
hello
geçen haftalarda bir story paylaşmıştım, prense dönüşmeyeceğini bile bile bir kurbağa öptüm diye. merak eden parmak kaldırsın anlatayım dedim. pek çok kişi parmak kaldırınca bu yazıyı yazmaya karar verdim.
lafı uzatmayayım, ben geçtiğimiz hafta kambo yaptım.
kambo’nun ne olduğundan bahsedeyim sonra neden yaptığıma geleceğim.
kambo amazonlarda yaşayan pek şirin bir kurbağa’nın stres altında derisinden salgıladığı mukusumsu bir maddenin insanın derisinin altına küçük noktalar şeklinde uygulanması diye özetlenebilir. amazonlarda yakalanan küçük çift renkli sempatik kurbağacık (bu arada kurbağa tek korktuğum hayvan falan olabilir ama artık seviyorum galiba) istenen madde elde edildikten sonra bir zarar görmeden doğaya geri salınıyor, o salgıladığı madde ise ahşap çubuklarda bir süre muhafaza edilip taşınabiliyor.
bu mukus daha sonra uygulama yapılacağında su ile aktif hale getirilerek böyle küçük bir tütsünün ucu kadar bir şeyle hızlı ve acısız bir şekilde yakılan ve o noktada derisi kaldırılan kol ya da bacağa uygulanıyor ve aslında kısa bir süreliğine sert bir şekilde zehirleniyorsunuz. bu işlem genellikle bu konuda uzman bir şaman ya da medicine man / woman eşliğinde güvenli bir şekilde yapılıyor. kişiye göre medicine man/woman gerekli gördüğü doz uygulandıktan sonra kambo’nun kişide bağışıklık sistemini güçlendirdiği, zihne odak ve berraklık getirdiği, varsa bağımlılıkların tedavisinde çok etkili olduğu, varsa bir takım fiziksel hastalıkları iyileştirdiği söyleniyor.
kambo seremonisi öncesinde bir süre vegan bir şekilde beslenmek baharatlı yiyeceklerden kahve dahil uyarıcı maddelerden uzak durmak gerekiyor (ne kadar uzun o kadar iyi) uygulamanın yapılmasından 12 saat öncesinde yemek yemeyi tamamen bırakıyorsunuz. yani boş bir mide lazım. uygulama öncesi bir oturuşta, suyun idrar yolunuza gitmesine izin vermeyecek bir hızda 2 litre kadar ılık su içmek gerekiyor. bence olayın en zor kısmı bu. ben o suyu içerken fenalaşmaya başladım. midemde o kadar yer olmadığı için kalbim sıkıştı biraz. ama o su sonradan dostunuz oluyor. bi dk geliyorum oralara…
şimdi benim canım medicine woman’ım bu treatment’ı ilk kez alıyorsanız mutlaka 3 seans uygulama yapmak istiyor. ben bu konularda söz dinlerim o yüzden sorgulamadım bile. hatta ücretini de baştan öde sonra anlayacaksın neden olduğunu dedi. bi şeyleri bi kerede yapıp bitirmeyi sevdiğimden hem de o hafta sonu tek başıma kalabileceğim bir yerim de olduğundan, inzivaya çekilirim diye düşündüm ve 3 dozu üst üste aldım: perşembe, cuma, cumartesi şeklinde.
şimdi ilk gün suyu içiyorsunuz medicine woman kolunuzda ilk yanığı açıyor deriyi kaldırıyor (hiç acıtmıyor canınızı bu aarda bu işlem) ve tek bir noktada maddeye olan reaksiyonunuzu test ediyor ve güvenliyse ilk seansın uygulamasına geçiyor.
dozaj normalde 3 nokta – 5 nokta – 7 nokta diye gidiyormuş uygulamalarda. ben ilk gün sol kolumdan 3 dozumu aldım. 3 noktaya kurbağa zehri konunca bi 5-10 saniye sonra etken madde deri altından kana karışıyor. yeşil ateş de denen kambo’nun baya vücudunuzda kanla birlikte hareketini hissedebiliyorsunuz ama her şey çok hızlı gelişiyor. okuyup araştırdığım kadarıyla kambo’da kan-beyin bariyerini aşan peptidler varmış ve bu peptidler organlara reset emri gönderiyormuş beyinden. bi anda beyninize bi sıcak geliyor sonrasında ateş basıyor kalp çok hızlı atmaya başlıyor ve ne kadar olduğunu bilmediğim ama 20-25 dakika kadar sürdüğünü tahmin ettiğim bir süre boyunca gerçekten berbat hissediyorsunuz. ölür gibi olup ölememe gibi. ayahuasca’nın kusmasıyla alakası yok çok daha sert. o içtiğiniz suları kusuyorsunuz öğüre öğüre. yabancı kaynaklar buna purging diyor. titreme, üşüme, ateş basması, göz yaşı, inleme falan derken baya bir zehirlenme hali. bu sırada medicine woman medicine şarkıları söylüyor ve sizin için orada bulunuyor şifalı otlar, tütün vs ile alan tutuyor, daha fazla su içmeniz gerektiğinde söylüyor vs.
bu süreçler herkes için farklı olabilir. normal zamandaki beslenmenize, diyeti ne sürede ve ne ciddiyette yaptığınıza, vücut ağırlığınıza, şifalanma niyetlerinize, yaşınıza, vücudunuzdaki veya mental tıkanıklıklara yani bir sürü şeye bağlı olarak değişebiliyormuş. benim deneyimim 3-4 kez kusma terleme titreme üşüme ağlama inleme ve en sonunda artık tutamayacak duruma geldiğimde medicine woman’ım eşliğinde tuvalete gidip ishal şeklinde son toksinleri de attıktan sonra sakinleme ve medicine woman’ın yaptığı yatakta kısa ama derin bir uykuya dalma şeklinde oldu. seremoni sırasında uğurlu taşlarım yanımdaydı ve çok zorlandığımda niyetime dönmemi hatırlattı hep medicine woman.
uyandığınızda medicine woman size güzel proteinli vegan bir çorba yapıyor onu içip sonra tıpış tıpış eve. sakin bir gün geçirmeniz, dinlenmeniz, bolca su içmeniz, tabii diyete devam etmeniz gerekiyor.
ilk dozu alırken öyle zorlandım ki ben mesela insanın aklından geçen ilk düşünce ben yarın yine mi yapacağım bunu manyak mıyım ben falan oluyor. o yüzden 3 dozun da ücretini baştan ödeme fikri baya mantıklıymış gerçekten de. n’apıyorum ben burda kendime zorum ne lan benim diye sorgulamanız bile normal. ama o akut zehirlenme anı bittikten sonra öyle bir dinginlik ve rahatlama geliyor ki bile bile yine geliyorsunuz ertesi gün.
benim ilk dozum biraz sert geçtiği, hassas bir kalbim (kahve içince çarpıntı olan cinsten) ve bünyem olduğu için medicine woman’ım dozlamayı 3-5-7 yerine 3-4-5 nokta şeklinde yapmaya ve 2. ve 3. dozları da kolumdan değil kalbe daha uzak olan bacak dışından uygulamaya karar veriyor. yine söz dinliyorum.
ikinci gün bacağımdan 4 nokta yapıldı ilk güne göre daha hafif geçti. 3 gün ise yine bacağımdan bu sefer 5 nokta yapıldı ve biraz daha sert geçti. ama genel olarak her seremoni benzer şekilde geçti. su içme. bu esnada çok zorlanma. dozları alış. terleme kusma inleme ağlama ishal hayatı sorgulayış son bi kusma uyku ve dingin bir şekilde uyanış.
sonrasında da işte kendimi o inziva kafasına soktum ve çok güzel dinlendim. medicine woman’ın önerisi üzerine bir 10 gün daha diyetime dikkat ettim. balık ve yumurta yiyebilirsin süt ürünlerinden bi 10 gün daha uzak dur dedi (süt ürünleri mukus yapıyormuş midede) vücut isteyip de et balık vs yediğinde dudağında hep dualar olsun dedi. (dudağında dua lafı ona ait ve çok hoşuma gitti)
ben vegan vejeteryan değilim hiç olmadım, insanın et yemesinin doğasına aykırı olduğunu düşünmüyorum ama insaniyet olarak şu geldiğimiz noktada yaptığımız her şey ve yapma şeklimiz doğamıza aykırı. endüstriyel et üretimi hem çevremiz için korkunç ve hem de ‘üretip’ öldürdüğümüz canlılar için çok acımasız. ete bu kadar kolay ulaşımımız olmamalıydı belki de, daha az daha bilinçli bir şekilde tüketseydik diye düşünen biriyim. bu tarz şamanik seremonilerden sonra her seferinde başka farkındalıklar geliyor. eskiden gülerdim böyle insanlara şimdi gerçekten bir balık yumurta yemeden önce canım medicine woman’ımın da dediği gibi dudağımda dualar minnet duyguları….
neyse…
3 dozu da alıp güzelce dinlendikten sonra diyetime devam ettim. dün itibariyle diyetim de bitti (dondurma ve peynir yiyerek kutladım) ve bu yazıyı yazmak için bugünün doğru gün olduğunu düşündüm.
kambo nediri biraz açtıktan sonra şimdi de neden kambo yaptığıma geleyim. sonra da bendeki etkilerine.
özellikle amazonlardan gelen şifalı bitkilere ve hem ruhu hem fiziği güçlendiren bu tarz uygulamalara meraklı olduğumu beni takip edenler bilir. kambo’yu da yakın çevremden duymuştum amma ve lakin bu tarz medicine’lara hiçbir zaman ‘bucket list’ kafasıyla yaklaşmadım. daha çok benim ne zaman ihtiyacım olsa bu medicine’lar bir şekilde karşıma çıktılar hayatıma girdiler ben de işaretleri takip edip kalbimi açıp gerekli zaman ve adanmışlığı verdim diyelim.
bir süredir yumurtalıklarımda genel olarak hormonlarımda sorun vardı. ocak ayında her sene olduğu gibi tulum’a gitmeyip full istanbul’da kalmaya karar vermem biraz evde oturmam da aslında bu yüzden oldu.
sanırım 6-7 senedir aralıksız seyahat etme, 2 küsür senedir evsiz oluşum, sırf geçen sene 5 kez amerika, kıtasına bir kez asya’ya gidip gelerek vücudu ekstrem bir şekilde iklim ve zaman farkı şartlarına maruz bırakmam hormon dengemi biraz bozmuş ve yumurtalıklarımda kistler oluşmuş. ayrıca 2018 biterken yazısına göz gezdirenlerin ya da bu yaz beni takip edenlerin az çok tahmin ettiği üzere yazın geçirdiğim epey stresli dönemler, kendimi sevmek ne demek öğrenmeye başlamadan önce vücuduma ve zihnime duyarsız, uyku yerine kahve içerek, günde 4 saat uyku ortalamayla, durmaksızın bir ‘çalışma ve çabalama’ halini yücelterek kendime acımasız yaklaşımlarım ve kasım ayı bir gün bayılıp kafamı betona çarpıp uyanmam ve o zamandan beri sorguladığım içselleştirmeye çalıştığım ‘kendimi sevme’ kavramı derken kambo bu zamanlamada hem fiziksel hem zihinsel olarak bana çok iyi gelebilecek bir ilaçmış meğer. ama gidip de dur bir kambo yapayım demedim. bir arayışa girmedim. uzun zamandır varlığından haberdar olduğum bu ilaç geldi buldu beni çok tesadüfi bir şekilde. birkaç sene önce aldığım bir yoga hocalık eğitiminin sertifikasını almamışım. hocam evini toplarken onu bulup beni arıyor gel sertifikanı al diye. ordan laf lafı açarken tanıdığım ve güvendiğim bir medicine woman’ın istanbul’da olduğunu ve kambo uygulaması yaptığını öğreniyorum. beynimde bir ampul yanıyor hemen şu an tam zamanı diye.
konuşuyoruz medicine woman’la tabii soruyor neden yapmak istiyorsun diye. sebeplerimi sıralayınca ikna oluyor ve tedaviye başlıyoruz.
kambo, ilacın nasıl elde edileceği nasıl uygulanacağı bilgisi, amazonlarda kabilesini bir türlü iyileştiremeyen Kampu adlı bir şamana ayahuasca tarafından veriliyor. bu ilaç savaşçı ve avcıların aura’sını temizleme onları güçlendirme için de kullanılmış amazonlarda. şimdi de batıda bu konu hakkında yetişmiş şamanlar medicine man ve womanlar tarafından geleneğe saygı çerçevesinde bilinçli uygulamalarla yapılıyor. (en azından benim medicine woman’ım öyle)
kambo yapmadan birkaç hafta önce ben hiçbir şeye bağlı olmak istemiyorum diyerek kafeini hayatımdan çıkarmıştım. günde 2 kahve içen bendeniz şu an yeşilçay bile içmiyorum. (ilk haftası inanılmaz zor geçmişti bu arada öleceğim falan sandım). sora kambo diyetinde de kahve içmeyin diyordu mesela. yani ben daha kambo’ya niyet etmeden diyetine başlamışım gibi oldu…
sebeplerini de saydıktan sonra gelelim etkilerine.
son dozu almamın üzerinden 10 gün geçti. ben kendimi gayet zinde ve berrrak hissediyorum.
ancaaak kambo yaptıktan sonra zihnime berraklık geldi diyebilir miyim bilmiyorum. çünkü ben bir süre önce yavaşlamaya karar verdim. işte tulum’a gitmeyip istanbul’da kalışım, hırslarımı veya FOMO’yu (fear of missing out: bir şeyleri kaçırma korkusu) değil vücudumu dinlemeyi öğrenişim, hala bir evim yok ama kendime minik ritueller bulup topraklanışım, sabah meditasyonlarım, öğlen yogalarım, 5 minute journal’ım falan derken zaten bir süredir ben bu yola girmiştim. kambo yaptıktan sonra 2 sene falan hasta olmayacak kadar bağışıklık sisteminizin güçlendiği söyleniyor. henüz yapalı 10 gün olduğu için o konuda da bir şey söylemem zor. kistlerle ilgili olarak bence azalıyor ya da küçülüyorlar, karnımdaki şişliğin gitmesinden ve yüzümdeki sivilcelerin yok olmasından anlayabiliyorum ama doktor randevum önümüzdeki ay o zaman göreceğim. tabii ki hormon tedavisi görüyorum bir yandan. yani hayatımda olup bitenler şeylerle baş etmeyi tek bir yönden değil bana mantıklı gelen bildiğim bütün yönlerden yapıyorum.
kambo sonrası enerjim yerinde. zinde hissediyorum. güçlü hissediyorum. cesur hissediyorum (gerçekten sert ve zor bir tedavi) kısacası bana iyi geldi. bu minik noktalar iyileşiyor. izi kalıyormuş sanırım ama benim bitanesinin kabuğu düştü pek gözle görülür bir iz değil. iz kalırsa kötü bir görüntü de değil. bence.
ve bi de son olarak hayat boyu hep çok korktuğum kurbağalara sempatim arttı. hatta seremonilerden birinde, ikinci ya da üçüncü gün, çünkü ayağıma yapılmıştı bu yüzden bağdaş kuramıyordum da kusarken böyle kurbağa gibi pozisyonlara girmiştim, öğürürken vıraklar gibi sesler çıkardım resmen kurbağa hayranının ruhunu içimde hissettim.
ve tabii baktım kurbağa ‘spirit animal’ın şifa kartlarına, şu sıralar öğretisi de bana iyi geldi. Sembolizm olarak: temizlenme, arınma, yenilenme, yeniden doğma, doğurganlık, bereket, dönüşüm, metamorfoz, hayatın gizemi ve eski bilgelik ve öğretiler. hem suda hem karada yaşayabilen şimdiye kadar hep korktuğum bu minik hayvandan alabileceğim ilhamlar ve fiziksel güce şaşkın mutlu mesut hayatıma devam ediyorum.
kurbağa spirit animal’ın linkini de şöyle bırakıyorum: http://www.spiritanimal.info/frog-spirit-animal/
kambo’yla ilgili daha fazla okuma yapmak isterseniz de benim baya beğendiğim 2 kaynağın linkini de şöyle bırakıyorum:
https://thethirdwave.co/psychedelics/kambo/
sonuç: i kissed a frog i liked it!
sorularınız varsa sorabilirsiniz
öpüyorum
2018’de bana iyi gelen kitap ve instagram hesapları
2018’de bana iyi gelen kitap ve instagram hesapları
hello geçen haftalarda bir story paylaşmıştım, prense dönüşmeyeceğini bile bile bir kurbağa öptüm diye. merak eden parmak kaldırsın anlatayım dedim. pek çok kişi parmak kaldırınca bu yazıyı yazmaya karar verdim. lafı...

2019 Biterken
2019 Biterken
hello geçen haftalarda bir story paylaşmıştım, prense dönüşmeyeceğini bile bile bir kurbağa öptüm diye. merak eden parmak kaldırsın anlatayım dedim. pek çok kişi parmak kaldırınca bu yazıyı yazmaya karar verdim. lafı...

YORUMLAR
Şu an hiç yorum yok.