Almanlar kazanınca

Geçtiğimiz hafta 5 günlüğüne çok sevdiğim Almanya’daydım.

Vestel Dünya Kupası sırasında televizyon alan ve çekilişe katılanlar arasından 50 talihliyi yanlarında birer kişiyle beraber Dünya Kupası’nı kazanan ülkeye götürme sözü vermiş. Dünya Kupası’nı Almanlar kazanınca Berlin ve Hamburg’da dolu dolu 5 günlük bir seyahat kazanan tam 100 kişiyle birlikte ben de Almanya yolunu tutmuş oldum böylelikle.

Evet Almanya’ya çok sık gidip geliyorum hatta kısa bir süreliğine Berlin’de yaşadım bile, ancak hep yalnız gezen biri olarak ilk kez 100 kişiyle beraber bir seyahate etmek benim için büyük bir değişiklik! Üstelik de her yaş grubundan hem de Türkiye’nin farklı farklı şehirlerinden tam 100 kişi!

Aralarında çekilişi kazandığına öğrenince Almanca kursuna başlayan ve 3 aylık sürede Almanya’da bütün siparişleri Almanca verecek kadar Almanca öğrenen; dönerken yanında çalışan herkese çikolata getirme sözü vermiş olan, ilk kez Almanya’ya gelen hatta ilk kez yurt dışına çıkanların olduğu ekibin heyecanını onlar kadar ben de paylaştım.

Berlin’e indikten sonra hiç otele girmeden otobüslerle şehri gezmeye başladık. Normalde Kasım ayında oldukça soğuk olan Berlin’de şansımıza günlük güneşlikti hava. Zaten 50 tane kura kazanan insan var yanımda! Hava tabii ki güzel olacak :)

Schloss Charlottenburg’u görüp şehrin içinde tur otobüsüyle Brandenburger Tor’a devam ederken yolda rehberimiz bize Almanya yakın tarihi ile ilgili ilgi çekici bilgiler verdi. Brandenburger Tor’daki fotoğraf molamız sırasında 100 kişilik grupta kaynaşmaya başlayanlar bile vardı:)

Brandenburger Tor’dan katledilen Yahudiler Anıtı’na kadar kısa ama güzel mesafeyi yürüdük ve bu tüyler ürpertici anıtın içinde yürümeyi deneyimledik. Sonrasında otobüslerle eski Batı ve Doğu Berlin arasındaki kontrollü bir geçiş noktası olan Checkpoint Charlie’yi gördük.

Ku-Damm’da 2 saatlik bir yemek molası ve serbest zamandan sonra Bergama Müzesi’nin yolunu tuttuk. Sunak bölümü kapalı olsa da hala hizmet veren ve özellikle Türkler için oldukça büyük anlam taşıyan müzeyi gezdikten sonra akşama doğru otobüslerimizle şehrin merkezinde, Mitte’de Alexanderplatz’da yer alan dev bir gökdelen olan otelimizin yolunu tuttuk. Benim 34. kattaki odam şimdiye kadar şehirde bulunduğum en yüksek noktaydı.

Kısa bir dinlenmenin ardından ilk akşam yemeğimizi otelin şık restoranında yedik. Bir günün sonunda artık herkes kaynaşmıştı bile.

Berlin’de 3 gece konaklayacağız. İlk gün rehberle beraber en önemli noktaları gezdikten sonra 2 gün şehri kendi başımıza keşfedeceğiz. Kırmızı, sarı, yeşil yaprakların bir kısmı ağaçlarda, bir kısmı yerlerde, yakmayan ama ısıtan bir güneş, huzurlu sokaklar, son bahar Berlin’e çok yakışıyor. Herkes yılın bu zamanı burada olmaktan çok memnun.

Ben de sabah otelde kahvaltı ettikten sonra erkenden sokaklara vuruyorum kendimi. Belki Berlin’de artık bir ‘keşif’ söz konusu değil benim için ama yine de her seferinde mutlu ediyor bu şehir beni. Özlediğim mekanları ve insanları yeniden görmek de bonus üstelik!

Akşam yemeklerinde her seferinde Berlin’de 100 kişiye birden aynı anda ve çok iyi bir kalitede servis yapabilen büyük ama ruhu olan bir restoranda grupla buluşarak arayı kapatıyoruz tabii. “Siz nereleri gezdiniz” bugün masaların en çok konuşulan muhabbetleri. Herkes keşiflerini birbirlerine anlatırken adresler değil tokuş ediliyor.

Cumartesi sabah kahvaltımızı ettikten sonra otobüsle Hamburg’a geçiyoruz. Hamburg benim için de ‘keşfedilecek’ şehir kategorisinde. Heyecanım Berlin’dekinden biraz daha büyük itiraf etmek gerekirse.

Toplam 4 saatlik yolculuktan sonra öğlen saatlerinde Hamburg’a varıyoruz. Rehberlerimiz eşliğinde otobüsle muhteşem güzellikteki, yemyeşil Hamburg’un içinden geçerken şehir hakkında bilgiler ediniyoruz.

Kesinlikle çok şanslı bir ekibiz! Almanya’nın en kuzey kenti Hamburg’da da hava günlük güneşlik. Belediye Binası’nın olduğu meydanda yine 2 saatlik bir öğle yemeği molamız var.

Sonrasında bir zamanların çok konuşulan mimari dönüşüm projesi HafenCity’ye, Reeperbahn ve St Pauli semtlerine uğradığımız turumuzdan sonra otele gidip dinlenme zamanı. İnanılmaz ama otelimiz Berlin’dekinden de güzel. Yeri de inanılmaz merkezi, hemen tren ve metro istasyonunun dibinde!

İlk akşam yemeğimiz yine otelde. Filini restoranda çok leziz yemeğimiz sırasında herkes Hamburg’u Berlin’den daha çok beğendiğinden bahsediyor. Berlin aşığı olsam da hak vermemek elde değil!

Hamburg gece hayatı sık sık çok ünlü Berlin gece hayatıyla kıyaslanır hatta daha iyi olduğunu söyleyenler de yok değil. Ben de bugün Cumartesi diyerek keşfe çıkıyorum. 1 gecede karar vermesi çok zor ama Berlin’den hiç arda kalır yanı yok gibi görünüyor.

Ertesi gün Hamburg’da dolu dolu bir günümüz var ve otelde ettiğimiz kahvaltının ardından hepimiz kendimiz keşfedeceğiz şehri. Ben de bilen arkadaşlardan tavsiyeler ve araştırmalar sonucunda Sternschanze’de ve sonra St Pauli’de alıyorum soluğu. Günlük güneşlik havada sabahtan akşama kadar yürüdükten sonra St Pauli takımının stadının hemen oraya kurulan mevsimlik bir lunaparka denk geliyorum.

Akşam hep beraber buluştuğumuz restoranda öğreniyorum ki meğer herkes en az 1-2 saatini bu süper geçici lunaparkta geçirmiş. Hatta yemekten sonra tekrar parka gidenler bile var :)

Son günümüzde, dün Pazar’dı bugün biraz alışveriş de yapalım diyerek erken kalkıyor çoğunluk. Öğlene kadar şehri gezdikten, keşfettikten sonra hep beraber havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Pasaportumu otobüste, şapkamı da uçağa binmeden düşüyorum. 100 kişi olsak da ekipte bir ‘aile’ ruhu oluştu 5 günde. Bizim kızındır diyip hemen bana getiriyorlar. Duygulanmamak elde değil. Gece İstanbul’a vardığımızda herkeste tatlı bir yorgunluk. İyi ki Almanlar kazamış diyoruz.

ARKIMEET’te bizi neler bekliyor?

Geçtiğimiz hafta 5 günlüğüne çok sevdiğim Almanya’daydım. Vestel Dünya Kupası sırasında televizyon alan ve çekilişe katılanlar arasından 50 talihliyi yanlarında birer kişiyle beraber Dünya Kupası’nı kazanan ülkeye götürme sözü vermiş....

Önceki Yazı