cizenbayan » kişisel http://www.cizenbayan.com müzik, seyahat, lifestyle, festivaller, yeni keşifler Sat, 02 May 2015 09:44:13 +0000 tr-TR hourly 1 http://wordpress.org/?v=4.1.4 28 oldum! http://www.cizenbayan.com/blog/5161/ http://www.cizenbayan.com/blog/5161/#comments Mon, 12 Jan 2015 15:47:55 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=5161 Ben bugün 28 oldum.

“Too late too die young” derler ya hani. O şekil hissediyorum.

Eskiden doğum günlerim öncesi huzursuz bir ruh haline bürünürdüm. Yaşlanmaktan da değildi o zamanlar bunun sebebi. Örneğin kendime doğum günü partisi organize etmişim, her şey yolunda gidecek mi, herkes gelecek mi, sevildiğimi ‘yeterince’ hissedecek miyim, kaç kişi gelecek, ya kimse gelmezse, kaç mesaj ve arama alacağım, bilmiyorum, sevgiyi “ölçülebilir” kılma çabaları belki de… (24 ve 25 biterken ise şunları yazmışım)

Geçen sene ise, hayatımın en yalnız ama en unutulmaz doğum günlerinden birini geçirdim. Geçen sene 12 Ocak’ta, başka bir kıtada bütün ailem ve arkadaşlarımdan çok uzakta, başka bir zaman dilimindeydim. Kaç kişi gelecek partime, kaç tebrik alacağım gibi şeylerin hiç önemi yoktu. Sevildiğimi hissetmek ya da kendim için en güzelini yapma motivasyonunu bulmak için o günün de bir önemi yoktu, ben zaten hayallerimin peşinden kıta değiştirmiş, başkalarından sevgi beklemeden önce kendimi sevmeyi öğrenmiştim.

santiago

Geçen sene 12 ocak’tan bir gece önce, 1 hafta önce geldiğim Santiago’da, yepyeni arkadaşlarımla dışarı çıktım (o zaman henüz hiç yüz yüze tanışmadığım, liseden arkadaşım Burcu’nun Dubai’deki iş yerinden arkadaşı Şilili Gonzalo’nun ben oraya gidiyorum diye facebook üzerinden birbirimizi eklettiği Tito ve Caro ile). Yani dıdısının dıdısı. 11 Ocak’ta senin de doğum günün oluyor yalnız kalma seni dışarı çıkaracağız dediler. Başka bir arkadaşlarının doğum gününe gittik. Şilililerin ne kadar sıcak kanlı olduklarını ilk o zaman tecrübe ettim. İnsanlarla tanıştım, sohbet ettik, dans ettik hatta sarhoş olduk. 11 Ocak gecesi saat orada 12 olunca mesaj atan /arayan birkaç çok yakın arkadaş ve skype’taki sevgili dışında herkes, herşey yabancıydı. Bir kere hayatımda ilk defa doğum günümde mevsimlerden yazdı. İlk piscola’mı içmiştim. (Bu fotoğrafı da Burcu paylaştı)

first-piscola

 

Ertesi sabah 12 Ocak’ta ise sevgili patronum ve Şili’de bana iş bulan insan Matthias’la tabiri caizse aziz bir tepeden baktık Santiago’ya. İlk lamamı gördüm. San Cristobal tepesine teleferikle çıktıktan sonra tüm gün altımda etek üstümde bir bluzle,  güneşin tadını çıkararak, ara ara çimenlerde oturarak ve tabii Santiago’nun pembe gökyüzü ve her daim fonda olan And dağları manzarasına hayran olarak indik şehre. Bir pastam bile yoktu ama içim mutluydu.

cizenbayan-santiago

Cesaret zevk veriyordu. Kalbini yeni insanlara açmak da… Doğum günü gecemde beni hiç tanımadıkları halde dışarı çıkaran bana ilk piscolamı içiren bambaşka bir kıtada bile olsam yalnız hissetmememi sağlayan, beni orda olduğum süre boyunca da her zaman kollayan, ülkelerini gezdiren, dil konusunda inanılmaz destek olan iki güzel arkadaşım oldu mesela. (Sonra İstanbul’da da ben gezdirdim onları ve Nisan’da evleniyorlar, Şili’de düğünlerine de gideceğim umarım)

tito-caro-cizo

Sanırım geçen seneden sonra o doğum günüu stresi denen şey yok oldu bende. Bu sene hiçbir şey organize etmek istemedim. Bu da öylesine bir gündü. 30’a 2 kalmıştı ama yaşlanmak okeydi. Hatta büyümek güzeldi. Gece çıkmaları artık zevk vermemeye başlamıştı ve yanımda olmak isteyen her türlü olurdu.

Gece bu duygularla uyuduktan sonra sabah bir uyandım ki: canım arkadaşlarım organize olup, bu aralar gece çıkmayı da çok sevmiyorum diye bana sürpriz bir doğum günü kahvaltısı organize etmişler. En sevdiğim öğün, ev ortamında, samimi, az ama öz, nasıl duygulandım ve mutlu oldum anlatamam. Tam gönlümdeki şeyi bulmuşlar diyebilirim. Pazartesi günü işini gücünü bırakıp bana sürpriz olsun diye Yoga taytlarıyla bize gelen Oylum, Hazal, Ece, Barış, Sena ve ben metroda eşofman giymem diyen Onur’a, en önemlisi tüm bunları organize eden bütün gece ben uyurken evi misafir gelecek diye toplayan sevdiceğim Oğuz’a, yanımda olamasalar da arayan mesaj atan instagram’da fotoğrafların altına, facebook’ta wall’uma yazan, tweet atan, ulaşabileceği şekilde ulaşıp güzel dileklerini ileten ve sevgisini paylaşan herkese çok ama çok teşekkür ederim. (Tabii annişkoma beni doğurduğu babama da bu süreçteki yadsınamaz payı ve aşağıdaki süper fotoğraf için Ece’ye ayrıca teşekkür)

cizenbayan-dogumgunu

Büyümek güzel hatta böyle olacak, her sene daha da netleşecekse mesele, yaşlanmaya da okeyim.

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/5161/feed/ 5
Anne ben yogini oluyorum! http://www.cizenbayan.com/sehir-hayati/anne-ben-yogini-oluyorum/ http://www.cizenbayan.com/sehir-hayati/anne-ben-yogini-oluyorum/#comments Tue, 02 Dec 2014 19:45:54 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=4752 Kasım ayında yepyeni bir yola çıktım. 6 ay sürecek bir Yoga hocalığı kursuna başladım.

Hem Yoga uygulamasını daha iyi öğrenmek, kendi pratiğimi geliştirmek, hem de kimbilir kendimi yeterli hissedersem ders vermek istiyorum. Kendime muhteşem faydası olan bir yola çıkmış olmanın dışında, sadece İstanbul’da da değil, dünyanın her yerinde yapabileceğim bir iş bu aynı zamanda. O yüzden çok heyecanlıyım.

keep-calm-and-carry-om

Yıllarca Pilates yaptım. Çok da severim. Vücudu esneten, uzatan, güçlendiren, incelten, yağ yakan müthiş bir egzersiz sistemi. Bazen ipin ucunu kaçırıp sapıttığımda kısa sürede toparlar beni Pilates. Joseph Pilates’in ruhu şad olsun! Yoga ise daha yeni benim için. Geçen sene (2013) Ekim’de Almanya’ya taşındığımda (İstanbul’da gym lansmanı gibi etkinliklerde bir iki kez yalandan denemenin dışında) denedim ilk kez Yoga’yı. Pilates’e gittiğim yerde Yoga dersleri de vardı, onu da denemek istedim ve ben de böylece Yoga ile tanışmış oldum.

elif-yoga

Yoga bir öğreti, bir felsefe, bir yaşam biçimi. Farklı farklı uygulama tarzları, farklı yorumlamaları var. Yogayla tanıştım demek de çok doğru değil belki bu yüzden. Yani Yoga’yla hala tanışıyorum. O yüzden ilk fiziksel Yoga uygulamamı geçen sene Ekim’de yaptım diyelim. Ve dersin sonunda, dinlenme esnasında gözlerimden yaşlar aktı. Dersin zorluğundan değil, duygu seli manasına. Pilates’te daha önce başıma gelmemiş, yeni bir şey benim için. Çok etkilendim. Daha o ilk derste Yoga’nın başka bir şey olduğunu sezdim, henüz ne olduğunu çözemesem de ağzıma bir parmak bal çalmıştım artık bir kere.

yoga-mati

Pilates kadar sık Yoga’ya gider oldum önce. Pilates’te kazandığım fiziksel esneklik, güç gibi faydalar Yoga’da da var, e bir de dersin başında sonunda yapılan meditasyon sayesinde ruhen, kalben de iyi hissediyorum.

Sonra farklı tarzlarını denemeye başladım. Berlin’de bir Bikram Yoga stüdyosuna gittim. 1.5 saat, 40 derece sıcaklıkta, vücudundan terler damlayarak, her gün 26 hareketin aynı sırayla yapıldığı bir Yoga türü. O zaman da şu bilinç uyandı bende: Bu beden üzerinde ciddi araştırmalar yapılarak keşfedilmiş, her pozun sırasının, süresinin bile önemli olduğu bir şifalanma yöntemi. Bikram Yoga’yı da deneyimledikten sonra Yoga mucizesine karşı ilgim daha da arttı.

çakralar

Batı’da, Amerika’da daha egzersize dayalı, fiziksel yanı; Doğu’da, Hindistan’da ise daha meditatif, spiritüel yanı ağır basan bu öğreti herkes için başka bir şey ifade edebilir. Sadece bu neymiş diye deneyen, ya da sadece spor olsun diye Yoga yapan kişileri de spiritüel tarafına çekebilen bir gücü var Yoga’nın. Dengeleyici, hem ayakları yere basan hem ruhani.

midfulness

Benim için şimdilik ‘bedensel farkındalık yoluyla içimde ve dışımda olan biteni kavramaya’ yarıyor. Geçmişten, gelecek kaygılarından koparıp şimdinin tadını çıkarmama, içimdeki hayat enerjisinden güç bulmama vesile oluyor. Ne sadece fit olmak ne de sadece kafamı boşaltmak için yapıyorum Yoga’yı. İkisinin güzel bir kombinasyonu. Bu dünyadaki evim olan vücuduma iyi bakarken, bir yandan zihnimden uzaklaşıyor, sürekli kafamda evirip çevirdiğim düşüncelerden, günlük hayyataki koşuşturmacalarım ve endişelerimden bir saatlik bir mola sunuyor bana gün içinde. Hayatım boyunca özellikle sportif aktivitelerde (voleybol, masa tenisi, snowboard, pilates) hırslı olan, hareketi en muntazam yapmak isteyen, kendiyle ve insanlarla yarışan benim gibi biri için hırslardan arınmak, zorlamamak, kendine dönmek, yarışmamak yepyeni bir bakış açısı ve sırf bunun için bile minnettarım Yoga’ya.

do-more-of-what-makes-you-happy

Hal böyle olunca bu işin daha derinine inmek istedim. Berlin’den sonra Şili’ve ve sonra Güney Amerika’da seyahat ederken çok fazla Yoga yapma fırsatım olmadı. Ama Türkiye’ye dönünce düzenimi oturttuktan birkaç ay sonra Vinyasa Yoga’ya başladım ve düzenli olarak Yoga yaptım. 1-2 ay sonrasında da yoga hocam Şeyma, Mey hoca ile vercekleri bir eğitmenlik kursundan bahsetti. Ben daha 1 sene önce tanıştım Yoga’yla çok uzun süre yapmadım, yaşım da çok genç değil yine de yapabilir miyim diye endişelerim vardı. Şeyma Hoca kendi de 29 yaşında başlamış Yoga’ya ve çok yüreklendirdi beni (29 yaşından bile küçük görünüyor bu arada Şeyma Hoca hala bu durum daha da yüreklendirdi beni)

mey elbi ile yoga hocalık eğitimi

6 ay boyunca her ay bir hafta sonu, Mey ya da Şeyma hoca ile, Cumartesi, Pazar sabahtan akşama kadar 2 saat Yoga ile başlayıp sonra işin teorisine, felsefesine girdiğimiz dersler yapacağız. Hocalarla bu yoğun hafta sonları dışında, eğitim boyunca haftada en az 2 kere yoga derslerine gitmek, verilen ödevleri, okumaları yapmak ve kursun sonunda bir Yoga kampında artık işin en derinine indikten sonra eğitmenlik sertifikası almak mümkün. (Yukarıdakı fotoğrafta sevgili Mey Hoca, bize Kosha’ları yani katmanları Matruşka bebekler üzerinden anlatıyor:) )

yoga eğitimi

İlk hafta sonunu 2 hafta önce geride bıraktık. Kursta 9 kişiydik. 27 yaş geç mi diyordum ama en genç benmişim. Herkes süper enerjili çok tatlı insanlar. Kız kızayız. İlk hafta sonu Mey Hoca ile başladık. Harika bir öğretmen kendisi. Kurs tam hayal ettiğim gibi geçti. Sadece mekanik bir öğrenme değil bir içselleştirme, kavrama söz konusu. Ben de şimdi bir sonraki hafta sonu buluşmasına kadar bol bol kitap okuyorum, bol bol yoga yapıyorum ve her gün yepyeni şeyler keşfediyorum. Oturup ders çalışıyorum. Yoga pozlarının adlarını, her bir pozun inceliklerini öğreniyorum. Bir yandan yoganın felsefesini, manasını kavramaya çalışıyorum.

herman-hesse-siddharta

Çevremdeki insanlar Yoga’nın üzerimdeki sakinleştirici, tamamlayıcı etkisini gözle görebildiklerini söylüyorlar. Fiziksel olarak başlayan bir iş insanın hayatını dönüştürmeye kadar gidebiliyor. Bu bence bir mucize. Şimdilik durum böyle. Heyecanlı, sadece varması değil yürümesi zevkli bir yol bu! Bakalım bu 6 ay içinde ve sonrasında neler olacak… Kim bilir belki bir gün beraber Yoga yaparız =)

]]>
http://www.cizenbayan.com/sehir-hayati/anne-ben-yogini-oluyorum/feed/ 6
Kiti http://www.cizenbayan.com/blog/kiti/ http://www.cizenbayan.com/blog/kiti/#comments Fri, 28 Nov 2014 15:31:15 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=4711 Hep köpekle büyüdüm ben evde. Çocukken ilk arkadaşımız Peggy’nin annesi Suzi’ydi. Sonra Peggy doğdu. Simsiyah bir anne ve bembeyaz bir babadan. Kaniş terrier kırması. Minnacık bir yavruydu. Kıvır kıvır gri tüyleri vardı, karnı ve patileri beyaz. Onunla büyüdük, evde bir kardeş gibi. Rahmetli canım babanem hasta olduğunda portakal suyu sıkardı Peggy’ye. O kadar aileden. (Peggy’nin dijital ortamda bir tane bile fotoğrafını bulamadım, annesiyle bir fotoğrafımızı buldum, taramışım zamanında, Peggy fotoğraflarını da en kısa zamanda tarayacağım)

15 yaşına gelince gidişi de canımızı çok yaktı. Babamın evde ağladığını hatırlarım, kızımın gözleri kataraktlı karanlıklarda yolunu bulamaz diye. Çok özlüyoruz hala Peggy’yi. Ben bir daha başka köpek sevemem derken, yıllar sonra Alfie’yi getirdi annem bir gün eve. 2007 yılında. Ben seyahatteyken fotoğraflarını attılar köpek aldık diye. Oyuncak sandım. O kadar minikti. Önce Peggy’nin üstüne başka bir köpek fikri vicdanıma dokundu ama sonra hem sevdirdi kendini Alfie, hem de neden bir başka yavruya daha kucak açmayacaktık ki. Alfie de bugün 7 yaşında, biraz tombik, çok obur, çok inatçı, çok hımbıl, çok komik bir beagle. Annemle şimdi. Zaten hep onun köpeğiydi. Biz de çok seviyoruz ama onlar aşk yaşıyorlar. Başka bir şey. Yani hikaye böyle. Köpekle büyüdüm hep, çok seyahat ediyorum diye kendi evime almayı hiç düşünmedim. Köpek büyük sorumluluk.

beagle alfie

Kedileri hep daha uzaktan sevdim. Mayıs’ta Galata’ya kendi evime taşındığımda bir kediyle nasıl iletişim kurabileceğimi bile çok iyi bilmiyordum. Neresinden tutulur, nasıl sevilir, ne yer ne içer. Ama mahalle, özellikle hemen yanımızdaki mevlevihanenin bahçesi kedi dolu. Çok tatlılar. Yavrular, büyükler, rengarenk, cins cins kedi. Ama bir tanesi vardı, simsiyah. Bizim bahçeye gelir, hemen kapının dışındaki tabureye tünerdi baykuş gibi. Her sabah evden çıkarken görürdün onu, orada olurdu. Minicik, boncuk gözlü simsiyah bir  yavru. Yazın gıdısını sevip iletişim kurmaya çalışarak geçti. Kiti diye sever oldum. Son bahar gelip havalar soğudukça bize daha bir sokulur oldu Kiti, kibar kibar, çekingen, masum, çok ama çok tatlı.

Processed with VSCOcam with a7 preset

Büyüyüp serpilmişti ama sokaklar soğuktu tabii. Uysal uysal, yavaş yavaş kendini yukarı, eve aldırdı. Birkaç sefer aldık sevdik evde, bizim yediklerimizden yemeyince hadi git karnını doyur diye dışarı da saldık hatta. Birkaç kez de gündüzden eve alıp dışarı çıkarken dışarı çıkardık ne yapacağımızı bilemediğimizden. Sonra iyice soğudu havalar. Kedi bakmayı bilmediğimden ne yapacağımı bilemiyordum ama bir gece sokakta Kiti’yi ararken bulduk kendimizi, çok soğuktu hava, dışarda kalmasına kıyamadık. O gece bulamadık Kiti’yi ama ertesi sabah miyavlamasıyla uyandık, alıp yukarı getirdik ve bir daha  bırakmamaya karar verdik.

Processed with VSCOcam with f2 preset

 

Önce ne yer ne içer diye sordum, facebook sayfasından bir sürü ilgili güzel insan güzel güzel tavsiyelerde bulundu. Hemen gidip mamasını aldım. Geçtiğimiz Salı da veterinere götürdük Kiti’yi. Bir yaşından büyük 2 yaşından ufak ve oldukça sağlıklıymış. Cinsi Bombay mixed’miş. İç dış paraziti yapıldı ancak aşı yapılmadı çünkü hamile olma ihtimali varmış. Karnındaki hafif şişliğin sebebinin parazit mi yoksa minnak kediler mi olduğunu öğrenene kadar aşılarını yaptıramadık. 1 hafta sonra bu konuya da açıklık getirmiş olacağız.

kiti ve oğuz

Kiti hanım yeni evine, kumuna çiş kaka yapmaya, mama tasından yemek yemeye alıştı bile. Geceleri sırtımızda koynumuzda yatıyor. Sessiz sakin, iple oynamayı ve bol bol uyumayı çok seviyor. O beni küçüklüğünden kapının önünde selamlaştığım abla diye hatırlıyor mu bilmiyorum ama ben o hallerini düşündükçe seviniyorum. Evde sürekli bir mutluluk sebebi. İyi ki varsın Kiti <3

kiti ve ben

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/kiti/feed/ 0
Bireysellik ve kollektivizm üzerine http://www.cizenbayan.com/blog/bireysellik-ve-kollektivizm-uzerine/ http://www.cizenbayan.com/blog/bireysellik-ve-kollektivizm-uzerine/#comments Sat, 18 Oct 2014 13:23:30 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=4531 Demin bir yazı okudum, üç ölüm üç nokta diye, belki denk gelmişsinizdir. Yazının sonunda, hayata tutunmak için bireysel değil kollektif olarak anlamlar yaratmalıyız diyor. Hayatı tekil olarak sevmek üretmeye eğlenmeye çalışmak değil, birlikte bir anlam yaratmaktan bahsediyor. Çok cici bir cümle gibi görünüyor ama bence öyle değil. Kollektivizme inancım kalmadı benim (özellikle de bire bir yaşadığım gezi sürecinden sonra) Kollektivizm kendi yapmaya üşendiği yapamadığı şeyi, onların da yapmayacağını bilerek başkalarından bekleme, karar verememe ve harekete geçememe hali gibi geliyor bana. Ne varsa bireyde var. Birlikten kuvvet doğmuyor bence. Birbirinin kopyası fikirler asıl fikri değersizleştiriyor hatta. “Nasılsa biri yapar ben yapmasam da olur” tam olarak kollektivizmden doğmuş bir kafa bana göre. Bir şeyin doğru yapıldığından emin olmak için kendin yapacaksın. Dolayısıyla şu hayata tutunmak için birilerinin kollektif bir anlam yaratmasını beklemek gerçekçi değil. Herkes kendi içinde mutlu huzurlu olsa dünya nasıl bir yer olurdu bir düşünün.

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/bireysellik-ve-kollektivizm-uzerine/feed/ 3
adam gibi! http://www.cizenbayan.com/blog/adam-gibi/ http://www.cizenbayan.com/blog/adam-gibi/#comments Tue, 08 Jul 2014 11:07:10 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=3851 dün bir workshop’a katıldım. gizli olduğu için şu an ayrıntılarını veremeyeceğim ama kadın olarak kendimi yaralanmış hissettiğim birkaç durumla karşılaştım. çok kafama takıldığı için workshop’taki diğer arkadaşları uyarmak için moderasyondan izin istedim ancak izin vermediler.

daha sonrasında bugün gördüğüm aşağıdaki video’yla bu konu hakkında yazmaya karar verdim.

video ‘kız gibi’ sözünün hakaret olarak kullanımıyla ilgili. yıllardır hep anlatmaya çalıştığım, insanların zararsız gördüğü ama aslında çok yaralayıcı olan bir hakaret söz konusu. küçük yaşlarımdan beri sadece erkekler iyi yapabilirmiş gibi lanse edilen her şeyin hakkını vererek yaptım. bayan şoför lafından nefret ederim. pipiyle araba kullanılmıyor nihayetinde. gayet iyi araba kullandığımı düşünüyorum. ama trafikte kadın olduğun için sana eksikmişsin gözüyle bakılıyor. spor keza. kadınlar anlamaz, beceremez. sadece pembe makyaj yapıp minik porselen bardaklarımızda çay içmiyoruz.

herneyse. dünkü workshop’ta da hem kadınların hem erkeklerin tüketimine uygun bir ürün (ped veya traş kremi değil yani) için üstelik de araştırma şirketinin abuk subuk kalıplara soktuğu ama aslında kalıplara sokulamayacak bir y kuşağı için kampanya fikirleri geliştiriyorduk. hep ‘babamızınki gibi’, ‘erkek gibi’ tarzı ifadeler kullanıldı. e benim annem de tüketiyor bu ürünü, ben de tüketiyorum. neden hep erkeklere yönelik bir ağızdan konuşuluyor? incindim ve bu konuda kendi adıma kişisel ufacık bir ricada bulunmak istiyorum diğer arkadaşlara dedim. çünkü bu tarz söylemleri bazen insanlar farketmeden yapıyor. uyarıldıklarında da hak veriyorlar. neyse moderasyon uyarımı uygun görmedi. ondan sonra zaten ‘bayan’lara uygun alkol oranı azaltılmış ürün falan gibi saçma saçma fikirler de ortaya atıldı. bayanlar içmeyi bilmez ya ondan heralde.

neyse hem içimi dökmek istedim, hem de şu minik hatırlatmayı yapmak. dilinizi değiştirin. dil çok önemli. kız gibi, adam gibi ifadelerini kullanmayın. seyahatlerimi görüp baba parası da demeyin mesela. hadi bazılarının gözünde kendi paramı kazanıyor olma ihtimalim yok nedense onu da geçtim de belki benim annem zengin?

sevgiler

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/adam-gibi/feed/ 2
Ev partisi yapmayı biz biliriz http://www.cizenbayan.com/blog/ev-partisi-yapmayi-biz-biliriz/ http://www.cizenbayan.com/blog/ev-partisi-yapmayi-biz-biliriz/#comments Sun, 01 Jun 2014 22:04:47 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=3373 7 aylık bir Avrupa ve Güney Amerika macerasından sonra yine buradayım. Giderken gündemden uzaklaşmak kaçmak değildi hiç amacım. Çalışmaya, deneyim edinmeye, keşfetmeye diye çıktım yola. Beklediğimden fazlasını buldum, mutlu oldum, sıfırdan başladım, sevdim, sevildim, zorlandım, hayat boyu benimle olacak anılar edindim. Ama gelin görün ki 12bin km uzakta da olsam, Lollapalooza‘da sahnede Arcade Fire varken ben elimde telefonla seçim sonuçlarını takip ediyordum.

Nihayet Mayıs başı, tam da elimdeki bir proje bitmiş yenisine başlayıp başlamama konusunda karar vermeye çalışırken, aman buralara kış geliyor, Mayıs’ta erguvanlar açar şimdi diyerekten kendimi İstanbul’a attım. Gezi’nin yıl dönümü geliyor, Cumhurbaşkanlığı seçimleri var, ülke karışık, dönme dediler dinlemedim. Hepimiz aynı gemideyiz. Yanacaksak beraber yanalım, sokağa çıkıp gurur duyacağımız geleceğimizin mimarı olacaksak da beraber olalım istedim. Sonuçta, işte geldim burdayım.

Geçtiğimiz Perşembe günü, döner dönmez taşındığım evimde hem “ülkeye hoş geldin”, hem “yeni evin hayırlı olsun” gibi anlamlara gelebilecek ama asıl maksadı “uzun zaman oldu görüşelim”, “teras sezonunu açalım”, “iki lafın belini kıralım”, “içelim, dans edelim, hasret giderelim” olan minik bir ev toplaşması düzenledim.

Partiye henüz güneş batmadan terasta başladık. ‘Kısmi’ manzaraya karşı biralarımızı yudumlarken Tektekçi ekibi yavaş yavaş shot’ları servis etmeye başladı. Ortam kalabalıklaştı. Gece yarısına doğru yağmur başladı. Parti terastan salona taşındı. Güzel müzik hiç susmadı. Zaten şok soğuk biraları, iyi müziği, güzel insanları bir araya getirince terasmış, mekanmış bahane, otomatikman güzel bir parti oluyor.

4 kişilik ekibiyle eve gelip bar kurup bütün gece kusursuz servis yapıp giderken de çalıştığı alanı tertemiz bırakan Göçebe Tektekçi ekibine, madem parti veriyorsun müziğe el atalım o zaman diyen Kemal ve Harun’a, cici fotoğraflar yakalayan canım sanatçım Emir Yargın’a, yeni evimdeki ilk partimde beni yalnız bırakmayan, gelip bizimle eğlenen dostlara bin bir teşekkür.

10432287_10203426857007335_1802146271_n 10370530_10203426857047336_711640830_n

 1466175_10151997757506572_4010024394119819691_n 1891197_10151997759006572_6601649050227436600_n 10329304_10151997837161572_5228077965459462182_n 10339682_10151997837221572_3909982556935663373_n 10305331_10151997837316572_8317519168743564553_n 10399445_10151997837781572_2135589561499212423_n 10384113_10151997838536572_3151578745534163261_n 10440258_10152000731891572_7060288167122800848_n 10374510_10152000731976572_7031666966757729088_n 10339665_10152001181276572_5567956993213311605_n 10410585_10152001182956572_3829276620409308324_n 10393669_10152001188386572_8828033917039924308_n 10390342_10152001188541572_7627859791238702871_n

10369722_10151997754156572_1258452655072416990_n 10371654_10151997754286572_3042271070550819842_n 10356398_10151997755231572_878984498062126108_n 10351175_10151997756746572_1585604907936521327_n 10325229_10151997758031572_6919251405908879452_n 10337730_10151997758426572_6532584102658001242_n 10346655_10151997759356572_5356265023761690454_n 10301122_10151997839171572_6749218317510458877_n

Daha fazla fotoğraf için Facebook albümüne de göz atın.

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/ev-partisi-yapmayi-biz-biliriz/feed/ 1
2013 biterken http://www.cizenbayan.com/blog/2013ozet/ http://www.cizenbayan.com/blog/2013ozet/#comments Mon, 30 Dec 2013 10:49:38 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1706 Geçtiğimiz sene bu zamanlarda 2012 biterken diye bir yazı yazmış, 2012’de başıma gelen önemli olayları hatırlarken, 2013’le ilgili kararlar almış, kendime hedefler koymuşum. Tam bir sene sonra o yazıyı okuduğumda hedeflerimden hangilerini başarmış olduğumu, hangilerinin uzağına düştüğümü, hatta bazılarını artık istemediğimi ve bazılarının ise hayal ettiğimden daha bile güzel sonuçlandığını görmüş oldum. Eğer imkanınız varsa alın elinize kağıt kalemi, yazın, yeni yıldan isteklerinizi, kendinize koyduğunuz hedeflerinizi not alın. Bir sene sonra bunları okuyup katettiğiniz yolları , değişen fikirlerinizi, ideallerinizi görmek gerçekten de hayatla ve neler istediğimizle ilgili önemli ip uçları içeriyor.

Geçen seneki yazıma çok kilo aldım diye başlamışım. O zamanlar ona takıkmışım demek. Madem öyle bu seneki ilk maddem de çok kilo verdim olsun. Nasıl başardığımı merak edenler şu yazıyı okuyabilirler.

2013’den yeni bir dövme istemişim, onu da gerçekleştirdim. 2014’ten de istediğim bir dövme daha :)

Daha çok müzik, seyahat ve daha çok festival dilemişim kendime.

Yılın 156 gününü seyahat ederek, şehir dışında geçirdim. 133 günü de ülke dışında.

18 şehir, 7 ülke gezdim, 2 ay başka bir ülkede yaşadım. 43 kez uçağa bindim. 1 kez uçaktan atladım. 4000 metre yükseklikten!

10’larca konsere ve 11 tane festivale gittim. Bu festivallerden 3’üne menajer, diğerlerine basın sıfatıyla gittim ve iş olmasına rağmen hepsinde çok eğlenmeyi başardım. SXSW ve The Great Escape’te grubumla, Glastonbury’de Occupy Gezi bayrağımızı sallarken direnişimizle gurur duydum.

elifoccupy

Yani bu dileği de gerçekleştirdim sayılır. 2014’den daha çok müzik, daha çok seyahat, daha çok festival diliyorum o halde.

Çok müzik dinledim. Müzikle yaşadım. Müzik için seyahat ettim. DJ’lik yapmaya başladım.

Her şey müthiş değil tabii. 4 kez hastanelik oldum. 2’si alkolden. Hayatımda ilk kez ambulansa bindim.

Afrika’ya gittim. Safari yaptım. Doğal ortamında hayvanları gördüm. Azıcık şeye sahip olup gözleri kocaman parlayan çocuklar gördüm. Mutlulardı.

canlarim

Sahip olmak fikri üzerine çok düşündüm. Ne kadar az şeye sahip olursam o kadar özgür olacağıma inanmaya başladım. Bana yük olan ‘eşya’ları satmaya hatta vermeye başladım.

Polisten kaçtım. Üstelik hiçbir suç işlemeden.

Hiç tanımadığım binlerce insanla kardeş olduğumu hissettim. Hayatımda ilk defa yalnız olmadığımı hissettim.

Sinirlendim, öfkelendim, umutlandım, heyecanlandım, gaz yedim, tomadan su yedim, fikrimi haykırdım, en büyük kuvvetim hiç yanlış bir şey yapmamak ve sonuna kadar haklı olmaktı.

Ben sokaktayken önünde televizyon elinde telefon bana destek sağlayan, taktik veren annemle, erkek arkadaşımın başından vurulduğunu öğrenince pijamasıyla sokağa çıkıp boğaz köprüsünü yürüyerek geçerek tomalara göğüs geren kardeşimle, işini kaybetme pahasına doğru bildiğini söylemekten asla vazgeçmeyen babamla, korkuyu evde bırakıp sokağa dökülen arkadaşlarımla, hiç tanımadığı insanlara yardım eden evini açan yabancılarla gurur duydum.

Pek çok arkadaşımı daha çok sevdim.

Zor zamanımda yanımda olanları kalbimin çok değişik bir yerine yazdım.

Gençliğin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anladım.

Hiç tanımadığım kardeşlerime ağladım. Dayak yediler, silahla vuruldular. Duvarlara yansıttılar fotoğraflarını konserlerde, boğazımda kocaman bir düğümle izledim.

aliismail

Bu sene tamamen blog’la haşır neşir oldum. Kendi hayatımla, şehir hayatıyla, gezdiğim gördüğüm yerlerle, gittiğim konser ve festivallerle, ilişkilerle ilgili yazılar yazdım. İlgimi çeken, beni heyecanlandıran, bunu paylaşmalıyım dediğim ne varsa paylaştım. İlham verdiğimi söyleyen mailler aldım ve mutluluktan havalara uçtum.

Çok inanarak severek projeler yaptım. Samsung’la Vazgeçenler Kulübü’nde yer aldım. Mavi ve Morhipo ile festival festival gezdim. Pegasus’la yeni şehirler keşfettim. Intel’le şehrin sesi, gözü oldum. Uludağ Premium ile Moda Haftası’nı takip ettim. Vodafone’la internet mi hızlı ben mi diye yarıştım. Neutrogena ile seyahat hakkındaki sorularınızı yanıtlamaya başladım. Hepsinden çok keyif aldım.

cihanla

Hayatımı değiştiren kararlar aldım. Sevdim, soğudum, küstüm, barıştım, ağladım, ayrıldım, beklemediğim anda aşkla tanıştım, gittim, bir parçam kaldı, geri geldim, uzaklarda yalnız kaldım, kendimi tanıdım, keşfettim, kaybettim, yeniden buldum, sorguladım, cevaplarını sevmediğim soruları da sordum, kendi sınırlarımı keşfettim, esnetebildiğim kadar esnettim duvarlarımı, dimdik durmayı öğrendim, başardım, bazen yenildim, yenildiğimde kabullenip devam etmeyi öğrendim.

Blog hayatıma müthiş tecrübeler ve insanlar katmaya devam ederken ben çok severek ve isteyerek okuduğum mimarlık mesleğimi de özlemeye başladım. İçten içe bir gün mutlaka dememe rağmen somut bir planım yoktu mesleğe dönmekle ilgili. Ama hayat karşıma bir fırsat çıkardı ve ben blogla mimarlığı bir arada yürütebilecek ve çok istediğim şehirlerde yaşayabilecek şekilde bir düzen kurdum kendime. Çok zor ama güzelliğinin bir kısmını da zorluğundan alan bu hayat için heyecanlıyım şimdi. 2 ay Berlin’de yaşadım geldim. 2014’e Güney Amerika’da başlıyorum.

elifkoltuk

Sonunda web sitemi yeniletiyorum. Daha temiz, daha hızlı daha güzel olacak umarım. 2014’ten en büyük istediğim blog ve mimarlığı güzel bir şekilde bir arada götürmeye, ilham almaya ve vermeye devam etmek. Daha sağlıklı yaşamak, daha organize olmak, kafamı daha da açmak, ön yargı adına ne varsa yıkmak, ilham almak ve vermek, paylaşmak, sevmek, daha çok sevmek…

Ben 2013’ü çok sevdim. 2014’ü de en az bu kadar seveceğime, yine hiç tahmin etmediğim, beklemediğim sürprizlerin karşıma çıkacağına inanıyorum.  İnanırsak olur bence.

İyi seneler!

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/2013ozet/feed/ 0
günümüzün yeni ilişki modelleri, sizlerden gelenler http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite2/ http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite2/#comments Fri, 22 Nov 2013 08:52:10 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1685 Geçen hafta yazdığım Relationship Lite yazısıyla ilgili bir sürü feedback aldım. Gelen her farklı mailde, mesajda birbirine paralel olsa bile çok farklı bakış açıları, düşünceler, hisler vardı. İşte bu yüzden insan kombinasyonu kadar ilişki kombinasyonu var ve kalıplara kurallara bağlı kalmamak gerekiyor.

Bir de 25 yaşındaki kadını bana ayarlasana, hmm 50 yaşındaki erkek lezizmiş, ay o 20 yaşındaki heteroseksüel erkeği yerim tarzı mesajlar geldi :) Esra Erol’la izdivaçtan sonra Cizenbayan’la Relationship Lite Beta programı üzerinden yeni arkadaşlıklar mı kurulacak acaba…

Şaka bir yana söz verdiğim gibi, yazının sonunda sorduğum sorulara verilen cevapları kimsenin ismini vermeden yayınlıyorum. Cevap veren, kalbini açan herkese sonsuz teşekkür. Yazdığım şeylerin ilham verdiğini söyleyenler olmuş. Gerçekten cevaplar ve insanların özgür ruhları, aşka inançları da bana ilham verdi, ufkumu açtı. Sizin de ufkunuzu açması, varsa tabularınızı ön yargılarınızı yıkması, hepimizin huzur ve mutluluğu bulmamız dileğiyle.

Sorular şunlardı: 

1) Evlenmek istiyor musun? Ne zaman, ne için, kiminle evlenirsin?
2) Seks senin için ne ifade ediyor?
3) Hiç aşık oldun mu? Kaç kere? Aşk sence ne?
4) Bir ilişkiden beklentilerin ne?
5) En uzun ilişkin ne kadar sürdü? İyi mi hatırlıyorsun kötü mü?
6) Sevgililerinle arkadaş kalır mısın?
7) Senin için bir tane doğru insan olduğunu mu düşünüyorsun yoksa birden fazla mı?
8) Senin için doğru (bir) kişiyi bulacağına inanıyor musun?
tumblr mhjdevAdCr1qe7mxjo1_500

Gelen cevaplardan bazıları şöyle:

23 yaşında kadın

1) Evliliğe dair kafamdaki tablo her zaman aşık olduğun kişiyle değil de, iyi anlaştığın kişiyle evlen olduğu için soğuk bakıyorum biraz. ama aşık olduğum kişiyle bir ömür mutlu olabileceğime inanıyorsam evlenirim. o da biraz aşkın sevgiye dönüşmüş hali oluyor ki tam evlenmelik kıvamda.
2) aşık olmadan yaşandığında anlamsız yavan, aşıkken tam anlamıyla doyurucu olan dürtü. çok anlam yüklememeliydik yine de acısız olması için.
3) 1’den fazla olmadığıma eminim. hala aşkı kafamda tanımlarken ondan yola çıkıyorum. ondan sonrakiler tekrarı gibi. yarım aşk. aşk mı değil mi? emin bile değilsin. hastalık ama çok tatlı bir hastalık bence.
4) ilişkide karşındakini anlamak, empati ve olmazsa olmaz tutku olmalı.
5) 10 ay sürdü. ne iyi hatırlıyorum ne kötü. pek bişey kalmadı. sanırım sevilen taraf bendim ondan o kadar uzun sürdü :)
6) hala içimde bir şeyler taşıyorsam ona karşı asla kalamam. ama kaldıklarım var.
7) birden fazla kesinlikle.
8) bu aralar biraz kayıplara karışmış olsa da, umut etmek güzel :)

27 yaşında kadın

1) “Evlilik” denen şeyin insanların üzerinde gereksiz bir baskı kurduğuna inanıyorum. Karşılıklı birbirini garantiye almak dışında,  aile diye görülen bir sürü insana ilişkiye müdahale etme hakkı da sunuyor. Evlilik yolunda nişan/nikah/düğün hazırlıkları sırasında ayrılan çok insana şahit oldum. Yani kağıt üzerinde bir imzanın sizi partner kılması gerekmiyor. Türkiye’de yok ama birçok ülkede 1 yıldan uzun aynı evde yaşayan çiftler “common law partner” oluyor, yani imza atmamış olsanız bile evlenmiş çiftler gibi aynı haklardan faydalanıyorsunuz. Hayatı paylaşmak denen şey, bir imzayla mahvedilmemeli. Bir de “ayrılık” yerine “boşanma” diye travmatik bir durum var sonunda. Ceketini alıp çıkmak başka, ayrılığı bir törenle uzattıkça uzatmak başka.
Bu stresli psikolojiye benim kadar uzak birini bulursam ve eğer bürokratik olarak gerekiyorsa, evlenirim. Yoksa zaten gidecek olan adamın, bir imza yüzünden evde duruyor olması kabul edilemez.
2) Duygusal tatminin en fiziksel hali ve fakat hayvani bir güdü olması sebebiyle her zaman duygusal olması gerekmiyor. Çok anlam yüklenmesi gerekmeyen, güzeli insnaı daha da güzelleştiren bir şey.
3) Olduğuma inanıyorum. Yaş ilerledikçe bir önceki aşık olmayı “aşk değilmiş o” diye tanımlayabiliyor insan, o yüzden kaç kere aşık olduğumu sayamam.
Aşk da ilk görüşte olup geçen ya da anlık bir şey değil. Zamanla koyulaşan, ilerledikçe seni içine hapseden bir şey. Hayranlık, annelik içgüdüsü, arkadaşlık, aile olmak ama bütün bunların yanında bir başkasını gözünün görmemesinin heyecanı, tutkusu.
4) Karşındaki üzerinde ego tatmin etmek, kişisel, fiziksel, duygusal ihtiyaçlarını gidermek  yerine, bunları paylaşmak. İlişkide birey olmayı çoğumuz unutuyoruz, onu unutmayınca mutlu oluyor insan.
5) 7 yıl. Çok şey yaşamışız, çok üzülmüş, çok mutlu olmuşuz ama kötü şeyleri insan geriye atıyor. İlk bakışta çok güzel şeyler var, biraz düşünürsem kötüleri hatırlıyorum. Bir de çocukluğumuza veriyorum bazı şeyleri, kötü niyetli olmadığından kızamıyorum. Şimdi de hayatımdaki beni en güzel tanıyan insanlardan biri olduğu için çok değerli. O koca aşktan, tutkudan, kanırtmadan geriye sağlam bir arkadaşlık kaldı.
2 tane de 1.5 yıllık ilişkim var mesela. Biriyle görüşmüyorum, hiç de aklıma gelmiyor. Diğerini de daha hayatımda nereye konumlandıracağımı bilemediğimden ortalarda sürünüyor.
6) Bir önceki soruda yanıt verdim sanırım. Arkadaş olarak beni mutlu edeceklerine inandıklarımla arkadaşım hatta eşleriyle tanıştıranlar bile var –insert godoşluk here ☺
Ayrılık sonrası bir dönem geçmesi, herkesin yoluna devam etmesi, bir şeyleri aşması gerekiyor tabi. Öyle pat diye arkadaş kalabilenlerin ya aşk yaşamadıklarına ya da arkadaşlığın ne olduğunu bilmediklerine inanıyorum. Görüşmediğim bir iki kişi var ki, kendi tercihleridir. Onun dışında yaşananları sindirince, seni iyi tanıyanlardan çok da güzel arkadaş oluyor.
7) Bu kadar kalabalık bir gezegende kişi başına bir adet doğru insan düşüyorsa, dükkanı kapatıp gidelim dostlar. Bu kadar evrilen, değişen, gelişen yaratıklar olarak 15 yaşındaki sen için doğru insan olan, 45 yaşındaki sen için de nasıl doğru olabilir ki? Bir de tabi bu perfect match durumu biraz romantik komedilerin bize empoze ettiği bir şey. Hayat o kadar pembe değil. Senin “perfect match”in, siyahların arasından geçerken yanında durabilen, seninle evrilebilen, kişisel değişimlerini tutturabildiğin kişi olur ancak. O kadar şeyi, o kadar uzun süre beraber aştığında hala gözün başkasını görmüyorsa şanlısın işte.
8) 27 yaşında, ömrümü tamamlayacağım bir kişiye bağlanmak biraz korkutucu geliyor bu ara. Birazcık daha gözümün ve gönlümün doyması lazım. Elbet sonunda biri olacak tabi, yalnız ölmek zor iş ☺

22 yaşında heteroseksüel kadın

1) Evlilikle ilgili küçüklüğümden beri öyle derin hayallere dalmam açıkçası. Karşılıklı derin bir sevgimin olduğu, çoğu konuda anlaştığım, yanında saçma sapan davranabildiğim (aynı şekilde onun da) bir insanla beraber yaşamak isterim. Evlilik bence sadece etrafını eğlendirdiğin, birşeyler kanıtlamaya çalışılan bir aktivite gibi geliyor bana. Olmasa da olur :)
2) Seks benim için bir duygu akışıdır. Sadece tatmin için yapılan seksi sevmem. Ki duygularla yapılan zaten insana daha çok zevk verir. İlişki içinde olmayıp, sevip, aşık olduğun insanla da seks yapabilirsin. Tabi ki saygı burada çok büyük rol oynuyor.
3) Evet 2 kere aşık oldum. İlki lise sondaydı, biraz daha çocuksu duygular olabilir ama 2.si gerçekten hayatımı değiştirdi. Alt üst etti de diyebilirim hem iyi anlamda hem de kötü anlamda. Zaten aşk işin içindeyse bunun illa ki kötü yanı oluyor. Aşk bence oymuş gibi yaşamak. Yani onun ruhunun sana geçmesi. Kesinlikle mantıklı davranamamak ki bu yüzden de çok acı çekiliyor. Mutlu sonla bitmese de iyi ki aşık olmuşum.
4) Senin de yazında belirttiğin gibi, beklenti insanı sadece üzüyor. Bir de yanlış insanda beklentiye düşersen vay haline! Ama insan bunu yaşamadan öğrenemiyor. Ben de geç öğrendim. Çoğu hatayı da karşımızdakini bizim düşünüğümüz gibi düşündüğünü sanmamız.. Biraz karışık oldu ama:) Her insan farklıdır. Karşımızdakini dinlemeyi öğrenmek lazım. Ben sadece beni gerçekten seven adamı bekliyorum, başka birşey değil…
5) En uzun ilişkim 9 ay sürdü. İyi hatırlıyorum çünkü aşık olarak yürüttüğüm bir ilişkiydi. Sonrasında da güzel devam ettirdik. Yani birbirimize saygımızı koruduk. Yoksa kötü de hatırlayabilirdim belki.
6) Kalırım veya kalmam diyemem, nasıl ayrıldığımıza bağlı olarak değişir. Kalmadıklarım da var, yüzünü görmek istemediklerim de, hala çok iyi anlaşıp konuşup görüştüğüm de…
7) Şu ana kadar, o bir doğru insanı bulmuştum. Yani -mışlı konuşuyorum çünkü tek taraflı bu düşüncem sanırım. Ama bir insan için sadece bir doğru insan olduğunu düşünmüyorum. Birkaç tane olabilir, ama içinden birine aşık olursun. Hayatın karşıma kimi çıkarıcağını bilmiyorum ama o diğer doğru insanlar da buralarda biryerde…
8) İnanıyorum. Hayal ediyorum. İnanmazsan olmaz :)
tumblr mgov76Qzxd1rpk86qo1_500

24 yaşında erkek

1- herzaman 30undan sonra evlenmeyi dusunmusumdur ama dunya gorusum iliskilerim insanlarin iliskilerdeki bakis acilari guvensizlikler insani bir nesneymis gibi bir kutuya sokma cabalarindan dolayi bu dusuncelerimle celisiyorum ve evlilik dusuncesini anlamsiz kiliyor benim icin ama eger olurda birgun karsilasirsam fiziksel cekim ve dusuncelerimi anlayabilen yargilamayan ve beni sıkmayacak biriyle evlenebilirim.
2-seks benim icin fiziksel cekimin birbirine karsi koyamamasi iliskinin bas yapiti (dusunsene seks hayatin olmadan bir iliskiyi )iliskiyi anlamli kilan en onemli etkenlerden biri olmasiyla beraber iliskide degilkende karsindaki insanla beraber vakit gecirme eglenme uyuma sebebin
3- aski tam olarak betimleyemesemde 3kere yasadim buna benzer bi duyguyu diyebilirim. Ask bence tum mantigin icinden siyrilip metafizik dusunceleri anlamsiz kilan bir duygu yani mantigimin alamayacagi iliskide olmazsa olmaz dedigim fiziksel cekimin dusuncenin anlayisin disina ciktigimiz alan.
4- iliskinin bicimine gore degismekle beraber rahat olmak kasmamak sacma sapan kiskancliklar yapmamak fiziksel cekim ve karsindaki insandan beklentin olmadan yasamak
5-inisleriyle cikislariyla 5 sene surdu son 2 yilda beraber yasamamiza ragmen iyi yada kotu bir hatiram kalmadi artik diyebilirim
6- ben kalirim ama kadinlar icin genel olarak ayni seyi soylemem mumkunmu bilemiyorum
7- bir tane dogru insan oldugunu dusunerek yasadigin zaman kacirdigin firsatlari ve kaybettigin zamani dusunmektense benim icin birden fazla dogru insan vardir diyebilirim
8- celistigimiz nokta ve ihanet ettigimiz yer bu soruda yatiyor aslinda ciddi bir iliskiyi istemiyorken bunu bulabilme dusunceside bir gun gelicek savundugumuz yasadigimiz friends with benefits yada relationship lite taki iliski icinden cikip yeni bi boyut kazanicak ve bende ozaman ihanetimle beraber bulacagim

23 yaşında kadın

1. Şu anda umursamıyorum,hep sadık kalacağımı hissedecek kadar olgunlaştığımda belki.
2. Seks tüm güzel şeylerin arkasından gelen benim için, iyi bi şaraptan, konserden, partiden…
3. Aşık oldum, ama sonsuza dek süremeyeceğini biliyorum şimdi. Relationship lite belki de bu yüzden uyuyor bana, aşık olmaktan çok daha acısız. Şu anda yaşıyorum bunu, Alman biriyle. Belki best match değiliz ama birbirimize saygılıyız ve sadece güzel vakit geçirmeyi biliyoruz beraberken, aşık değilim ama yara almadan biriyle olmanın en tatlı yolu bu. Bana biraz bişeylerden kaçış gibi geliyor, ama insana iyi geldiği kesin.
4. Saygı sanırım, özel alanıma.
5. 3buçuk yıl sürdü, benim yüzümden bitti. Harika hatırlıyorum. Aşkı hissettim ama sonrasında birine aşık oldum ya da olduğumu sandım, ve sanırım 3buçuk yıllık eski sevgilimi değil, onu daha çok özlüyorum. Hayat sanki oyun oynuyor bizle.
6. Kalamam
7. Birden fazla.
8. İnanıyorum. Yanıbaşımdaymış ve ellerimden kaybetmişim gibi hissediyorum bazen,ama tekrardan sevebileceğimi biliyorum

26 yaşında heteroseksüel erkek

1) Net olarak evlenmeyi düşünmüyorum, çünkü etrafımda sorunsuz mutlu bir evlilik görmedim şu yaşıma kadar, sorunsuz olanlar da hep bir tarafın alttan alması -mutsuz olmasından kaynaklanan mutluluk diyorum ben buna – sonucu ilerliyen evlilikler gördüğüm kadarıyla. Lakin olurda bir gün evlenmek istersem -iyi ihtimalle 30 yaşından sonra olur- bir çocuğum olsun diye evlenirim diye düşünüyorum şimdiki Caner olarak.
2) Bir ilişkide olmazsa olmaz şeydir, hatta bir çok ilişkinin bitmesinin temel sebebi iyi sex yapamıyor olmaları diye düşünüyorum.
3) Sadece bir kere aşık oldum. Aşk bence dünyanın en güzel duygusu olduğu kadar en berbat duygusu olarakta tanımlanabilir. Aşık olunca kalp atışları hızlanır klişesinin aksine benim midem farklılıklar gösterir. Hatta öyle ki aşkımı kalp simgesinden çok mide simgeleriyle süsleyebilirim :) neden mi ?
Ben aşık olunca kalbimi neredeyse hissetmem hissettiğim tek yer midem olur, en sevdiğim yemek bile gelse önüme yiyemem mesela -sanırım midem aşık olmakla meşgul o anda-  sürekli kelebekler hareket halindedir midemde :) tabi aşk acısı yaşadığım zamanda olan yine mideme olur o da ayrı bi dert.
4) Çok fazla bir beklentim yok ama hazırlan Avustralya’ya gidiyoruz dediğimde -neden ? Sorusu yerine heyecanla -kaç gün kalacaz ? Sorusunu sormasını isterim.
5) 13 ay diye hatırlıyorum, iyi kötü her haliyle hatırlıyorum ve en önemlisi iyiki yaşamışım diyorum.
6) Şu an biriyle arkadaşız zaten.
7) Kesinlikle çok sayıda insan vardır diye düşünüyorum.
8) Her yönüyle doğru bir kişi bulacağımı düşünmüyorum, hatta öyle birini istemem sanırım hayatımda. Her yönüyle benim istediğim gibi biri olması fazla sıkıcı olmaz mı?
26 yaşında kadın
1)Bence  kaliplar kirildiginda, birbirimizi ya da kendimizi kandirmadigimizda  kimse evlenmeyebilir…mutluysan mutlusundur..bir imza seni bana ait, beni de sana ait yapmaz ki…sadece bi imza bence..zaten kendimizi kaliplara koydugumuz bu yasamda, bir de karsi tarafin sana yapilabilecekler ve yapilamayacaklar listesi..birinin ya da birkac kisinin mülkü olmak..hayir ben bunu istemiyorum..ama yasadiklarim bana buyuk konusmamayi ogretti o yuzden belli de olmaz..herkesin anladigi sekilde degilde kendi evlilik kavramimi yaratabilirim diye dusunuyorum..sonucta burasi benim kralligim..hergun degisen benle beraber bir orta yol bulabilirim kendime, neden olmasin..ustelik bunlari yazarken parmagimda bi tek tas var :)
Dogru zamanda, biraz cocuk icin ve beraber hayati hafife alabilecegin biriyle citir citir bi sevgi icin olabilir..
2)Kendini unuttugun en guzel ruh halidir bana gore..eger insanlar yeterince sevisebilse dertlerinin daha az olacagina derinden inaniyorum..bazen tutkulu bazen guvende..seks kadar sevismek de onemli, sadece seks icinse; duygu yoksa ben tam kendimi veremiyorum sanirim biraz romantigim diyelim..
3)oldum bikac kere ..guzel de hatirliyorum hepsini bazilarinda daha cocuktum..ask benim icin beslenmek gbi bisey..cok lazim cok onemli..ama
Acisida acidir.. ask’i butunuyle sevmek kabul etmek lazim..cevremdeki pek cok insan acisindan korkup,zevkinden de kaciyorlar ..yasamak oyle degil ki butunuyle kendini vererek yasamali, yoksa iskaliyorsun hayati demektir..
4)saygi bi de sanirim benimle ayni derinlige inebilmeli
5)En uzun iliskim 5,5 yil surdu..hatalarimiz vardi karsilikli ama yine olsa yine oyle yasardim ve yine ayni sekilde biterdi..iyi hatirliyorum iyi ki de yasamisim..
6) hemen degil ama bir sure sonra kalabilirim. Birbirini her anlamda iyi taniyan iki insanin birbirini beslemesinden dogacak zenginlik cok farkli olabilir..ama hayir hic eski sevgili arkadasim yok..
7)Ben zaten hayat icerisinde farkli enkarnasyonlara dogdugumuza inaniyorum..o yuzden birden cok, pek cok ruh esim ve veya dogru insan olabilir..yine ayni anda birden cok
Ruh esimle etkilesim halinde de olabilirim..
Biraz da büyüklere, evlilere ve hatta yabancılara sorayım diyorum :) Hala cevap vermek isteyen olursa [email protected]’a maillerinizi bekliyorum.
 
]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite2/feed/ 0
şili’ye özgürlük! http://www.cizenbayan.com/blog/berlinsantiago/ http://www.cizenbayan.com/blog/berlinsantiago/#comments Tue, 12 Nov 2013 14:13:00 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1572 Bu yazıyı daha önce yazmak istiyordum ama acele etmek istemedim. Eminim ki farketmişsinizdir(!) sizlere tam 1 aydır Berlin’den bildiriyorum:P Tesadüfler, ortak arkadaşlar, spontan hatta fevri kararlar, biraz değişiklik isteği, biraz cesaret, geçliğin getirdiği kafa rahatlığı, kendinden başkasına sorumluluk duymama hissi ve biraz da secret sonucu 2 aylığına Berlin’e geldim.
Öyle gezmeye gelmedim. Hem zaten Berlin sadece bir ara durak. Ben aslında Güney Amerika’ya gidiyorum. Ne kadar kalacağımı bilmiyorum. Belki 6 ay, ya da bir yıl? O büyük veda partisi o yüzdendi. 2 ay için değil yani. Güney Amerika ne alaka derseniz, İstanbul’da tanıştığım Alman bir çocuk sayesinde. Ne alaka mı? Durun filmi biraz daha geriye sarayım. Hikaye 20. yy sonu 21 yy başında dünyada geçiyor.

Sene 1997 bilemedin 1998: İlk okuldayım. Türkçe öğretmenimizin ne kontekste olduğunu hatırlamadığım şekilde tesadüfen söylediği ‘Şiliye Özgürlük’ sloganı ben ve sınıf arkadaşlarımızın diline takılmış. Bir hafta okulu inletiyoruz. Şiliye Özgürlük!
Sene 2006: Mimarlık bölümünü kazanıyorum. Severek ve isteyerek okuyorum. Çağdaş mimarlık örneklerini dergilerden falan takip ediyorum tabii. En sevdiğim binalar hep Şili’den.
Sene 2007: Barselona’dayım. Erasmus yapıyorum. En yakın arkadaşım Rus asıllı bir Alman; Sergej. 6 ay içinde bolca pratik yapıp Almancayı unutmadığım gibi İspanyolca da öğreniyorum. Sonraki yıllar Sergej’in beni İstanbul’da benim onu Berlin’de ziyaret etmemle geçiyor. Berlin zaten en sevdiğim şehirlerden.
sergejle
Sene 2010: Mimarlığa devam. Kafayı Şilili mimarlara takmış durumdayım. Şili’deki ofislere staj için CV falan atıyorum. “Bakın İspanyolca da biliyorum. N’olur beni işe alın”.
Sene 2011: Sosyal medya diye bir şey çıkmış, tam da ben okulu bitirirken. Twitter’da cizenbayan; mezun olup, işi bırakıp yaz tatili yapayım derken de blogger olmuşum.
Sene 2012: Yine Berlin’deyim. Bu defa Radiohead konseri için geldim ama Sergej’le de görüştüm tabii. Evine gittik, parti var, Berlin ev partileri ünlü, ev arkadaşlarıyla da tanışıyorum.
2012 sonu: Yer İstanbul bu defa. Sergej’in Berlin’de tanıştığım ev arkadaşlarıylayız. Bir kız bir erkek kardeşler. Tijo ve Tatjana. Sergej ve benim gibi onlar da mimar, hatta Berlin’deki en yakın arkadaşımla aynı okuldanlar. Muhabbet koyulaşıyor. ‘Arkadaşımın arkadaşı’ kategorisinden çıkıp arkadaşım oluyorlar.
Mart 2013: Vazgeçenler Kulübü mizansenli bir reklam filminde oynuyorum. Hayatını gezmeye adamış Cizenbayan rol icabı hayalindeki ülkeden vazgeçiyor. Ajanstan neresi olsun diyorlar. Güney Amerika’da bir yer olsun diyorum. Öyle ayarlamışlar, reklamda elimde Buenos Aires bileti tutuyorum.
secret
Haziran – Temmuz 2013: Gezi olayları. Her gün sokaklardayız. Hem ailem hem yakın çevrem çok etkileniyoruz. O zamanki erkek arkadaşım gaz kapsülüyle başından vuruluyor, babam işinden istifa etmek durumunda kalıyor. Deutsche Welle’den bir muhabir İstanbul’a benimle olaylarla ilgili röportaj yapmaya geliyor. Almanya’da başka bir baba kendi oğlu gibi mimar olan Türk kızının ve bir direnişin hikayesini televizyonundan izliyor.
Ağustos 2013: Olaylar durulmuş durumda. Sergej’in evinde tanıştığım ve sonra İstanbul’a da gelen mimar kardeşlerden kız olanı, Tatjana, bana Facebook’tan mesaj atıyor: “Çok yakışıklı mimar bir arkadaşımız İstanbul’a geliyor.” Bütün yabancı arkadaşlarım ve yabancı arkadaşlarımın arkadaşları gibi ana düşünce ‘Elif sizi gezdirsin’. Blog, DJ’lik, seyahatler, biraz meşgulum ama tabii diyorum, görüşürüz, gezdiririm.
22 Ağustos: Tekteçi’de çalıyorum. Ertesi gün Sörf Şampiyonası için Alaçatı’ya uçacağım, pek vaktim yok. Yakışıklı Alman mimarımıza beni görmek istiyorsan Tektekçi’ye gel demişim. İlk gecesi ama gelmiş, orada. Çaldığım için pek muhabbet edemiyoruz ama haftaya dönünce görüşelim diyoruz.
tektekciagustos
28 Ağustos: Yakışıklı mimarımızla nihayet sessiz bir ortamda görüşüyoruz. 1.60 boylarındaki ufak mimar kız nasıl oluyor da İstanbul’un en cool barlarından birinde çalıyor, hem neden bu kadar insan onu takip ediyor ki diye düşünülmüş, blogum araştırılmış. Sorular geliyor. Konu Gezi olaylarına ve eninde sonunda Türkiye’de kadın olmanın zorluklarına kadar geliyor. Benim de kafamda sorular var. “Sen ne yapıyorsun?” gibi. Berlin’de bir ofisi, Şili’de de bir ortağı ve 6 ayda bir gittiği bir ofisi olduğunu duyunca gülümsüyorum. “Çok isterdim Şili’de çalışmayı” diyorum, zaten mimarlığı da çok özledim. “Ben gidiyorum Ocak’ta gel istersen, sonuçta ofisin ortağıyım ben rica edersem orada çalışabilirsin” diyor. “Olur tamam” diyorum. Havada kalıyor tabii. Sonraki günler birlikte kahvaltı, film, whatsapp mesajlaşmaları derken İstanbul’daki son haftasını beraber geçiriyoruz. “Dünya küçük sen çok geziyorsun nasılsa görüşürüz, hem daha Şili’ye gideceğiz” diyor gitmeden. “Görüşürüz” diyorum o Berlin’e dönerken.
12 Eylül: Babamın istifası sebebiyle kardeşimle daha küçük bir eve çıkacağımız için o sabah Mersin’den gelen annemle ev bakıyoruz. Ev kiraları falan moralimi bozuyor. Nasıl geçineceğiz İstanbul’da endişesi var içimde, bir yandan emlakçı geziyoruz. Öğlen mola verdiğimizde annemle de aylar sonra ilk kez sohbet edebiliyoruz. 2 hafta önce tanıştığım ve bana ‘İstersen benle Şili’ye gel beraber çalışalım’ diyen çocuğu da anlatıyorum. Annemden beklenmeyen bir tepki geliyor: “Ocak’ta Şili’ye gideceksen niye ev bakıyoruz? 3 ay için depozito, emlakçı komisyonu, nakliyeci masrafı ödenir mi?”. A! Annem beni ciddiye aldı! Ama kadın haklı. “İyi de ne bileyim gerçekten gidebilir miyim bilmiyorum ki. Çocuğu doğru düzgün tanımıyorum bile diyorum.” “E sorsana” diyor annem. 2 hafta önce tanıştığı Türk kızından ‘Merhaba, şu an ev bakıyorum ve bu Şili işinin gerçekten oluru varsa 3 ay için ev tutmasam daha iyi olur diye düşünüyorum’ şeklinde bir mesaj alan Matthias’ın cevabı ‘Ciddi olduğunu bilmiyordum. Çok sevindim. Tabii ki bu işin oluru var’ oluyor. O 3 ayda da ne yaparsan yap değil ‘Madem ev tutmuyorsun Berlin’e gel burdaki ofiste bize yardım et o zaman Ocak’a kadar’ diyor üstelik.
O an karar vermem lazım. Ev mi bakacağız yoksa Matthias’ın teklifine okey mi diyeceğim. Sanırım bundan sonrasını az çok tahmin ediyorsunuz. Elimizde boşa alınmış emlakçı kartları, annemle eve dönüyoruz. Babama olayı anlatınca ‘Şiliye özgürlük’ diyip gülüyor. Tam bir ay sonrasına bilet alıyorum. İstanbul’daki son işlerimi bitireyim diye. Yoksa ertesi gün bile giderim, o kadar heyecanlıyım.
sergejleist
Ekim 2013: İstanbul’da son haftam. Sergej de beni ziyarete gelmiş. Bir hafta sonra Berlin’de görüşeceğiz zaten ama o biletini alırken böyle bir plan yoktu tabii. Sayesinde İstanbul’daki son haftamı turist gibi gezerek geçiriyorum. Hiç beklemediğim kadar güzel bir hafta oluyor. Süper bir veda partisi, arkadaşlardan cici sürprizler. Çok duygusalım. O kadar güzel bir son hafta ki neredeyse her şeyi bırakıp kalacağım. Ama benim gitmem gerek. Hep ‘terketmek’ istediğim şehre hüzünlü bir veda ediyorum.
13 Ekim: Yer Tegel Havaalanı. Matthias kocaman bir gülümsemeyle ben de kocaman bir bavullayım. Pazar gecesi, direkt eve gidiyoruz. Ev aynı zamanda ofisimiz. Yatak ve çalışma masaları aynı odada! Mutfağımızın kapısı, banyonun ışığı yok, mumlarla yıkanıyoruz. Matthias da benim gibi. çok yerleşmek istemiyor hiçbir yere. Ben de buraya gelmeden çoğu eşyamı satmışım. Eşyalar seni bir yere bağlıyor. Özgür olmak için az şeye sahip olmak gerekiyor. Sonraki günler her sabah 9’da burada çalışan 4 kişi geliyor ve akşam 6’ya kadar mesai yapıyoruz. Senden başkası böyle bir şeyi kabul etmez bu kadar sürede karar verip hayatını değiştirmeye cesaret edemezdi diyor bana. Ben de senden başkası doğru düzgün tanımadığı birine böyle bir teklifte bulunmazdı diyorum. Birbirimize çok benziyoruz.
tegel
Sonrasında günlerim böyle geçiyor işte. Pilates’e Yoga’ya, konserlere, workshop’lara, filmlere, oyunlara giderek, Berlin sokaklarını gezerek, curry wurst’a, sokak sanatlarına, dönere doyarak, her gün yeni birileriyle tanışarak, yarı zamanlı mimarlık yarı zamanlı bloggerlık yaparak… Gerçekten mutluyum. Bu arada geçen gün Matthias’ın babasının beni Matthias’tan daha önce tanıdığını öğreniyoruz. Deutsche Welle röportajımı izleyen baba oymuş:)
mattfred
Geçen gün Şili’ye gidiş biletimi de aldım. Orada da harika bir ofiste çalışıp aynı zamanda Güney Amerika’yı gezip blog yazacağım. Santiago’ya Buenos Aires üzerinden uçuyorum, gitmişken bir hafta da orada geçiririm diye düşündüm. Sonra oynadığım reklam filmini hatırladım. Hiç planda yoktu Buenos Aires. Siz tesadüflere ve secret’a inanır mısınız? Ben inanıyorum. İyi ki mimarlık okumuşum iyi ki blog yazmışım diyorum. Hayatın bundan sonra karşıma çıkaracakları için heyecanlıyım. Plan yapmamaya devam ediyorum.
IMG 2616
Yoluma insanlar çıkıyor, hayatlar kesişiyor, bazılarının kalbini kalbimde taşımaya devam ediyorum, bazıları yük oluyor, üzülerek de olsa bırakıyorum, yaşım 26 ama çocuğum, dünyayı görmem gerek, hayal kurmam, gitmem gerek. Dub FX bu şarkıyı bana yazmış galiba, bu aralar en çok bunu dinliyorum:

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/berlinsantiago/feed/ 1
INTRODUCING the new RELATIONSHIP LITE beta http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite/ http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite/#comments Tue, 05 Nov 2013 10:26:19 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1663 Sizlere geçen gün Huffington Post‘ta okuduğum bir ilişki modelinden bahsetmek istiyorum. ‘E biz neyiz şimdi’ sorusundan nefret eden iki insanın yaşadığı şeye bir isim koyarak kendi içinde çelişse de mantıklı yönleri, iyisi ve kötüsüyle karşınızda “Hafif İlişki”, ya da ecnebice: Introducing to you the new relationship lite beta… 
Ne kadar farklı insan kombinasyonu varsa o kadar farklı ilişki şekli olduğuna inanıyorum. Birbirine ilgi duyan ya da birlikte vakit geçirmekten hoşlanan iki (ya da daha çok) insanın illa da toplumun koyduğu kalıplar çerçevesinde ilişkiler yaşaması gerekmiyor bence. Her şeye isim koymaya çalışmak, kurallar belirlemek, beklentilere girmek olabilecek şeylerin heyecanını kaçırdığı gibi gereksiz stres sıkıntı kaynağı da olabiliyor. Bazen de tam tersi. Karşındaki insana en baştan dürüst olup senden ne beklemesi ve ne beklememesi gerektiğini söylemek romantizmi baştan öldürse de gereksiz hayal kırıklıklarını önleyebiliyor.
Yaşıtlarımız arasında ilk sevgilisiyle evlenenler olsa da; öğrenci Ali ile Ayşe’nin aynı evde yaşamasının ‘denetlenip gereğinin yapılacağı’ ülkede doğup büyümüş olsak da; belki annemiz değil ama annanemiz duysa kalp krizi geçirir dediğimiz Fuck Buddy ya da Friends With Benefits gibi seks odaklı ilişki şekillerine hepimiz aşinayız. Kısacası kendimizi evliliğe hatta bazen klasik anlamda bir ilişkiye hazır hissetmeyebiliyoruz ama bu fiziksel ihtiyaçlarımız olmadığı anlamına gelmiyor.
tumblr msdw3nfT8E1sfvlg3o9_500
Bu sadece erkekler için geçerli değil tabii ki. Genel kanının aksine bütün kızlar iki üç sevişmeden sonra evlenip boy boy çocuklar doğurmak istemiyor. İlişkilerimin çoğunda ‘Bu ilişki nereye gidiyor?’ cümlesini kuran taraf ben oldum; ama biraz daha yavaş olalım acele etmeyelim manasında. Yani benim gibi -en azından şimdilik- hiçbir yere ya da hiçbir şeye bağlanmak istemeyenler, özgürlüklerine her şeyden daha çok düşkün olanlar da mevcut.
Bu ruhsuz, birini sevmekten aciz bir makina olduğumuz anlamına gelmiyor, hatta şahsım adına birçok insandan daha sık ve daha tutkulu aşık olduğuma eminim. Sadece klasik anlamda bir ilişkinin sorumluluklarını almak, rutinine girmek, ‘gereğini’ yapmak istemiyorum sanırım, en azından şimdilik. Ben eşyalara ya da insanlara sahip olamayacağımıza inanıyorum.
tumblr msdw3nfT8E1sfvlg3o3_500
Biri ‘sevgilisi’ ya da ‘karısı’ olduğum için her gece yanımda uyumasın, tam olarak o gece yanımda uyumayı arzu ettiği için yanımda uyusun istiyorum mesela. Bir sevgilim / kocam olduğu için değil, gözüm başkasını görmediği, kendimi başkasıyla hayal edemediğim için başkasına bakmayayım istiyorum. Böyle bir yoğunluk yoksa da karşımdakini sıkıntıya sokmak, onun da beni sıkıntıya sokmasını istemiyorum.
Relationship Lite, yani Hafif İlişki, her ne kadar sınırları belirli bir ‘ilişki’ olsa da sorumluluk almak istemeyip yine de beraber vakit geçirecek, sarılacak birine ihtiyaç duyanlar için geçici, oldukça tatmin edici ve iyi bir çözüm gibi görünüyor ve fuck buddy’lik müessesesinden de kesin hatlarla ayrılıyor. Benim gibi iflah olmaz romantikler, hayatının aşkını er ya da geç bulacağına inananlar için bir ara durak, şu an yaşadıkları hayat biçiminde olabileceğinin en iyisi, ya da doru düzgün bir ilişki yaşayamadığımız için kendi kendimizi kandırdığımız bir ad belki de…
tumblr mekzuvYkb71rsc2vno1_500
Jill Di Donato Huff Post’taki yazısında Relationship Lite’ı şöyle açıklamış: Birbirine ilgi duyan ve birlikte vakit geçirmekten hoşlanan ve “ilişki benzeri” aktiviteler yapan ama bir ilişkinin sorumluluğunu almak istemeyen iki insan arasındaki anlaşma. Yazıyı ilk gördüğümde biz özgür ruhlar, aramızdaki şeye isim koymamaya çalıştıkça onlar buna da bir isim buluyorlar dedim ama bir daha okuyup üzerine düşündükçe şu an benim ve çevremdeki bir çok insanın yaşadığı şeyin buna çok benzediğini farkettim ve bu tarz şeylerin konuşulmadan ve bir tarafın kırılmadan yürümesinin mümkün olmadığına karar verdim.
Sadece seks yapılan, dışarıda görüşülmeyen fuck buddy ruhsuzluğundansa; “hafifletilmiş” ilişki içinde, birlikte olduğunuz insanla hem yatakta hem de yatak dışında iyi vakit geçirebilir; örneğin birlikte sinemaya gidebilir, ya da evde film izleyebilir, el ele tutuşabilir, geceleri sarılarak uyuyup birlikte sarhoş olabilir, birlikte arkadaşlarınızla buluşup, birbirinize gelecek planlarınızdan bahsedebilirsiniz. Hafif ilişkinin normal sevgililik müessesesinden en büyük farklarından biri karşınızdaki insana sözü geçen gelecek planlarına dahil olduğu yalanını söylemeniz gerekmiyor.
tumblr mtxxjbr2uW1qbui47o1_500
Birlikte iyi vakit geçiriyorsunuz ama ikinizin de mutabık olduğu gibi bu ilişki bir yere gitmiyor, gitmesi de gerekmiyor. Bir bağlılığın sorumluğundan korkmanız bu tarz tensel ve duygusal ihtiyaçlarınızı karşılamanıza engel olmuyor yani. Tabii ki iki tarafın da ilişkinin boyutunun tam olarak bu olduğunu biliyor, bunu sağlıklı bir şekilde ifade edebiliyor olması gerekiyor.
Bir önemli nokta da aslında aşık olduğunuz sadece sizin olsun istediğiniz ve gelecek hayalleri kurduğunuz insanla böyle bir ilişkiye girerek duygularınızı paspas yapmamanız gerekiyor. Önce kendinize sonra karşınızdakine dürüst olmak çok ama çok önemli. Kendi davasına ihanet eden Friends With Benefits filminde olduğu gibi filmin sonunda oğlan kıza ilanı aşk etmeyecek. Bunu en baştan kabul etmiyorsanız Relationship Lite size göre olmayabilir.
inever
Bir olmazsa olmaz da karşılıklı saygı. İki tarafın da olgun ve kendine güveniyor olması gerekiyor. Bu ilişki tipi karşınızdaki insanın sizi sevmediği hatta bazı konularda size hayran olmadığı anlamına hiç gelmiyor. Hatta ve hatta hem size, hem kendine, birbirinizden bağımsız planlarınıza ve ideallerinize; geceleri yanında yatacak birisi olsun diye öyle hissetmediği halde size aşıkmış gibi davranmayacak kadar saygı duyuyor da olabilir.
Huff Post’un hafif ilişki tanımında tek eşlilik konusunda çok açıklayıcı sınırlar yok. Bu konularda sözlü anlaşmalar yapmak gerekiyor bence. Tamam ilişki lite olsun ama başkalarıyla olmayalım, olacaksak da birbirimizin gözünün içine sokmayalım demek gayet insanca bence. Yalan söylemek yerine bu konuları hiç konuşmamayı da seçebilirsiniz mesela.
tumblr mn21sj0PGM1r0ddb6o1_500
Karşındakinden bir şeyler beklemedikçe hayal kırıklığı ve mutsuz olma riski azalıyor. Evet hayatının aşkını yaşamıyorsun belki ama aşk insana hayatının her döneminde iyi gelmiyor zaten ve en azından yanında seni seven birinin olduğunu bilmek güzel. Relationship Lite’ın bir aşamasında, bir tarafta daha derin duygular gelişmesi ya da bir tarafın ilgisini daha erken kaybetmesi durumunda ne tür hayal kırıklıkları yaşanır, relationship lite relationshit lite’a döner mi onu bilemiyorum ama bunlar zaten ‘ağır’ ilişkilerde de muhakkak yaşadığımız ve lite’ına oranda daha da zor atlattığımız durumlar.
İlişki, aşk, seks, evlilik konularında fazla radikal olabilirim. Özellikle çevremde belirli biriyle değil de default olarak ‘herhangi biriyle’ sadece ‘evlenmek’ isteyen insanlar olduğunu bildiğim için bazen kendimi uzaylı gibi hissettiğim de oluyor. Yine de yalnız olmadığımı biliyorum. Evli ya da ciddi bir ilişki içinde olsaydım çat diye Berlin’e gelemezdim, kafama esince ben bir seneliğine Şili’ye gidiyorum diyemezdim. Ama öyle spontan ve kararsızım ki yarın aşık olup evlenebilirim de. Dengesizim ve gelgitler yaşıyorum. Tam da bu yüzden bir ilişkinin sorumluluğu altına giremiyorum. Sarılmayı beraber uyumayı çok seviyorum. Eninde sonunda hayatımın aşkını bulabileceğime de inanıyorum ama onu pasif bir şekilde beklemektense birçok heyecan verici insanla tanışmak, belki de ona hazırlanmak güzel. Kısacası test aşamasındaki relationship lite şimdilik yolunda gidiyor. Bug’larını bulduğumda sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyacağım.
tumblr mw6ls1Ch9P1qjm9bpo1_500
Peki bizim kuşağın ve bizim gibi insanların ilişkilere, aşka, evliliğe bakış açısı nasıl? Benim kafamda olduklarını düşündüğüm ve bu konuları konuşabildiğim çeşitli yaş ve cinsiyette birkaç arkadaşıma aşağıdaki soruları sordum. Belki cevapları ilginizi çeker, kendiniz de bu tarz şeyleri sorguluyorsanız size yeni bakış açıları kazandırır. Siz de sorulara kendi düşündüklerinizi, cevaplarınızı yazarsanız çok sevinirim. Bu siteme yorum yapılamıyor (yenisinde olacak) ama cevapları bana [email protected]’a mail atabilirsiniz. Relationship Lite anlaşmasıyla ilgili fikirlerinizi de seve seve okurum. Eğer isterseniz isminizi kullanmadan sadece yaş ve cinsiyet belirterek yayınlarım da. (Edit: ki burda yayınlanmışı var: http://cizenbayan.com/blog/395-relationshiplite2)
Kendinize ve karşınızdakine dürüst olun,
Sevgiyle kalın
Sorular:
1) Evlenmek istiyor musun? Ne zaman, ne için, kiminle evlenirsin?
2) Seks senin için ne ifade ediyor?
3) Hiç aşık oldun mu? Kaç kere? Aşk sence ne?
4) Bir ilişkiden beklentilerin ne?
5) En uzun ilişkin ne kadar sürdü? İyi mi hatırlıyorsun kötü mü?
6) Sevgililerinle arkadaş kalır mısın?
7) Senin için bir tane doğru insan olduğunu mu düşünüyorsun yoksa birden fazla mı?
8) Senin için doğru (bir) kişiyi bulacağına inanıyor musun?
tumblr mljdafhmUO1s543buo1_500
Heteroseksüel erkek, 25 yaşında 
1) Şu anki dünya görüşüm, hayata bakışım içinde evlilik yok. Ama içimde hep ‘Neden olmasın ki, 30’unda görüşürüz’ diyen bir adam taşıyorum. Doğru zamanda, doğru insanla, atılması gereken en doğru adım diye düşündüğüm için evlenebilirim.
2) Seks benim için iki tenin birbirine karşı koyamaması, bunun çoğu zaman ilham vermesi
3) Çok aşık oldum. Aşkı çok severim. Aşk insan hayatının belirli evrelerinde ortaya çıkan, genelde zamansız yakalayan, tanımı yapılması zor ama çok güzel bir mevsimdir
4) Birlikte eğlenebilmek, ten çekimini kaybetmemek, saygı bir ilişkiden beklentilerim.
5) En uzun ilişkim 8 ay kadar sürdü, harika hatırlıyorum
6) Neler yaşadığımıza ve nasıl bitirdiğimize bağlı olarak evet, iki üç insan var arkadaş kalabildiğim. Elbette sürekli görüşülmüyor
7 Birden fazla doğru insan olabileceğini düşünüyorum
8) Doğru kişiyi bulacağıma inanıyorum
ialmost
Heteroseksüel kadın, 24 yaşında
1) Evlenmekle ilgili çok da bir fikrim yok açıkçası. İstiyor veya istemiyor değilim yani. Anne olmak istersem ve so-called-doğru insanla uzun zaman geçirdiysem evlenebilirim.
2) Seks benim için ilişkideysen ilişkinin tuzu biberi, değilsen de fizyolojik yapını dengede tutmanın en sağlıklı yolu. Tabii bir de seks için de doğru insan diye bir şey var. Onu bulduysanız, kaçırmayın.
3) Bir kere aşık oldum. Aşk bence kendini unuttuğun, dünyanın en güzel illüzyonu.
4) Bir ilişkiden en büyük beklentim sanırım saygı, iyi niyet, emeğin karşılığının verilmesi. İş hayatıyla çok benzetiyorum aslında ben ilişkileri.
5) En uzun ilişkim tam 2 sene sürdü. İyi hatırlıyorum, kimseyi kandırmaya gerek yok : )
6) Klasik olacak ama, sevgiliyle arkadaş kalmak yaşanan ilişkiye göre değişen bir şey. O kişiyle sevgili olmadan önce arkadaş olunduysa tekrar arkadaş kalınabilir, veya hafif bir ilişki yaşandıysa da. Ama diğer koşullarda zor sanırım.
7) Sonbahar yüzünden bu aralar içimde gerçek bir romantik yaşattığım için doğru insanın varlığına inanıyorum. Bu genellikle istediğimiz insanın üzerine o etiketi yapıştırmak olarak sonuçlanıyor ama kalp ve mantığın el ele kol kola verebildiği durumlarda doğru insan diye bir şey var.
8) Doğru insanı bulacağım inanmak istiyorum : )
tumblr meji61EJA41rkogzbo1_500
Heteroseksüel erkek, 20 yaşında 
1) Hayır. Evlenmeyeceğim.
2) Seks icin genel bir cevap vermek zor. Bazen çok tutkulu, çok özel. Bazense işemek kadar doğal ve normal. Tutkulu olduğu zaman güzel. Tutkudan kastım aşk degil, arzu.
3) Aşık oldum dersem doğru söylemiş olmam, olmadım dersem de yalan olur. Aşk kavramı çok net değil. Aşkın ne olduğunu bilmiyorum. Ama hissettiğim ve biten, yeniden başlayabilen duygular yaşadım. Hem de çok. Ama aşkın ne demek olduğunu bilmiyorum.
4) Baya iliski cahiliyim esasen. Beklentim sanırım yatak odası aktivitelerinden ziyade çılgınlık, delilik. Karşıdakinin benim için bir şey yapmasını beklemiyorum, kendisi için her şeyi yapabilmesini isterim sanirim.
5) En uzun ilişkim 1 yıl sürdü. Nasıl hatırlıyorsun sorusuna kötü de iyi de diyemem. Orta diyelim. Kötü bitip iyileşen bir durumdu.
6) Karşımdaki de arkadaş kalmak isterse kalıyorum genelde. Hiç kimseye kin veya nefret beslemedim. Benim için rahatsız edici değil arkadas kalmak. Olmasi gereken de bu esasen.
7) Doğru kişi vardır sanırım. Birçok kişi doğru insan olabilir ama bu değişkenlere bağlı. İlgini çeken birisinin o an sevgilisi vardır mesela. Ya da yanlış ortamda önyargılar eşliğinde farklı bir boyuta gidebilir iletişim. Yani esasen doğru insan çok, doğru iletişimi yakalayıp yakalamadığına bakıyor olay.
8) Doğru insan varsa buluruz. Yaşayıp göreceğim.
tumblr mw6rciAnGt1qiv8nio1_500
Heteroseksüel erkek, 50 yaşında
1) Evlenmek önemli bir gereklilik değil, aşık olduğun insanla birlikte yaşamak yeterli, biriyle birlikte yaşamak bir ilişkideki en harika şey değil ama çocuklar harikadır ve çocukların sosyal ve yasal bakımdan rahat etmesi için evlilik yapmak mantıklı
2) Seks, yaşamak gibi ağır bir işin nadir bonuslarından biri
3) 1 kez aşık oldum, aşk birine kesin biçimde bağımlı olmak, ondan o kadar hoşlanmak ki ondan uzakta olduğun fikrinin hayatını sürdürmene engel olması
4) Yanındayken rahat hissetmek ve mutlu olmak, kendine ait özel alanların olması ve iyi arkadaş olmak
6) Arkadaşlık etmeye değer biriyse arkadaş kalırım
7) Tabii ki birden fazla doğru insan vardır
8) Elbette
tumblr mo19g5zzuz1r3fh2ko1_500
Heteroseksüel kadın, 30 yaşında
1) Genel olarak evet ama şu an degil. O adamla ömür boyu mutlu olabileceğimi hissettiğimde; beni mutlu edecek adamla, mutlu yaşamak için evleneceğim.
2) Seksin ifade ettiği şey partnerimle paylaşımıma göre degisiyor ama genel olarak desarj olmak anlamina geliyor. Savunmasızlık. Orgazm. Karşımdakini seksten daha iyi tanıyabileceğim bir aktivite yok.
3) Ben duygularimi biraz yogun yasiyorum o yuzden herkese asik olabiliyorum (mesela sana asigim) ama iliski bazinda diyosak 2 kere asik olmamisimdir. Ask geldiginde cok mutlu eden gittiginde surunduren hisler silsilesi.
4) İlişkiden beklentim: Ozgurluk, huzur, mutluluk
5) En uzun ilişkim 6 yil surdu. Iyi hatirlamaya gayret ediyorum
6) Karsilastigimda sohbet edebilecegim seviyede birakmaya gayret ederim
7) Bence her birlikte oldugumuz kisi o an icin dogru kisi bizim icin
8) Bu yüzden doğru kişiyi bulmamam imkansız.
lets
Homoseksüel erkek, 23 yaşında
1) Evlenmek istiyorum ama çok gerekli değil, bir kağıt parçası olarak bakmıyorum iki tarafı birbirine daha çok bağlayan bir şey bence. Maddi ve manevi olarak hazır olduğumda, tüm hayatım boyunca yanımda olacak, ne olursa olsun beni destekleyecek, onsuz bir gelecek düşünemediğim biri olmalı.
2) Seks benim için oyun alanı. Daha fazlası değil.
3) Birçok denemenin ardından ilk kez, son sevdiğime aşık oldum. Sabah uyandığında mutluysan, en küçük kararlarında bile onu düşünüyorsan, ayrı kaldığında içinde adlandıramadığın bir huzursuzluk varsa, birlikte bir gelecek kurmaktan korkmuyorsan aşıksın işte.
4) İlişkiden beklentim sadakat, özveri ve koşulsuz sevgi
5) En uzun ilişkim şu an yaşadığım ve iyi hatırlıyorum. Haha!
6) Sevgililerimle arkadaş kalmam ya awkward geliyor bana. Ha şöyle olur, biriyle çok uzun süre birlikte olursun aşk ve cinsellik namına ortada bir şey kalmaz ama hala çok değer veriyorsundur. Böyle bir durumda arkadaş kalmak daha normal.
7) Doğru insan diye bir şey yok bence. Asshole gibi davranıp her karşısına çıkanı ” benim için doğru kişi değil” diye terk eden insanlar için uydurulmuş bir kılıf sadece
8) Doğru kişiyi bulduğuma inanıyorum.
tumblr mu8sgo1XI61qdwp18o1_500
Heteroseksüel kadın, 36 yaşında
1) Evlenmek, açıkçası, hiç mi hiç istemiyorum! Bazen, daha çok filmlerde, gerçek hayatta henüz rastlamadım pek çünkü, müthiş bir düğün gördüm mü aklımı çeliyor evlilik fikri, sırf o delice güzel çılgın parti için, ama sanırım sonuçta aslında bir parti için girebileceğim bir iş değil evlilik. Ayrıca bu tip partilere vesile olabilecek, başka, daha kişisel projeler geliştirmeye çalışıyorum. Hem de en sonunda kiminle yatağa gireceğimin tamamen açık olduğu daha heyecanlı partiler olacak bunlar… ; )
Diğer bir taraftan da son bir yıldır görücü usulü evlilik fikrine sıcak bakmaya başladım… Çok fonksiyonel bir şey olarak evlilik fikrine yani… Ne zaman evleneceksin diye soranlarım çok yok yakın çevremde ama hafif ima edebilecek cesareti bulanlara ‘Bulun birini evleneyim!’ diyorum, üstüne de şartlarımı sayıyorum: Yakışıklı olacak (karizmatik, çekici ve saire…); meraklı biri olacak, benim ona açacağım yeni dünyalara ilgiyle yaklaşacak; bir de çok zengin olacak… Açıkçası zengin olmayan biriyle neden evlenilir bilmiyorum. Benim param yok, karşımdakinin de yoksa beraber sürünmenin bir anlamı yok. Aşk, evlilik için hiçbir zaman geçerli bir sebep olmayacak benim gözümde. Parmağıma en güzelinden mis gibi bir pırlanta yüzük takmayacak birine de sadakat sözü vermem için bir sebep göremiyorum. Ama yüzük karşılığı kendime (bir süreliğine) hâkim olmaya çalışabilirim. Eğlenceli bile olur.
Aynı şey beraber yaşamak için de geçerli bu arada. “Evlenmeyi” tam kelime anlamıyla ele alacak olursak, başımı sokacağım bir daireyi kendi başıma da kiralamaya gücüm yetiyor. Özellikle birkaç senedir mis gibi yalnız yaşıyorum, kapımı arkamdan kapattığım anda kafam rahat… Evimi, yatak odamı sürekli biriyle paylaşmam için şimdilik geçerli bir sebebim yok. Genelde bir erkekle tüm bir gece geçirmek bile pek yapabildiğim bir şey değil son zamanlarda… Nerde kaldı beraber yaşamak, evlenmek…
2) Seks bir erkekle yakınlaşmam için bir şart. İyi erkek arkadaşlarımın hepsiyle yatmışımdır. Bir kere olsun, daha fazla olsun ama hep olmuştur bu… Potansiyel olarak hiçbir zaman seks yapmayacağımı düşündüğüm bir erkekle arkadaş da olamıyorum. Bunun dışında seks bir Pazar öğlenden sonrası yapılabilecek en güzel şeylerin başında geliyor… Üstüne güzel bir yemek, güzel bir şarap… Onun dışında seks ne kadar sık yapılsa o kadar güzelleşen bir şey… Bunu yaptığın kişiye de bağlamak mümkün veya düzenli olarak ama ayrı ayrı kişilerle yapılıyor olsa da sık aralıklarla yapılması gereken bir şey… Hem duygusal hem teknik açıdan ayrı ayrı yararları var…
3) Evet, aşık oldum. En belirgin hatırladığım ve yetişkin hayatımda (yani 19’umdan sonra diyelim) üç kere, diyebilirim. Her seferinde de bir çile, bir olağanüstü işkence durumuydu… Bulutların üstüne çıkıp yerin en dibine girme hali arasında gidip gelmeli duygular yaşadığın bir hâl… Bu arada bu bahsettiğim aşk her seferinde bir “amour fou”… Karşılıklı ve çok şiddetli başlayan sonrasında sağlıklı olarak yaşanması imkânsızlaşan bir şey olarak aşk… Kalp çarpıntısı, diz titremesi olarak yaşanan fiziksel bir durum olarak aşk… Bir hastalık olarak aşk… Karşıdaki insan için (onun iyiliği için değil, yanlış anlaşılmasın, onunla beraber olabilmek için) her an hazır olma durumu aşk… Ve buna benzer bir sürü istisnaî hâl… Yaşarken diğer zamanlardaki sakin dingin ruh halimizi “nasıl oluyor da bu kadar yavan olabiliyormuşum” diye değerlendirten bir durum olarak aşk…
4) İlişki ve beklenti mevhumları hele bir de yan yana biraz yabancı bana… 35 yaşıma girdiğimden beri diyebilirim ki yukarıda evlilik için yazdıklarım herhangi başka bir ilişki için de geçerli… Tek bir kişiyle ve düzenli olarak beraber olma fikri (klasik anlamda bir ilişkiden bahsedersek yani) artık bana yapabileceğim bir şeymiş gibi gelmiyor. Hem etrafımda ben olarak değil de “çift” olarak görülmek beni rahatsız eden bir şey, hem de etrafımda bir çok erkekle bir çok ayrı seviyede ilişkim var. Tıpkı kadınlarla olduğu gibi… Karşıma sadece onunla olmamı, düzenli olarak sadece kendisiyle görüşmemi isteyecek erkek çok ilginç şeyler sunabilmeli ki bu pek mümkün diil. İki erkek bir erkekten her zaman daha ilginçtir. Bunu 3’le 4’le 12’yle de çarpabilirsiniz. (Ayrıca bu sekste de geçerli! ; )
5) En uzun ilişkim 8 yıl sürdü. Bunun ilk 1,5 yılı da gerçekten sadıktım. 22 yaşımdayken başlamıştı… 5 yıl da beraber yaşadık filan falan… Çok iyi hatırlıyorum, ama bitmesinin sebebi de yaşım ilerledikçe ilişkide olma durumunun sıkıntı vermeye başlamış olmasıydı. Şimdi tekrar girebileceğim türden bir ilişki değil kesinlikle… Ama bu ilişkiyi paylaştığım kişi şu an en iyi arkadaşım, o başka…
6) Üç uzun ilişki yaşadım, hepsiyle de çok iyi arkadaşım… Onun dışında da, dediğim gibi, bir erkekle arkadaş olabilmemin şartlarından biri onunla yatmış olmak ki bundan doğan yakınlıkla genelde iyi arkadaş olabiliyoruz sonunda.
7) Benim için birden fazla doğru insan olduğunu düşünüyorum. Bir iki kişi için kısa süreli de olsa bazı şeylerin “cuk oturduğunu” görüp etkilendiğim oluyor, ama o insanlarla da başka şekilde yürümeyen başka şeyler olabiliyor… Bana çok benzeyen bir erkekten çok etkilenebiliyorum, ama işte birbirimize kafa olarak çok benzediğimiz için de yürüyemeyebiliyor bazı şeyler…
8) Şimdiye kadar çok ilginç insanlar girdi hayatıma, bundan sonra da en az onlar kadar ilginç insanlarla tanışacağımı düşünüyorum. Yani evet benim için doğru kişileri bulacağım.
tumblr mb6g24o9tt1rs7ifpo1_500
Heteroseksüel erkek, 26 yaşında
1) Elbette, tek başına çekilecek şey değil yahu koca ömür. Her zaman için karşılık beklemeden, mutlu edebileceğin birinin varlığını bilecek olmak bile evlenmek için yeter sebep sanırım.  Zamanını söylemek zor, geç olsun güç olmasın :P ama yokluğu bana koyan biri ile evleneceğim çok net.
2) Seks araç, amaç, eğlence. Yerine, zamanına hatta ruh haline göre değişir çok.
3) Evet, 3 kere aşık oldum galiba. Gerçi ilki tam bir çocukluk aşkı idi ama olsun. Sonuncusunu da atlatabildiğimi söyleyemem hala. Ha gerçi aşk dediğin “atlatılacak” bi şey olmamalı ya bence, neyse. Aşk dediğin dünyanın en tatlı hastalığı sanırım, bir nevi mazoşistlik belki. Öyle veya böyle içten içe kendi kendini yedirip bitirten ama bazen bir an için bile tüm her şeye katlanmanızı sağlayan bir umut hali belki de.
4, 5) İlişki konusunda dünyanın en başarısız insanlarından biri olduğumdan beklentilerimi sıralamam yersiz olur, zira bi yerlerde bi yanlış var ki “uzun” diyebileceğin ilişkim olmadı desem yeridir. Bir kaç aylık flörtler diyelim en fazlasına. Arada iyisi de var, kötüsü de. Uzaktan arkadaşlık en iyisi ama sanırım çoğu durumda.
7, 8) 6 milyarlık dünyada tek bir doğru insan olduğuna inanmak zor geliyor. Taa ki öyle biri ile tanışıncaya kadar böyle düşünmek istiyor insan en azından. Ama sonra biri çıkıyor diğer 5.999.999 kişiyi görmünmez kılıyor ya işte, orada sıçıyor teorem de, bünye de. Aptallık değil mi sanırım o bir kişi gelecek elbet, evet.
Sizlerden gelen cevaplar için: http://cizenbayan.com/blog/395-relationshiplite2
 
]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/relationshiplite/feed/ 0
unutmak için karaladıklarım http://www.cizenbayan.com/blog/unutmakicin01/ http://www.cizenbayan.com/blog/unutmakicin01/#comments Sat, 02 Nov 2013 13:19:40 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1640

biliyor musun bazen konuşma penceremizi açıyorum
baya açıp o küçük pencereyi izliyorum
sanki bizi birbirimize bağlayan bir geçit
online olduğunda seviniyorum
kendimi sana daha yakın hissediyorum
çok saçma ama gerçek

online olmadığında da bir şey değişmiyor zaten
artık o penceden sana bir şey söyleyemiyorum

sana anlatmadığım her problem olduğundan daha zor
sana anlatamadığım şakalar o kadar da komik değil
sana anlatamadığım her şey daha zevksiz
mutlu olduğum anlar bile kursağımda kalıyor

özlüyorum
ki neyi özlediğimi bile bilmiyorum
seni özlemeyi mi özledim
sana seni ne kadar özlediğimi söyleyebilmeyi mi
çünkü bunu bile yapamıyorum artık

nefret mi ediyosun benden yoksa önemsemiyo musun onu da bilmiyorum
ya da eşyalarımı ne yaptın
bizim olanların artık iyesi başka iyelik ekleri mi var

bunu daha önce de söylediğime eminim
geçirdiğimiz azıcık zaman içinde kendimi dünyanın en güzel kızı gibi hissettim
gerçekten de öyleydim
senin için dünyanın en güzel kızı bendim
emindim
seni en güzel ben öper seninle en güzel ben sevişirdim
konuşmayı en çok sevdiğin ve seni en mutlu edebilecek kişi de yine bendim
kuşkum yoktu
sana dokunduğumda ve seni düşününce hissettiklerime bir de bu mutlak his eklenince muhteşem bir şey oluyordu işte

biz ne olduğunu anlayamadık
aşk dedik
böylesini yaşamadık dedik

daha önce yaşadıklarımız bu kadar kuvvetli değildi
buna en yakın hissettiklerimiz bile zamana yenildi
sulanınca yoğunluğunu kaybeden de oldu çok güçlü başladığı için hızlı tükenen de
sonuçta gerçek değildi hiçbirisi ve hiç sürmedi
bunun da başına aynısı gelir mi korkusu kapladı içimi

sonra o his
korkmakta yanılmadığımı gördüm
gözünün önüne aşk yüzünden çekildiğini söylediğim perde
hormonların oyunu dediğim o kör edici baş döndürücü şey
gitti bir gün senden
o gidince benim senin yokluğunda sana tutunacağım bir şeyim kalmadı

kendi değerimi başkalarının gözünde aramadım hiç
biri beni güzel bulduğu için güzel hissetmedim
biri aferin dediği için başarılı hissetmedim kendimi
bu ben değilim
peki neden şimdi böyle oldum

alıp yıldızlara çıkarıp sonra ta oralardan yere bıraktığın için mi

“gölge gibi hissettim
benim olmayan bu şehirde ellerim cebimde yürürken
senin kulağıma söylediğin ve benim inandığım o yalan neydi” diye düşünürken
senin için 1 gün önce dünyalar olduğuma eminken
gölge gibi hissettim
çok içip sokaklarda sızsam kendime gelirim gibi hissediyorum
ben kaçsam da kaçamıyorum

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/unutmakicin01/feed/ 0
mutlu veda http://www.cizenbayan.com/blog/veda/ http://www.cizenbayan.com/blog/veda/#comments Wed, 09 Oct 2013 09:18:57 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1553 Bir müddettir twitter’a, oraya buraya “gidiyorum” yazıyordum. Neden, nasıl, nereye ve ne kadar süreliğine gittiğimle ilgili çok ayrıntı yazmadım. İyi takip edenler, merak edip soranlar, mention’lara falan bakanlar önce Avrupa sonra da Güney Amerika’ya gitme planlarım olduğuna vakıf oldular.

Olaylar tesadüfi bir şekilde gelişti. Bu hiç hesapta yokken birden bire verilmiş karara sebep olan olaylar zincirini anlatmak istiyorum ama nerden başlayacağımı bilemedim. Zaten ruh halim melankolikten aşırı heyecanlı ve mutluya sırıkla uzun atlama yaptığından bu iki ruh halinde yazacağım iki yazı birbirinden inanılmaz farklı olacaktı. Küskün, kırgın, lanet eden birşey yazacağıma ilham verici bir şeyler yazmak istediğim için en sonunda gidince, oradan, dışardan bakarak yazmaya karar verdim.

Sonuç olarak gitme kararını verdim, beklemeye başladım, o gün geldi çattı, geri saydım ettim ve işte Pazar günü gidiyorum. İlk hedef Berlin. 2-3 ay kadar orada kaldıktan sonra da siz deyin 6 ay ben diyim 1 yıl kadar da Şili merkezli olmak üzere Güney Amerika’da olacağım. Ne kadar süreceği bana kalmış. Kafamdaki planımsı şey oraları gezmek, ufkumu geliştirmek, hem sevdiğim mesleğim mimarlığı, hem de yine çok sevdiğim bir diğer mesleğim blogger’lığı beraber götürmek.

Çok heyecan verici! Gideceğimi yazdığımdan beri o kadar güzel mailler mesajlar aldım ki. Tabii ki hepsine tek tek cevap yazdım ve teşekkür ettim ama hiç tanışmadığım halde bana harika dilekler dileyen herkese bir de buradan teşekkür edeyim. İyi ki varsınız. Güzel sözleriniz beni daha da yüreklendirdi.

Şöyle gitmeden son bir hep beraber eğlenelim diye düşündüm ve Perşembe akşamı, yani yarın Babylon Lounge’da minik bir veda yapmaya karar verdim. Gitmeden tanışalım ya da hasret giderelim diyenleri beklerim. Gitmeden size bira ısmarliim, dans edelim.

Bu da Facebook event şeysi: https://www.facebook.com/events/521744184584655/

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/veda/feed/ 0
dolunay, iç sıkıntısı, aşk ve bişeyler http://www.cizenbayan.com/blog/dolunay/ http://www.cizenbayan.com/blog/dolunay/#comments Thu, 19 Sep 2013 19:30:32 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=1483  

Bu gece dolunay var. Kafamı camdan çıkarmadan anlayabilirim. Çünkü içim sıkılıyor.

Huzur aramıyorum. Bulunca sıkılıyorum zaten. Ne olacağımı bilmek istemiyorum. Başıma gelenler kafamda kurduklarımdan daha güzel hep. Çok düşünmüyorum, bekliyorum. Özgürlüğü de sarılıp uyumayı da çok seviyorum. İlişkiyi değil ama aşkı seviyorum.

Aşk hep kısa sürüyor. Doğası öyle.

Las Vegasta lüks bir suitin Bellagio manzaralı balkonunda, Ortaköy’de bir öğrenci evindeki rutubetli bir odada, Üsküdar’da sabah ezanına rağmen uyumaya çalıştığın çekyatta, dişini fırçalarken üstünde şımarıkça zıpladığın bir otel yatağında, ders çalışmaya diye gidip sabaha kadar sohbet edip seviştiğin evde, gelecekle ilgili kurduğun hayallerde, kurtuluş senaryonda, gizli gizli buluştuğun vicdan azabı kokulu bir stüdyoda, Besiktaş’ta gecesi gündüzüne geçmiş sınırları dumandan görünmeyen komün bir hayatın ortasında, menemenin domatesi, soslu sosisin salçası, bal kaymağın dibinde bulabilir çünkü seni aşk.

Bu kadar hazırlıksız bulduğu gibi hiç farkettirmeden gidebilir de.

Kendine ve ona kırgın, hatta kızgın elini artık öylesine tuttuğun bir ameliyathanede, uzak kalmaktan yorulup pes ettiğinde, aynı şeyleri konuşmaktan ve tartışmaktan yıldığında, bağlanmaktan korkup 3. bir kişiye köprüden önce son çıkış muamelesi yaptığında, yaptıkları için ona kızmadığını sadece hayatı kaçırıyor gibi hissettiğini anladığında, rutinden ve her şeyin belirli olmasından boğulup çok içip gece kendini İzmir’e giden bir otobüste bulduğunda çoktan terk etmiş olabilir seni aşk.

Cok uzağa gitmeye ya da her yerde aramaya gerek yok.

O bir şekilde hayatina girip sonra da çıkıp gidiyor. Sonra bir gün kafasına esince tekrar geliyor. Sen yeter ki kapıyı açık bırak. Gelmesine de gitmesine de engel olma. Çünkü özgür olmadığında, onu kafese koyduğunda ona aşk denmiyor.

Dolunay var. Senin de için sıkılıyor mu? Korkma geçiyor.

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/dolunay/feed/ 0
anne ben menajer oldum! http://www.cizenbayan.com/anne-ben-groupie-oldum/haberler/the-away-days-2/ http://www.cizenbayan.com/anne-ben-groupie-oldum/haberler/the-away-days-2/#comments Tue, 26 Feb 2013 08:35:20 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=942 2 hafta kaldı! Neye mi? Durun en baştan alayım. The Away Days ile tanışmamın, grupilikten menajerliğe terfi etmemin hikayesini, SXSW sürecini, vize maceralarını şöyle toplan bir anlatayım. Ama öncesinde müjdeli haberi vereyim. 11 Mart’ta grubum The Away Days ile Amerika yolcusuyuz. Prodüktörlerin, plak şirketlerinin, yetenek avcılarının yeni keşifler yapmak için hazır bulunduğu SXSW’ya konser vermeye, belki de dünyaya açılmaya gidiyoruz. Bu gece, Hayal Kahvesi’nde ise Amerika öncesi son konserimizi veriyoruz. Merak edenleri mutlaka bekliyoruz!

Geçen sene Mart ayında Babylon Newcomers Festivali‘nde tanıştım onlarla. Yaptıkları iyi ve farklı müzikle benim için festivalin en dikkat çekici grubu olmuşlardı. Henüz web sitem yeni açılmıştı, “anne ben groupie oldum” için röportajlar yapmak istiyordum. Festivalden birkaç gün sonra Ortaköy’de buluştuk röportaj için. Onların da benim de ilk röportajımızdı. Ben soru sormayı bilmiyordum, onlar da ‘sanatçı’ gibi cevap vermeyi. Ne sorsam uzun uzun o kadar içten anlattılar ki o gün röportaj bahanesiyle enteresan bir dostluğun ilk adımları atılmış oldu.

Henüz 2011’de kurulmuş, çok genç bu gruba (davulcu 93’lü!!!) naçizane kendi çapımda destek olmaya başladım. Her konserlerine gittiğimden gelişimlerine birebir şahit oldum. Yeni besteleri ilk dinleyenlerden oldum hep ve onlara çok inandım. Yani bu bir seneyi beraber geçirdik diyebilirim.

SXSW’da daha ilk açıklanan sanatçılar arasında, bu sene Mercury kazanmış alt-J hemen bir iki sıra altında ismimizi görünce sevinçten havalara uçtuk. Fakat SXSW bir vitrin olduğundan katılan hiçbir sanatçı ücret almıyordu. (Neymiş bu SXSW diyorsanız şuradan bilgi alabilirsiniz) Oraya nasıl gidip kendimizi gösterebiliriz diye düşünürken dijital müzik platformu muzikicinefes.com imdadımıza koştu. Uçak biletleri, kalacak yer gibi masraflı konularda bize sponsor oldu. Bu süreçte koordinasyonu sağladığımdan bir anda kendimi ‘menajer’ olarak buldum!

Bundan sonra hazırlık süreci başladı. Yeni şarkılar, bolca prova, konserler falan derken zaman hızla geçiyordu. Maceralı bir vize alma süreci atlattık. Para almadan çaldığımız için festivalin avukatları bize turist vizesine başvurun dediler ve davet mektubu yolladılar. Konsolosluk davet mektubunda sahne aldığımız yazdığı için performans vizesine başvurmamız gerektiğini söyledi. Ama işverenimiz olmadığı için bu tip vizeye başvuramıyorduk. İllegal bir iş de yapmak istemiyorduk. Bir aydan uzun bir süre Amerikan Konsolosluğu, Amerika’daki avukatlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı gibi kurumlarla iletişim halinde idim ve sonunda problem çözüldü. Bu süreçte bize destek olan herkese, özellikle menajer Ece Çelebioğlu’na, Avukat Arda Beşkardeş’e, gazeteci Mehmet Tez’e, Gripin’in solisti Birol’a, Okan Bayülgen’e, Pozitif’e, Cenk Hasdal’a, Murat Koçuk’a, Efes’ten Cihan Yılmaz’a, Non-Immigrant Visa Department çalışanlarına, Başkonsolos Scott Kilner’a bir de bu yazıyı okuyup anlamasalar bile SXSW’dan Cary’ye ve Tamizdat’tan Matthew’a ne kadar teşekkür etsem az.

Para almadan ‘showcase’ statüsünde sahne alacağımız için turist vizesi başvurumuz geçtiğimiz Cuma legal bir şekilde kabul edildi. Konuyla ilgili ayrıntıları buradan okuyabilirsiniz. Vizemiz çok yakında çıkacak. Sonra da 11 Mart’ta Austin yolcusuyuz. Konserimiz 13 Mart Çarşamba akşamı saat 9’da Avenue On Congress Rooftop’ta. Festivale bizimle birlikte Gripin, mor ve ötesi ve manGa da katılıyor. Kendi konserimiz dışında müzikle dolu, çok tanışmalı, çok koşuşturmalı bir hafta geçireceğiz. Maceralarımızı da muzikicinefes.com’dan takip edebilirsiniz.

the away_days-tarihli

Bu gece ise Hayal Kahvesi’nde Amerika öncesi son konserimizi veriyoruz. Hem de bizi çok strese sokan vize problemimizin sonunda çözüme ulaşmasını kutluyoruz. The Away Days’le henüz tanışmadıysanız, tanıştınız ve tekrar dinlemek istiyorsanız, bize iyi yolculuklar demeye Hayal Kahvesi’ne bekliyoruz.

]]>
http://www.cizenbayan.com/anne-ben-groupie-oldum/haberler/the-away-days-2/feed/ 0
kızlar babalarının prensesidir http://www.cizenbayan.com/blog/babam/ http://www.cizenbayan.com/blog/babam/#comments Sun, 13 Jan 2013 20:15:13 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=857 Canım babacığımdan ağlatan bir doğum günü yazısı geldi. Onun da müsadesiyle blog’umda da paylaşmak istedim. 

Sevgili Prensesim;

Her ne kadar yıllar geçtikçe ayrı düşse de yollarımız seni her gördüğümde o 12 Ocak 1987 saat 12:25 geliyor aklıma, Gebze’den Cihangir’e hiç bir şey hatırlamadan, heyecanlı uçuşum ve seni ilk kollarıma alışım ve kullandığın hiç bir parfümün bastıramayacağı o kokun… Seni her görüşümde yine o ilk tanıştığımız gündeki gibi bir sevgi güneşi ısıtıyor içimi ve gözlerimde o güneşin ışıkları…

Zamanla gelişen ve kuvvetlenen bu sevgi bağları ve SEN benim hep huzur ve mutluluk kaynağım oldun. Daha sonra iki aşık gibi çıkmaya başladık seninle. O lüleli sarı saçlarınla Bostancı Dolphin Restaurant’da bir prenses edası ile oturuverdin karşıma her hafta sonu… Yemek sonu bastıran uykunu omuzlarımda uyurken o minicik ellerinle sırtımı okşaman küçük darbelerle Abidin’in çizemediği mutluluk resmidir aslında…

Benim o minik prensesim büyüdü şimdi.. Belki de birisinin kraliçesi olmuştur kim bilir… ama o onu her zaman 12 Ocak 1987 saat 12:25 kucaklayan babasının biricik sevgilisi ve prensesi olarak kalacaktır…

İyi ki doğdun kızım, hayatıma renk, sorumluluk ,neşe, mutluluk ve aşk kattın…. doğum günün kutlu olsun…

Her öpücüğünde kurbağalıktan krala dönüşen baban….

Ben de seni seviyorum, iyi ki benim babamsın <3

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/babam/feed/ 0
2012 biterken http://www.cizenbayan.com/blog/2012ozet/ http://www.cizenbayan.com/blog/2012ozet/#comments Sat, 15 Dec 2012 13:09:24 +0000 http://www.cizenbayan.com/?p=808 2012’nin -belki de dünyanın- bitmesine sayılı günler kaldı (umarım Mayalar şaka sever bir toplumdur). Hayat devam ederken, yeni bir yıla girmenin hayatımızdaki en görünür etkisi tarih atarken 2 yerine 3 yazmak olsa da psikolojik olarak bir son ve yeni bir başlangıç hepimizi geçen yılla ilgili bir değerlendirme yapmaya ve yeni yılla ilgili kararlar almaya, planlar yapmaya itiyor. Ben de yaptım. Eksik kalır mıyım?

Ben 2012’de:

Çok kilo aldım. Muhtemelen 18 kere diyete başlayıp 17 kere falan da bozdum.

Saçlarımda beyazlar çıktı. Yıllar bana nazik davranmadı.

Teknoloji de bana nazik davranmadı. Mart ayında çok sarhoş olduğum bir gece daha yeni aldığım iPhone 4S’imi düşürüp kamerasını kırdım.

Yaptırıp kullanmaya devam ettiğim kıymetlimi Ağustos ayında İngiltere’de, Reading Festivali‘nin son gününün son konserinde, şarjı bitmesin diye airplane modda iken ya düşürdüm / ya çaldırdım ve bulamadım. Hep çok korkardım telefonuma bir şey olursa ne yaparım diye, baya sakin karşıladım durumu, üzüldüm tabii ama can sağlığı olsun dedim.

iPhone 5 çıktı çıkacak diye yeni telefon almadım ve evde duran eski iPhone 3GS’imi kullanmaya başladım. Çok yavaş olduğu için beni delirtti bir müddet. Sonra bir gün vize başvurusu için gittiğim bir merkezde Ayyıldız Güvenlik görevlisi emektar 3GS’imi düşürüp kırdı. Yere çömüp ağladım. Tutanak tutturdum, 5-6 kez aradım, telefonu yaptırdığımda onlara fatura etmek istedim. Ama cazgır bir insan olmadığım için tabii ki sonuç alamadım. This is Turkey baby!

Hem yavaş hem kırık diye söylenirken bu defa da üzerinde su olan mutfak tezgahına koydum telefonu ve içine su kaçtı, o noktadan sonra elimde çalışan bir telefon olduğu için şükretmeye başladım çünkü bir sonraki adım telefonla konuşurken kulağımda patlaması falan olacaktı.

fakiriphone

iPhone 5 çıkmış ama hiçbir yerde bulunamıyordu Almanya, Fransa, Hollanda ve Norveç’ten iPhone 5 alma girişimlerim başarısız oldu, hep 3-4 hafta bekleme süresi vardı. Instagram’la yaşayan, her gittiği yerden fotoğraflar çekip atan ben 3GS’le çok zorlanıyordum, iPhone 5’i beklerken adlı dramatik eserimse raflarda yerini almak üzereydi ki 4 ay sonra annem iPhone 4’ünü bana verdi (sağolsun ama zaten Türkiye’ye iPhone 5 geldi artık, Pazartesi Vodafone’a gidip alıyorum hayırlısıyla)

Düşününce bunlar önemsiz şeyler. Çok anlamsız. Ben 2012’nin sonunda, idolümü, dünyada en çok örnek aldığım kadınlardan birini, canım Babaannem‘i kaybettim. Bazı şeylerin değerini kayıplar verince anlamak insan doğasının bir parçası sanırım. Ben de ailenin değerini anladım.

Çok seyahat ettim. 70 günü yurt dışı olmak üzere toplamda 94 günü şehir dışında geçirdim. Milano’ya, Val Gardena’ya, Brüksel’e, Los Angeles’a, San Francisco’ya, Las Vegas’a, Çeşme’ye, 2 kez Berlin’e, 2 kez Amsterdam’a, 3 kez Antalya’ya, Kapadokya’ya, Mersin’e, Londra’ya, Paris’e, Oslo’ya, Ankara’ya gittim. 37 kez uçağa bindim (10 günde 1 gibi saçma bir ortalaması var).

Blog’a iyice ağırlık verip bunu işim haline getirmeyi başardım. Hatta blog’umu bir web sitesi yaptım. Bana en çok keyif veren şeyler müzik ve seyahati de odak noktama koydum. Bununla beraber 127 post yazdım (3 günde 1 gibi bir ortalaması var).

cgk

Çok Gezenler Kulübü‘ne katıldım.

Power Garage TV‘de 2 kere jüri üyesi oldum ve 2 sezon üst üste favori gösterdiğim gruplar (Arka Dörtlü ve Grup İptal) 1. oldu.

Bir sürü festivale ve konsere gittim. Miller Music Tour‘a, Reading ve Pitchfork Paris Müzik Festivali‘ne gittim.

IMG 3672

Yaşça benden en büyük ve yaşça benden en küçük adamlarla oldum, kendi rekorumu kırdım.

Çok aşık olmuştum, kurtuldum.

Ne istediğimi değil ama ne istemediğimi buldum.

Huzuru hiç bakmadığım, aramadığım yerde buldum.

2006’dan beri kahrımı çeken emektar arabamı çok tatlı bi kıza sattım.

araba

Plan yapmayı bırakıp hayallere odaklandım.

Hafızam kötü durumda diye günlük yazmaya başladım. Arada geri dönüp yazdıklarıma bakınca şaşırdım, mutlu oldum.

Bazen tekrar karşılaştığımda ismini ya da nereden tanıdığımı çıkaramadığım 100’lerce insanla tanıştım. Değişen hayat tarzı sebebiyle çok sevdiğim pek çok arkadaşımla da daha az görüşür oldum :(

Hiç aklımda olmayan şeyler yaptım. Hayatımda ilk defa golf oynadım, wake board yaptım, davul çalmaya başladım, kendi adıma parti verdim, DJ’lik kursuna başladım, balona bindim, 60 metreden serbest düştüm (SCAD), dünyaca ünlü bir şefle mutfağa girdim, hem yurt içinde hem yurt dışında basın sıfatıyla bir şeyler yaptım.

davul

En az 5 kere çoook sarhoş oldum.

Bütün bir seneyi sevgilisiz ama çok sevgili geçirdim.

Ajanda tutmaya başladım, ajandam olmadan evden adımımı bile atmadım.

Mimarlığı özledim. Ama özellikle mimarlığın ilk yıllarında yapacağımdan daha doyurucu işler yaptım, her anlamda.

Aklıma çok fikir geldi. Bazılarını hayata geçirdim, bazıları da unutuldu ya da imkansızlıklar nedeniyle yapılamadı gitti.

Bir şeyler başardım, mutlu oldum.

Birilerine yardım ettiğimde mutlu oldum.

Hayal kırıklıklarına uğradım. Çok durmadım, devam ettim.

Kendimle tanıştım. Kendimi disipline etmeyi öğrendim.

Çok öpüştüm.

Çok üşüdüm.

Telefon dışında en sevdiğim güneş gözlüğümü ve deri montumu kaybettim. Cüzdanımı ve kırmızı şarabımı kaybedip tekrar buldum.

Çok yoruldum, bünyem baya zayıfladı, çok hasta oldum. Duruldum.

2013’le ilgili hedeflerim de var tabii ki. Şu şekildeler:

Kilo vermek, sağlıklı ve düzenli bir hayata kavuşmak.

Yeni bir dövme

Daha çok müzik, daha çok seyahat, daha çok festival.

Uzak kaldığım arkadaşlarıma, aileme daha çok vakit ayırabilmek.

biz

Bisiklet almak, hiç değilse Anadolu Yakası’nda ulaşımımı bisikletle sağlamak.

Kendi evime çıkmak.

DJ’liğin tüm kurlarını ve sonra prodüksiyon kurlarını tamamlamak.

dj

Aklıma gelenleri yapabilecek, güç, organizasyon ve zaman.

Herkese tüm hayal ve planlarını gerçekleştireceği güzel bir yıl dilerim!

]]>
http://www.cizenbayan.com/blog/2012ozet/feed/ 0