaanneme bile dinletebiliyorum bak bu bizim kaydımız diye.

Şarkı yapma sürecinizi anlatın biraz da…

Oğuzcan: Yazın Sezer’le Karaburun’a gittik. Olabildiğince sakin bir yere.

İnzivaya çekildiniz yani…

Sezer: Babylon konserimizi de çeken on parmağında on marifet arkadaşımız Hemi Behmoaras orada bizi videoya çekti. Mayıs sonunda cover çalan bir grubun kendi bestelerini yapma sürecini anlatan 15 dakikalık bir belgesel gibi bir şey olacak.

Oğuzcan: Dressing Room, Hurricane of Love ve Dear Blender şarkılarının temelini Sezer’le orada ikimiz attık.

Sezer: Ama 2 aydır Kabataş’ta bir stüdyoya giriyoruz ve orada şarkıları hep beraber yapıyoruz. İki kişi olmuyor. En sonunda şarkıları birlikte bitiriyoruz.

Ercan: Ben Perşembeden geliyorum. Cuma ya da Cumartesi stüdyoya giriyoruz ve sabahlıyoruz beraber.

Klip ne zaman geliyor peki?

Sezer: Hala kayıttayız. Biter bitmez. Nisan sonu gibi düşünüyoruz.

Hayatınız değişti mi Babylon gibi bir yerde çaldıktan sonra?

Oğuzcan: Babylon, The Maccabees, Wild Beats gibi çok sevdigimiz grupların da sahne almış olduğu bir yer. O yuzden orada sahne almış olmak bizi çok mutlu eden bir başarı. 6 ay gibi kısa bir sürede bu başarıyı yakalayınca daha çok inanmaya başladık.

Sezer: Ama bu başarıdan önce de hep güzel şeyler üretelim insanlar dinlesin istiyorduk zaten. Hayatımız aynen devam ediyor. Ben bir yandan bankada çalışıyorum bir yandan okulum var.

Oğuzcan: Hala play station oynuyoruz mesela

Guitar Hero oynamıyorsunuzdur ama heralde…

Oğuzcan: :) Hayır guitar hero dışında şeyler oynuyoruz.

Berk: Ben guitar hero’nun davulunu çalamıyorum mesela.

Sezer: Benim de arkadaşlarım gitarını benden iyi çalıyorlar.

Sahnede olmak ne ifade ediyor sizler için?

Ercan: Bir ara müzik yaptım, sonra bıraktım, şimdi The Away Days’le beraber tekrar müzik yapıyorum. Bıraktığım sırada da The Away Days konserlerine geliyordum. Şimdi ben de dahilim. Bir şeyler yaptığımı hissediyorum. Mutluyum.

Sezer: Bana dünyanın en zengin adamı olacaksın ya da iyi bir sahnede binlerce kişiye güzel bir konser vereceksin deseler, düşünmem bile. Parayı seçerim (Baya gülüyoruz burada) O parayla da kendi festivalimi düzenlerim:) Şaka bir yana, üniversiteye girdiğimden beri beni en çok çeken şeylerden biri sahnede olmak, insanlara güzel müzik dinletebilmek.

Oldukça da iyi bir sahne performansınız var bu arada.

Oğuzcan: Çok mükemmeliyetçiyiz. O gün Babylon’da insanları daha çok şaşırtabilirdik. En iyi performanslarımızdan biri değildi.

Siz sahnede Türkçe teşekkürler dediğinizde insanlar şaşırdı merak etmeyin:) Gerek müziğiniz gerek haliniz tavrınız, tarzınız Britanya’nın bağrından kopup gelmiş gibiydi.

Oğuzcan: Sezer Travis’in solisti Fran Healy’ye benziyor zaten.

Sezer: Travis ve Morrissey, ikisini birleştiriyorsun, biraz da Türk baharatı.

Peki, grubun en genç üyesine soralım. 18 yaşında sahnede olmak, ne ifade ediyor senin için?

Berk: Grupla ilk sahneye çıktığımda inanılmaz heyecanlıydım. Sahneye çıktıktan sonra ‘olayım buymuş’ dedim. Bu yaşta Babylon sahnesinde olmak ifade edilemez bir şey. Bir de sahnede beni en çok etkileyen şey, kendi yaptığımız şarkıyı çaldıktan sonra seyirciden aldığımız tepki. Bu hissin ötesine geçebilecek çok şey yok.

Yakın gelecekte planlarınız neler? Disko Kralı performansı, Babylon konseri, EP ve klip de çıktıktan sonra neler olacak?

Oğuzcan: Bundan sonra hedefimiz olabildiğince çok üretip piyasaymış şuymuş buymuş çok düşünmeyip güzel müzik yapmak.

Sezer: Zaten ona odaklanırsan güzel şeyler çıkar.

Oğuzcan: En büyük ihtiyacımız yurt dışıyla çok iyi kontağı olan bir menajer. 

Sezer: Ünlenelim diye bir derdimiz yok aslında. Güzel bir müzik yapıyoruz.

Sonuçta amacınız dinlenmek. Nasıl ulaşacaksınız bundan sonra bu kitleye?

Oğuzcan: Televizyon yoluyla olacağını çok sanmıyoruz. Albümü çıkmamış bir grup olarak Disko Kralı’nda performans sergilemek bizim için bir başarıydı. Olursa o tip programlarda çıkarız ama Kral TV’nin bizim kliplerimizi döndüreceğini çok sanmıyoruz.

Sezer: İnternet, youtube, soundcloud sayesinde adımızı duyurduk ve duyuracağız diye düşünüyoruz. Yeni kesinleşen bir haberimiz var onu da söyleyelim. Bu sene Efes Pilsen One Love Festival’da sahne alacağız. Orada da iyi bir kitleye ulaşırız diye düşünüyorum.

Çok popüler olmak, mainstream olmak sizi bozar mı peki?

Sezer: Her bir dinleyici beni mutlu eder. Underground kalalım diye bir arzumuz yok.

Oğuzcan: Yaptığımız şey deneysel bir müzik değil. İngiltere’nin en popüler müziği. Yani biz pop müzik yapıyoruz aslında. Dinlenebilir bir müzik. O yüzden ne kadar kaliteli dinleyiciye ulaşırsak o kadar seviniriz. Underground kalmak istemiyoruz, bizim hedefimiz Reading’de Glastonbury’de çalmak.

Sezer: Hedeften öte, bu tutku bizim için. Çok uzak değil. Yapabiliriz.

Oğuzcan: Şu an her şey çok güzel gelişiyor. 6 ay önce kurduk grubu, aklımızın ucunda ne Babylon ne de One Love vardı.

 01

Etkilendiğiniz grupları sorsam bir de. Çok klişe olacak ama…

Oğuzcan: Ben bu aralar sadece The Vaccines dinliyorum neredeyse.

Sezer: Son zamanlarda Maccabees ve Vaccines’in albümlerini dinliyoruz. Bombay Bicycle Club, Two Door Cinema Club, Foals, Maccabees, Vaccines, Arctic Monkeys, The Strokes, Local Natives çok dinleyip etkilendiğimiz gruplar.

Türkiye’den isimler var mı?

Oğuzcan: Türkiye’deIndie müzik son iki yılda baya bir yükselişe geçti aslında. Dinleyici sayısı giderek artıyor ama grup sayısında bir artış yok. Sapan var mesela çok iyi müzik yapıyorlar. Türkçe söz de yazıyorlar.

Sezer: Onun dışında Türkiye’de indie deyince Sakin vardı ama inanılmaz bir albüm yapıp dağıldılar maalesef. Zaten bir elin parmağı kadar grup var dağılmaları çok üzücü.

Oğuzcan: Daha farklı bir tarz ama 123’ü beğeniyoruz. Newcomers Festival’da da Ringo Jets’i çok beğendik. Farfara çok iyiydi.

Son olarak da okuyuculara bir playlist yapmanızı rica etsem. Açıp açıp dinleseler, dinlerken de sizi hatırlasalar…

The Away Days Playlist by Elif Tanverdi on Grooveshark

Two Door Cinema Club – Something Good Can Work (Sezer)

Alex Turner – Glass in the Park ( Sezer)

Denali – Relief (Berk)

The Maccabees – Glimmer (Berk)

Transplants – Diamonds and Guns (Ercan)

The Clash – Guns of Brixton (Ercan)

Woodkid – Iron (Ercan)

The Vaccines – All in White (Oğuzcan)

Bombay Bicycle Club – Lights Out Words Gone (Oğuzcan)

Foals – Spanish Sahara

Foals – Tho Steps, Twice

The XX – Shelter (Sezer)

Local Natives – Wide Eyes (Sezer)

Arctic Monkeys – R U Mine

Kings of Convenience – Cayman Islands

The Vaccines – Tiger Blood (Oğuzcan)

———–

 The Away Days / Nisan 2012

http://www.facebook.com/theawaydays

http://www.twitter.com/theawaydays

http://www.theawaydays.com

http://www.theawaydays.com/video/

Gülüm Çahan

Gülüm Çahan

Newcomers Festival’in en dikkat çekici ve umut vaat eden gruplarından The Away Days ile yağmurlu bir Pazar günü sohbet havasında bir röportaj yaptık. Henüz 20’li yaşlarının başlarında olan Oğuzcan (gitar...

02

YORUMLAR

Şu an hiç yorum yok.

YORUM EKLE

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir