Milan – cizenbayan https://www.cizenbayan.com müzik, seyahat, lifestyle, yoga, festivaller, keşifler Thu, 14 Mar 2019 15:54:27 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.6.14 milano ve monza https://www.cizenbayan.com/milano-monza/ https://www.cizenbayan.com/milano-monza/#respond Thu, 10 Nov 2011 23:44:27 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=140 MONZA

Milano’yu keşfetmeden önce bir iki gün Monza‘da vakit geçiriyorum. Monza Milano’ya trenle yarım saat mesafede küçük bir şehir ve Val Gardena öncesi beni evinde misafir eden İdil ailesiyle birlikte burada yaşıyor. Evlerinde her akşam yemekten önce birer kadeh aperativo, yemek sırasında şarap ve yemek sonrasında da peynir yiyerek İtalyan geleneklerini öğreniyorum. Monza’yı burada en eski Formula I pisti yer aldığı için duymuşsunuzdur. Monza’nın da kendi küçük Duomo’su var. Bu şehir küçük meydanları organik sokaklarıyla Milano’dan daha çok İtalya’da olduğunuzu hissettiriyor. Ben Monza’ya gittiğimde inanılmaz kar vardı. Evet biraz soğuktu ama Villa Reale ve Monza Parkı’nı karlar altında görmüş olmak güzeldi bence. Monza’nın çarşısı çok derli toplu mağazalar daha ufak ama birbirine yakın. Ama en önemlisi yerel dükkanlar var. Kalbimi bir pastanede benden geriye kalan herşeyi de küçük bir peynirci dükkanında bırakıyorum. Baharda yine gelebilirim Monza.

Orso Bruno (Monza):

Monza’da Sivaslı ustaların çalıştığı bu enteresan dekorasyonlu pizzacıda harika bir şarap eşliğinde dev bir pizza götürdüm. Oval, samsun pidesini andırıyordu, bellli bir Türk ustanın elinden çıktığı ve nasıl lezizdi anlatamam. Yetmedi üzerine dondurmalı tatlı ve tiramisu yedim. Yanında limoncello ve mirto da içtim. Karbonhidrat patlaması üzerine de bir espresso aldım. Nefes alamıyordum. Diyet tanrılarını çok kızdırdım, ama değdi. Monza’ya yolunuz düşerse pizza yiyeceğiniz yer belli.

 

MILANO

Milano’ya giden bir turistin mutlaka göreceği iki yer var: Duomo di Milano ve Galleria Vittorio Emanuele II, ki zaten aynı meydanda yer alıyorlar.

Il Duomo:

Duomo di Milano buranın şehir merkezinde yer alan en büyük katedrali, aynı zamanda Avrupa’nın da 4. büyük katedrali ve yapımı 500 yılda tamamlanmış. Biraz abartmışlar yani. İçerideki vitraylar inanılmaz güzel; gündüz dışarıdan ışık gelirken görmek lazım kesinlikle. İyi havalarda terasına çıkıp şehir manzarasına da göz atabilirsiniz. Ben gittiğimde buz gibiydi hiç teşebbüs etmedim. İçeride mum yakıp dilek dileyip kolonlardaki ve duvarlardaki süslemeleri inceleyip ağız açık bir şekilde elleri arkadan birleştirip ben turistim diye bağırırcasına dolaşmak adetten. Milano’ya giderseniz illa ki yapacaksınız zaten.

Galleria Vittorio Emanuele II:

Doumo’dan çıkıp sağa dönünce girişlerinden birini gördüğünüz, üzeri cam tonozlarla kapalı tarihi alışveriş pasajı. Kafanızı nereye çevirseniz harika bir mimariyle karşılaşacağınız kesin. İçerde yerde testisleri üzerinde bir tur atmanız halinde size hayatınızın aşkını bulmanızı vaat eden bir boğa var. Ben denedim. %100 çalışmıyor. Gerçi kaç vakte kadar olacağını belirtmemiş. Galleria’nın akslarının kesişme noktasında durduğunuzda, yani cam kubbenin tam altında kafanızı çevirdiğiniz dört yönde dört mevsimin tasvirini göreceksiniz. Bu güzel binaların hepsi birbirinden şıkve tarihi mağazalara ev sahipliği yapıyor. Mesela Prada’nın ilk mağazası burada. Bir şey alasınız yoksa bile içine girin ve dekorasyonunu görün derim. Alt katta eski Prada ürünleri, sedef ve kemik aksesuarlar antika dolaplarda sergileniyor. Avizeler de oldukça şık. Bir de yine Galleria’nın içinde bize mutlaka gitmemiz önerilen Biffi vardı. Yemek yemek için vaktimiz yoktu. Birer kahve içtik. Burası da oldukça tarihi ve hoş bir restoran.

Bir de Scala tiyatrosu var çok ünlü bizim yeterli vaktimiz olmadığı için yalnızca dışarıdan gördük. Duomo meydanı yani şehir merkezine gelince buralara gitmeniz Allah’ın emri yani. Peki, ya sonra. Milano’da geçirdiğim birkaç günde herkesin önerdiği veya benim keşfettiğim mekanlar hakkında kısa kısa yazmaya karar verdim, buyrun işinize yarar umarım…


Cova:

Milano’daki favori mekanlarımdan. Via Montenapoleone‘de yani Milano’nun Nişantaşı’nda yer alan old school bir pastane. Burada civardaki designer mağazaları gezdikten sonra barda diğer Milanlılarla beraber ayaküstü bir espresso içebilir, ya da içerde salonda oturup harika tatlılar eşliğinde aperativo alabilirsiniz. Mevsimine göre bellini ya da şampanya.

Yguana:

Mekana grince hafif bir hayal kırıklığına uğradım, buranın ne özelliği var diye. Sonradan anladım ki happy hour’da 5 Euro’ya bir kokteyl sipariş ettiğinizde açık büfeden sınırsız faydalanma hakkına sahip oluyormuşsunuz. Açık büfede salatalar, kızartmalar, makarna ve pizzalar var ve fiyat lezzet performansı düşünülünce hiç de fena değil. Meğer Milano gençliği gece çıkmadan önce buraya gelip ucuza içki içip karnını doyuruyormuş. Zaten içerde çok zor yer bulmamızdan anlamalıydım. Biz çok yemedik çünkü arkadaşımızın çok methettiği bir balıkçıya gideceğiz.

L’isola del Tesoro:

Kesinlikle turistik değil, öyle dekorasyonunda da bir numara yok, zaten burayı Milano’da master yapmakta olan arkadaşımız sayesinde keşfettik. Oldukça kalabalık gittiğimiz restoranın atmosferi Türkiye’deki ortalama bir balıkçıyı andırıyor. Girişte balıkları seçebileceğiniz cam dolap, mavi masa örtüleri ve uyumlu peçeteler. Büyük bir salon, gülen eğlenen içen İtalyanlar. Buranın spesiyalitesi deniz mahsüllü makarnaymış. Sipariş eden herkese önlükler geliyor ve son derece sempatik garsonlar takmanıza yardım ediyor. Yanında içtiğimiz şarap, ortaya söylediklerimiz, yemek üstüne biscotta eşliğinde içtiğimiz mirto ve limoncello’lar. Herşey lezizdi ve fiyatlar da inanılmaz uygundu. Masada da süper muhabbet döndü. Milano’ya giderseniz burayı bulun ve gidin.

No images found.

Lime Light:

Yguana’da aperativo’muzu aldık, lokal bir İtalyan restoranında leziz bir yemek yedik, keyiflendik. Sıra gece dışarı çıkmakta. Yine burada master yapmakta olan arkadaşlardan geliyor öneri: “Erasmus partisine gidelim!” Kendi Erasmus’um sırasında bile Erasmus partisine gitmemiş biriyim, çok ortamını sevdiğim söylenemez ama bir yandan da gençlerin olduğu bir yer olacağı garanti. Karar meclisten geçiyor ve partinin olduğu Lime Light’a gidiyoruz. Önü inanılmaz kalabalık, modu yüksek yüzlerce genç kapıların açılmasını ve içeri girmeyi bekliyor. Burası dev bir kulüp. İstanbul’da karşılaştırabileceğim bir yer var mı bilmiyorum. Hemen şişeler açılıyor, insanlar gevşiyor ve herkes dans ediyor. Bu kulüp normalde nasıldır bilmem ama parti varken eğlenceliydi. Demek ki Erasmus parti deyip burun kıvırmamak lazımmış. Milano’da ilk round’u güzel bir geceyle kapatıyoruz böylece. Sabah Val Gardena yolcusuyuz.

Luini:

Pizza da makarna da güzel ama benim aklım panzerottilerde kaldı. Milano’da Duomo yakınlarında yer alan bu küçük dükkanın önünde her daim kuyruk var. 2,5 Euro’ya cenneti keşfedeceğinizi iddia ediyorum ve abartmıyorum. Tatlı ve tuzlu pek çok çeşidi mevcut panzerottilerin. Ben pomodoro e mozarella’lısına taptım. Tatlıları da fena değil ama tuzlusu döver. Yemeden gelmeyin.

Cioccolati Italiani:

Luini’nin hemen karşısında dış cephesi tamamen cam olan bu dondurmacının spesiyali ‘fuso’ denen akan çikolatalar. Bu akan çikolatayı dışarıdan görüp de içeri girmemek irade meselesi. İster ekmek arasında, ister kapta, isterseniz de dondurma külahının dibine (ki sonradan donup cornetto’ların dibi gibi oluyor) sütlü, bitter veya beyaz akışkan çikolata koyup hazdan haza koşabilirsiniz. Ben dondurmasını çok beğenmedim ama çikolatası da sandviçleri de oldukça güzel. Olsa da yesem şimdi. Of. Bir de renkli renkli paketlerde farklı kakao oranlarında hediyelik çikolatalar satılıyor burada. Bavulda da fazla yer kaplamıyor.

No images found.

Trattoria Toscana:

Milano’da son gecemizde yemeğe gittiğimiz bu restoranın dekorasyonu oldukça enteresan ve cumartesi gecesi yer bulabilmek için de önceden rezervasyon yaptırmamız gerekti. Dışardan mağaza gibi görünen bir girişten geçtikten sonra 4 tarafı farklı binaların zemin katları olan, bambularla ve renkli fenerlerle dekore edilmiş ve hafif loş bir avluya geliyorsunuz. Dip dibe masalarda toscana usulü yemek servis ediliyor ve spesiyalitesi de tartar. Ben et ve makarna denedim. Öyle ahım şahım bir lezzete olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama atmosferi için gitmeye değer, zira tüm Milano gençliği burada gibi. Nitekim hesap öderken farkediyoruz ki fiyat lezzet performansı da fena değilmiş. Tavsiye ediyorum.

Armani Privè:

Trattoria’da şarabımızı ve üstüne de grappa’mızı içtikten sonra gece çıkmaya hazırız. Cumartesi akşamı olduğundan Armani için de rezervasyon yaptırmamız gerekiyor. Geçen hafta gittiğimiz ve ortamı rahat olan Erasmus partiden sonra buraya gitmeyi ve Reina-vari şişe açtırıp locada takılıp sonra da oldukça kabarık bir hesap ödemek pek tarzım olmasa da, kendilerini mankenlerin sıkça eğlendiklerine inandırdıkları bu gece kulübüne gitmeyi çok istedikleri ve beni de ‘buraya gelmişken görmek lazım’ diye ikna ettikleri için çocukları kırmıyorum ve ayağımda Dr. Martens’lerimle Armani Privè’ye gidiyoruz. Mekan 12’den önce boş olur diye uyarıldığımız için gece yarısına doğru oradayız ve Milano’nun en şık insanları yavaş yavaş boy göstermeye başlıyor. Çalan müzik öyle ahım şahım değil, hoppidi yapmalık hızlı tüketim şarkıları, herkes şıklık yarışında, gecenin devamınıysa pek hatırlamıyorum, şişe açtırdığımızı söylemiştim değil mi?

Erasmus partisinde eğlendiğim kadar eğlenmesem de beklediğimden iyiydi diyebilirim. Enerjisi olanlar buradan taksilere atlayıp The Club‘a devam ediyor. Ben mi? Benim yarın uçağım var, istikamet otel. Milano’da ikinci round da birinciyi aratmıyor ve oldukça eğlenceli geçiyor. Bir günüm daha olsa birkaç galeri gezer biraz da alışveriş yapardım. Hava iyi olsa Como’ya gider orayı da görürdüm. Kim bilir belki bir round üç de olur…

Sonuç olarak Val Gardena’ya kayağa gitmeden çoğu Monza’da olmak üzere 3 gün, Val Gardena dönüşündeyse 1,5 gün geçiriyorum Milano’da. Gitmeden kime sorsam görülecek çok şey olmadığını söylüyorlardı. Haklılar belki de.

Anladığım kadarıyla Milano demek alışveriş demek, pizza, makarna, peynir, şarap, panzerotti, mirto ve limoncello demek, he bir de baklavaları meşhurmuş diye duydum. Abercrombie & Fitch mağazasına gidip baklavaların yerinde görün derim.

İşinize yarayacağını düşünerekten bir de foursquare listesi yaptım naçizane, buyrun tıklayın!

 

]]>
https://www.cizenbayan.com/milano-monza/feed/ 0