DENEYİMİ MAL MÜLK edinmenin önüne koyan, müziği, seyahat etmeyi, doğayı seven, festival takip eden pek çoklarının radarına takılmıştır Burning Man. Benim de önce görselliğiyle, sonra müzikal anlamda, son olaraksa felsefesi ile yapılacaklar listemde gitgide üst sıralara tırmandı seneler içinde.

Yurt dışı festivalleri konusunda oldukça tecrübeli olsam da bu seneye kadar ‘hazır’ hissetmedim kendimi Burning Man’e. Ve ilk kez 2016’da Burner oldum!

Burning Man’e festival demek istemiyorum. Hiçbir hayvanın ya da bitkinin barınamadığı; gündüzleri aşırı sıcak, geceleri aşırı soğuk, sert kum fırtınalarının estiği bir çölde, ortak bir çaba ile yalnızca bir haftalığına kurulan, yaşanabilir hale getirilen, 10 temel prensibi olan ve hiçbir şeyin satılık olmadığı bir şehir burası. Bir sosyal deney. Zorlayıcı bir habitat. Yetişkinler için lunapark, bir masal diyarı, tarifi zor bir anı.

20. yüzyılın son çeyreğinde Amerika’da filizlenen mutenalaştırmaya karşı doğmuş radikal bir hareketin, günümüze kadar -belki de son virajda kendi de bu tuzağa düşerek- gelmiş ritüeli Burning Man.

1 hafta çölde hayatta kalmak için her türlü hazırlığı yapmak gerekiyor. Burning Man’de buz ve kahve dışında para geçmiyor, alışveriş yok. Bu ciddi anlamda ön hazırlık yapmak gerekiyor demek. Bu süreçte aslında nasıl bir Burning Man yaşayacağınıza da karar vermiş oluyorsunuz. Normal hayatınızdaki imkanlarınızın hepsini isterseniz pahalıya, 1 hafta minimumda yaşarım derseniz makul fiyatlara halledilebiliyor bu hazırlık süreci.

Ben bu süreçte çok git geller yaşadım. Burning Man’e daha önce gitmiş olan bazı arkadaşlarımızın ‘karavansız ve kampsız olmaz, yapamazsınız’ söylemleri ve tabii karavan ve bazı kampların maliyetleri sebebiyle, sadece zenginlerin karşılayabileceği bir yer olduğunu düşündüğümden baya bir ön yargı da edindim.

Nihayetinde ‘öyle olmaz, böyle olmaz’ diyenlere kulak asmadık ve kendi bütçemiz elverdiğince bir hazırlıkla Black Rock City’ye adımımızı attık. Şimdi düşünüyorum da, konfor alanımızın dışına çıkmasaydık bu kadar dönüştürücü olur muydu Burning Man? Sanmıyorum!

Dünyanın en güzel gün doğumları ve gün batımları, her şehir gibi zengini, fakiri, genci, yaşlısı, her tarz insan var Black Rock City’de. Uçsuz bucaksız bir alanda 200’ün üstünde sanat eseri, müzelerden galerilerden alışkın olduğumuzun aksine sanat eserleriyle kurulan ‘içli dışlı’ ilişki, gece gündüz bir yerlerde hiç durmayan müzik, zifiri karanlıkta ışık denizine dönüşen ‘playa’da turlayan ‘art car’lar, aklınıza hayalinize gelmeyecek çılgın, derin, yoğun workshop’lar ve partiler, hediye etme kültürü (bazılarının yanlış bildiğinin aksine takas değil, karşılık beklemeden hediye etme), insanın kendini radikal şekilde ifade etmesinin belki de en renkli örnekleri olan kostümler, bir hafta boyunca toplumsal norm ve dayatmalar olmaksızın kendimiz olduğumuz, kendimizi bulduğumuz yer…

Playa’ya ilk adımımı attığımda büyüklüğü karşısında şaşkınlığa uğradım. O kadar çok olanak, o kadar çok yapılacak, görülecek, tecrübe edilecek şey var ki, yetişmek imkansız. Bu da daha ilk günden seneye tekrar gelmeliyim hissi yaratıyor insanda. 30 yaşımda Disneyland’e götürülmüş bir çocuk gibi hissettim kendimi.

Ben dergideki sınırlı yerimde size yüzde 1’ini bile aktaramayacağım, blog’umda ise elimden geldiğince öznel yorumlarımı, anılarımı paylaşmaya çalışacağım, ama herkesin bambaşka kurgulayacağı, bambaşka yaşayacağı bir deneyim Burning Man. Müziklerine bir dergi, kamplarına ayrı bir dergi, Burning Man ve yoga konusuna ise tez yazılır belki..

Seneler önce uçaktan atladım, hava elementiyle ilişkim değişti; bir ayımı aralıksız denizde geçirdim, su benim içimdeki yerinde duramayan tarafı besledi. Burning Man’de ise Cuma günü itibariyle her gece bir şeyler yandı ve biz ateşin etrafında toplanmış binler paralize olmuş şekilde izledik onlarca emekle bir haftalığına inşa edilip, yaşanıp sonra Playa’nın tozuna karışan piramitin, adamın ve tapınağın küllerini… Alevleri izlemekten bu kadar- belki de biraz sapkınca bir keyif alacağımı tahmin etmez, çölün ortasında kum fırtınalarında kaldığımda, ya da bacaklarım pedal çevirmekten yandığında, açlıktan sinirlerim gerildiğinde ya da gün doğumunun güzelliği karşısında ağladığımda hissettiklerimleyse belki konfor alanımdan çıkmasam yüzleşemezdim. Ateş elementinin dönüştürücü etkisinin yankılarını dinliyorum şimdi içimde. Hayatıma, işime dair sorguluyorum her şeyi…

Ayırca bunlar da hoşunuza gidebilir:

Önümüzdeki iki hafta boyunca bizzat izleyeceğim ve tabii gidemeyecek olsam da “bu kaçmaz” dediğim konserleri sıralıyorum:

3 Kasım Babylon’da İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions
4 Kasım Babylon’da downtempo setlerinde organik sesleri ustaca kullanan Nicola Cruz
7 Kasım Zorlu PSM Drama Sahnesi’nde günümüz cazının sınırlarını yeniden çizen ödüllü trompetçi Christian Scott
8 Kasım Babylon’da Akbank Caz Festivali’ne katkıları unutulmayan Mehmet Uluğ’u anma gecesinde Türkiye caz sahnesinin duayen isimlerinden Emin Fındıkoğlu
11 Kasım VW Arena’da Afrika perküsyonları, Güneydoğu Asya’ya ait tınılar ve Avrupa ritimlerini ahenk içinde bir araya getirebilmeyi başaran prodüktör Bonobo
12 Kasım CRR’de Grammy ödüllü Kübalı piyanistler Chucho Valdés ve Gonzalo Rubalcaba
14 Kasım’da Pera Palas Hotel Jumeirah’da Çay Saatinde Caz
16 Kasım Babylon’da İpeksi sesiyle izleyiciyi büyüleyen Ala.Ni

Bir konserde denk gelmek üzere! #akbankcazfestivali #sehrincazhali

Akbank Caz Festivali bu sene, caz ve sanatı bir araya getiren, sadece İstanbulluların değil dünyanın her yerinden ziyaretçilerin gezebileceği Cazdan İmgeler, Şehirden Sesler projesini hayata geçirdi. Sergiyle paralel olarak gerçekleşecek ödülllü yarışma ile sürpriz ödüller kazanma şansınız da var. Detaylar yazının devamında!

Görsel: Hale Güngör

Bant Mag.  küratörlüğünde seçilen farklı disiplinlerden 21 sanatçının eserlerinden oluşan Cazdan İmgeler, Şehirden Sesler sergisi,  17 Temmuz – 27 Ağustos tarihleri arasında Akbank Sanat’ın Instagram hesabı üzerinden takip edilebilecek. Yani olduğunuz yerden sergi gezme imkanınız var! Serginin konusu aslında yıllardır Akbank’ın yaratıcı reklam filmleri sayesinde aşina olduğumuz “Şehrin Caz Hali”. Eserler illüstrasyon, kolaj, video, vitray, tasarım, fotoğraf gibi farklı ifade biçimleriyle hazırlanmış.

Projede yer alan yabancı sanatçılar arasında daha önce İstanbul ve Hatay’da mural çalışmalarında bulunan grafiti sanatçısı ve yazar Caleb Neelon, Dengue Fever grubu ile Türkiye’yi birçok kez ziyaret etmiş olan Senon Williams gibi isimler var. Türkiye’den ise Ceylan Ertem, Korhan Futacı, Yasemin Mori ve Berke Can Özcan gibi müzisyenlerin farklı disiplinlerdeki üretimlerinin yanısıra Sadi Güran, Murat Palta, Berkay Dağlar, Burak Dak ve Naz Tansel gibi illüstrasyon dünyasının önemli isimlerinin işleri, Asuman Tanyaş, Levent Aygül, Pınar Akkurt, Merve Kılıçer, Aylin Güngör, Merve Özarslan, Meltem Şahin, Faruk Geyran, Ceren Bülbün gibi vitray, fotoğraf, kolaj, baskı, video ve tasarım gibi alanlarda üretimleri yer alıyor.

Görsel: Yasemin Mori

Cazdan İmgeler, Şehirden Sesler sergisi kapsamında 27. Akbank Caz Festivali takipçilerini ayrıca sürpriz ödüllerle dolu bir yarışma bekliyor. İstanbul’u cazın imgelerinde yorumlayan ve Şehrin Caz Hali’ni kendi bakış açısıyla anlatan festival takipçileri Akbank Caz Festivali biletlerinden sınırlı baskı plaklara, farklı sanatçıların imzasını taşıyan eserlerden caz kitaplarına sürpriz hediyeler kazanacak.

Festival takipçilerinin fotoğraftan videoya, enstalasyondan animasyona diledikleri ifade biçimini seçerek, Şehrin Caz Hali’ni yorumladıkları çalışmalarını 27 Ağustos’a kadar Instagram’da #AkbankCazFestivali ve #SehrinCazHali hashtag’leri ile paylaşmaları ve @akbanksanat’ı mention etmeleri yeterli! Şimdiden bol şans!

‘Şehrin caz hali’ deyince; İstanbul’un farklı renk ve dokuları bir arada barındırdığı sokakları; kaosun içinde kendi kendine çabasızca meydana gelen düzen, tıpkı aksak ritimli doğaçlama bir caz parçasında farklı enstrümanlardan yükselen notaların yarattığı bir defalık eşsiz melodileri anımsatan ve İstanbul’u anlatan bu fotoğrafım geliyor benim de aklıma.

Yarışmaya katılım ve festival ile ilgil detaylı bilgi için:  www.akbanksanat.com sitesini ziyaret edebilirsiniz!

12 Mayıs Mentha Opening: Birkaç sezondur en püfür püfür partilere ev sahipliği yapan Mentha sezonu 12 Mayıs Cuma açıyor. Bu sefer yeni yerinde, eski Mama Shelter otelin üstünde. Açılış haftasında kabin kalabalık: Aksak, Style-istö Sertaç & Lilly, Clunkmunk ve fazlası…

12 Mayıs Kanyon’da Her Yer Müzik: Şehrin müzik takviminde yerini alan ve beşincisi düzenlenecek festivalde cumadan pazara farklı müzik tarzları, alternatif yorumlarla Kanyon misafirleri ile buluşuyor. Etkinlikler ücretsiz, kadro sağlam. Cihan Mürtezaoğlu, Lara Di Lara, Son Feci Bisiklet, Kalben, Can Kazaz, Bülent Ortaçgil, Yüzyüzeyken Konuşuruz 3 gün içinde sahne alacak isimlerden bazıları.

13 Mayıs Rampue @ Roxy: Dünyanın dört bir yanında çaldığı live setleriyle çok sevilen, bende de çok önemli bir yeri olan Berlinli DJ ve prodüktör Rampue, 13 Mayıs Cumartesi gecesi Roxy’de. Gecenin warm up ve after’ı ise YANG’a ait. Kaçmaz!

13 Mayıs Parkfest @ Küçükçiftlik Park: Bahara merhaba diyen ilk festival Parkfest 13 Mayıs’ta UNKLE, Monality, Vilette ve Nihil Piraye gibi isimlerle Küçükçiftlik Park’ta.

14 Mayıs Solomun @ Kafes: Ülkemizde ve dünyamızda aşırı sevilen, yayınladığı parti videolarıyla da sürekli viral olan Diynamic plak şirketinin patronu Solomun, 14 Mayıs Pazar Kilyos Kafes’te. Akşam üstü başlayacak partinin hostları Murat Uncuoğlu ve Alican! Şimdi düşündüm de Pazar partisi kadar güzel bi’ şey var mı ya? cevap veriyorum: yok!

14 Mayıs In Hoodies @ Peyote Teras: Önceden programlanmış beatler, elektrik/akustik/bas gitar ve synthlerle, A Lunar Manoeuvre şarkılarının farklı düzenlemeleri ve yeni şarkıların çalınacağı, elektro akustik performans serisi In Hoodies [Beaten] ilk konseri 14 Mayıs Pazar akşamı, Peyote Teras’da gerçekleşecek.

17 Mayıs Atish @ Flamme: Geçtiğimiz 2 ayı beraber turnede geçirdiğimiz Atish, hala sıkılmadığım müziklerini paylaşmak üzere 17 Mayıs Çarşamba istanbulun en intimate kulüplerinden Flamme’da. Gecenin warm-up’ı benden. After’da neler olur bilinmez…

18 Mayıs Rhye @ Babylon: Geçen sene Salon’un samimi atmosferinde izleme şansı bulduğum Rhye bu sene harika bir Perşembe akşamı Babylon sahnesinde. Duygu yüklü ve etkileyici. Kaçırmamanızı tavsiye ederim!

19 Mayıs Watergate Showcase @ Kafes: Plak şirketine ve sanatçılarına bayıldığım, Berlin’in ünlü (ama benim hiç sevmediğim) gece kulüplerinden olan Watergate kadrosundaki 3 büyük isim Tiefschwarz, La Fleur ve Jimi Jules ile Watergate’in 15. yılının dünya çapında kutlandığı turne serisi 15 years of Watergate ile Kafes’te. Festival öncesi ısınma turları için orada olacağım!

20 Mayıs Sascha Braemer @ garajistanbul: bu sene warehouse konseptiyle elektronik müziğe ev sahipliği yapan garajistanbul’da sezonun son misafirlerinden biri Nicone ile olan işbirliğiyle geniş hayran kitlesine sahip Alman prodüktör Sascha Braemer. Gecenin ev sahibi ise Alican. Chill out çıkışı gitmek için süper bir seçenek!

20 Mayıs David Jach @ Hype: Gece hayatı bitti denilen Beyoğlu’na yeni bir soluk getiren samimi kulüp Hype 20 Mayıs gecesi Alman DJ David Jach’ı ağırlıyor. After için süper mekan olduğunu belirtmek istiyorum!

20-21 Mayıs Chill-Out Festival @ Life Park: Her sene en çok eğlendiğim, dört gözle beklediğim, bahara en çok yakışan ve Türkiye’nin en köklü festivallerinden Chill-Out’a çok az kaldı! Güzel müzik, dans, dostlarla bir arada orman havası için geri sayım başladı…  Cumartesi Chaim, Hyenah, Jose Gonzalez, Matthias Meyer, Nicola Cruz ‘live’, Pattern Drama, Skye and Ross Morcheeba,  Al’York, Islandman, Pazar Be Svendsen ‘live’, Canson ‘live’, Jugurtha ‘live band’, Oceanvs Orientalis ‘live’, Romare ‘live band’, Satori ‘live’, unders, cantanca, Nusaibin ve Style-ist gibi isimlerle iyi müziğe doyacağız. Geçen seneden görüntüler için buraya tıklayabilirsiniz.

Harika bir Mayıs ayı diliyor, bi yerlerde karşılaşmak üzere diyorum!

Ben kendi adıma sezonu Nisan ayında Coachella’da açtım. İstanbul’da Festival sezonu da Mayıs ayında Parkfest, Chill-Out, Haziran’da Soundgarden gibi festivallerle devam etti. Bir sürü iyi ismi dinledim!

Soundgarden Festival, Kilyos

Chill Out Festival İstanbul’da

Haziran Barselon’da Sonar, sonra Temmuz Berlin yakınlarındaki Laerz’de Fusion, Çeşme’de Electronica Fest ile devam etti. Yine tek hatırladığım mutlu insanlar, rengarenk giysiler, ve iyi, çok iyi müzik…

Sonar Barcelona

Sonar’da arkası işlemeli Twist ceketimle

Fusion’da sırtı dekolteli cennet çiçeği desenli Twist gömleğimle

Fusion Festival, Almanya

Fusion’da Japon balıklı Twist elbisem ve arkası işlemeli Twist kot yeleğimle

Twist’le birlikte Twist Festival Yazı projemizin ilki olan One Love Festival çok kritik bir zamana denk geldi ve festival ne yazık ki iptal oldu :(

Chill-Out Bodrum

Elif Tanverdi (@cizenbayan) tarafından paylaşılan bir video (4 Ağu 2016, 08:10 PDT)

23-24 Temmuz’da Chill Out Festival içim Bodrum’a kaçtık biraz nefes almak için. Sürekli iptal edilen konser festival haberleri ve yabancı sanatçılardan ülkemizle ilgili iç karartıcı açıklamalar okurken Chill Out Festival Bodrum’un yapılıyor oluşu, festivale gelecek sanatçıların yüreklendirici güzel mesajları sayesinde umut dolduk ve müziğin kollarına bıraktık kendimizi…

Bodrum’daki Chill-Out Festival iki gün sürdü.

Yalıkavak’ın serinletici denizi, Xuma’nın yemyeşil çimenler üzerine atılmış rengarenk minderleri, ağaçlar altındaki bu güzel ortamda herkes çok mutluydu. Endişelenmekten yorulmuş gençlerin bir araya geldiği keyifli bir hava hakimdi.

Twist’in bir gözlem kulesini andıran alanı hem görsel olarak şahaneydi hem de Twist’in festivale özel seçtiği parçaların indirimle satıldığı, katılımcılara ücretsiz olarak flash tattoo yapılan, saça renkli tüyler takılan tatlı bir alandı!

Cumartesi Lounge FM DJ’lerinin hafif hafif başlattığı festivalde ilk sahne alan isim Henri’ydi. Türkiye’ye gelmeden önce attığı düşünceli destek mesajı üzerine setine bir de Sezen Aksu şarkısı sıkıştırarak gönüllerimize taht kurdu.

Bu festivali borçlu olduğumuz isimlerden biri, cantanca’nın seti sırasında olduğu yerde hafif hafif dans etmeye başlayanlar sahne önüne geçmeye başladı. Chill-out ritimlerle salınan kalabalık kısa sürede ele avuca sığmaz dOP üyelerinin enerjisine ayak uydurdu.

Her zaman olduğu gibi sahneye kızları çıkarmaktan seyircilerin bardağına ya da ağzına içki dökmeye, bir sanatçı bir seyirciyle ne kadar iletişime girebilirse o kadar iletişime girerek live setlerine muhteşem bir coşkuyla sonlandırdıklarında, aynı zamanda bu denize yakın ufak sahnenin kapanışını da yapmış oldular.

Hava karardığı sırada çimenlerin üzerindeki ana sahneye geçildi. Setin başında bu kez yurt dışında gurur kaynağımız olan Şafak Özkütle, yani Oceanvs Orientalis vardı. Etnik öğeleri fazlasıyla barındıran, organik ve kıvrak seti, kendisinden sonra sahne alan Matanza için de mükemmel bir warm-up’tı. Matanza Şili’nin ve genel anlamda Güney Batı Amerika’nın geleneksel enstrümanlarını canlı çalarak elektronik alt yapıyla buluşturan oldukça enteresan bir grup. Çok yüksek enerjili ve kesinlikle canlı izlenmeli!

Hava kararıp ışıkları yanında bambaşka bir havaya bürünen Twist standında minik bir moladan sonra gecenin son ismi Acid Pauli’yi dinledik. Setine Makber gibi ağdalı ve ağır bir şarkıyla başladı. Acid Pauli’nin Türk müziği sevgisini bilmeyen yoktur. Sadece solo act’lerinde değil işbirliği içinde olduğu diğer müzikal oluşumlar da Türk ve genel anlamda doğu müziğinden oldukça besleniyor. Ancak ölümü hiç düşünmek istemediğim, yalnızca gözlerimi kapatıp dans etmek istediğim bir ortamda bize dakikalar boyunca Makber dinlettiği setinin enerjisini daha sonradan da çok yükseltmediği için çok keyif almadım bu setinden. Bütün gün deniz, güneş, dans ve bir sürü aktiviteden yorgun olduğumdan, Acid Pauli’yi çok sevsem de ‘bugünün yarını da var’ diyerek setin sonunu göremeden otele döndüm.

Pazar günü deniz ve güneş keyfimizden eksilen bir şey yoktu. Twist alanında fotoğraflar çekmeye, görünen her yerimize flash tattoo yapmaya, saçlarımızı süslemeye, güneşlenmeye, iyi vakit geçirmeye devam ettik. Öğle saatlerinde Lounge FM DJ’leri ve Doğan Aktay’ın seti ile yine festival ortamı da sağlandı.

Püsküllü işlemeli transparan Twist kimonom <3

Birbiriyle dev kanka olan Hollandalı unders ve Ermenistan asıllı Amerikalı Goldcap de yine festival öncesi Türkiye’ye gelmek istemeyen sanatçıların aksine birlik beraberlik mesajı yollayan sanatçılar arasındaydı. Doğuya has melodi ve ritimleri barındıran, belki politik çatılar altında bir araya gelemeyen coğrafyaları müzik gücüyle birleştiren iki kuvvetli set sonrası çimenlerin üzerindeki ana sahneye geçtik yine.

unders ve Goldcap ile

Hava kararmaya başlayınca hayata geçen bu sahnede doğudan batıya çevirdik rotamızı ve bu sefer de Arjantin’den Chancha Via Circuito için sahne önünde yerimizi aldık. Live ve etnik set kontenjanından dünkü Matanza ile karşılaştırmaya müsait Chancha Via Circuito yine oldukça eğlenceli bir grup olsa da Matanza kadar etkilemediler beni. Zaten Arjantin mi Şili mi diye sorsalar net Şili diyen bir insanım o yüzden normal sanırım :)

İkinci günün asıl beklenen ismi benim için Bedouin’di zaten ve 2 saat aralıksız dans için teşekkür ediyorum kendilerine. Bedouin’in kıvrak olduğu kadar yer yer sert dokunuşlarla bezediği setinden sonra yakalanan enerjiyi Eduardo Castillo devraldı ve festival bitimine kadar dans vardı!

Arkası işlemeli uzun gri Twist kimonomla

Movom bikinim, Italia Independent gözlüklerim, Twist küpelerim ve Twist beyaz kapüşonlu gömleğimle

Bu güzel 2 gün de böyle sonlandı. Hepimize kötü günleri 2 günlüğüne de olsa unutturan, müziğin iyileştirici gücünü hatırladığımız, yaz başında alıp festivallerde giyeriz desek de bir türlü giyemediğimiz kimonolarımızı renkli şortlarımızı giymeye fırsat bulduğumuz mükemmel bir festivaldi. Bodrum da her zamanki güzelliğiyle daha da güzel kıldı Chill-Out’u.

Bodrum’da atmosfer rahatlatıcıysa da İstanbul’da iptaller devam etti ne yazık ki. Ama biz bu yazı Festival Yazı olarak hatırlayacağız. Temmuz sonunda Çeşme’de Another Festival, Ağustos’ta da İstanbul’da Electronica Festival gerçekleşti.

Bahsettiğim arkası işlemeli Twist kot yeleğin detayı

Çeşme Chill-Out

Twist (@twistturkiye) tarafından paylaşılan bir video (22 Eyl 2016, 02:23 PDT)

27 Ağustos’ta ise Twist’le birlikte Chill-Out Çeşme için İzmir’e uçtuk bu sefer. Festival’deki buluşma noktamız belirlediğimiz iki katlı Twist kulesi, üstüne çıkıp tüm alana bakmak için eşsiz güzellikte bir dekordu aynı zamanda. Hatta Çeşme’de bu güzel kulenin mimarıyla da tanıştım! Ben de hala mimarlık yapıyor olsam böyle festivaller için tasarımlar yapmak isterdim sanırım =)

Çeşme’deki Chill-Out Festival tek gün sürdü. Wareika, Kadebostany, Fırtınayt projesiyle Büyük Ev Ablukada, Aquarius Heaven ve Douglas Greed sahne aldı. Nicola Cruz ise transit vize ile ilgili bir problem yüzünden gelemedi. Çeşme Chill-Out’ta müzikten çok efsane gün batımı kaldı aklımda…

Çeşme Chill-Out’un hemen ertesi günü Burning Man’e uçup festival sezonunu kendi adıma zirvede kapatmış oldum. Benle bu yolculuğa çıktığınız için teşekkür ediyor, önümüzdeki yazı şimdiden iple çekiyorum…

Desenine ve rengine bayıldığım Twist pantolonumla Yunanistan’da

Delikli kahverengi Twist elbisemle Çeşme Chill Out’ta

Bu sene yine efsanevi isimleri sahnesinde ağırlayacak olan ACL,  canlı yayını Türkiye saatiyle Cuma gecesi saat 10’da başlıyor ve tüm hafta sonu devam ediyor.

Line up çok sağlam: LCD SOUNDSYSTEM, Major Lazer, Mumford & Sons, Flume, M83, Cage The Elephant, Two Door Cinema Club, Young The Giant, Local Natives, Foals, Cold War Kids, Miike Snow, Flight Facilities, The Front Bottoms, Frightened Rabbit, Saint Motel, Chairlift, Caveman, Chronixx & Zincfence Redemption, Wild Belle, Nothing But Thieves festivalde sahne alacak isimlerden sadece ufak bir kısmı.

Dünyanın ‘canlı müzik başkent’ olarak anılan Austin’den canlı ve tekrar konserlerle tam 3 gün sürecek yayında, sunucular Sal Masekela ve Hannah Rad‘ın anlatımıyla festivalden sadece konser değil sahne arkası görüntüler, özel röportajlar,  seyircilerin bakış açısından anlar gibi bize kendimizi orada hissettirecek detaylar da ekranlarımızda olacak.

Austin City Limits festivalini redbull.tv/aclfest adresinden ya da Red Bull TV App’inin yüklü olduğu herhangi bir mobil cihazdan izleyebilirsiniz.

Ayrıca Season of Festivals sayfasından Bestival, Lollapalooza, Montreux Jazz, Roskilde, Bonnaroo ve Primavera’dan ‘best of’ görüntülere de göz atmayı unutmayın!

Bestival

Yıllardır gitmek istediğim ve hala ‘to do’ listemde yer alan Bestival’e bu sene gitmiş kadar olacağım. Deliye her gün bayram, bize her yer Bestival! Nasıl mı?

Primavera, Bonnaroo, Roskilde ve Lollapalooza geride kaldı. Bu festivallerin hepsi Season of Festivals kapsamında RedBull.tv adresinden canlı yayınlandı. RHCP, Macklemore, Radiohead, Fools, M83, Two Door Cinema Club, The Last Shadow Puppets, Tame Impala gibi dünyaca ünlü isimlerin yanı sıra Primavera’dan Selda Bağcan yayını özellikle, hem globalde hem ülkemizde, büyük ilgi gördü. Şimdiyse sıra Bestival’de!!!

Festivaller diyarı İngiltere’de birkaç senedir festival ödüllerini silip süpüren, en son ‘best major festival’ ödülünü de kapan Bestival 9-11 Eylül tarihlerinde Red Bull TV’de canlı yayında! Üstelik de redbull.tv’de bile ilk kez olmak üzere 360 derece yayın özelliğiyle!!! Besitval’ın VRLive deneyimine ulaşmak için adres: Bestivalvr.redbull.com

Redbull.tv’den ilk kez gerçekleşecek 360 derece yayın VRLive tarafından geliştirilmiş ve interaktif bir deneyim sunuyor. Bestival’ın fütüristik temalı muazzam partisine bu uygulama sayesinde oradaymış gibi tanık olacağız. Red Bull cidden kanatlandırıyor! İster sanal gerçeklik gözlüğünüzle ya da direkt 360 deneyime bağlanarak Bestival deneyimine ortak olmak mümkün!

Bestival’den ilk yayın 9 Eylül Cuma Türkiye saatiyle saat 10’da başlıyor! Robin Hill Park, İngiltere’den gerçekleşecek Bestival yayınında Major Lazer, Odesza, Benjamin Damage, Tourist, Creeper, Ride, Will Varley, Xylaroo, Kitty Daisy & Lewis, Royce Wood Junior, The Wytches, Milk Teeth, Fickle Friends, This Is The Kit, Black Honey, Anne-Marie ve daha pek çok isim canlı olarak izlenebilecek.

Reading ve Glastonbury gibi festivallere göre daha alternatif ve butik bir line up’a sahip olan Bestival, her sene farklı bir konseptte dekore ediliyor. Bu seneki konsept ise The Future yani Gelecek! Katılımcılar da bu konseptte kostümler hazırlamaya teşvik ediliyor üstelik. Hem müziğe hem eğlenceye doyma garantili, yaza veda mahiyetindeki Bestival’in canlı yayını, Red Bull TV sunucuları Will Best, Hannah Rad, Johann Wald ve Julie Adenuga sanatçılarla özel röportajlardan, sahne arkasına ve festivalden çılgın rekor denemelerine kadar bütün aksiyonu ordaymış gibi yaşamamızı sağlayacak.

Bu yıl ayrıca 10. “Bestival’e yüz” yılıymış. Bu ne demek derseniz, katılımcılar, festivalin gerçekleştiği adaya ulaşabilmek için 2 km soğuk suda yüzüp kanalı geçiyorlarmış. İzlemesi baya komik olabilir =)

O zaman saat 10’da canlı yayın karşısında buluşalım! Festival coşkusunu oradaymış gibi beraber yaşayalım! Tek yapmanız gereken rahat bir yere kurulmak ve istediğiniz cihazdan RedBull.tv/bestival adresine bağlanmak.

Redbull.tv’nin bir sonraki Season Of Festivals canlı yayını ise 30 Eylül 2 Ekim tarihleri arasında olacak. Bu sefer hep beraber Austin City Limits’e gideceğiz! Tarihleri şimdiden not edin!