
64. enlemde, dünyanın en kuzeydeki ve aynı zamanda kutup bölgesine en yakın başkenti olan Reykjavik ve çevresinde zaten hepi topu 327.000 olan İzlanda nüfusunun çok önemli bir bölümü (120.000) yaşıyor. 15 milyonluk İstanbul nüfusu, hatta 500.000’lik Kadıköy nüfusunu düşününce rakamlar çok sürreal geliyor.
Zaten düşününce İzlanda sürreal bir diyar. Bizim ülkemizde her gün yepyeni bir skandala imza atılırken, biz basında İzlanda virali gibi haberler okuyup duruyoruz. İzlanda tarihinde polisin ilk kez -yanlışlıkla- birini öldürmesi ve ailesinden özür dilemeleri, dünyanın en şeffaf politik sistemlerinden birine sahip olmaları, dünyanın en ‘yeşil’ enerjisini kullanıyor oluşları, yüksek eğitim kaliteleri, dünyanın eşcinsel olduğunu açıkliadıktan sonra göreve gelen ilk başbakanı Jóhanna Sigurðardóttir’in evlilik haberi gibi haberlerle ‘acilen iltica edilecek ülkeler’ listemizde üst sıralara yükselmişti İzlanda.
Sadece huzur, çevrecilik, iyi eğitim de değil elbet tası tarağı toplayıp İzlanda’ya yerleşme isteği uyandıran insanda. Buzullar ve aktif yanardağlar, amansız bir soğuk ve dünyanın derinliklerinden gelen coşkulu bir sıcaklık, depremler, şelaleler, kuzey ışıkları ve geysirler gibi doğal fenomenler buluşuyor bu topraklarda. Aşırı sevimli İzlanda atları, yer altında pişirilen çavdar ekmeği, soğuk okyanus balığı derken… İnsanın ruhu dinleniyor, tazeleniyor.
İzlanda’da bütün kuralları doğa koyuyor ve her zaman onun dediği oluyor. Çok basit; onunla savaşmayıp, koşullarına ayak uydurmayı, adapte olmayı benimsemiş İzlandalılar da. Meyve sebze yetişmeyen bir iklimden bahsediyorum. Çok güçlü ve esnekler. Planlar hava durumuna göre değişiyor.
Halk elflere, trollere inanıyor. Karayollarını inşa eden resmi devlet kurumunda elflerle iletişim kurmakla görevli insanlar çalışıyor. Bir yol yapılacağında elflerden izin alınıyor. 16 milyonluk şehir hayatımızda bize hurafe gibi gözüken bu durum; kendileri evde ya da bir restorandayken bebeklerini bağışıklık kazansın diye pusetin içinde sokakta uyumaya bırakan İzlandalıların hayata karşı naif bakışlarını ifade ediyor. Düşünüyorum da Kuzey Işıklarıyla büyüsem, suç nedir bilmesem ben de elflere inanırdım.
Kuzey Atlantik Bölgesi’nin en ucunda olmasına rağmen Gulf Stream sıcak su akımı sebebiyle nispeten ılıman diyebileceğimiz bir liman kenti Reykjavik. Burdaki ılıman kavramının “göreceli” olduğu konusunda uyarmalıyım. Kışın burada turist olmak zor ve meydan okuyucu olsa da karşılığını alıyorsunuz.
Benim de orada bulunduğum Şubat sonu, Mart başı Kuzey ışıklarını (Aurora Borealis) görmek için en müsait aylar. Reykjavik sırf, dünyanın manyetik alanı ile Güneş’ten gelen yüklü parçacıkların etkileşimi sonucu ortaya çıkan bu doğal fenomeni görmek için bile ziyaret edilebilir. Ancak tabii ki bundan çok daha fazlası var. Huzur İzlanda!
Nasıl gidilir?
İzlanda Schengen bölgesinde. Ben şahsen Yunanistan vizemle girdim. Bir sorun olmadı. Reykjavik’e İstanbul’dan direkt uçuş bulamadım bu yüzden ülkenin low cost havayolları Wow ile Kopenhag üzerinden uçtum. (Bu arada oldukça iyi bir şirket, tavsiye ederim. Genç ve baya esprililer, kanatta ‘enjoying the view?’, el bagajına taktıkları etikette ‘you shall pass’ falan yazıyor. Hizmet de oldukça iyi. Uçakta yemek ücretli ve bavul vermek isterseniz o da ekstra ücretli ama fahiş fiyatlı değil ikisi de) İstanbul’dan Kopenhag 3 saat 20 dakika. Kopenhag’dan Reykjavik ise yine 3 saat 10 dakika.
Ne giyilir?
Kısıtlı bagajım ve kışlık giysilerin ağırlığı sebebiyle yanıma tek bir mont aldım, o da en kalın snowboard montumdu. Layover şehrim Kopenhag’da (dünyanın en tarz giyinen, en güzel paltolu kızlarının başkentinde) 1 gece snowboard montumla gezmek zorunda kaldım. Öz güveniniz için pek hoş bir deneyim değildi. Reykjavik’e geldiğimde ise kendimi buldum. Burada herkes snowboard montlu. Downtown Reykjavik küçük bir kayak köyünü andırıyor her şeyiyle. Sankt Anton‘un merkezi gibi. Gerek mağazalar, gerek restoranlar, gerekse insanların kıyafetleri.
Kışın burada olacaksanız hava soğuk. İçlik, polar, kaz tüyü ara mont ve üstüne bir mont daha giymek lazım. Beresiz eldivensiz olacak gibi değil. Ayağınıza da mutlaka iyi bir bot ve sağlam çoraplar. Özellikle gece Kuzey Işıklarını görmek için turlara katılacaksanız donmaya hazırlanın. Bir de sürekli karın buzun üstünde yürüyeceğiniz için gerçekten çok iyi ayakkabılara ihtiyacınız var.
Ancak korkmayın. Ne kadar donsanız da iç mekanlar çok sıcak (çünkü enerji ucuz, sıcak su direkt yerin altından geliyor, kendi tüketebileceklerinden fazla termal enerji üretiyorlar). Çok üşüseniz de sonradan ısınacaksınız.
Faydalı Bilgiler
Para birimi İzlanda Kronu. Bir Türk Lirası şuan 53 ISK. 1000 Kron yaklaşık 20 liraya geliyor. Mesela bir kafede kahve içiyorsunuz 550 ISK civarı. Ortalama 2000-2500 ISK’ye bir restoranda karın doyurabilirsiniz (35-40 Lira) Süpermarketten su almayın, ya da yalnızca bir kere şişesi için alın, çünkü musluktan akan soğuk su dünyanın en lezzetli sularından biri.
Downtown Reykjavik / Reykjavik şehir merkezi
Oldukça küçük ve turistik bir şehir merkezi. 1 tane ana alışveriş caddesi var. Barlar, cafeler, cici tasarım mağazaları hep burada ki sevdiklerimden birazdan bahsedeceğim kısa kısa. Bir de Avrupa’da kayağa giderken bile giymeyeceğimiz kalınlıkla içlikler, montlar satan mağazalar var. En çok reklam yapan, en öne çıkan marka 66 North. Ürünleri özellikle İzlanda’da bir miktar vakit geçirip göz de alışınca insana güzel gelmeye başlıyor, e bi de üşüyünce tabii. Ancak çok pahalı, kurdan da kaybediyoruz zaten. İzlanda’da yaşasan helali hoş olsun ama bir kere giymek için alınmaz (bence).
Konaklama
Reykjavik Downtown Hostel
Adı üstünde, Reykjavik Downtown’da, cici mi cici bir hostel Reykjavik Downtown Hostel. Beni 4 gece misafir ettiler ve memnun kaldım. Yiyip içmeye, gezmeye yürüyerek gitmek mümkün. Çalışanlar çok yardımcı ve samimiler. Odalar sıcak, temiz. Sabahları ekstra ücret karşılığı açık büfe kahvaltı var. 4-6-10 kişilik dorm’lar ve 2 kişilik özel odaları var. 20 Euro’dan başlıyor fiyatları (İzlanda standartlarına göre iyi bir rakam)
Gezmece-Görmece
Reykjavik çevresinde bir ya da birkaç günlük turlarla gidip görebileceğiniz inanılmaz güzel yerler var. Gün sayınıza göre kendinizi organize edebilirsiniz. Eğer karda kışta araba kullanma konusunda tecrübeliyseniz araç kiralayarak roadtrip kafasına girebilirsiniz. Ama pek çok maceracı turist yollarda kalıyormuş ve araç çekme sektörü baya iş yapıyormuş. Benim gibi yalnız seyahat ediyorsanız ya da macera aramıyorsanız Reykjavik Excursions sayfasında onlarca tur var. Göz atın. Ben şimdi benim katıldığım ve sevdiğim turlardan bahsedeceğim biraz.
The Golden Circle Tour
En popüler turlardan biri. Eğer Reykjavik Excursions’dan satın alırsanız sabah sizi otelinizden / hostelinizden alıp BSİ terminalinde katılacağınız turun otobüsüne aktarıyorlar. Tur araçlarında wifi var. Golden Circle turu sabah 9’dan akşam 5’e kadar sürüyor. Sonuna bir de Fontana Welness’da termal kaplıca ziyareti ekleyebilirsiniz. O zaman dönüş saati 6’ya çıkıyor. https://www.re.is/day-tours/the-golden-circle-fontana-wellness adresinden satın alabileceğiniz Golden Circle turunda sizi aşağıdaki duraklara götürüyorlar:
Þingvellir National Park
Burası jeolojik, doğal ve tarihi sebeplerden milli park olmuş bir bölge ve Golden Circle turunun ilk durağı. 930 yılında Alþingi parlamentosu burda kurulmuş. Bu bölge aynı zamanda kıtaların ayrılma hareketini gözlemleyebileceğimiz bir yer. Resmen dünyanın tepesindeyiz, sağımız Amerika, solumuz Avrasya :)
Gullfoss
İkinci durak Gullfoss (altın şelale) şelalesi. Şansıma güneşli bir günde gittim ve suların sıçramasından oluşan gök kuşağını da görmüş oldum. Akarsuyun ‘sahibinin’ kızı Sigríður Tómasdóttir’in bu doğa harikasını, elektrik santral kurularak tahrip edilmekten kurtardığı anlatılıyor ve sözü geçen aktivistin burada bir anıtı da var. Gullfoss şu an koruma altında. Bir yüksekten bir de daha alçaktan şelaleye bakabileceğiniz iki seyir terası mevcut.
Geysir
Geysir, İzlanda dilinde, fışkırmak dememiş. Yeraltı sularının magmaya değerek ısınması sonucuyla su ve buhar fışkırtan doğal fenomene İngilizcede gayser, Türkçe’de ise gayzer deniyor. İzlanda volkanik olarak aktif, aynı zamanda fay yarıklarının olduğu bir bölge olduğu için bolca gayzer var burada. Golden Circle turu sizi The Great Geysir’in yer aldığı bölgeye getiriyor. Burada aynı zamanda her 4-5 dakikada bir sıcak su fışkırtan Strokkur gayzerini de izlemek mümkün.
Restoran Geysir Glima
Geysir bölgesine gelindiğinde öğlen saatleri olduğu için burada daha uzun duruluyor ve bir yemek molası veriliyor. Geysir Glima restoranda balık çorbasıyla karnınızı doyurabilirsiniz. Hem çok lezzetli hem de sunumu çok şık. Bir de burada çok güzel bir mağaza var. Kıyafet, kozmetik, hediyelik eşya alabilirsiniz.
Laugarvatn Fontana
Geysir’den sonra dönüş yoluna geçiliyor. Eğer siz de benim gibi Golden Circle + Wellness turunu satın alırsanız günün yorgunluğunu Laugarvatn’da doğal termal kaplıcasında atabilirsiniz. Buraya gelince önce termal çavdar ekmeğiyle karşılanıyorsunuz. Olay şöyle gelişiyor:
Asla soğuktan etkilenmeyen ve sıfır derecede t-shirtle gezme özelliğine sahip İzlandalı gencimiz elinde çavdar ekmeği hamuru bulunan tencereyle bizi karşılıyor. Beraber dün bu saatlerde yine aynı boyutta hamur dolu tencereyi gömdüğü ve işaretlediği noktaya yürüyoruz.
Önce işaretli yerden dünkü ekmeği çıkarıyor sonra da elindeki tencereyi buharlar çıkan aşırı sıcak toprağa gömüp yine üzerine işaret koyuyor. 24 saat önce gömülüp şimdi yenmeye hazır ekmeğimizle kaplıca binasının içine giriyoruz. Ekmek keke benziyor diyoruz. Turuncu saçlı İzlandalı delikanlı itiraz ediyor. ‘Annem ekmek olduğunu söylüyor, o yüzden ekmek’ diyor. Tamam ekmek. Hem de sıcacık. Çok lezzetli. Bazılarına göreyse yine aşırı leziz olan tereyağını yemek için bir bahane.
Bu özel ekmeğin tadına baktıktan sonra farklı sıcaklıklarda havuzlarda, kar manzarası eşliğinde keyif yapmak, saunaya girmek, rahatlamak için 1 saatimiz var.
Golden Circle turu kaplıca keyfinden sonra sona eriyor. Tek tek otellerimize hostellerimize bırakılıyoruz.
Blue Lagoon (Bláa Lónið)
Buz gibi bir memleket ama yer altı dünyanın derinliklerinden gelen sıcak sularla dolu farkettiğiniz gibi. Koskocaman dev bir tesis olan Blue Lagoon aslında doğal bir kaplıca değil. Keflavik’taki silikon fabrikasında çıkan bir kaza sonucu sular taşmış, göl olmuşmuş, girişimci İzlandalıların beyninde bir şimşek çakmış: Keflavik havaalanına 15-20 dk mesafedeki Blue Lagoon ülkenin en çok ziyaret edilen turist atraksiyonlarından biri haline gelmiş.
Havuz doğal değil ama su tabii yerin altından geliyor, doğal merak etmeyin. İçindeki silica cildi yumuşatıyor. Girişi 35 Euro olan Blue Lagoon’un aynı isimli kozmetik ürünleri de sonsuz gençlik vaadediyor (en azından o fiyata etmeli). Blue Lagoon’un kaplıca bölümünde bar falan da var. Çilekli köpüklü şarap gibi bir şey satılıyor. Tavsiye ederim, tam keyif yapmalık. Genelde hava alanına giderken ya da havaalanından şehre gelmeden önce uğranılan bir durak Blue Lagoon. Siz gün sayınıza, uçak saatinize göre havaalanından ya da şehirden Blue Lagoon turlarına şuradan göz atabilirsiniz: https://www.re.is/day-tours/blue-lagoon-tours
Kuzey Işıkları
İzlanda’nın en çok turist çeken ‘atraksiyon’larından olan Kuzey Işıklarını görmek için en doğru zaman Eylül Nisan arası. Çünkü Kuzey ışıklarını görmek için karanlık geceler olması lazım bunun içinde kış mevsiminde olmak lazım (Yazın ‘midnight sun’ denen olgu da yine İzlanda’da oluyor çünkü) Gel gelelim sadece karanlık yetmiyor. Işımanın aktif olması ve tabii havanın da açık (bulutsuz) olması lazım. İzlanda’da, dediğim zaman diliminde 2 hafta geçirip hiç ışık görmeyebileceğiniz gibi 1 gece kalıp harika bir ışık “şovuna” da denk gelebilirsiniz. Yani tahmin edilemez, şansa kalmış bir durum. (bundan 7-8 sene önce Lapland’da 1 hafta geçirip hava kapalı olduğu için hiçbir şey görememiştim örneğin)
Bu sefer çok şanslıydım. Çok güneşli bir günün ardından şehirden bile görünen Kuzey Işıklarını arabayla takip edip fotoğraflama şansına eriştim. Ya fotoğrafı boşverin bir ara resmen dans ettiler. İnanılmazdı. Büyülendim. Anlatılmaz yaşanır bir deneyim. İlk kez Kuzey Işığı fotoğrafladığım için muhteşem olmadılar ama en azından oldular. Kuzey Işığı fotoğraflamak için bir takım ip uçlarını da yazmayı düşünüyorum (benim gibi acemilerin anlayacağı dilden)
http://en.vedur.is/weather/forecasts/aurora/ adresinden aurora etkinliğini takip edip daha sonra ona göre Northern Lights turunuzu satın alabilirsiniz https://www.re.is/day-tours/northern-lights-tours Benim turumun olmadığı bir gün ışıklar şehirden bile görünüyordu, ben de bireysel olarak (bir polis amcayla) ışıkları arabayla takip edip görebildim. Yani şehrin 15 dakika dışına çıkmaktan bahsediyorum takip etmek derken, yapay ışık ne kadar az o kadar iyi görünüyor Aurora. Sonra da başka bir gece olan turumu iptal ettim (iyiki de ettim çünkü o gün hava kapalıydı ve ışıklar görünmüyordu)
Yeme-İçme, Cafe’ler
Kaffifélagið
Reykjavik’in en iyi take-away kahvesi imiş. Sertifikaları da asmışlar duvara. Hiçbir zaman kahve uzmanı olmadım. Cappuccino’mu içtim yoluma devam ettim. Şirin bir dükkan. Her yerde olduğu gibi burada da wifi var.
The Laundromat Café
Laundromat Cafe’yi ilk Kopenhag’da gördüm. Ordaki cidden yolda laundry olarak çıkmış sonra sosyalleşmek için kahveyi de ekleyip işleri büyütüp zincir haline gelmiş. Reykjavik versiyonu kahvaltı için iyi bir adres. İçerde hiç çamaşır makinası görmedim. Duvarlar boy boy haritalarla kaplı <3 Bu arada üstteki fotoğraftaki insanlarla ilgili efsane bi durum var, şurdan okuyabilirsiniz: https://twitter.com/cizenbayan/status/574346910078754818/photo/1
Stofan Café
Hostelime yakın diye akşamları gelip burada sıcak çikolatamı içip çalışıyordum. Çalışanlar genç çok tatlı.
Kaffibrennslan
Bir diğer sıcak çikolata keyfi yapmalık mekan da burası!
Bæjarins Beztu Pylsur
Reykjavik’in meşhur hotdog’cusu. Geceleri önünde baya kuyruk oluyor. Hotdog öyle aşırı lezzetli değil ama lezzetli. Bir de uygun fiyatlı bir yer. Meşhurdur deyip yemek lazım :)
Tapas Barinn
İzlanda’ya geldim ne tapas’ı ulan demeyin. Şimdi durum şöyle: İzlanda’da meyve sebze yetişmiyor. (Ben meyve sebze olsam benim de İzlanda’da işim olmazdı hakkaten. İnsanın bile poposu donuyor.) Dolayısıyla bir uçanla kaçan kurtulmuş topraktan aradığını bulamayan İzlandalıların elinden. Ne eti olsa yiyorlar. (Türkiye’de vegan olmak kolay, asıl emekçiler İzlanda veganları, neyse konudan sapmayalım) Balıkları çok güzel Allah için. Ama balıkla yetinmemişler, balina bifteği, puffin denen zavallı minik kuşun eti falan bunları da yiyorlar. E, insan merak ediyor.
Tapas Barinn’de İcelandic Tapas menüsünü söyleyerek 7 -çok da küçük olmayan- porsiyonda İzlanda malzemeleriyle hazırlanmış lezzetler deneyerek merakınızı giderebilirsiniz. Böylelikle kocaman porsiyonlar yemek zorunda olmadan Puffin’i Whale’i denemedim demezsiniz. Bence 1 tapas menüsüyle iki kişi rahat doyar. Bu arada balina eti (ki balina memeli 0lduğu için balık gibi düşünmeyin baya kırmızı et) falan aşırı zor çiğneniyor, zor yeniyor, ben sevmedim. Köpekbalığı denedim başka yerde ki o pek turistik bir şey değil, öyle her turistin denediği bir şey de değil, Akureyri yazımda onu da anlatayım.
Sakebarinn
Soğuk deniz/okyanus balığı gibisi yok. Bu yüzden İzlanda’da sushi mutlaka yenmeli. Somon yıkıldığı için sushi de efsane lezzetli. Ülke genel olarak pahalı ya hani, sushi nispeten uygun. Sakebarinn’in sushisini sevdim ben. Barda değil de rahat rahat masada oturmak istiyorsanız rezervasyon yaptırmanızda fayda var.
Prikið
Prikid, Reykjavik’in en eski cafe’lerindenmiş. Ben üst katta leziz ötesi bir balık yedim, yanında da tatlı patates. Şarapla beraber 2000 ISK tuttu, oldukça hesaplı buraya göre. Çok tavsiye ederim. Alt katta bar ortamı da güzel. Gece ilerleyen saatlerde konserler de oluyor. Baya baya baya tatlı bir yer ve fiyatları nispeten uygun. Balık yiyin balık!
Konser, bar
Café Rósenberg
Cuma, Cumartesi geceleri canlı müzik oluyormuş burda. Çok güzel bir mekan. İzlanda indie müziği çok sevdiğim için afişte İzlandalı grup görünce hemen gittim. Grubun adını sorsalar söyleyemem, copy paste yapıyorum: Ljotu Halfvitarnir. Kapıdaki kadın çok iyi bir grup, izlanda folk müziği, sold out olur dedi. Downtown’dayız turistiktir ilgi çekicidir diye düşündüm, kıyıp 3000 isk verdim, az para değil. Amanın. Müzikten çok stand up gibiydi, ve tabii İzlanda dilinde konuşuyorlardı. Müzik de aşırı gürültülüydü bu arada. Mekan tıklım tıklım, şarkılar arası stand-up’larda gülmekten çatlayan İzlandalılar… Bir an nereye düştüm diye düşündüm. Sonra arkadaş edindim allahtan, bana biraz tercüme etmeye çalıştı ama olmadı. Sonuna kadar kalmadan çıktım. Yine de başka gruplara göz atılabilir, hiç değilse bi bira içmeye mutlaka gelinir Cafe Rosenberg’e.
Kex Hostel, Bunk Bar, Lebowski Bar
Daha bizim tarzımız İzlandalı grupları keşfetmek için asıl adres Kex Hostel’miş. Ayrıca kahvaltısı ve aksam bira muhabbeti de iyiymiş. Ufak festivaller de düzenleniyor sanırım. Bunk Bar ve Lebowski Bar da yine bir dahaki sefere gidilecekler listemde.
Mağazalar
Aurum
Aşırı güzel bi mağaza. Urban Outfitters tarzı ürünler satılıyor. Tasarım da tasarım. İzlanda kurunu çok anlamadıysanız dikkatli olun. Ben 200 küsür euro’luk bir atkıya vuruldum. Alıp çıkmam an meselesiydi.
Hrím Eldhús
İzlandalı olsam evimi Hrim’den döşerdim net. Aşşırı güzel herşey. Karşılıklı iki mağazası var. Birinde (eldhus olanda) daha ev dekorasyon ürünleri var. Diğer mağazada defter, kalem, takı gibi incik cincik şeyler bulabilirsiniz. Hiçbir şey almasanız da mutlaka gezin galeri gibi. Harika!
Finnskabudin Suomi PRKL! Design
Komşu ülke sayılabilecek Finlanda’nın markalarını satan cici bir dükkan. Marimekko koleksiyonlarını ve Hai botları bulabilirsiniz. (Hai botlar çok iyi, Finlandiya’dayken her kızın ayağında gördüğümden ben de istiyorum diye tutturmuştum, önce botun adını bulmuştuk, sonra netten arayıp karşımıza çıkan ilk adrese gitmiştik. Bulduğumuz yer mağaza değil markanın headquarter’ıymış, kapısını çaldığımızda enteresan anlar yaşanmıştı. Sonra gidip bir mall’da bulmuştum Hai bottan, sadece laciverdi vardı ama yine de o kadar macera sonra almasam olmazdı, böyle de bir anım var)
Tiger
Danimarka’nın bir milyoncusu Tiger’ın Reykjavik şubesi görenleri hayrete düşürüyor. Fiyatlar uygun!
Eymundsson
Harika bir kitapçı ve müzik mağazası. İzlanda müziği keşfedebilir, hediyelik eşya satın alabilirsiniz.
Kolaportið (Bit Pazarı)
Hafta sonları, limana yakın kapalı bir alanda (adresa başlığa tıklayarak ulaşabilirsiniz) bit pazarı kuruluyor Reykjavik’te. Berlin, Londra gibi değil, hayal kurmayın. Ufak, bit pazarı olmasına rağmen pahalı ama gezmesi enteresan.
66. Enlemde Yoga [yoga journal]
66. Enlemde Yoga [yoga journal]
64. enlemde, dünyanın en kuzeydeki ve aynı zamanda kutup bölgesine en yakın başkenti olan Reykjavik ve çevresinde zaten hepi topu 327.000 olan İzlanda nüfusunun çok önemli bir bölümü (120.000) yaşıyor....

YORUMLAR
yine götürdün beni işyeri masamdan yeni dünyalara. en güzelinden bir insansın!
çok sevindim teşekkür ederim :)
instagram’da oyle etkilendim ki fotograflardan, ben de gitmek istiyorum onumuzdeki kis. simdi keyifle okudum bu yazini ve mutlaka donup tekrar okuyacagim eger gidersem. bir de sanirim bir yoga workshop’una katildin. onunla ilgili de yazacak misin? cok guzel gibiydi o da.
Çok guzel ifade etmissiniz tesekkur ederim
bende izlandayi gormek isterim.oguz yazar
Elif senin tek başına yolculuk etmene bayılıyorum. Bunu anlatan bir yazı hazırlasan fena olmaz. Neler hissediyorsun, artılar, eksiler neler falan gibi… Benim gibi cesareti olmayanlara ilham olursun :)
seni okumak da dinlemek kadar zevkli :)
Yazıyla biraz alakasız olacak ama :) https://www.youtube.com/watch?v=CTuPLtdQ7C4
Selam Elif
Gecenlerde Instagram’da sana kitap tavsiyesinde bulunmustum. Senin profil’in benim ‘based on people you follow’ listemde cikiyor :), buradan hareketle diger resimlerine ve postlarina bakma sansim oldu ve sonra Izlanda’yi gordum. Uzun lafin kisasi, bu cok guzel yazini, ve eminim daha pek cok guzelligi barindiran tecrube ve seyahatine mumkunse minik bir katki yapmak isterim – yaklasik 2 ay kadar once Izlandali bir yazarin bir kitabini bitirdim ve cok begendim. Cok fazla Ingilizceye cevrilen Izlandali yazar yok, ben de kendisinden gittigim bir edebiyat atolyesi araciligiyla haberdar oldum. Needless to say, Turkiye’de elbette kitabin Ingilizcesi (veya Turkcesi) yok, ama amazondan siparis verebilirsin. Gelmesi biraz uzun surmekle beraber, definitely worth the wait.
Butterflies in November, by Auður Ava Ólafsdóttir – kitaptaki yerlerin bir kismini gezmis olmak eminim okurken sana garip bir tanidiklik duygusu getirecek. Umarim begenirsin. Sevgiler, Humeyra
evet yazacağım ama yazının önce yoga journal mayıs sayısında yayınlanmasını bekliyorum :)
harikasın hümeyra. çok teşekkürler :)
Öğüdü herkes verir ama mesele ilham verebilmek. Önce teşekkür ardından tebrik ediyorum.
Tam olarak 4 hafta sonra benim de bir İzlanda seyahatim var ve bilimum aralıklarla girip bu postu okuyorum, şahane! :) Daha ilham vereceğin nice postlara :)