Tanzanya – cizenbayan https://www.cizenbayan.com müzik, seyahat, lifestyle, yoga, festivaller, keşifler Thu, 14 Mar 2019 15:54:27 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.6.14 Tanzanya https://www.cizenbayan.com/tanzanya/ https://www.cizenbayan.com/tanzanya/#comments Sun, 27 Jan 2013 09:20:11 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=927 Bugüne kadar hep Avrupa’da, Amerika’da gezdim durdum. Gittiğim en egzotik yer Hong Kong ve Malezya’ydı. Sırt çantamla gittiğim Perhentian adasını saymazsak rahatımı bozacak, hiç görmediğim şeyler gördüğüm bir seyahat deneyimim yoktu. Bu yüzden glocal adworks bana ulaşıp Tanzanya’ya gitmek isteyip istemediğimi sorunca çok heyecanlandım. Afrika’ya gitmeyi kim istemez? Ama öyle hadi bu yaz Afrika’ya gidelim diye plan yapıp bunu hayata geçirmek de öyle her turistin harcı değil, benim bile. Ne demiş Neale Donald Walsch: “Life begins at the end of your comfort zone.” O zaman biraz yaşayalım.

Peki Afrika’ya nasıl gidilir? Afrika’ya niye gidilir? Afrika’da ne yapılır? 10 günlük seyahatim boyunca neler yaşadım? Afrika seyahatine nasıl hazırlandığımdan başlayarak anlatıyorum öyleyse.

Seyahat hazırlık süreci:

Aşı:

Afrika’ya gitmeden önce (zorunlu olmamakla beraber) aşı olmak gerekiyor. Üstteki fotoğraf biraz mikrop kataloğu gibi olmuş. Ay bugün ne olsam? Gideceğiniz ülkeye göre olmanız gereken aşılar da değişiklik gösteriyor. Tanzanya’ya gitmeden önce sarı humma aşısı olmanız öneriliyor. Karaköy vapur iskelesinin hemen karşısındaki Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü’ne (kemankeş cad. karmustafapaşa sok. no:21 karaköy) giderek ücretsiz bir şekilde aşı olabilir, aşı karnenizi alabilir, dilerseniz maleryaya karşı ilaç için reçetenizi alabilirsiniz (gitmeden 2 gün önce başlayıp döndükten sonra 28 gün daha devam edilen Tetradox isimli bir ilaç veriyorlar ki yaklaşık 3 kutu ilaç ediyor ve Afrika’daki doktorlar Malerya’nın bu kadar korkulacak bir şey olmadığını, kişinin Malerya olması durumunda iki ilaçla hemen tedavi edilebildiğini söyledi, sanırım biz Afrika dışından olanlar Malerya’yı biraz abartıyoruz). Gitmeden önce 02122933674’ü arayıp randevu ve bilgi alabilirsiniz. Doktorlar sizi istediğiniz konuda bilgilendiriyor. Ben ücretsiz olmasına falan bile çok şaşırdım. Bu alacağınız aşı karnesi ve olacağınız aşı tamamen sizin için. Ülkeye girip çıkarken kimsenin bir şey sorduğu yok.

Bavul: 

Eğer Afrika’ya safariye gidiyorsanız çok büyük bir bavul hazırlayıp kendinize işkence çektirmeyin. İşte orta boy bavulunuzda mutlaka olması gerekenler:

bavul

  • Sinek kovucu sprey!!!
  • Yüksek faktörlü güneş kremi!!!
  • Güneş gözlüğü, mayo, havlu, şapka
  • Bol, uzun ve terletmeyen rahat giysiler (hava sıcak ama etrafta çok sinek olduğundan kısa şortlar giymek pek akıl karı değil)
  • Bol cepli uzun safari pantolonu ve yeleği gerçekten işe yarıyor
  • Bej ve kahverengi tonlarında giysiler (sinekler bu renklere daha az geliyormuş)
  • Kısa ve uzun kollu bolca t-shirt (gündüzleri sıcak akşamları serin oluyor hava)
  • İngiltere tarzı 3 dişli prizler için adaptörünüz olsa iyi olur ama eğer yoksa bir tel toka ile üstteki deliği o an kapatarak 2 dişli fişinizi 3 delikli prize takmak mümkün, her prizin üzerinde açma kapama tuşu var, tokayla ittirmeden önce elektriği kesmeyi unutmayın ki ölmeyin
  • İyi zoom yapan bir fotoğraf makinası ya da tele objektif / dürbün (uzaktaki hayvanları görebilmek, fotoğraflarını çekebilmek için)
  • Yedek piller, fotoğraf makinanızı temizlemek için mendil vs
  • Uzun yürüyüşler için rahat kapalı bir ayakkabı ve terlik
priz

Ulaşım:

Eskiden Türkiye’de sadece Darüsselam’a uçuş varmış ve Darüsselam’dan safari yapılan yerlere gitmek için tekrar iç hat uçuşları yapmak gerekiyormuş. THY haftada 5 gün karşılıklı Kilimanjaro – İstanbul seferlerini başlatınca safari yapılan yerlere gitmek çok daha rahat bir hale geldi. İstanbul’dan 7 saatte Kilimanjaro’ya (Arusha) uçup buradan safari yapacağınız yerlere daha rahat bir şekilde gidebilirsiniz.

Tanzanya hakkında genel bilgiler:

Tanzanya Afrika’nın orta doğusunda yer alan, yüz ölçümünün %30’u dokunulmamış vahşi doğadan oluşan, nüfusu 45 milyon civarı olan bir ülke. Biraz fakir (Biraz değil gerçekten çok fakirler). Ülkenin %94’üne elektrik bile gitmiyor. 100’den fazla lokal dil var. Ülkenin resmi dili Svahili. Herkes hem kendi kabilesinin dilini hem de Svahili konuşuyor. Ülke ekonomisinin %17’sini bu safari turizmi oluşturuyor. Çevreye ve doğal hayatı korumaya inanılmaz önem veriyorlar. Farklı farklı özellikleri olan toplam 16 milli parkın hepsi Tanapa‘ya yani Tanzanya Milli Parklar Otoritesi’ne bağlı. Bu milli parklardan en ünlüsü olan Serengeti dünyada vahşi hayatın en yoğun olduğu bölge olarak geçiyor. Safari dışında Afrika’nın en yüksek dağı Kilimanjaro ve Zanzibar adası da Tanzanya’da.

Her Avrupa yazımda olduğu gibi turistik yerlere gitmeyin demeyeceğim bu sefer. Turistik yerlere gidin! Çünkü görmeniz gereken yerler buralar. Afrika’ya gidiyorsanız ağzı açık aval aval gezen bir turist değilsinizdir zaten, daha ileri seviye bir turistsinizdir :) Bu gideceğiniz turistik yerlerin hepsinde herkes gayet iyi İngilizce biliyor, dil konusunda sıkıntı yaşamazsınız. Bu turistik yerlerde fiyatların daha yüksek olma, kazıklanma olayına gelirsek, fiyatlar yüksek olsa bile pahalı değil. Zaten gerçekten adamların ihtiyacı var, pazarlık yapası bile gelmiyor insanın.

para

Para birimi Tanzanya şilini. 1 TL = 913 Tanzanya şilini ediyor. Bizim 6 sıfır atılmadan önceki hal gibi. Yanınızda Dolar’la gidip orada Şilin alabilirsiniz ama turist olarak gideceğiniz her yerde Dolar geçtiği için almasanız da olur. Yine de yanınızda hatıra olarak maymunlu zürafalı paralar almak isterseniz bi 5-10 Dolar bozdurun:)

Bunların hepsi çok enteresan şeyler. Ama inanın beni aslandan çitadan daha çok etkileyen şey insanlar oldu. Selam vermeden yanınızdan geçmiyor kimse. Herkes çok güzel yüzlü, yardımsever, insanların gözlerininin içleri gülüyor. Buradaki insanlar katışıksız insan. Milli parklardan vaktiniz olursa bir şehir pazarına ya da bir balıkçı köyüne uğrayıp insanlarla iletişime girin.

 internet

Telefon kodu 225. Ülkedeki en büyük GSM operatörleri vodacom ve airtel. Eğer Vodafone kullanıyorsanız gitmeden hattınızı yurt dışına açtırıp sonra Vodacom’u seçip diğer operatörlere göre biraz daha hespalı bir yurt dışı tarifesi kullanabilirsiniz. Vodacom bütün orta ve doğu Afrika’da geçiyor hem de. Ben uzun süre kalacağım için oradan hat almayı tercih ettim yine. 17 Dolar’a 2GB internet paketi olan bir kontörlü hat aldım. Gideceğimiz milli parklarda Airtel daha çok çektiği için Airtel aldım. Her türlü daha ucuza geldi. Turkcell kullanıyorsanız şimdiden geçmiş olsun.

Bavul tamam, aşılar yapıldı, döviz işini hallettik, telefonumuz da tamamsa artık safari yapabiliriz.

0. Gün: Arusha – Killimanjaro Havaalanı

Ben, instagram’ın audiosoup‘u Çiler ve Tanzanya Milli Parkları’nın tanıtımından sorumlu Glocal‘dan Kürşat THY ile aktarmasız 7 saat uçarak Arusha’ya Killimanjaro havaalanına iniyoruz. 19:30’da binmiştik bizden başka Türk’ün olmadığı uçağa, yerel saatle 3’ü 20 geçe Afrika’dayız. 1 saat ilerdeler. Oldukça minimal olan Kilimanjaro havaalanında dev sinekler karşılıyor bizi. Bu vesileyle yanıma aldığım sinek kovucu spreyimi test ediyorum. Sonuç süper: işe yarıyor.

Hava tabiri caizse şurup gibi. Ülkeye girmek için havaalanında vize almak gerekiyor. Biraz sıra bekleyip, uçakta dağıtılan formu doldurup, parmak izi verip fotoğraf çektirip vize alıyoruz. Türkiye’ye girerken beklediğimiz pasaport kuyruğundan daha kısa sürüyor tüm bu işlemler. Ücreti 50 Dolar. Bavulları da aldıktan sonra Tanapa’dan Mr. Ketenzi karşılıyor bizi. Uyuyup dinlenmek için Arusha’da bir otele yerleşiyoruz.

vize

1. Gün: Arusha – Serengeti

Afrika’da ilk sabahımız. Burada mevsimler yok. Tropikal iklim hep yaz gibi ama bunaltıcı değil. Otelden çıkıp ilk iş olarak internetli hat almaya şehir merkezine gidiyoruz. İlk kez insanların arasına çıktığımız için çok heyecanlıyız. Şehir merkezi çok eski yapılardan oluşuyor, oldukça köhne, yıkık dökük. İnsanlarsa rengarenk. Fosforlu pembe, turuncu, kırmızı, yeşil kıyafetler giymiş kadınlar. Trafik İngiltere’deki gibi soldan akıyor. Bir de en çok ilgimi çeken şey: herkes her şeyi kafasında taşıyor. Mr Ketenzi’ye neden böyle diye sorduğumda çünkü annemizden babamızdan böyle gördük diyor. Tanzanya’da hala elektriksiz köylerde yaşayan, çocukları zebraya binen bir kabile olan Masailerse yüklerini sırtlarında taşırlarmış. Burada her şey o kadar enteresan ki.

 sanayi

1 hafta için rahat rahat yeteceğini söyledikleri 100 dolar karşılığı Tanzanya şilini aldıktan sonra bir Airtel şubesine giriyoruz. Gideceğimiz milli parklarda en çok çeken operatör buymuş. 17 dolara 2GB internet yüklü kontörlü hatlar satın alıyoruz. Artık görüp şaşırdığımız her şeyi paylaşmaya hazırız.

Akşamüzeri Tanapa’nın bize tahsis ettiği pırpırla Serengeti’ye uçacağız. Ondan önce şehri gezmek için biraz vaktimiz var. Sanayi mahallesini andıran, motorsiklet tamir atölyelerinin, seyyar satıcıların olduğu yerlerden geçerek Cultural Heritage Center‘a geliyoruz. Burada bir modern sanatlar müzesi ve Afrika’ya özgü hediyelik eşyalar ve mobilyalar satan dükkanlar var. Fiyatlar biraz tuzlu. Sadece kartpostal alıyorum.

heritage

Buradan sonra yemek yemek için Shanga‘ya geçiyoruz. Afrika’da insanlar aç sanıyordum ben, Tanzanyalılar için geçerli değil bu durum sanırım; hele ki turistler için söz konusu bile değil. Şampanya ve taze sıkma meyve sularıyla karşılanıyoruz. Son derece şık koltuklar yemyeşil çimenlere atılmış. Biraz keyif yapıyoruz. Hemen üstümüzdeki ağaçlarda maymunlar geziyor. Burası cennet sanırım.

shanga

Esprili ve güler yüzlü garsonumuz bizi masamıza alıyor. Hayatımda içtiğim en güzel havuç çorbasından sonra ara sıcaklar servis ediliyor. Sonrasında ızgara ve garnitürlerin olduğu açık büfeden istediğimiz kadar yemek alabileceğimiz söyleniyor. Gezinin ilerleyen günlerinde Tanzanyalıların ne kadar çok yemek yediğine şahit olup bu duruma alışacağız. Şimdilik sadece şaşırıyoruz. Bu son derece lezzetli ve aşırı fazla yemek için hesap 3 kişi için 69 Dolar tutuyor.

yemek

Karnımız da doyduğuna göre ilk iç hatlar uçuşumuzu yapmak üzere daha küçük bir havaalanına gidiyoruz. Buradaki havaalanları çok enteresan. Bol güvenlikli, cam ve çelikten oluşan dev yapılar değil hiçbiri. Bekleme salonu açık havada üzeri bazen gölgelikle örtülü banklardan oluşan alanlar daha çok. Tam uçağa binerken sağanak bir yağmur bastırıyor. Bu yüzden bu iklime gelirken yanınızda mutlaka yağmurluk bulunmalı. Diğer küçük uçakların kanatlarının altında koruna koruna pırpırımıza koşuyoruz.

 departure

Çiler uçağın boyutunu görünce biraz korkuyor. Ama pilotumuz süper, Çiler’in tabiriyle eli hafif dişçiler gibi. Muhteşem bir doğa, yemyeşil bir çimen denizi, Grongoro kraterinin ve Masai köylerinin üzerinden geçtiğimiz yarım saatlik bir uçuştan sonra Serengeti Serenora Havaalanına iniş yapıyoruz (Buranın havaalanıyla uzaktan yakından alakası yok, baya milli parkın içine iniş yapıyoruz, toprak zemine:) )

ciler ucak

Sınırları hayvanların göç hareketine göre çizilmiş olan 14bin km karelik Serengeti Milli Parkı’nın içinden geçiyoruz. Yarın ve ertesi gün safari yapacağımız sağı solu aralara ağaç serpiştirilmiş yemyeşil düzlüklerden oluşan ve sonu gözükmeyen bir yolda ilerleyerek vardığımız otelimizde de sıcak havlular ve taze sıkma meyve sularıyla karşılanıyoruz yine. Serengeti Serena Lodges‘da odalar yerel mimariyle inşa edilmiş ‘Rondavel’ adı verilen mağaravari minik yapılarda yer alıyor.

serengetiotel

Geceliği ortalama 350 dolar olan her bir oda bir Rondavel’de bulunuyor. İçleri oldukça lüks ama bir yandan da yerel malzemeyle yapılmış ve doğayla uyum içinde. (Serengeti’de konaklama seçeneklerinin geceliği 30 Dolar’dan 2000 Dolar’a değişiyormuş) Soyunup dökünüyoruz. Lodge’lar milli parkın içinde çitle ayrılmamış bir alanda yer aldığı için odalardan yanınızda bir korucu olmadan çıkmak yasak.

lodge 2

Resepsiyonu arayıp bir korucunun size eşlik etmesi için odanızın önüne gelmesini istiyorsunuz. Bizi el yapımı ahşap tüfeğiyle muhtemel vahşi hayvanlara karşı koruyan korucueşliğinde akşam yemeğine gidiyoruz. Abartı bir açık büfe ‘Afrika’da kilo veririm yea’ beklentilerimin suya düşeceğinin işareti. Burada da hayatımın en iyi balkabağı çorbasını içiyorum. Ardından biraz yerel lezzet deniyorum: Izgara balık ve keçi eti leziz. Bir de ugari diye bir şey var: Mısır buğdayı unundan yapılan beyaz bir lapa görünümündeki bu bulamaçı kocaman porsiyonlar halinde tabaklarına alıyor Tanzanyalılar. Daha sonra elleriyle minik bir ekmek formuna getirdikleri ugari’yi yemeklerin suyuna banarak tüketiyorlar. Bizim soframızda ekmeğin yerini ugari tutuyor Tanzanya’da.

acikbufe

Şahane bir hava ve keyifli bir akşam yemeğinden sonra wireless internet erişiminin olduğu lobiye geçiyoruz. Burada her akşam başka bir gösterinin yapıldığı dev kubbenin altında yerel Afrika dansları gösterisini izlemekten interneti unutuyorum. Davullar, kostümler, danslar… Muhteşem. Lobiden çıktığımızda korucu eşliğinde odamıza gittiğimizde görevlilerin bizim için cibinliklerimizi indirdiğini görüyoruz. Afrika’da cibinliksiz bir yatak olmadığını gezimizin sonunda tecrübe etmiş olacağım. Cibinliğin içinde günün yorgunluğuyla prensesler gibi uykuya dalıyoruz.

yereldans

2. Gün: Serengeti

Güneş doğarken uyanıyoruz. Yine açık büfe kuş sütü eksik bir kahvaltı sofrasındayız. Bize rengarenk kuşlar eşlik ediyor. Odamıza giderken de dick dick’ler. Bugün safari arabasıyla toprak bir yılda sallana sallana 60 km yol gideceğiz. Şu an büyük göç yaşanıyor yani hayvanların bir bölümü kuzeye göç ediyorlar. Biz de onların izini takip edeceğiz. Girişi turistler için 50 Tanzanyalılar içinse 1 Dolar olan Serengeti Milli Parkı dünyada dokunulmamış vahşi hayat oranının en yüksek olduğu yer. Rhino, aslan, fil, leopar ve bufalo’dan oluşan top 5 diye bir olay var safari lugatında. Serengeti bu ‘top 5’ı görebileceğiniz bir milli park aynı zamanda. Bakalım biz neler göreceğiz?

Türlerini aklında tutamadığım birbirinden güzel kuşlar, koskoca düzlüğün ortasında tek başına heykel gibi duran akasya ağaçları ve muhteşem bulutlar eşliğinde safariye başlıyoruz. İsimlerini zerafetlerinden alan zürafaları görünce duruyoruz. Safari arabasından inmemiz yasak ama arabanın üstünü açarak oradan çıkıp fotoğraf çekebiliyoruz.

ustunu ac

Zürafanın üzerine kuşlar konuyor sürekli. Keneleri yiyorlarmış ve bir teklike gördüklerinde zürafanın üzerinden hızlıca uçuyorlarmış. Güzel bir ortak yaşam şekli. Rehberin verdiği enteresan bilgilerden bir diğeri de zürafanın 12 kiloluk dev kalbi. Tabii ki uzun boynundan beynine kan pompalanabilmesi için. Hayvanları burada özgür hayatlarında görmek hayvanat bahçesinde görmekten çok farklı bir deneyim.

yalnz asln

Genç erkek bir aslan görüyoruz sonra tek başına. Muhtemelen sürüsünden ayrıymış ve kendine yeni bir sürü arıyormuş. Biraz ilerde bir su birikintisinin içinde onlarca hipopotamı bir arada görüyoruz. İlerleyen günlerde hipopotamların daha yoğun olduğu göllere ve su birikintilerine de ayrıca gideceğiz.

Hava güzel, arabamızın üstü açık, yollar tabii ki asfalt olmadığı için yanımızdan veya karşı yönden başka safari arabaları geçtiğinde inanılmaz toz kalkıyor. Fotoğraf makinalarını, gözleri falan korumak lazım. Tedbirinizi alın.

 safari arabasi

Manzaraya hayran olarak ilerlerken leylekler, ismi dick dick olan ceylan benzeri zarif hayvanlar, dev bir akbaba, bolca babun ve çakallar görüyoruz. Daha sonra koyun koyuna yatarken güzellikleriyle kendilerine hayran bırakan 2 çitaya bakmak için duruyoruz. Çitalar leopara benziyorlar. Farkı gözündeki yaş gibi görünen siyahlık. Biraz daha uzun ve zayıf oluyorlarmış bir de. Leoparları andık ya, biraz ileride bir ağacın üzerinde uyuklayan bir leopar görüyoruz hemen.

telerehber

Çok uzakta olduğu ve tele objektifim olmadığı için ben fotoğraflayamıyorum ama sıkılmadan bütün sorularımı yanıtlayan rehberimiz harika bir fotoğrafını çekip bizim de kullanabileceğimizi söylüyor. Böyle durumlar için tele objektif olmasa bile yanınızda bir dürbün bulunması iyi olur.

cita

O kadar şanslıyız ki güneşlenen 3 aslana rastlıyoruz. Oldukça sakinler. Arabada olmanın verdiği rahatlıkla aslanların gözlerinin içine bakmak, onları huzurlu ve mutlu görmek süper. Birkaç sene önce Berlin Hayvanat Bahçesi’nde gördüğüm, küçücük kafesinin içinde gergin gergin volta atan aslana çok üzülmüştüm. Serengeti’deki aslanlar daha şanslılar. Turist insanlara da alışmış gözüküyorlar, neredeyse fotoğraf makinalarına poz verecekler.

 uyuyanaslan

Biraz sonra benim çığlığımla duruyor aracımız bu sefer de. Sebebi-çığlığım bir fil ailesi. Anne ve çocuklar önde, babaları ise arkada, hiçbir aceleleri yok, ağır ağır yürüyorlar. Filler çok koruyucu hayvanlarmış. Yavru fili aralarına alarak sallana sallana uzaklaşıyorlar. Fil görmek uğur getirirmiş. Bu şirin mi şirin fil ailesinin bana ve bu yazıyı okuyan herkese uğur getirmesini dilerim:)

Bir de bal kuşu diye bir şirinlik abidesi var ki anlatmadan geçemeyeceğim: Hala kabile halinde elektriksiz, betonsuz yaşayan Masailer baş kuşlarıyla onların sesini çıkararak konuşup anlaşıyorlarmış. Yaptıkları anlaşma ile bal kuşları yavaş yavaş uçarak Masaileri bal arılarının olduğu ağaçlara götürüyorlarmış. Masailer duman yakarak arıları uyuşturup bal alırlarken bal kuşlarını da unutmayıp balın bir bölümünü de kuşlara veriyorlarmış.

filos

Afrika’ya gelmeden önce burada kaplan göreceğini sanan bendeniz ve kaplanı ‘çizgili aslan’ diye tarif eden Kürşat bugün epey bilgilendik. Safariden sonra böyle cümleler kurmuyoruz artık. Zürafa, çita, aslan, hipopotam, fil ve daha onlarca farklı hayvan gördüğümüz günün ardından akşam üstü otele dönüp dinleniyoruz. Afrika seyahatinden kilo verip dönme planlarım vardı ama şimdilik Serengeti açık büfeleri bu planlarımı suya düşürüyor.

 cofeshop

Yeni yepyeni lezzetler deniyorum. Yemeğin üzerine 11’e kadar açık olan lobide bu defa da akrobatik gösteriler eşliğinde internetin varlığının tadını çıkarıyoruz. Kasıklarını, kalçalarını bolca işin içine katarak son derece seksi danslar yapıyorlar. Kızlar biraz tombik. Bu hareketleri hergün yaparak bu tombiklikte olmalarını Tanzanya’nın bereketli sofralarına borçular sanırım diye geçiriyorum içimden.

 oo

Burada çalışanlar inanılmaz güler yüzlü. Yanınızdan selam vermeden geçmiyor kimse. İçten bir şekilde hal hatır soruyorlar. Burada tanışıp muhabbet ettiğim birkaç Afrikalı’dan edindiğim iş fikrini de önerebilirim sizlere: Pek çok Tanzanyalı; şarjı bitmesin bol bol fotoğraf çekebileyim diye yedek olarak yanıma aldığım babamın iphone4s’ini satın almak istedi benden. Bir değil, iki değil. Burada satılan iphone’ların daha düşük kalitede olduğunu, daha kolay bozulduğunu söylüyorlar hepsi. Yanınızda birkaç iphone götürüp Afrika’da satarak safariyi bedavaya getirmeniz bile mümkün, fena fiyatlar teklif etmiyorlar çünkü :)

 ben safari

Kaldığımız tesis milli parkın ortasında, yakınlarında başka hiçbir tesis yok. Işık kaynakları da sınırlı olduğu için yıldızlar muhteşem görünüyor. Bazen yazlık bir yerde, gece elektrikler kesilir, gökyüzüne bakıp samanyolu neymiş anlarsınız ya, işte öyle. Doğa kelimesinin sözlük anlamı burada gördüğüm, hissettiğim gibi bir şey olsa gerek. Mutlu ve yorgun, uykuya dalıyoruz cibinliklerimizin içinde.

3. Gün: Serengeti – Mwanza

Harika bir havaya uyanıyoruz yine Serengeti’de. Birkaç gün önce neden kışın doğmuşum ben diye isyan etmiştim. Çiler şampanyalı bir doğum günü sürprizi yapıyor bana. 2-3 gün geç olsa da ilk kez yazın, 28 derecede doğum günü kutlamış oluyorum. Kahvaltıdan sonra otel çalışanlarıyla vedalaşıp yola çıkıyoruz. Bugün önce Tanapa genel merkezine, sonra hippopotamların takıldığı hippo pool denen bir su birikintisine gittikten sonra Mwanza’ya uçmak üzere tekrar pırpırımıza bineceğiz.

 sampanyali

Yolda sanki bir sanatçı tarafından her ayrıntısı düşünülerek tasarlanmış gibi şık ve güzel ‘acacia’ ağaçları ve karşıdan karşıya geçmekte olan filler görüyoruz. Nereye gittiklerine dair bir fikrim yok. İnanılmaz güzeller ve bir o kadar da ağırdan alıyorlar hayatı. Hayranlıkla seyredip yolumuza devam ediyoruz.

filkapak

Tanapa Genel Merkezi’ne varıp burada park müdürüyle sohbet ediyoruz. Ziyaretçi defterini doldurup teşekkür ettikten sonra Serengeti Visitors Center’a geçiyoruz. Burası dünyanın en güzel açık hava müzesi olabilir. Hayvanların göç yolunu onların adımlarını takip ederek anlatan, daha sonra antropolojiye, Afrika’da yaşayan kabilelere ve kültürlerine değinen; Tanzanya’da korumanın tarihini anlatan sergiyi hiç sıkılmadan keyifle geziyoruz. Yarım saatte gezip hayvanlar ve büyük göç hakkında genel kültür seviyesinde bilgi edinmek mümkün. Serengeti’ye giderseniz mutlaka uğrayın. Gördüklerinizi pekiştirmenin en güzel yolu.

Buradan sonra vardığımız hippo pool denen su birikintisinde hippopotamlar ve timsahlar beraber yaşıyorlar. Birbirlerine dokunmuyorlar ama. Timsahlar karadada inanılmaz hareket edebiliyorlar ve çok saldırganlar. Hareketli gördüklerini affetmiyorlar.

 uyari

Biz oradayken gazeller geliyor su birikintisinden su içmeye. Bir timsahsa boş bir anlarında onları yemek üzere pusuya yatmış. Gazeller kaçıyor neyse ki. Hippolar birbirlerine kimin daha güçlü olduğunu gösterme yarışında o sırada. Enteresan sesler çıkarıp suya batıp çıkıyorlar. Tüm günü su içinde geçiriyorlarmış. Gece sıcaklar bitince yemek yemek için sudan çıkıp ormanın içine giriyorlarmış. Hippopotamlar etobur değiller. Bitki yiyorlar. Ama onlarla aynı suya girerseniz sizi yemeseler bile tehlike olarak gördükleri için tek bir hamlede kocaman ağızlarıyla ortadan ikiye bölüyorlarmış. Kendilerini korumak için.

hippo

Hippopool’dan sonra hava alanına doğru yola devam ediyoruz. Nehre yakın olduğumuz için tek tük ağaçlar yerine jungle’lar var bu defa manzaramızda. Coğrafya dersi gibi bir yolculuk oluyor. Yol kenarlarında gördüğümüz impalalar hep tek erkek ve yanlarında bir sürü dişi şeklinde. Bazen başka bir erkek impala gelip tüm haremi ele geçirebiliyormuş. Hayvanlar alemi çok enteresan.

gazelle

Biz Serengeti’de Lodge’da kaldık ama başka konaklama seçenekleri de mümkün. Tented Lodge da güzel bir seçenek. Havaalanının hemen yakınlarında bir tented lodge’u ziyarete gidiyoruz. Ultra lüks çadırların içinde konaklamanın bedeli bizim lodge’lardan daha fazla.

maskeler

Paket halinde, safarisi araç kirası rehberi vs dahil konaklama burada gecelik kişi başı 945 Dolar! Uçaklar dahil değil. Havuzu, manzarası harika ama fiyat can yakar. Bunun gibi ultra lüks seçenekler dışında gerçekten geceliği 100 dolara konaklanabilecek yerler de var. Yani sadece lüks değil gerçekten hayvanları görmeye öyle büyük bütçeler ayırmadan da gelmek mümkün.

luks

Bu ultra lüks kompleksi gördükten sonra Serengeti’ye veda edip pırpırımıza biniyoruz. Yarım saatlik bir uçuştan sonra Mwanza’dayız. Tanzanya’nın en büyük 3. şehri Mwanza Serengeti’den sonra bambaşka bir dünya. Her yer rengarenk ama binalar inanılmaz eski ve insanlar gerçekten çok fakir. Yerlerde birşeyler satıyorlar. En çok satılan şey mısır. Sonra kap kacak, çakma çanta ayakkabı ve cd şeklinde gidiyor. Heryerde Vodafone ve Coca-Cola afişleri var.

sehir

Bir pazar yerine dalıyoruz. Rengarenk insanları fotoğraflamak istiyoruz. Kadınlar fotoğraf çektirmek istemiyor. Kameramızı doğrultuğumuz erkekler ise ya beraber fotoğraf çektirmek istiyorlar ya da ceplerinden telefon çıkarıp onlar da bizim fotoğrafımızı çekiyorlar. Çocuklar inanılmaz şirin. Birkaç tane alıp gizlice bavula atası geliyor insanın. Bir markete giriyoruz. 1800 Şilinge bira satılıyor. Yemek için fazla bir seçeneğimiz olmadığından Ryan’s Bay Hotel’in terasındaki restorana gidiyoruz. Hava sıcacık.  Afrika’da içtiğim her çorba gibi burada içtiğim çorba da leziz. Üstüne menüdeki bolca hint yemeği arasından seçtiğim hamburger de gayet başarılı.

galaxyy

Yemeğin üzerine kaldığımız Hotel Crest’in altındaki gece kulübü Rock Bottom’a gidiyoruz. Giriş kızlara bedava. Erkeklere ne kadar olduğunu bilemiyorum. İçerde bolca kız var ve hiphop müzik eşliğinde kalçalarıyla inanılmaz danslar yapıyorlar. Major Lazor klipleri gerçekmiş! Biz yorgunuz fazla duramıyoruz. Biz odamıza çıkarken daha çok insan geliyor kulübe.

4. Gün: Mwanza – Saanane

Bugün rotamız Saanane Milli Parkı. Henüz 2012 Ekim’de milli park olmuş bir ada Saanane ve hemen şehrin içinde; hatta otelden çıkıp yürüyerek gidiyoruz adaya gitmek üzere bineceğimiz bota. Durdurup sevdiğimiz, fotoğraf çektiğimiz çocuklar bizimle markete geliyor, aynı dili konuşmuyoruz ama çikolataları gösteriyorlar :) çocuk her yerde aynı sanırım:) onlara çikolata alıp yola devam ediyoruz. Bineceğimiz bota yakın turistik eşyalar, tablolar, el işi süs eşyaları satan çadırlar var. Müşteriye açlar belli. Biz geçerken nereden olduğumuzu soruyorlar. Türkiye diyince Hakan Şükür, Hasan Şaş, Ümit Davala diye saymaya başlıyorlar. Dönüşte uğrayacağımıza söz verip bota biniyoruz.

shop

İçinde bulunduğumuz göl Lake Victoria dünyanın en büyük 2. Afrika’nınsa en büyük gölü. Timsahlar ve hippopotamlar olduğu için yüzülmüyor. Bottayken milli park hakkında bilgiler almaya devam ediyoruz. Şehrin içinde olan tek milli parkmış. Aynı zamanda Doğu Afrika’daki en küçük milli park. Saanane’de sadece burada bulunan tür bir maymun dışında yılanlar, göçmen ve yerel kuşlar varmış. Eskiden burada bir hayvanat bahçesi varmış. Kafeslerin bir kısmı buranın tarihini ziyaretçilere anlatmak için duruyor hatta.

sanaane1

Saanane’de spor balıkçılığı, hiking, yürüyüş, piknik gibi aktiviteler yapmak mümkün. Aynı zamanda konumu da itibariyle yerel turizme çok açık bir park bu yüzden. Hava inanılmaz sıcak. Şapka ve güneş kremi olmazsa olmaz. Yüksek ağaçlar olmadığı için gölge de pek yok. Hayatımda ilk kez elim yanıyor güneşten. Tedbirli olmakta fayda var.

sanaanehiking

Bolca helikopter böceği ve dev kertenkeleler var (erkekleri renkli dişileri renksiz). Manzara muhteşem. Güneş altında uzun bir yürüyüş sırasında bolca gazelle ve maymun görüyoruz. Anne maymunun kucağında bebeği, baba ise annenin saçındaki bitleri ayıklıyor. Ne kadar da romantik bir sahne. Saanane adasını gezmek birkaç saatten fazla sürmüyor. Botla geri dönüyoruz.

romantizm

sanaanemanzara

Söz verdiğimiz gibi turistik eşyalar satan abilerin yanındayız. Neredeyse üstümüze atlıyorlar. Rastalı bir geç bana Ümit Davala diye sesleniyor, boynum bükük kabulleniyorum. 45.000 Schilling’e yerel bir Afrika davulu satın alıyorum. İsmi Goma. Bunu zaten alasım var ama size aklınıza gelen her şeyi satmaya çalışıyorlar.

davul

En ufak bir şey alsanız, destek olduğunuz için teşekkürler diyorlar. Fiyatlarda inanılmaz uçuyorlar ve acayip pazarlık payı var ama hem kur düşük olduğundan hem de adamların gerçekten ihtiyacı olduğundan pazarlık yapasınız gelmiyor. 20.000 Schilling’e bir takı kutusu, 11.000 Schilling’e bilezikler alıyorum. Aslında rasta yaptırmak istiyorum ama halim yok. Yemek için tekrar Ryan’s Bay Hotel’deyiz. Bu kez tercihim ızgara Tilapia balığı. Afrika’ya yolu düşen mutlaka denemeli. He bir de her türlü çorbayı… Geçen sefer mantar çorbası içmiştim, havuç çorbası da aynı lezizlikte.

tilapia balgi

Yemekten sonra rasta yaptırma niyetim vardı ama Saanane güneşi bana nazik davranmamış. Başıma güneş geçtiğinden odama geçip uyuyorum. Sonrasında ise Tanzanya seyahatimizin en renkli gecesini yaşıyoruz. Mr Ketenzi rehberliğinde Mwanza’lı lokallerin takıldığı bir restorana gidiyoruz. Villa Park plastik sandalyeleriyle tam bir gazino. Girişinde taksiden indiğimizde telefonlarınıza dikkat edin diye uyarıyor bizi Mr. Ketenzi. Sahnede müzisyenler var, herkes dans ediyor. Önce karnımızı doyurmak için Tilapia balığı söylüyoruz.

bira

Siparişleri Swahili dilinde Mr. Ketenzi veriyor hep. Balığımız yanında kızarmış muzla geliyor. Tadı patates gibi, çok güzel. Türü farklıymış ama muzun. Evde denemeyin yani. Yemekten sonra ellerimizi yıkamamız için metal bir leğen ve ibrikle sıcak su geliyor masaya. Sonra dans pistine çıkıyoruz (hatta Kürşat biraz abartıp sahneye çıkıyor)

 

Tek beyaz biz olduğumuz için biraz parlıyoruz ve dikkat çekiyoruz ama sıkıntı yok. Ben araya karışıp yerli halkla dans ediyorum. Aferin kıza bakışlarından anlıyorum iyi dans ettiğimi :P Çok eğleniyoruz bu gece ve turist halimizle asla bulamayacağımız bu yere biiz getirdiği için Mr. Ketenzi’ye müteşekkir kalıyoruz.

5. Gün: Mwanza – Rubondo

Mwanza’dan yine pilotumuz eşliğinde pırpıra binerek bu defa Rubondo adasına uçuyoruz. (Adaya uçakla değil de botla ulaşmak isterseniz otobüsle Bukoba’ya gelip oradan Kasenda’ya gelip bota binmek gerekiyor, 15 dakikalık bir bot yolculuğundan sonra vahşi doğanın göbeğindesiniz)

rubondoairport

İndiğimiz ‘havaalanı’nda pist bile yok, çimene iniş yapıyoruz. İner inmez ada hakkında bilgilendiriyor bizi Rubondo Milli Park’ının müdürü Kevin. Adada orijinal olarak burada yaşan havyan türleri olduğu gibi adaya ‘introduce’ edilen türler de varmış. Bazılarının soyları tükenirken bazıları da adaya uyum sağlayıp hayatta kalmış.

rehber

Büyük antiloplar ve siyah rhino’ların adaya uygun olmadığı ortaya çıkmış ama buraya 2008’de 5 fil getirilmiş ve şuanda ise Rubondo’da 100 fil varmış. Filler doğal buldozerler. Adanın tamamını kaplayan jungle’da gezerken göreceğimiz devrilen ve kırılan ağaçlar da bu canlı buldozerlerin işi.

gemiler

Adanın genelinde yılanlar (piton, mamba, ne ararsan…), kertenkele, güneyinde zürafalar, küçük antiloplar adanın sahil kısmında ise amfibiyen timsah ve hipopotamlar yaşıyor. Rubondo’nun sembolü ise sitatunga denen antilop türü. Arabadan iner inmez bacagıma dev karıncalar tırmanmaya başlıyor, onları gördüğüm yerde hızla yürümem uzun süre ayakta durmamam gerektiğini geç de olsa öğrenmiş oluyorum, maalesef ısırdıklarında epey can yakıyorlar.

karinca

Adadada bir tane Tanapa’ya ait bir tane de özel konaklama tesisi var. Toplam 11 adadan oluşan Rubondo Milli Parkı’nda sadece bizim bulunduğumuz büyük ana adada tesis var. Tanapa’ya ait misafirhane lüksten çok uzak. Basit ve yeterince temiz bir yatak, kullanmayı tercih etmediğim bir duş ve duşta yaşayan minik yusufçuğun olduğu banyo bize bir gece için yetiyor. Buraya bavullarımızı bıraktıktan sonra ada turuna başlıyoruz.

 sefalet

Rehberimiz İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca biliyor. Şu ana kadar geldiğimiz en vahşi yer burası. Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altında gezinen binlerce tehlikeli yılanı modundayız. Ben sürekli gerginim ve belki de adanın en zararsız hayvanlarından olan bir antilobu görünce çığlık atıyorum gereksiz yere. Hayvancağız benden daha çok korkup kaçıyor.

 jungle

Rehberimiz eşliğinde devrik ağaçlar ve orman-yosun-nem kokusu ve örümcek ağları eşliğinde Pongo noktası denen yere tırmanıyoruz. Yerliler burada ibadet ediyormuş. Manzara da harika. Geri dönerken de hiç yılan görmüyoruz. Bugün hava çok sıcak olduğu için gölgelere saklanmış olabileceklerini söylüyor rehberimiz.

rubondo ve manzara

Manzaradan kumsala iniyoruz. Hava sıcacık, şimdi göle girmek harika olurdu değil mi? Ama maalesef gölde hippopotam ve timsahlar var. Ne kadar tehlikeli olduklarını Serengeti’de öğrenmiştik. Gölün ortasından çıkan akasya ağacı ve üzerine konan kuşlar manzarasına nazır Stoney Tangawizi içmek suretiyle serinliyoruz biz de. Buna da şükür.

tangawizi

Ada turu ve akşam yemeği arasında yapacak pek bir şey yok. Tanzanya’dan aldığımız hatlarımız bile pek çekmiyor, öyle internette de gezinemiyoruz yani. Kitap okuyup müzik dinleyerek ana karadan gelecek yemeğin hazırlanmasını bekliyoruz.

rubondo yemek

Yemeği adada çalışan ve konaklayan herkesle beraber yiyoruz. 15 kişiden fazla değiliz. Yemekten sonra Afrika kupası maçları izleniyor ada ahalisi tarafından. Bizse Çilerle çevrede ışık olmadığı için mükemmel görünen yıldızları seyrediyoruz. O sırada telefon, fotoğraf makinası ne varsa şarj ediyoruz bir yandan. Çünkü saat 11’de elektrikler tamamen kesilecek. O kadar yorulmuşuz ki elektriklerden önce biz gidiyoruz, mışıl mışıl uyuyoruz cibinliğimizin içinde.

6. Gün: Rubondo – Kigoma – Gombe

Rubondo’yu diğer milli parklardan ayıran en önemli özelliği burada bot turlarının yapılması. Biz de sabah erkenden kalkıp bot turuna çıkıyoruz. Timsahlarla dolu gölde kıyıdan çok uzaklaşmadan yaptığımız gezi boyunca çeşit çeşit kuş görüyoruz. Hatta Beşiktaş’ın sembolü olan kara kartal da canlı gördüğümüz onlarca türden biri. Hava mükemmel. Ocak ayında parmak arası terlik ve şortla olmak inanılmaz keyifli.

ayaks

Karaya yakın kayalıklarda timsahlar ve dev ‘monita’ kertenkeleleri var. Timsahlar karada da inanılmaz hızlı hareket ediyorlar. Botun yaklaştığını duyar duymaz suya dalıyorlar ve suya daldıklarında gölden maksimum 50cm yükseklikte ahşap bir botun içinde olmak oldukça korkutucu bir duygu. Ama rehberimiz korkmamıza gerek olmadığını söylüyor çünkü gözleri çok az gören timsahlar botun suda oluşturduğu titreşimleri algılayarak kendilerine çok çok büyük bir şeyin yaklaştığını sanarak korkup kaçıyorlarmış. Pek rahatlamasam da korkunun ecele faydası yok.

ciloefo

Kuşlar ve sahilin 10 metre gerisinde başlayan jungle manzaraları eşliğinde adanın başka bir sahilinde yer alan özel bir tesise geliyoruz. Asilia Lodge henüz inşaat halinde. İngiliz sahipleri bittiğinde çok güzel bir yer olacağa benzeyen tesisin geceliğinin kişi başı her şey dahil 350 Dolar civarında olacağı bilgisini veriyorlar. Buradan botla devam edip doğal park sınırına kadar geliyoruz. Burada kaçak olarak balık avlayan korsanların tuzaklarına rastlıyoruz. Rehberimiz tuzakları etkisiz hale getiriyor.

dugmeler

Bot turundan sonra bavulumuzu toplayıp uçakla Kigoma’ya geliyoruz. Ben pilotun yanında oturuyorum. Önümde bir sürü düğme. Çok heyecanlı. Yine çok bomba bir ‘havaalanı’na iniyoruz.

havaalanı

kigoma airport

İnanılmaz köylerin ve rengarenk giyinmiş insanların içinden, her an gözümüzü kırpmadan geçerek Kigoma’daki Tanapa Genel Merkezi’ne varıyoruz. Burada bizim için bir dans gösterisi hazırlanmış. Ayaklarına içlerinde minik minik toplar olan kolye şeklinde dizilmiş küreler bağlı olan erkekler tarafından yapılan bu yerel Afrika dansını ağzımız açık izliyoruz. Epey ses ve kondisyon gerektiren bu dans sonrası ter içinde kalan dansçıları uzun uzun alkışladıktan sonra bir sonraki durağımız Gombe’ye gitmek üzere yola çıkıyoruz.

Gombe bir ada değil ama dünyanın en derin 2. gölü olan Tanganyika’ya kıyısı olan bu milli parka karayoluyla ulaşım olmadığı için buraya da botla gideceğiz. Bota bineceğimiz liman askeri bölge ve burada yer alan Liemb isimli gemi dünyanın en eski gemisiymiş, öyle diyorlar.

askeri1

Yaklaşık olarak yarım saat süren bot yolculuğunun orta yerinde önce internet sonra da telefon hattı gidiyor. Bilsek önceden haber verirdik sevdiklerimize, siz bilin diye söylüyorum.

bot

İnanılmaz bir gün batımı ve balıkçı köyleri manzaraları eşliğinde vardığımız Gombe şimdiye kadar geldiğimiz en ilkel yer. Tanapa’ya ait çok eski tesis dışında konaklama olanağı yok. Tanganyika gölünde hipopotamlar veya timsahlar olmadığı için burada yüzmek mümkün. Biz de Gombe’ye varır varmaz yapacak başka hiçbir şey olmadığı için kendimizi göle atıyoruz. Suyun sıcaklığı, hava, manzara, her şey harika.

sunset

Gölden çıktıktan sonra yıkanıp biraz dinlenmek istiyorum. Nerede nasıl yıkanacağımı sorduğumda bana bir kova dolusu sıcak su getiriyorlar. Yıkanma işini es geçip yatağıma yatıyorum. Gölden mi yoksa yataktan mı olduğunu anlamadığım bir şekilde kaşınmaya başlıyorum (daha sonra yataktan olduğunu öğreneceğim). Yarım saat kadar kaşınıyorum ve halsiz hissediyorum kendimi.

göl

Herhalde bir şey soktu beni diye düşünüyorum haliyle. Serengeti falan gerçekten okeydi ama eğer şempanze manyağı değilseniz bir de üstüne konforunuza düşkünseniz önereceğim bir destinasyon değil Gombe. Yemekten sonra parasetamol alıp yatıyorum. Burada da saat 11’de elektrikler kesiliyor(muş). Ben o saate kadar bile ayakta kalamadan uyuyorum.

7. Gün: Gombe – Mwamgongo – Kigoma

Sabah uyandığımda da oldukça halsizim. Kahvaltının ardından buraya gelme sebebimiz olan şempanzeleri görmek üzere jungle’a gidiyoruz. Rehberler eşliğinde sahil boyunca yürüyüp, ünlü İngiliz primatolog Jane Goodall’un hala gelip ara ara kaldığı evinin önünden geçip jungle’ın içine dalıyoruz. Jungle’a girer girmez ağır nem ve kasvet hissiyatına şempanzelerin çıkardığı çığlık benzeri sesler eşlik ediyor. Bir belgeselin içinde gibiyiz. Bu seslerin hepsinin bir anlamı olduğunu söylüyor rehberimiz.

bilim

Burada araştırma yapmakta olan bir grup bilimadamının yanından geçerek rehberimizin arkasında ormanın derinliklerine doğru ilerliyoruz. Sesler iyice artıyor ve duruyoruz. Şempanzeler avlanmışlar ve ava katılmayan diğer şempanzeleri etten uzaklaştırmak için de bağırıyorlarmış. Biraz sonra ava katılmayan şempanzelerden biri hemen yanımızda elinde avın çok ufak bir bölümüyle küskün bir şekilde oturuyor.

 semp

Daha sonra rehberimiz önde biz arkada dev dalların ve yosunlu ağaç gövdelerinin arasından eğilerek şempanzelerin daha yoğun olduğu bir tepeye tırmanıyoruz. Bildiğin nat-geo wild! Üstelik ateşim var. Düşe kalka üstümüz başımız çamur içinde göz göze gelecek kadar yaklaşıyoruz şempanzelere. Gombe’de yaşayan her şempanzenin bir ismi var ve hepsinin yaşı, cinsiyeti vs buradaki bilim adamları tarafından biliniyor. Pax’la tanışıyorum, aynı yaştaymışız.

pax

Bu mevsimde artık son hasatını veren bir meyveyi kırıp içini yiyip çekirdeklerini tükürüyor şempanzeler. Bu meyveyi fazla tüketmeleri durumunda içindeki alkol sebebiyle sarhoş oluyorlarmış. Bir iki sarhoş şempanzeye rastlıyoruz gerçekten de. Çok komikler. Bu kadar yakından, hem de doğal yaşama alanlarında, insana bu kadar çok benzeyen bir canlıyı görmek gerçekten enteresan. Şempanzeleri gördükten sonra dönüş yoluna geçiyoruz. Yolda bir noktada telefon çekmeye başlıyor. Neredeyse 24 saattir konuşmadığımız ailelerimiz merak etmiş. Onlara ayaküstü iyi olduğumuzu söyleyip Tanapa tesislerine dönüyoruz.

sempanze

Çamur ve ter içindeyim. Yıkanmam lazım gerçekten. Geçen gün rasta yaptıramadığım için boşuna üzülmüşüm, doğal rastaya doğru yol alıyor saçlarım. Çiler’in beni maşrapayla yıkayacak hali yok. Atalarım olsa ne yapardı diyerek şampuanımı alıp göle giriyorum. Gölde yıkanan saçlarım gerçekten yumuşacık oluyor. Gölde yıkanma kafası da harika gerçekten. Gölden çıktıktan sonra sahilde güneş altında uyurken jungle’ın içinden bir babun ailesi inanılmaz yakınıma gelmiş. Uyandığımda neredeyse burun buruna geliyoruz.

babunlar1

Bavulumuzu hazırladıktan sonra Kigome’ye döneceğimizi sanıyoruz ama Gombe Milli Park Müdürü’nün bize bir sürprizi var: Bota binip milli park sınırının hemen dışında kalan Müslüman bir balıkçı köyüne gidiyoruz. Bu gezinin benim için en enteresan anlarından biri de köy ziyareti oluyor. Bu söylediğimi yanlış anlamayın ama şempanzeleri, zürafaları görmekten daha ilgi çekici oluyor tek ulaşımı en yakın karadan basit bit balıkçı teknesiyle bir saat olan bu köyde yaşayan insanları görmek.

Tek katlı, taş, boyaları solmuş yıkık dökük evler, yırtık kıyafetleri ile koşturan çocuklar, keçiler, balık kurutma ‘tesisleri’… Daha önce böyle bir yere hiç gelmemiştim. Önce Mwamgongo Köyü’nün muhtarı ile tanışıyoruz. İngilizce bilmiyor. Yanımızda Mr. Ketenzi ve Gombe rehberleri bizim adımıza bizi ağırladıkları için teşekkür ediyorlar muhtara.

 muhtar

Sonra sahilden dağlara doğru ilerleyerek geniş bir açıklığın olduğu bir ‘meydan’a geliyoruz. Sokakları olmayan, nüfusu 250’yi geçmeyen bu köyün önce erkekleri ardından kadınları geleneksel danslarını sergiliyorlar bizim için. Bu sırada onlarca çocuk rengarenk ama yırtık pırtık kıyafetleriyle etrafta koşuşturuyor. Bir kısmı ise çember şeklinde yerde oturmuş, şaşkın gözlerle annelerini babalarını izliyorlar. Danslar inanılmaz hareketli ve hatta biraz da çılgın.

Dans gösterisinden sonra elimizde fotoğraf makinelerini gören çocuklar bize türlü türlü pozlar veriyorlar. Daha sonra da fotoğraf makinasının ekranından kendilerini görmek için yarışıyorlar. Bir ara yere eğiliyorum ve o sırada birbirinin üzerinden atlayarak fotoğraf makinasına bakmak isteyen onlarca çocuk üzerime çullanıyor. Kendimi yedi değil yetmiş cücelerin pamuk prensesi gibi hissediyorum. Hepsine fotoğraflarını gösteriyorum tek tek. Daha da enteresan pozlar veriyorlar. Çok eğleniyoruz.

pamuk

Aynı dili konuşmadığımız bu insanlarla enteresan bir bağ kuruyoruz. Yanına oturduğum ufak bir çocuk bana bakıp gülümsüyor. Annesi Swahili dilinde bir şeyler söylüyor bana, anlamıyorum. Daha sonra koruculardan biri imdadıma koşuyor. Ufaklık annesine benimle evlenmek istediğini söylemiş, annesi de bana Swahili dilimde Afrika kültüründe de bir benzeri olan başlık paramın ne kadar olduğunu sormuş meğer:) Gülüşüyoruz. Köydeki tek tezgahta ne kadar meyve sebze varsa satın alıp peşimizden koşturan ve gözlerinin içi gülen bu çocuklara dağıtıyoruz. Kürşat köyün gençleriyle bilardo oynuyor biraz.

pazar

Az önce dans eden kadınlar bizi uğurlamaya geliyor. Swahili dilinde bildiğim 3-5 kelimeden biri olan ‘Asante’ sözcüğünü tekrar ediyorum bol bol. Bota binerken artık aynı ben değilim sanki. Hiçbir şeyleri olmayan, fazlasını da istemeyen ve her şeye rağmen mutlu bu insanlar derinden etkiliyor beni. Gözlerinin içi gülen çocuklar hala aklımdan çıkmıyor.

yakisiklik

canlarim

Mwamgongo’dan Kigoma’ya dönüp Lake Tanganyika Hotel’e yerleşiyoruz. Göl manzaralı oldukça güzel bir otel. Ama benim ateşim kötü durumda ve çok halsizim, adaya gidip yatıyorum. Akşam yemeğine bile gidecek halim yok. Birbirinden düşünceli insanlar Çiler, Mr Ketenzi, Kürşat ve park müdürleri odaya yemek yollatıyorlar bana ama onu yiyecek halim bile yok. Uyuyorum.

8. Gün: KigomA – Arusha

Sabaha karşı korkunç bir ateşle uyanıyorum. Her yerim ağrıyor ve çok üşüyorum. Bir sinek soktuğu için mi böyleyim yoksa üşüttüğüm için mi bilmiyoruz. Çiler yoğun ısrarları sonunda Kürşat’ı ve Mr. Ketenzi’yi uyandırıp hastaneye gidiyoruz. Kigoma’daki tek özel hastanenin hali içler acısı gerçekten. O halde fotoğraf çekemedim ama görmenizi isterdim. Doktor gelmesini bekliyoruz. Hemşire ateşimi ölçüyor: 40 derece! Doktor gelip muayene ediyor. Boğazıma masa lambasıyla bakan, benimle pek muhatap olmayıp hastalığımla ilgili her şeyi Çiler’e soran garip doktor Malerya olmamdan şüphelendiği için kan örneği veriyorum. Ateş düşürücü ilaçlar yazıp yolluyorlar beni.

IMG 5646

Bir iki saat sonra uçağa binip Arusha’ya dönüyoruz. Ülkenin en batısından en doğusuna gerçekleştirdiğimiz en uzun uçuş bu. Yakıt ikmali için indiğimiz havaalanında kan testi sonucum geliyor. Malerya olmamışım. Arusha’da The Impala Hotel’e geliyoruz. Gerçekten çok kötü haldeyim. Bu halimi gören otel çalışanları doktor çağırmayı teklif ediyorlar. Sabah hastanedeydim diyerek geri çeviriyorum. Odaya çıkıp ilaçlarımı alıp yatıyorum ama dün öğlenden beri hiçbir şey yemediğim için ilaçlar fazla kalmıyor midemde. Resepsiyonu arayıp doktor istiyorum. Yarım saat sonra bir hemşireyle beraber odaya gelen Hintli doktor bana güven teşkil ediyor. Akşama uçuşum var lütfen beni iyileştirin diyorum. Ateşimin sebebinin soğuk algınlığı olduğunu, zaten maleryanın da öyle abartılacak bir şey olmadığını ve 2 hap ile hemen iyileştirilebildiğini söylüyor. (Yani o aldığım ve döndükten sonra da 28 gün devam etmem gereken ilaç çok anlamsızmış. Bugün gittiğimiz gibi ilaç vs olmayan uzak köylerde bir tehlikeymiş malerya, bizim için değil.) Serum ve iğneyle otel odamda 2-3 saat içinde ayağa kaldırmayı başarıyor beni doktor. Hizmetleri 150 Dolar tutuyor. Ödemeyi yaptıktan sonra mail yoluyla sigorta işlerini de halledebiliyorsunuz.

doktor

Akşam The Impala Hotel’in İtalyan mönüsünden seçtiğimiz keyifli bir yemekten sonra Mr Ketenzi ile vedalaşıyoruz. Duygusal anlar yaşıyoruz. Bugün hasta olduğumdan şehri gezemediğim için alamadığım hediyelik eşyanın alasını hava alanında buluyorum; üstelik fiyatlar da pek çok yere göre daha uygun; aklınızda bulunsun. Uçağa bindikten sonra uyuyup gözlerimi İstanbul’da açma hayalim neden olduğunu anlamadığımız bir şekilde Kenya’ya ineceğimizi anons eden hostesin sesiyle suya düşüyor. Baya baya dolmuş usulü Arusha’dan binen bir kısım insan Mombasa’da iniyor. 45 dakika uçağın içinde oturuyoruz ve bir grup insan Mombasa’dan İstanbul’a gitmek için uçağa biniyor. Yine de 7 saat sonra İstanbul’a varıyoruz.

muhtemel tanzanya rotaları ve maliyet:

Ben de Safari’ye gitmek istiyorum diyorsanız kalacağınız gün sayısına ve aradığınız konfor düzeyine göre çok farklı bütçelere çıkmanız muhtemel. Kendinize uygun bir Safari programı yapmak için direkt olarak Tanapa’dan bilgi almanız en sağlıklısı olur. Tanapa’yı Türkiye’de Glocal Adworks temsil ediyor. Kendilerine ulaşmak için: [email protected] adresine Tanzanya ile ilgili bilgi almak istediğinizi belirterek mail atabilirsiniz.

Dediğim gibi Tanzanya’da Tanapa’ya bağlı 16 tane milli park var. Hepsinin özellikleri birbirinden farklı. Biz farklı seyahat seçeneklerini görelim diye 4 tanesini gezdik. Bazıları benim için çok hardcore’du itiraf edeyim. Bir daha gitsem daha farklı bir rota çizerdim. Doğu Afrika’nın başkenti Arusha’da Arusha Milli Parkı’nı ziyaret eder (burada filler, zürafalar falan varmış ama aslan yokmuş), dağcılığa meraklıysam Kilimanjaro’ya çıkar, sonra buradan Ngrongoro Krateri’ne ya da Serengeti’ye geçer daha çok vahşi yaşam görüp son olarak da Zanzibar’a gider deniz güneş kum tatili yapar İstanbul’a dönerdim. Tanzanya’da gerçekten her zevke ve bütçeye göre safari ve tatil seçeneği mevcut.

Daha çok fotoğraf için facebook albümüme de göz atın.

]]>
https://www.cizenbayan.com/tanzanya/feed/ 4