
“Berlinliler soğuk, terbiyesiz, kaba ve inatçı; Berlin heryerde inşaatları, insanların durduğu ve yürüdüğü sıkışık sokaklarıyla iğrenç, gürültülü, pis ve gri – ama burada yaşama şansı olmayan herkese acıyorum” demiş Berlin sosyetesinin ünlülerinden Anneliese Bödecker. Geçtiğimiz gün tipik bir Berlin cafesinin beni kaşındırmaya başlayacak kadar eski ve pis koltuğunda (tipik!) otururken barın arkasında duvarda okudum bu sözleri. Elime kıymığı batan masama mum akmıştı, 1.5 euro verdiğim kahvem acı ve tatsız, ortam çalışmak için fazla loş ama müzik harikaydı. Hava çok soğuk burada, öyle ki çalışmadığım her an kafam güzel geziyorum, ısınmak için. Kaloriferin dibine girdiğim için dirseğimi yaktım şimdi de.
Bu sözlerle birlikte Berlin’i anladım. Bu şehir bazen ‘neden bu kadar kuzeye şehir kurarlar ki’ dedirtecek kadar soğuk havası, güneşe hasret bırakan gökyüzü, pis sokakları, gri binalarıyla Avrupa’nın Paris, Barselona, Amsterdam gibi mini mini şirin kentlerine, Almanya’nın düzenli, temiz -ve sıkıcı- diğer şehirlerine hiç benzemiyor. Yine de burada insanı kendine çeken bir şey var. Bu şehir gerçek ve yaşıyor. Burada yaşamabilmeyi başardığında ise bir parçası haline getiriyor, büyütüyor, onda ne bulduğunu anlamadığın sevgililerin gibi aşık ediyor kendine. Kusurlarını daha çok seviyorsun üstelik. Gece yarısı işkembe çorbası içip Pazar sabah 10’da klüp önünde kuyruğa girebildiğin bir şehirden bahsediyorum. Herkesin hiç kimse olduğu bir şehirden.
Geçtiğimiz senelerde yazdığım Berlin post’larında hala gittiğim yerler olduğu gibi çoktan modası geçmiş mekanlar ve eksikler de var tabii. İçime sinmedi. Tekrar yazmam farz oldu. Daha ‘buralı’ gözüyle, şehri biraz daha içine çekmiş, ama ‘yerli’ kategorisine henüz geçememiş bir post bu. Artık 4. mü 5. mi gelişim olduğundan, gece yarısı nöbetçi eczane aradığımdan, en azından ileri seviye bir turistimdir belki de. Zaten pek çok insan gezmeyi bilen turistlerin şehri daha iyi yaşadığı konusunda hemfikir, gocunmuyorum bundan. Berlin’deki arkadaşlarım da sen gezdir bizi diyorlar, profesyonel turistim ne de olsa. O zaman buyrun son Berlin notlarıma…
Berlin çok hızlı değişen bir şehir. Geçen sene hip olan bir klüp bu sene kapanmış, başka bir klüp açılmış diğerinin pabucunu dama atmış olabiliyor. O kadar çok mekan var ki, aynı bara iki kere gitmedim diyen arkadaşım var, bir yandan da pek çok mekan birbirine çok benziyor, hepsinin ortak bir paydası, tipik bir Berlin ruhu var.
Semtlerin durumları da çok çabuk değişiyor. Örneğin ilk Berlin yazımda bahsettiğim alışveriş caddesi Ku-Damm artık demode olmuş durumda. Buradaki inşaatlar sebebiyle artık çoğu mağaza Ku-Damm şubelerini şehrin başka yerlerine taşımış. Berghain nasıl oluyor bilmiyorum ama hala popüler ve hala önünde 2 saat kuyruk var ve kapıdakiler hala herkesi almıyor ve hala Pazar sabahı kalkıp kahvaltınızı edip dans etmeye gidebiliyorsunuz. O zaman en güncel haliyle mini Berlin şehir rehberim şu şekilde:
NEUKÖLLN:
Ben Neukölln’de yaşıyorum ve açıkçası Kreuzberg halt etmiş. Neukölln baya Türkiye. Bakkal, manav, dönerci, çiğköfteci, künefeci, mantıcı, ağdacı, berber, 1 milyoncu (burada 1 Euro’cu şeklinde tabii) her şey var. Hermanstrasse bu şekilde. Eskiden Türk ghetto’su olarak bilinen Kreuzberg ucuz kiraların çektiği sanatçıların ve gençlerin varlığı ile kentsel dönüşüm yaşamış ve şu an Berlin’in en pahalı yerlerinden. Adım başı restoran, cafe, bar. Birkaç seneye Neukölln’ün de benzer bir dönüşüm sürecinden geçeceğini düşünüyor Berlinli arkadaşlar. Hak vermemek mümkün değil. Karl-Marx Strasse ve Weserstrasse bu savı kanıtlar nitelikte. Şimdilik Neukölln ucuz ama bu değişimin sinyallerini veren mekanlar yok değil. Harika konserler izlediğim, değişik bir konsepti olan mekanların neredeyse hepsi Neukölln’de.
Agora
Mittelweg 50
Agora, giriş katında çok şirin bir cafe, ara katlarında aylık ya da yıllık, ortak ya da özel kiralanabilen çalışma alanları, en üst katında da çok amaçlı bir stüdyosu olan bir mekan. Ben buraya her Salı ve Perşembe sabahı Pilates’e bazen de akşamları Yoga’ya geliyorum. Pilatese geldiğimde sonrasında aşağıdaki cafede laptopumla leziz kahve ve güzel müzik eşliğinde çalışıyorum (şu an olduğu gibi). Öğlen inanılmaz güzel yemekler çıkıyor. Yoga / Pilates yapılan üst kattaki stüdyoda workshop’lar sergiler oluyor. Berlin’e kısa süreli gelip insanlarla kaynaşmak, spor yapmak isteyenlere tavsiye edilir. Ben bir sürü arkadaş edindim. Burda evmde hissediyorum. Baya uluslararası bir ortam. Yoga’nın saati 8, Pilates’in 10 Euro. Cafe’de oturmak tabii ki ücretsiz. Kendinize açık ofis gibi bir çalışma alanı kiralamak, workshop tarihlerine göz atmak isterseniz: http://agoracollective.org
Frollein Langner
Weisestraße 34 (Okerstraße)
Yazının girişinde bahsi geçen duvar yazısını işte bu Cafe’de okudum. Burası bir ev gibi. Girişte mutfak (bar) ve içeride de 3 oda var, hepsinin içi çok eski koltuklarla sehpalarla döşenmiş. Her şey çok eski, ortam loş. Neukölln’de içtiğim en ucuz kahveyi burada içtm, fiyatları oldukça uygun yani. Bedava interneti, harika müzik zevki olan da bir barmaid’i var. Bazen akşamları konserler de oluyormuş. Muhtemelen eski bir otobüsten sökülmüş, sonra bir eskiciye sonra Mauerpark’a düşmüş ve en sonunda bu cafe’de bir masanın önüne kurularak yeni bir hayata kavuşmuş 2’li koltuk pis ve rahatsız, oturur oturmaz kaşınmaya başlıyorum. Ama Berlin ruh hali biraz da bu.
Berlin Tempelhof Airport / PARK
Yazın çimlerinde barbekü yapabileceğiniz, skate park’ta eşe dosta kaykay hünerlerinizi sergileyebileceğiniz, bisiklete binip köpeğinizi gezdirebileceğiniz eski bir havaalanı Tempelhof. Biz de evimize çok yakın olduğundan sık sık koşmak için asfalt ve çimlerini aşındırıyoruz. Ayrıca her sene Eylül ayında gerçekleşen Berlin Festivali’ne de de ev sahipliği yapıyor.
HOLZ-KOHLEN
Weserstr. 28
Arka arkaya bir sürü irili ufaklı ve ne yalan söyleyeyim vintage mobilyaları, mumları ve menüleriyle birbirine benzeyen barın olduğu Weserstrasse’deki barlardan biri Holz-Kohlen. Minik, samimi, bira ucuz tabii ki. Genellikle haftaiçi akşam birer bişey içmelik güzel mekanlar var Weserstrasse ve Sonnenstrasse çevresinde.
SAMEHEADS
Richardstraße 10
Üst tarafı her yerden bir şeyler sarkan saçma sapan dekorasyonlu ama orda bulunduğunuzda böyle gözlerinizin kocaman açıldığı ve keyif aldığınız barlardan Sameheads. Alt katta, daracık bir merdivenle inilen karanlık birkaç odadan oluşan bir mekan var. Burada bizim de geldiğimiz gibi özel partiler oluyormuş. Epey dar, samimi, Işıklar müzik falan eğlenceliydi. Güzel kafalar.
Liesl
Nogatstr. 30
Evimize çok yakın bu barda evimizde olmayan salon ihtiyacını gideriyoruz. Eski püskü koltuklar, yıkık dökük duvarlar, masaya akmış mumlarıyla tipik bir Berlin lokali. Hafta içi samimi arkadaşlarla sohbeti koyulaştırmak için ideal. Berlin’de barlarda sigara içiliyor malesef ve burası da küçücük bi yer olduğundan bazen içersi kahvehane kıvamında olabiliyor. Öyle durumlarda barın önündeki banka çöküyorum. Akciğer kanseri olacağıma zatürre olurum.
KELLER
Karl-Marx-Str. 58
Keller Almanca bodrum demek. Gerçekten de yerin altında, kapkaranlık, tuğla duvarlı falan bir yer. Duvardan sarkan ucu düğüm yapılmış bir halat var ilk girişte, sallanmak serbest. Yine orada burada koltuklar kanepeler. Berlin ruhu burada da var yani :) Küçük sevimli bir sahnesi var Keller’in. Pazartesileri caz gecesi. İnsanlar yere oturup müzik dinliyor. Baya tatlı. Ben bir keresinde önce salıncakta sallanıp sonra elimde şarap koltuklardan birine yatıp ağlayarak mektup yazmıştım. Sonra da cazcıları dinleyip kendime gelmiştim. Sempatik ve tavsiye ediyorum. Cumartesileri herkesin kafasının bir milyon olduğu partiler de olmuyor değil.
Huxleys Neue Welt
Hasenheide 107-103
Baya geniş, şık ve güzel bir konser mekanı. Ben burada Foals izledim. Yani arada güzel gruplar getiriyorlar. Aylık takvimine buradan bakabilirsiniz: http://huxleysneuewelt.com/events Niyetiniz varsa biletinizi erkenden alın, bitiyor çünkü Berlin’de her şey! Benim Berlin’den döndüğüm gün burada patenli disco partisi varmış. Baya komik olabilir.
Columbiahalle
Columbiadamm 13-21
Phoenix konseri var! U6 Platz der Luftbrücke durağında in, hemen oradaki büfeden bir bira bir de Rotkapchen al, yeryüzüne çıkınca ne yöne gideceğini bilmiyorsan ya önündeki kalabalık genç grubu takip et ya da karaborsacıları. 5 dakika yürüdükten sonra Columbiahalle önündesin. Kimin konseri olduğu ışıklı tabelada yazılı, eski usül. Önce biranı bitir, onla içeri almazlar. Diktiğin biranın şişesini mekanın önüne yerleştirilmiş market arabasına koyduktan sonra içeri gir ve alt kata vestiyere yönel. Fişini alıp doğru yukarı, konser başlamak üzere! Birazdan yanında terli zıplayacağın Meksikalı çocukla çıkışta Neköllnde bir şeyler içersin belki de!
Columbiahalle buranın en büyük kapalı konser mekanlarından ve dünyaca ünlü isimlerin konserlerine ev sahipliği yapmış. Biletleri diğer mekanlara oranla biraz pahalı ama YOLO! :) Berlin’e gelecekseniz programınız belli olur olmaz takvimine göz atın ki ‘ausverkauft’ ibaresiyle karşılaşmayın. Berlin’de pfand yani depozito sistemi çoğu konser mekanında uygulanıyor. Plastik bardağınızı size verilen chip’le beraber saklarsanız çıkışta her bir bardak için 1 Euro geri alıyorsunuz. Konser mekanlarını daha temiz tutmak için akıllıca bir yöntem. Montunuzu almak için epey sıra bekleyeceksiniz, konser bittikten bir saat sonra bile çıkmanız mümkün. Plastik bardağınızı saklayın ki parasını geri alın!
Heimathafen Neukölln
Karl-Marx-Str. 141
Huxley’s’e göre çok çok daha ufak, çok daha samimi ve şık bir yer. Bana Salon İKSV’yi andıran bir salonu var Heimathafen’in. Avlusu girişi falan acayip şirin. Konser dışında tiyatro da oynanıyormuş burada. Heimathafen’da Warpaint ve Austra dinledim. İkisi de tadından yenmiyordu. Gerçekten çok iyi gruplar geliyor ve %90 ausverkauft yani sold-out yani finito şaka şaka biletler bitiyor yani:) Programına şuradan göz atabilirsiniz: http://www.heimathafen-neukoelln.de/kalender.
Ayrıca girişte Café Rix diye bir kafesi var yüksek tavanlı, eski, ahşap üstü mermer bar, tavan süslemeleri, aynalar… Keçi peynirli salatası çok leziz. Konserden önce gelip birşeyler içmek için de kullanabilirsiniz burayı. Heimathafen’in ulaşımı da çok rahat, hemen çıkıyorsun Karl-Marx metrosu karşında.
Neukölln Türk mahallesi olduğundan Heimathafen’ın üzerinde i <3 heimathafen ya da i <3 neukölln olan hediyelik eşyalarının kalp’lerinin içinde Türkçe seviyorum yazıyor. Mekan bir Türk kültür ateşesi falan da değil üstelik. Neukölln’ün kozmopolit yapısına değindik o zaman biraz da otantik lezzetlerinden bahsedelim:
AL-ANWAR
Silbereisenstraße 115
Bu küçük ve dışardan bakınca hiç de içeri girme isteği uyandırmayan dükkanda hayatımda yediğim en lezzetli peynirli pide gibi bi şey yapılıyor. Ne olduğunu bilmiyorum ama o kadar lezzetli ki. (Böyle şehir rehberi mi olur demeyin, yazmam lazımdı burayı) Durun öğrendim: Hara/Jiibney/Saater’miş isimleri. Buranın Mayor’ı Matthias :) Zaten buraya checkin yapan iki kişi biziz.
Café Melodi
Silbersteinstraße (Hermanstraße)
Yani Berlin’e gelip mantı yemek nerden çıktı siz de böyle bir şey ister misiniz bilemiyorum ama hadi canınız çekti diyelim, Cafe Melodi’nin mantısı inanılmaz iyi. Ben de çok şaşırdım. Gözleme falan da var. Hem de bizim evden trene giderken hemen köşede (evet bu ayrıntı çok önemli)
PHO PHAN
Hermannstr. 151
Herhangi bir curry wurst’cu (ki ‘curry’ wurst ne kadar Alman o da tartışılır) bulunmayan, ama yan yana 8 tane dönerciye rastlayabileceğiniz (hepsinin konseptleri farklıymış ve hepsi de iş yapıyor) Neukölln Hermannstrasse’de dünyanın biraz daha Doğu taraflarından da çeşit çeşit restoran var. Adeta bir kültür mozayiği burası sizin anlayacağınız. Pho Phan’da çok ucuza çok leziz Vietnam yemekleri yiyebilirsiniz. Hipster fotoğraflar çekemezsiniz, öyle şık bir yer değil çünkü. Ama yemekler gerçekten leziz. Hindistan sütlü curry’li noodle öneririm. Lemongrass ice tea de baya iyi. Gece de açık olduğundan eve dönerken artık döner yemekten bıktıysanız tavsiyem Summer Rolls.
Sahara – Sudanesische Spezialitäten
Reuterstr. 56
Fıstık soslu kızarmış hellim dürüm. Yemeniz gereken yer tam olarak burası. Afiyet olsun.
Ninì e Pettirosso
Selkestr. 27
Çorbaları pek iyi değil ama hamuru önden hafif fırınlanmış, üzerindeki taze malzemeleriyle sizin tarafınızdan seçilmeyi bekleyen kare dilim pizzaları çok leziz. Dilim olarak seçtiğiniz için çeşit çeşit yiyebilrsiniz. Üzerine de tiramisu tavsiye ederim. Her şey home-made. Oldukça da şirin bir dükkan. Fiyatları da uygun.
Merakli Köfteci
Hermannstr 174
Ya çok komik değil mi Berlin’de meraklı köfteci diye bi yer olması? Bence çok komik. Gülsenize ya! Bir aydır burdayım alışamadım hala bu duruma. Gece bardan dönerken, sabaha karşı falan açık burası çok da güzel mercimek işkembe çorbası var, yayık ayranı da şahane. Hani geldim burda Türkiye’de yaşar gibi yaşamıyorum durum o değil ama gece bardan dönerken bir şey yemek istiyorsanız …
KREUZBERG:
Kreuzberg, eski Türk ghettosu (şuanda da en ünlü Türk mekanları hala burada tabii) Berlin’in en popüler yerlerinden. Özellikle buradaki sokak sanatları inanılmaz. Adım başı bir şahesere rastlıyorsunuz. Berlin sokak sanatlarının en güzel örnekleri için http://artelocal.eu sitesine göz atabilir, Enrique’yi instagram’dan ya da Facebook’tan takip edebilrsiniz. Mühim işlerin nerede olduğunu kimin tarafından yapıldığını çok iyi biliyor. Web sitesinde (şimdilik Almanca) bu işleri ve sanatçları anlatıyor. Bir keresinde Kreuzberg’de beraber streetart turuna çıktık ve 100’lerce fotoğraf çektim. Tabii ki Berlin’in en heyecan verici yerlerinden biri olan Kreuzberg’de sokak sanatlarından fazlası var. Buyrun:
Kreuzburger
Oranienstraße 190
Hamburgeri leziz. Mozarellalısını tavsiye ederim. Patatesi de güzel. İçeride çok az masa var ve genelde hepsi dolu. Bunun karşısında bi de Hasır diye çok ünlü bir Türk restoranı var. Tabii ki de gitmedim. Niye tabii ki de dedim bilmiyorum. Daha bi ay burdayım. Son gelişim de değil üstelik. Belki bir gün giderim.
Santa Maria
Oranienstr. 170
İçi incik cincik, duvarları mural dolu şirin mi şirin, akşamları ise kapısında uzun kuyruklar olan bir Meksika restoranı. Fiyatları çok uygun, kokteylleri leziz. Biraz bekleriz diyorsanız gidin. Gündüz daha tenha. Ben nefret ettiğim için sizi de uyarayım bazı şeylerin içinde kişniş olabiliyor. Söyleyin koymasınlar. Almancası Koriander.
Luzia
Oranienstr. 34
İçeride müşterilerden biri bir anda piyano çalmaya başlayabilir, ürkmeyin, Berlin’desiniz. Kocaman camın önündeki masalardan birine oturup Oranienstrasse’den gelip geçeni izleyip keyif yapabileceğiniz rahat bir bar. Santa Maria’nın da tam karşısı.
Queen Qotti
Adalbertstrasse 98
Tam Kreuzberg Merkez kafasına göre herkes’de, yani Kottbuser Tor metrosundan çıkınca pasaj gibi şeyin içinde, girişi ücretsiz merdivenle üst kata çıkılan yine rahat salon koltuklarıyla bezeli loş ve kocaman bir bar. Duvarlarında kraliçe ayarında diva dediğimiz ünlü kadınların mural’ları, büyük de bir terası var. Ben bir salı gittim, swing gecesiydi. Biz içki içerken insanlar swing yapmayı öğreniyorlardı. Perşembeleri Burlesque oluyormuş ki tadından yenmez diye düşünüyorum. Haftasonları da normal gece kulübüne bağlıyormuş belli bir saatten sonra.
WÜRGEENGEL
Dresdener Str. 122
Hafta içi akşamları bişeyler içmelik yerler listemde Würgeengel de, oldukça geniş bir kokteyl ve bira menüsü var, Berlin’in pis barlarından değil, aksine şık bir yer. Haftanın kaç günü orada bilmiyorum ama inanılmaz hoş bir barmaid var. Sırf onu görmek için bile gidilir.
A.Horn
Carl-Herz-Ufer 9
Güzel havalarda dışarda serin havalarda içerde oturmak için yer beklemeniz muhtemel olsa da Pazar brunchları için cici bir mekan. Gelen her şey çok lezzetli ama servisi oldukça yavaş. Sanırım koca Cafe’de iki kızcağız çalıştırdıklarından. Aceleniz yoksa gidin. Önceden bu tarz şeyleri bilerek gidince hayal kırıklığı da olmuyor. Çıkışta da nehir kıyısında gezinebilir bu Berlin neden Amsterdam gibi değil acaba diye düşünebilirsiniz.
LERCHEN UND EULEN
Pücklerstrasse 33
Berlin’deki en sevdiğim restoranlardan olan Long March Canteen çıkışında keşfettik burayı. Loş, koltuklar, sehpalar, çiçekler, mumlar, antika mobilyalar, hafta içi, kalabalık, kucak kucağa oturanlar, ayak üstü konuşanlar, şehrin yaşayan barlarından burası da. Spritz Aperol diye bir şey içtim. Güzeldi. Kafan hafif güzel sohbet etmek çok keyifli.
Markthalle IX ‘da Streetfood Thursday
Eisenbahnstr. 42/43 (Pücklerstr. 34)
Bence burası dünya üzerindeki cennetlerden biri. Görlitzer Bahnhof’a yakın bir pazar olan Markthalle 9’da Perşembe geceleri dünyanın çeşitli yörelerinden orijinal ve otantik sokak yemekleri uygun fiyatlara satılıyor. Japon hamur topları, vegan burger, Fransız peynirleri, Norveç balığı, Belçika waffle’ı, İspanyol şarabı, İtalyan tatlısı, Alman birası, Kenya salatası… Seçim yapması çok zor. Aşırı kalabalık muhtemelen oturacak yer bulamayacak ve ayakta yemek zorunda kalacaksınız yine de ortam muhteşem. O kadar çok çeşit yemek var ve her şey o kadar lezzetli görünüyor ki… Az az alıp yanınızdakilerle bölüşerek çok çeşit denemenizi tavsiye ederim.
ST. GEORG
Ritterstrasse
Berlin’deki çok sevdiğim ve diğer postlarımdan birinde mutlaka bahsetmiş olmam gereken gece klüplerinden Ritter-Butzke ile aynı avluda yer alıyor St. Georg. İnsanlar Ritter’in kapısında soğukta sıra beklerken siz hemen yandaki merdivenlerden onlara nanik yaparak aşağı inebilir, küçük ama samimi bu mekanda sabahlara kadar dans edebilirsiniz. Ben özel bir doğum günü partisine gittim buraya güya ama gerçekten doğum gününden haberi olmayan çok fazla insan vardı. Herkesin kafasında garip bir aksusesuar, oramızda buramızda simler, en son isimlerini bile bilmediğim dünyanın en tatlı iki gayiyle dirty dancing’in Berlin versiyonunu çekiyorduk. Sponsorumuz Berlin’in bu aralar gözde kokteyli Moscow Mule’du. Kokteyl kadar barmen de lezizdi üstelik. 7 Aralıkta’da Türkiye’den arkadaşlarım Yiğit ve Doruk This Is Our Fauna eventinde burada çalacakları için çok heyecanlıyım. Baya eğleneceğiz.
Loftus Hall
Maybachufer 48
Haftasonu 8 Euro verip içeri giriyorsunuz. Jaeger shot 2, club mate 6,5 Euro, dans alanı ufak, müzik iyi de olabiliyor kötü de. Şimdi düşündüm de Berlin’de ne kadar çok koltuk ve avize var. Bu işin peşine düşmem lazım. Loftushall’ın da içinde dans etmekten yorulanlar ve sevişmek isteyenler için kanepeler mevcut. Geçen senelerde geldiğimde adını bile duymamıştım buranın. Güzel DJ varsa gidilir yoksa öyle aman aman bi yer değil ama bu aralar popüler işte. Ah bu şehir dinamikleri!
Minibar
Graefestraße 77
Hakikaten de mini bi bar burası. Servis yapılan 2 metrelik mekana paralel barın önündeki insanlardan sıyrılıp arkadaki 2 masalık alana ulaşıp yer bulabilirseniz oturup güzel vakit geçirebilirsiniz. Müzik güzel, karanlık (uuu beybi), içki ucuz. İki bira içip yola devam etmelik. Club Mate de olur tabii. Yan masayla samimiyet de garanti.
Arena Club
Eichenstr. 4
Ertesi gün öğlene hatta akşamüstüne kadar partilemek istiyorsanız, ünlü Berlin tekno partilerini deneyimlemek istiyorsanız o zaman sizi Arena Club’e alalım. Önceki Berlin postlarımda öve öve bitiremediğim Club der Visionaere ve Freishwimmer’in yanından girip devam edin, önünde metrelerce kuyruk ve kapısında sadece neon bir üçgen olan bina Arena Club. İçine, aydınlatmasına bayıldım ben. Bina olarak Beghain’a benziyor. Eski elektrik alet edevatı, metal merdiven ve köprüler, yıkık beton duvarlar. Ben gittiğimde bir Dystopian event’i vardı ve giriş 10 Euro’ydu. Baya bildiğin hardcore Berghain teknosu. Dans etmeden duramıyorsun. Tuvaletlere 10 kişi girebileceğin kadar geniş. Klozetin üstündeki duvarlardaki kokain artıklarından bi line çıkar net. Ertesi gün 10’da toplantım olduğundan sabah 5’de ayaklarım geri geri çıkmak zorunda kaldım mekandan. Kapıdaki kuyruk benim girdiğim zamankinden bile uzundu.
Oradan biraz uzaklaşınca birkaç oğlan geldi yanıma, içerden mi çıktın nasıl falan dediler. Süper gidin dedim. Bileğindeki damgayı kopyalayabilir miyiz dediler. Tabii dedim. Damga tam kartanesi dövmemin üstündeydi. Bir müddet ellerindeki stickerla kartanesini kopyalamaya çalıştılar ve olmadığını sandılar. Halbuki kare şeklindeki hafif silik damgayı kopyalamışlardı. Baya güldük! Sadece damgamı değil numaramı da aldı oğlanlardan biri, ertesi gün konuştuk, bu yöntemle damga kopyalayarak bedava girmişler içeri. 10 Euro kar iyidir. Bi dahakine ben de denicem. Çünkü “legal, illegal Scheissegal!” :) (yasal, yasal değil, umrumda değil)
FRIEDRICHSHAIN:
Allah allah allah allah bu nasıl sevmek! Buradaki en yakın arkadaşım Deniz’im Friedrichshain’da oturduğundan bundan önceki gelişlerimde ben de Friedrichshain’da oturmuş sayılıyordum (2. dünya savaşı Almanya esprisi yapmaya çalıştım, anladınız mı?, anlamazdan gelebilirsiniz). Berghain’in Hain’ına isim babalığı yapan (kreuzberg de berg’inin isim babası) Friedrichshain’da kocaman evler olduğundan en çok WG tutulmak istenen semtlerden. Boxhagener Platz / Simon Dach Strasse / Ostkreuz yakınlarında bolca cafe bar ve gece kulübü olduğundan benim gibi gençler bu semti sevmesinler de ne yapsınlar siz söyleyin!
RAW GELÄNDE
Revaler Str. 99
Warschauerstrasse S Bahn durağının hemen orada ne işe yaradığını tam olarak da bilmediğim bir alan burası. İçinde kaykay okulları galeriler (Urban Spree) cafeler var. Yıkık dökük binalar ve hepsinin üzeri graffiti kaplı. Bazıları gerçek anlamda sanat eseri, malesef üzeri spreylenenler de var. Şöyle bir gezinmek için mutlaka girin derim.
HAROUN AL RACHID FALAFEL
Revaler Str. 7
RAW’ın hemen karşısında leziz bir falafelci.
SZIMPLA-KAFFEEHAUS-BUDAPEST
Gärtnerstr. 15
Budapeşte’deki aşkımı Berlin’de bulunca pek sevindim, hemen içeri girdim ama biraz hayal kırıklığı yaşadım. Budapeşte’deki Szimpla aslında ilk gördüğümde Berlin’deki ve doğu Londra’daki barları andırıyor dediğim muhteşem orijinal bir yerdi. Gündüz de gece de kalabalık cıvıl cıvıl. Gerçi yazın gitmiştim ve herkes avlusundaydı ve Pazartesi akşamı bile adım atacak yer yoktu. Berlin’deki versiyonu biraz daha yavan geldi bana, kış olduğu için de olabilr. Bir Pazar sabahı kahvaltı ettik. Kahvemin yanında gerçek bir alkolik gibi Unicum söyledim. Yediğimiz her şey çok lezzetliydi. Budapeşteyi özleyenler biraz hasret gidermek için uğrayabilirler.
AUNT BENNY
Oderstr. 7 (Jessnerstr.)
Leziz bagel’ları ve gurme kahvesi, şık atmosferi ile internetsiz çalışabileceğiniz cici bir cafe. Eskiden wifi varmış ama sonra kaldırmışlar anladığım kadarıyla.
://about blank
Markgrafendamm 24 c
Burda Homophatik diye bir eşcinsel partisine gittim. Kapısında 1 saat kadar sıra beklerken yeni tanışıp şirin şirin kavga eden gay çiftle kanka oldum. Onlarla beraber girme şansım arttığından beni bağırlarına bastılar. Kapıdaki adam resmen test yaptı. Ne için geldiniz? Homophatik sizin için ne ifade ediyor şeklinde. 10 Euro da giriş verdik. Dev bir bina ve her yerinden müzik fışkırıyordu. Tek başıma saat kaça kadar dans ettik bilmiyorum.
tiefgrund
Laskerstras. 5
Ostkreuz istasyonundan çıkınca, about blank’e gelmeden bir barın bodrumunda küçük samimi bir rock sahnesi. Giriş 6-10 Euro arası, dönlünden ne koparsa onu veriyorsun. İçerde Su 1, su olmayan herşey 2.5 Euro. Belli bir saatten sonra su da bedava oldu zaten. Berlin’de içtiğim en ucuz club mate’yi burada içtim sanırım. İki shot vodka için 5 Euro ödedim. Kafalar harikaydı. Üst üste iki Alman grup dinledik. İlkinde çok eğlendik: Amplified Backdoor Creatures. Davulcuya selam olsun! İkincisi Rammstein’in yandan yemişi gibiydi. Davulcunun boynundaki damarlar ilgi çekici olsa da çok durmadık. Davulcularla derdim ne ben de bilmiyorum. Beni ciddiye almayın.
KANTINE AM BERGHAIN
Rüdersdorfer Str. 70
Berghain’a gitmiştim ama yanındaki bu küçük konser mekanına gitmemiştim hiç. Geçtiğimiz hafta Banks konseri için burayı da tanımış oldum. Konser bileti çıkar çıkmaz sold-out oldu çünkü oldukça küçük samimi bir venue. Banks de bu sebeple bazı şarkılarını akustik söyledi ve çok özel bir konser oldu. Konserin olduğu yer de, dışarıda sigara içilen avlusu da çok sempatik. Bir konser yakalarsanız gitmenizi öneririm. Sonrasında da Berghain’da takılırsınız.
CAFE CORTADO
Simon-Dach-Str. 9
Çok sevdiğim Simon-Dach Strasse’de minik bir kahve dükkanı. İnternet var, laptopla çalışmalık yani. Menüde hem Türk kahvesi hem Portekiz kahvesi var.
MADAME TARTINETTE
Wühlischstr.
İçerideki tüm mobilyalar özenle seçilmiş vintage parçalar, ortam çok tatlı Madame Tartinette’de. Kahve ve croissant’lar leziz. Çalışan kızlar fransız, Almancaları çok şirin ve kafalarında Amy Winehouse stili bantlarıyla ortamı tamamlıyorlar. İnternet de var. Benden başka çalışanlar da vardı.
BURGERS BERLIN
Sonntagstraße 2
Friedrichshain’da minik bir hamburger dükkanı. Cheddar yerine vejeteryan hamburgere köfte yerine koydukları kızarmış mozarellayı hamburgerinize koydurmayı teklif edin, çok leziz oluyor. Patatesler de güzel.
TRES CABEZAS
Boxhagener Str. 74
Friedrichshain’da kaldığımda sabah işe gitmeden önce uğrayıp kahve aldığım, bazen de içerde laptop’umla çalıştığım bir kahveci. kahveye önem veriyorlar, drip ekipmanları da satılıyor. Cappucino’su gerçekten leziz. Bir de müdavimleri var tabii buranın. Önündeki koltuklarda ne flörtleşmeler, ne kesişmeler.
DÖNER DACH
Simon-Dach-Str. 11
Mustafa’s’dan sonra en sevdiğim Gemüse Kebap. Baya başarılı. Haftasonu Berghain’a girmeden, ya da Friedrichshain’daki barlardan çıkınca falan uğrayabileceğiniz, 24 saat açık olması muhtemel, önü her daim cıvıl cıvıl mekan. Afiyet olsun!
MITTE:
HAKESCHER MARKT / WEINMEISTERSTRASSE / ALTE SCHÖNHAUSERSTRASSE /ROSA LUXEMBURG PLATZ
Berlin’deki en sevdiğim yer Weinmeisterstrasse U durağının olduğu yer. Buraya gelince kendimi mutlu hissediyorum. Kaffeemitte, Urban Outfitters, Monki, Freitag falan burada. Buradan çok az yürüyerek Hakescher Markt’a ve oradaki Hof’lara veya Alte Schönhauser Strasse boyunca yürüyerek Rosa-Luxemburg Platz’a oradan da Schönhauser Allee ve Kastanienallee’ye gidebilirsiniz.
ProQM
Almstadtstraße 48-50 (Rosa Luxemburg Platz’a yakın)
İçine girip bir takım hipsterlarla beraber kendinizi kaybedeceğiniz, yemeyi hatta barınmayı boşver kazandığım her şeyi bu mimarlık kitaplarına harcamak istiyorum diyeceğiniz garip bir şekilde – belki de pek bir şey alamadığınız için – kendinizi kötü hissettiren ama önünden her geçtiğinizde içine girip en az yarım saat kalma isteği uyandıran kitapçı. Çok güzel be!
Blaues Band
Alte Schönhauser Str. 7/8
SCHÖNHAUSERALLEE / KASTANIENALLEE / Weınbergsweg
Güzel kafe ve barların olduğu sokaklardan biri Alte Schönhauser Allee ve Kastanienalle. Daha önceki Berlin yazılarımda da buralarda önerdiğim cafe restoran ve mağazalar var mutlaka göz atın. Yenileri de burada:
An einem Sonntag im August
Kastanienallee 94 – 103
An Einem Sonntag Im August, yani Ağustos’ta bir akşam üzeri, ismiyle cezbetti beni burası ilk başta o yüzden gititm, içerde tribün gibi birkaç katlı ahşap banklara atılmış minderlerle samimi rahat bir havası var. Bir yandan da tepede disko topu ve sürekli elektronik müzik çalıyor. Yine de sohbet edilemeyecek kadar yüksek bir volümü yok. İçinde dondurma olan Viyana kahvesi leziz. Kokteylleri eh işte. Genel olarak keyifli mekan.
Nothaft + Seidel
Schönhauser Allee 43
İçi çok şirin yeri güzel harika tartları ve sandviçleri olan bir kafe. Go for it!
Konnopke’s Imbiß
Schönhauser Allee 44b
Curry 36 kadar olmasa da Berlin’in ünlü Currywurstçularından. Ne verim abime?
Best Friends
Gleimstr. 10
Uygun fiyatlı leziz sushi’leri ve şık ortamıyla kesinlikle tavsiye ediyorum burayı.
PRENZLAUERBERG:
Mauerpark
Hipster kelimesi burada icat olmuş olabilir çocuklar. Mauerpark’ta milletin evinden çöp diye attığı pis pis eşyaların arasında gezinip her şeyi almak isteyecek gibi oluyorsanız siz de bir hipstersınız üztelik. Ben hipster olduğum gerçeğimle barıştım mesela. İkinci el mağazalardan kaşıntılarım sebebiyle hiçbir şey almıyor oluşum bu gerçeği değiştirmiyor. Çünkü ben Pazar günlerimi elimde ucuz şarabımla bu çerçöpün arasında bu insanlarla geçirmekten, sonra çimlerde oturup birilerinin deneysel müzik performanslarını dinlemekten, baktığım her yerde alabildiğine graffiti görmekten, bir de utanmıyormuş gibi adımbaşı durup fotoğraf çekip ve de en ölümcülü en sonunda bunları blog’uma yazmaktan çok ama çok hoşlanıyorum. Evet ben iflah olmaz bir hipster’ım ve Mauerpark da benim madebim.
Café Anna Blume
Kollwitzstr. 83
Pazar brunch için biçilmiş kaftan Ana Blume hem bir cafe hem de çiçekçi dükkanı. Güzel havalarda dışarıda oturmak için sıra beklemeniz gerekecek ama beklediğinize değecek. Akşam 4’de 5’de bile gidebileceğiniz Ana Blume’de kat kat gelen brunch tabağı hem göze hem damağa hitap eden cinsten. Brunch sonrası Mauerpark yürüme mesafesi. Tipik bir Berlin Pazar akşamüstü için planınız hazır işte:) Mauerpark sonrası Hoppetose’ye gidip Pazartesi sabaha kadar dans etmeye devam edebilirsiniz üstelik:)
berlin’den son havadisler
berlin’den son havadisler
“Berlinliler soğuk, terbiyesiz, kaba ve inatçı; Berlin heryerde inşaatları, insanların durduğu ve yürüdüğü sıkışık sokaklarıyla iğrenç, gürültülü, pis ve gri – ama burada yaşama şansı olmayan herkese acıyorum” demiş Berlin sosyetesinin...

Berlin’e Gittim Diyebilmeniz İçin Yapmış Olmanız Gereken 22 Mevzu
Berlin’e Gittim Diyebilmeniz İçin Yapmış Olmanız Gereken 22 Mevzu
“Berlinliler soğuk, terbiyesiz, kaba ve inatçı; Berlin heryerde inşaatları, insanların durduğu ve yürüdüğü sıkışık sokaklarıyla iğrenç, gürültülü, pis ve gri – ama burada yaşama şansı olmayan herkese acıyorum” demiş Berlin sosyetesinin...

YORUMLAR
Şu an hiç yorum yok.