Danimarka – cizenbayan https://www.cizenbayan.com müzik, seyahat, lifestyle, yoga, festivaller, keşifler Thu, 14 Mar 2019 15:54:27 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.6.14 yerlisinden tavsiyeler: mads kim jensen https://www.cizenbayan.com/aalborg-yerli/ https://www.cizenbayan.com/aalborg-yerli/#respond Tue, 22 Nov 2011 17:37:31 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=117

Her gittiğinde mutlaka yaptığın şey: Hava karlı, yağmurlu, rüzgarlı ya da güneşli olsun şehrin her zaman yapacak bir şeyler olan kısmı limandaki Jomfru Ane Parken’dır. 

En sevdiğin galeri / müze: Alvar Aalto’nun konseptlerinden uyarlanan Kunsten Art Museum’da eski ve yeni enstelasyonlar oluyor ve mimarisi eşsizdir.

Plaform 4’se daha asi bir sanat konsepti sunuyor: yaz ayları boyunca multimedya background’u olan genç sanatçıların işlerinin yanısıra konserlere ve etkinliklere de ev sahipliği yapan eski bir fabrika binası burası. 

Bunların yanısıra Utzon Center ve Nordkraft da muhakkak görülmeli.

En sevdiğin cafe: Ib René Cairo’da beyaz masa örtüleri, cilalı masalar yok. İnanılmaz lezzetli kahve, içki ve yiyecekleri son derece ‘casual’ bir mood’da her defasında farklı tabak ve bardaklarla servis ediyorlar.

Cafe Klædeskabet ise alışveriş caddelerinden birinde yer alan hem cafe hem de bir mağaza. Hipsterların uğrak mekanı olan bu cafe’de özel seçilmiş giysiler ve leziz yiyecekler birarada. 

En sevdiğin bar / gece kulübü: Jomfru Ane Gade – the street- ‘de birbirinden eğlenceli onlarca bar ve kulüp var bunların yanısıra Viva La Revolution ve Café Vesteraa da tavsiye edilebilir.

Alışveriş için adreslerin: Rubber Duck ve Tree House gençlere yönelik iyi mağazalar. Bazen harika indirimler yakalamak mümkün oluyor.

Ne yemeli / içmeli: Stygge’s Fisk og Skaldyr’ın Deniz Mahsülleri Büfesi rahat ve güzel bir mekanda kazıklanmadan lezzetli Aalborg deniz ürünü yemek isteyen yerliler ve turistler için bir must! Aalborg sub sandwich’leriyle de ünlüdür, herhangi bir büfede bulabilirsiniz. Bacon’lı didiklenmiş tavuk veya yumurta ve karidesli somon’u denemeniz tavsiye olunur.

Şehrin soundtrack’i / filmi / kitabı: Jakob Ejersbo’ın Nordkraft kitabı 90’larda Aalborg’da sokak hayatını konu eden bir kitap. Daha sonra kitabın Aalborg’da filmi de yapıldı. 

Şehirde yürürken veya toplu taşıma ile bir yerlere giderken ipod’umda hep dinlediğim şarkı da Air’in All I Need’idir.

Yılın en sevdiğin zamanı: Aalborg’da bulunmak için doğru zaman yazın! Şehirdeki çoğu etkinlik bu güneşli aylarda yapılıyor. Yazın akşam geç saatlere kadar pırıl pırıl olan güneş de Danimarka’nın kuzey kısımlarında tecrübe etmeniz gereken bir şeydir. 

AALBORG YAZISINA GERİ DÖNMEK İÇİN TIKLAYIN

]]>
https://www.cizenbayan.com/aalborg-yerli/feed/ 0
yerlisinden tavsiyeler: alexandra nikolova https://www.cizenbayan.com/kopenhag-yerli/ https://www.cizenbayan.com/kopenhag-yerli/#respond Tue, 22 Nov 2011 17:37:31 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=118

Her gittiğinde mutlaka yaptığın şey: Kopenhag küçük bir şehir bu yüzden yapılacak en iyi şey bir bisiklet kiralayıp şehri böyle gezmek. Görülecek tarihi yer Langlinie, Rundetårn’daki küçük denizkızı. Bense her yaz Strøget’de kanalda bot gezintisi yaparım. Amalienborg’da kraliçeyle çay içip 

En sevdiğin galeri / müze: En sevdiğim müze Louisiana! Harika çağdaş sergiler oluyor. Øresund’a bakan huzurlu manzarası da eşsizdir. Statens museum for kunst da şehre gelenler için kesinlikle bir must! Bunun dışında 

En sevdiğin cafe: Kopenhag’da sürekli yeni cafe’ler açılır. Ama nostaljik bir yer söylemek gerekirse Kopenhag’ın kalbindeki Cafe Sommersko’ya lise yıllarımdan beri giderim, hep kalabalık ama rahat bir atmosferi vardır ve her tarzdan ve yaş grubundan insan görebilirsiniz. Küçük cafe’lerle dolu hip bir semt olan Nørrebro’da takılmayı da çok severim.

En sevdiğin bar: Sıcak yaz gecelerinde Nørrebro’da Sank Hans Torv’da takılmayı severim, bir bira alıp sokaktaki random mutlu Danimarkalılarla komik muhabbetlere girerim. The Union Bar hayatımda tattığım en iyi kokteylleri yapar, biraz fiyatlıdır ama tatmin olursunuz. Başka bir favori mekanımsa Ruby.

En sevdiğin gece kulübü: Dans etmek için favori gece kulübüm Simons, Vega ve Kødbyen’deki barlar.

Alışveriş için adreslerin: Danimarkalı tasarımcı Henrik Vibskov, Stig P, Pede og Stoffer, Acne, Day ve Nørrebro’daki mağazalara bakarım.

Ne yemeli / içmeli: Gerçek bir Danimarkalı lezzet deneyimi için güne her pastanede satılan Winerbrød denen ‘danish’le başlamalı. Öğle yemeğinde Ida Davidsen’de Smørbrød (farklı soslarla çavdar ekmeği) yemeli. Akşamsa çam ağacı salatası veya Danimarka şarabı gibi sadece İskandinavya’da yetişmiş üürünlerin servis edildiği Noma’ya gitmeli, biraz pahalı ama her kuruşuna değeceğine eminim. Ama aylar öncesinden rezervasyon yaptırmak gerekebilir.

Yılın en sevdiğin zamanı: Kopenhag’ı gezmek için en güzel zaman güneşli yaz günleri. Her bir Danimarkalı’yı parklarda ve cafe’lerde güneşin tadını çıkarırken görebilirsiniz. Yazın pek çok etkinlik de oluyor şehirde. aok.com sitesinden bilgi edinilebilir.

KOPENHAG YAZISINA GERI DÖNMEK IÇIN TIKLAYIN

]]>
https://www.cizenbayan.com/kopenhag-yerli/feed/ 0
aalborg https://www.cizenbayan.com/aalborg/ https://www.cizenbayan.com/aalborg/#respond Thu, 10 Nov 2011 20:31:57 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=5 2010 Ocak ayında Kore asıllı Danimarkalı arkadaşım Mads’i ziyarete Danimarka’ya gittim. Kopenhag’da bir kaç gün geçirdikten sonra onun üniversite okuduğu şehre, Aalborg’a geldik.

Aalborg bir liman kenti. Danimarka’nın kuzeyinde yer alıyor. Ülkenin önemli mimarlarından Jørn Utzon üniversiteyi burada okumuş. Aalborg’a Kopenhag’dan arabayla geldik. Danimarka’nın coğrafyası çok enteresan, yolda onlarca asma köprü üzerinden geçtik. Hava gerçekten buz gibi ama sanılanın aksine kuzeydeki insanlar çok sıcak ve yardımseverler. Bir de herkes iyi derecede İngilizce biliyor.

Şehirde beni en etkileyen mekan Nordkraft oldu. Yazı bilmiyorum ama kışın bütün günü burada geçirebilirsiniz. Nordkraft eskiden bir elektrik santraliymiş. Tüm liman kentlerinin kaderinde olduğu gibi, lokasyonu gereği burası da kentsel bir dönüşüm yaşamış. Aalborg şimdi Danimarka’nın kültür merkezi olma yolunda ilerliyor. Üniversite kenti olduğundan genç bir nüfus var. Kentin içinde kalmış bu endüstri yapısını bir kültür merkezine dönüştürmek farz olmuş yani.

Nordkraft’ta kapalı spor salonları, sinema ve tiyatrolar, kafeler, bir adet venue ve gençlere yönelik aktivitelere ev sahipliği yapması planlanan free space’ler var. Dönüşümü yapılırken buranın eskiden bir elektrik santrali olduğu saklanmamış, aksine öne çıkarılmış ve mekana güzel bir hava vermiş. Ben bayıldım.

Mads’le üniversiteyi ve üniversitenin kütüphanesini de gezme şansım oldu. Gerçekten eğitime ne kadar önem verildiği anlaşılıyor buraları gezerken. Utzon Center’da sürekli şehrin genelinde olduğu gibi genç bir nüfus var.

Yine Kopenhag ve Helsinki’de olduğu gibi soğuk havaya rağmen herkes her yere bisikletle gidip geliyor. Hem trafiğin akışı hem de mesafeler buna elverişli. Şehir merkezinde dar sokaklar, küçük bar ve cafe’ler, yerel giyim markalarının mağazaları ve dünyanın her yerinde şubeleri olan birkaç markanın mağazaları var. Burası da bir iki gün geçirmek için oldukça keyifli bir Danimarka şehri. Danimarka’nın Eskişehir’i. Ama buraya da havalar biraz daha sıcakken gelmekte fayda var diye düşünüyorum.

]]>
https://www.cizenbayan.com/aalborg/feed/ 0
kopenhag https://www.cizenbayan.com/kopenhag/ https://www.cizenbayan.com/kopenhag/#respond Thu, 10 Nov 2011 20:12:00 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=4 2010 Ocak ayında ucuz uçak bileti bulup (şansa vizem de vardı), Danimarkalı arkadaşlarıma müsaitseniz size oturmaya geliyorum deyip, doğum günümden birkaç gün sonrasına Kopenhag’a bilet aldım. Hızlıca plan yaptık. Burada (Barselona’da tanıştığım) Mads’in bir arkadaşının evinde bir gece geçirdikten sonra ertesi gün Aalborg’a yola çıkalım dedik. Kışın ortası. Kopenhag’da çok vaktim yok. Büyük bir yer değil ama belli ki sadece belli başlı yerlere gidilecek.

Birkaç saat uçtuktan sonra hayat standardının ve çevreye duyarlılığın dünyadaki en yüksek değerlerde olduğu Kopenhag’dayım. Uçaktan inip trenle kalacağımız yere geliyorum. Cumartesi gecesi ve dondurucu soğuğa rağmen sokaklar cıvıl cıvıl. Gençler heralde iklime karşı bir bağışıklık geliştirmiş olacaklar ki çok kalın şeyler giyinmiyorlar. Hatta kızlarda ince çorap ve topuklu ayakkabı var. Benim içim titiriyor. Gözlemlediğim kadarıyla gençler 7/11’dan (Kopenhag’da neredeyse her köşede bir tane bulmak mümkün) içki alıp dışarıda içip sonra da eğlenmeye gidiyorlar. Ben yol yorgunuyum. Gece evde şarap eşliğinde sohbet edip sızıyoruz.

Sabah Nyhavn‘a gidiyoruz önce. Tüm Kopenhag kartpostallarında görebileceğiniz renkli renkli evlerin olduğu manzaraya bakıyorum. Boğaz birazcık donmuş. Hava soğuk. Küçük küçük barlar var etrafta. Bizim vaktimiz yok ama gezecek çok yer var.

Strøget’e doğru ilerliyoruz. Yolda Axeltorv’da yani Kopenhag’ın merkezinde London Eye’in veya Riesenrad’ın biraz daha küçüğü Wheel of Copenhagen’ı görüyoruz. Bu soğukta binilmez, geçiniz. Hem dünyaca ünlü markaların hem de Danimarkalı tasarımcıların mağazalarının olduğu Strøget’teyiz. Meydanın ortasında leylekli güzel bir havuz var: Storkespringvandet. Yakınlarda da Guinnes dünya rekorları müzesi. Enteresan görünüyor. Tabii ki içeri girecek vaktimiz yok.

Mağazalara, bina kapısı gibi görünüp içeri girince kocaman bir avlu olan pasajlara bakınıyoruz. Her yerde UDSALG var. Yani indirim. Ortası delik kronlarımla hesap yapıp ucuza bir iki şey kapatıyorum hemen. Sonra Mads beni enteresan bir Cafe’ye götürüyor. Burada bir şeyler yedikten sonra yine boğaz kenarında Mads’in benim seveceğimi düşündüğü bir yapıya bakmaya gidiyoruz:

Det Kongelige Bibliotek, Danimarka’nın ulusal kütüphanesi, aynı zamanda İskandinav ülkelerindeki en büyük kütüphane. Mimarisi çok güzel. Eski tarihi kütüphaneye ek yapılmış bu yeni komplekse Danimarkalılar Siyah İnci diyor. Yolun iki tarafındaki eski ve yeni ek bina birbirine asimetrik köprülerle bağlanıyor. İçerde tatlı bir kafesi var. Manzara ve sıcak bir şeyler eşliğinde Danimarka spesiyalitelerinden tadabilirsiniz.

Yürüme mesafesinde tiyatro binası Skuespilhuset  ve karşı kıyıda ışıkları suya vuran Kopenhag Opera Binası mimarisi harika binalardan. Zaten Danimarka’da çevreye duyarlı süsten uzak amaca yönelik ekolojik mimariye hayran olmamak mümkün değil. Bol doğal ve yerel malzeme, gün ışığından faydalanmak için de bolca cam. Tam benim zevkim.

Yakınlarda önceden rezervasyon yaptırdığımız Magstraede 16 adlı İtalyan restoranının süper atmosferinde harika bir yemek ve boğazın kenarında yürüyüşten sonra şehrin biraz dışında Erasmus’tan arkadaşım Alexandra’nın evine gidiyoruz. Alexandra New York’ta ama evinde kalabileceğimizi söyledi. Gece burada kalacağız.

Sabah erken kalkıp Danimarkalı Mimar Jorn Utzon’un 1976’da yaptığı Bagsværd Kirke adlı kilisesine gidiyoruz. Bu bina, ta o yıllarda böyle bir tasarım anlayışını hayata geçiren ünlü mimara hayran olmama sebep olan binalardan. İçini geziyoruz. Banklar, kapılar, hatta içerdeki piyanoya kadar hepsi mimarın tasarımı. Gerçekten çok güzel bir kilise. Buradan çıktıktan sonra inanılmaz güzel ve enteresan bir müze olan Louisiana‘ya gidiyoruz. Süreli sergileri hep şahane olurmuş. Ben de harika enstelasyonlara ve fotoğraf sergilerine denk geliyorum. Hatta fotoğraf sergisini sanatçıyla beraber geziyoruz. Luoisiana’daki işlere, mağazasındaki kitaplara doyamıyoruz ama biraz da manzara eşliğinde yemek yiyelim diyoruz çünkü bu müzenin kafesi de enfes.

Louisiana’dan çıktıktan sonra doğru arabaya atlayıp Aalborg‘a doğru yola çıkıyoruz. Ben bu Kopenhag gezisinden bir şey anlamadım. Küçük bir şehir olabilir ama olanaklar çok. Daha Tivoli, marijuana satışının serbest olduğu özerk hippi semti Christiana ve hop bi trenle Malmö (İsveç) başta olmak üzere gidecek çok yer gezecek yapacak çok şey var Kopenhag’da. Bunu saymadık bir daha gitmek şart diyorum, ama bu defa kışın değil yazın, orası kesin. He bir de bu defa gitmeden çok gezenlerin tavsiyelerine de kulak vereceğim.

]]>
https://www.cizenbayan.com/kopenhag/feed/ 0