cape town elif

Beni uzun zamandır takip edenlerin de fark edebileceği gibi ‘cizenbayan’ artık eskisi gibi zamanımı ve dikkatimi verdiğim bir platform olmaktan çıktı. Paylaşma sevgisiyle kendi kendine doğan ve gelişen ‘cizenbayan’ influencer / algoritmalar / instagram dünyasının geldiği nokta ve yapmam beklenen şeylerin artık benim değerlerimi yansıtmaması sebebiyle hayatımın merkezi, geçim kaynağım ve kendimi ifade ettiğim mecra olmaktan yavaş yavaş uzaklaştı…

Artık uzun uzun blog yazıları yerine müzikle ifade ediyorum kendimi son 3, 3.5 senedir. Hatta bu sene de artık geleneksel sene sonu yazımı yazmam diyordum ama bence 2020 son bir sene sonu yazısını fazlasıyla hakeden bir sene oldu. Bir de tabii her Aralık ayında sizlerden gelen ‘bu sene de sene sonu yazını yazacaksın değil mi’ mesajları da bu geleneği bu sene de sürdürüyor olmamın bir diğer sebebi… Bu seneki sene sonu yazımı Cape Town’dan yazıyorum. Kronoloji konusunda epey zorlanıyorum çünkü zamanın göreceli olduğunu en çok hissettiğim sene bu oldu…

cape town elif

Her sene Aralık ayında ‘bu sene artık bitsin, berbattı, şu şu şu ünlüler öldü’ gibi postlar paylaşılır bense hep, belki de bu yazıları yazmayı alışkanlık haline getirdiğimden, geri dönüp bakıp o sene yer yer zorlansam da ne kadar çok şey öğrendiğimi farkederim. Hiçbir sene için hadi artık bitsin yenisi başlasın kafasına girmedim. Zor senelerim oldu evet ama hepsinden yepyeni hayat yetileriyle, içselleştirilmiş bilgelikler ve dayanıklılıklarla çıktım. 

Eminim insanların en çok bitmesini istedikleri sene 2020.

Yukarıda bahsettiğim üzere full time müzikle uğraştığım, geçimimi de tamamen müzikten sağladığım için (DJ’lik, producer’lık ve başka DJ ve label’lara verdiğim sosyal medya hizmeti) 2020 sanırım yetişkin hayatımda en az para kazandığım, maddi olarak en çok paniklediğim sene olmuş olabilir.  Bir anda hem gigler iptal oldu, hem de gigleri iptal olan sosyal medya müşterilerim de benimle çalışmayı durdurmak zorunda kaldılar. Bir anda kira, faturalar, diğer masraflarım, şirket giderlerim, vergiler ve sıfır gelir şeklinde kalakaldım…

Hayat damarlarından biri seyahat etmek olan biri olarak en az seyahat ettiğim sene olmuş olması da muhtemel. Ve yine kati planlar yapmayı sevmesem de kafamda niyetler, ne yapmak istediğime dair yol haritaları olan biri olarak belirsizlikler ve sürekli değişen koşullarla en çok sınandığım sene olmuş olabilir… Yine de hem içinden geçerken hem de geri dönüp bakınca aslında çok öğretici, bilmediğimiz yerden soran, baş etmemiz gereken şeyi önümüze koyup ‘kaldırın defterleri kitapları quiz oluyorsunuz’ diyen bir seneydi. 

Ben oğlak burcuyum. Hafif zorlanmak gizliden zevk bile aldığım bir durum sanırım.  Bireysel anlamda hepimiz zorlandık, gelgitler yaşadık ve kolektif anlamda da gerçekten zor bir seneydi tüm dünya için. Türkiye’de doğup büyümüş insanlar olarak pek çok can sıkıcı durum yaşadık hayatımız boyunca. Depremler, terör, paramızın gitgide pul olması ve nicesi gibi… Tüm dünyayı ilgilendiren bu kadar büyük bir sorunu ise ilk kez yaşıyoruz. 

Tüm dünyanın neredeyse tamamen durduğu o ilk günlerde farklı bir dünya mümkün mü diye düşündük biz romantikler olarak. Uçaklar, arabalar durmuş, karbon salınımı rekor seviyelere düşmüş, bizlerse (şanslı olanlarımız) evlerimizde içlerimize dönmüştük.

Varlığını tehdit eden ‘en acil’ tehlike olan bu virüse karşı bu kadar radikal ve hayat tarzımızı değiştiren önlemler alabiliyorsak, okyanuslarımızdaki plastik atıklar, dünyadaki adaletsiz gelir dağılımı, eriyen buzullar ya da biz yiyelim diye ‘üretilip’ rekor karbon salınımı, su ve arazi tüketimiyle dünyanın sürdürülebilir olmaya en uzak endüstrisini reforme etmek için de yapabiliriz belki benzerlerimi diye ümitlendik ilk başta… Şimdiyse kulak temizleme çubukları ve plastik market poşetlerinin yanında tek kullanımlık maskeler ekledik okyanuslarımıza dökmeye devam ettiğimiz ‘insanlık mirasımıza’…

Dünyada her gün açlıktan, temiz suya erişimi olmadığından, savaşlardan ölen binlerce insan varken ve biz bunlar için kılımızı kıpırdatmazken bir virüs hepimizin hayatını değiştirdi… Virüs çok büyük dertlerimizden sadece bir tanesi. Doğal kaynakları ve şanslı doğmamış insanları sömüren, tüm değerlerini kaybetmiş ve tek pusulası rant olan, dengesiz, müthiş ataerkil bir sistemin içindeyiz. Belki de tüm bu yaşadıklarımız nefes almak için yüzeye çıkışımıza ivme olacak o son dibe vuruştur kim bilir….

Hızlı başlamıştı 2020…

2019 31 Aralık gecesi Amsterdam’da çaldım. 2018 yılbaşında beraber olduğumuz Merve ve Bilge’yle geleneğin 2. senesinde beraberdik. Bu sene Sinem de bizleydi. Benim çaldığım The Gardens Of Babylon etkinliğinde o da show yapmak için booklanmıştı. O gece ben çalarken elektriklerin kesildiğini hatırlıyorum…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Amsterdam’ı Londra, Ankara, İstanbul, tekrar Amsterdam, Berlin, Kharkov ve Antalya’da gigler takip etti. Corona virüs 2020’nin ilk iki ayında da dünya gündemindeydi ama hatırlarsanız çok da ciddiye almıyorduk kendisini. Asyalılar zaten hep maske takıyordu. Muhtemelen abartıyorlardı…

O sırada Avustralya’da ormanlar yanıyordu. Hatta biz de Global bir Fundraiser düzenledik, İstanbul ayağı da yapıldı. Ben o sırada sanırım Londra’da çalıyordum. 12 Ocak’ta yani doğum günümde hiçbir şey yapmadım. Biraz depresiftim o gün. Ocak’ta Klangextase için yaptığım Podcast ve Aralık’ta Dubai’de Kaynouna’da çaldığım setler soundcloud’da yayınlandı. 

Şubat ayında ilk remixim yayınlandı. Playaalchemist Duchess’la B2b Burning Man setimizi yayımladı. Yine Şubat ayında büyük hayranı olduğum Oliver Koletzki’nin label ve ajansı bünyesine girdim. Artık dünya çapında The Altitude Agency, Almanya ve Avusturya bookingleri içinse Stil Vor Talent artistiyim. 

Yılın ilk aylarında halen seyahat ediyordum. Ben maske takmıyordum ama bindiğim uçaklarda zorunlu olmasa da maske takan insanlar vardı artık. 14 Şubat’ta Kharkov’da (geçen Kasım’da beni özel bir doğum günü  partisi için booklayan ekip bu kez bir warehouse’a booklamışlardı) ilk kez canlı canlı 2000 kişi karşısında performans sergiledim. Bu ikisinin bi ortası yok mu diye de sordum :)

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Berlin’de Beate Uwe’de Türkiye’den arkadaşlarımın da katıldığı ve o ‘çalmayı en sevdiğin yer neresi’ dediklerinde cevaplarım içinde Berlin’in de mutlaka olmasına sebep olan enerjiye şahit oldukları süper keyifli bir gecede çaldım. 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

O dönem  çantamda sürekli hand sanitizer olduğunu hatırlıyorum mesela.  Yine Şubat’ta Vander’in doğum günü için Amsterdam’da çalmaya gittiğimde ise mekanda biraz üşümüş ve tribe girmiştim ya hastaysam ve burdaki herkese bulaştırırsam diye. Daha ne hastalığı ne semptomlarını çok bilmiyorduk… Hava soğuk olduğu için üşümüştüm aslında ve hasta değildim ama daha o zamandan yepyeni bir korku ve panik hayatımızda kendini hissettirmeye başlamıştı işte… Zaten kolay kolay hasta olan biri değilim maşallah. Ama mesela annemi uzun lockdownlardan sonra ilk gördüğüm gün de tribe girmiştim boğazım falan kaşınmıştı.

Daha sonradan hem kendime iyi baktığım için hem de haberleri takip etmeyi bıraktığım için virüsle ilgili yersiz korkularım hiç yok. Sadece sorumlu bir vatandaşım diyebiliriz. Kendim için korkmuyorum ama bu virüsün yayılmasında payım olsun istemem… Anti maskeci anti aşıcı falan hiç değilim.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Henüz normal seyreden 2020’nin 2. ayında her sene beraber board yapmaya gittiğimiz Berk’le Bulgaristan’a bile gittik. Berk sağolsun paramızla rezil olduğumuz çok eski bi otelde kaldık Pamporovo’da (Artık Bansko’ya gitmeyelim dedim diye beni götürdüğü yer!!!) ve orda da virüsten gayet haberdar olduğumu hatırlıyorum.  Son Avrupa seyahatim bu oldu sanırım…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

DJliğe başlamamla birlikte seyahat etme stilim ve tempom da tamamen değişti. Eskiden iş için gittiğim yerlerde uzun uzun kalabiliyordum. DJ olarak ise Cuma bi yerde Cumartesi başka bi yerde çalmak için farklı bir seyahat temposu ile tanıştım, neredeyse her hafta sonu… Müzik yapabilmek için stüdyo dışında, hafta içleri dinlenebileceğim, uykumu alabileceğim kendime ait bir alana da büyük bir özlem ve ihtiyaç duymaya başlamıştım.

elif studio istanbul

Nomad olduğum 3 sene boyunca arkadaşlarımın kanepelerinde, otel odalarında yatmaktan yorulmuş ama en önemli motivasyonum müzik prodüksiyonuna başlamış olmam ve bir stüdyoya ihtiyacım olmasıydı. 2019 Kasım ayında, tam 3 sene süren nomad’liğe son verip, Cihangir’de bir ev tutmuştum hatırlarsanız.

Tüm dünya lock down’a girene kadar tempom hafta sonları gidip bir yerlerde çalıp hafta içleri evde stüdyomda müzikle uğraşmaktı. Her ay podcastler yapıyordum. Stüdyoda vakit geçiriyordum. Evden de pek çıkmıyordum. Ev aydınlık ve ferah olduğu için çıkasım gelmiyordu. Sokaktaki kaostansa korunaklı evimde arkadaşlarımı ağırlamayı tercih etmeye başlamıştım. Evde kendime sağlıklı yemekler yapıyordum. Senelerce o kadar seyahat üstüne tam bir ev kuşu olmuştum….

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Yeni mahallemi pek sevmiştim. Sinem gelip sık sık bende kalıyordu.  Henüz dünyada Lockdown’ın L’si yokken evde puzzle yapmaya başlamıştık hatta. Pek çok arkadaşım Cihangir’deydi. Mey’in yoga stüdyosu Githa Yoga eve çok yakın ve biz bütün mahalle Pazartesileri Mey’in dersinde buluşuyorduk. Çok nadir evden çıktığımda Journey’e ya da bakım için BuKafa’ya gittiğimde de o ‘mahalle’ hissini çok güzel bir şekilde yaşıyordum.  Yurt dışında olmadığım hafta sonları İstanbul’da çaldığımda çok keyifli core bir kitle giglere gelmeye başladı. Dreamsway için Suma’da, TGOB için Binbirdirek’te ve doğum günü hafta sonumda Kastel’de çaldığım giglerin hepsi çok keyifliydi. Başladığımdan beri ilk kez İstanbul’da çalarken sevildiğimi beğenildiğimi, takip edildiğimi hissettim. kastel-istanbul

Bu ait olma, topraklanma hali inanılmaz iyi gelmişti…  Mart başında seneler sonra ilk kez saçlarımı kısacık kestirdim. Bu sene festivallerde Burning Man’de rahat ederim diye düşünüyordum LOL

 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Henüz olacaklardan habersiz bir düzen kurmuş kendime gidiyordum işte… 7 Mart’ta çalmaya gittiğim Güney Afrika’dayken artık dünyanın dikkati iyice bu yeni virüs üzerine çekilmişti. Henüz hiçbir yerde kısıtlamalar yoktu ama ben çaldıktan sonra ve dışarı çıktığımda da çok seyahat ediyorum kimseyi riske atmayayım diye insanları öpmediğimi tokalaşmadığımı hatırlıyorum Cape Town’da. Uzunca bir süre boyunca son performansım olacağını bilemeden çalıp ertesi gün İstanbul’a döndüm Güney Afrika’dan ve sonrasında da zaten bütün dünya yavaş yavaş sınırlarını yabancı ülkelere kapamaya başladı… 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Mart ayıyla birlikte Lockdown’lar başladı. Sinem de uzun hafta sonu yasaklarını yalnız geçirmemek için gelip bizle daha sık kalmaya başladı. Bu zorunlu evde kalışlarda puzzle kaslarımızı iyice geliştirdik. Birbirimize yemekler yaptık. Özellikle omlet konusunda kendimizi aştık.  Ara ara tatlı tatlı didiştik karı koca gibi… Arkadaşlığımız dostluğumuz kız kardeşliğimiz boyut atladı <3 puzzle

Mart ve Nisan aylarındaki bütün giglerim tek tek iptal oldu. Mart’ta Berlin’de Kater Blau’da, Istanbul’da Stil Vor Talent Showcase’de, Düsseldorf’ta çok sevdiğim arkadaşlarımın başlatacağı parti serisinin ilkinde , Mayıs’ta New York’ta, Haziran’da Berlin’de A Tribe Called Kotori Open Air’da, Haziran’da Arnavutluk’ta Anjunadeep Explorations’da çalacaktım. Hepsi iptal oldu… O dönem halen durumun ciddiyetini tam kavramış olduğumu söyleyemeyeceğim. Mart aylarında henüz tüm ümidimi kaybetmemiştim bu senenin gidişatıyla ilgili… Taa ki Nisan başında Ağustos sonunda gerçekleşmesi gereken Burning Man de iptal olana kadar… 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Planladığımızdan, umut ettiğimizden farklı bir sene olacaktı 2020 belli ki… Ekonomik kısıntıların dışında, yalnızlıkla baş etme, bilinmeze teslim olma, ‘yeni norm’lara adapte olma, yaptığın işte motivasyonunu kaybetmeme, duygusal iniş çıkışları idare etmeyi öğrenme, yaptığım işi bugünkü şartlara nasıl uyarlayabiilirimi düşünme gibi pek çok resilience sınavı da bekliyordu bizi… 

covid moods

Mart Nisan Mayıs ayları koca bir hafta içi gibi geçti benim için kısacası. Bir çok şeyi yapmaya bolca vaktin olduğu ve hafta sonunun yorgunluğunu attığın uuuuuuupuzun bir hafta içi… Hafta sonları havaalanına gitmek dışında hayatımda çok bir değişiklik olmadı yani…  quarantine

Evde 2 ay geçmiş Mayıs gelmişti… Havaların iyice ısınmasıyla birlikte Cihangir’deki evin balkonunda güneşlenmeye başladık.

IMG_9346

Netflix’de ne varsa bitirdik. The Midnight Gospel, Good Place, Final Space, klasiklerim Rick and Morty ve Big Mouth, One Strange Rock, Explained, Cosmos, Avatar, Dragon Prince… Hatta bi ara animelere düştüm büyük…

IMG_9353

Hem productive oldum hem dinlendim. Gerçekten çok fazla müzik yaptım, çok şey öğrendim ama baya da hiçbir şey yapmadığım ya da sadece keyif yaptığım kendime baktığım anlarım oldu. Çoğunlukla sağlıklı beslendim. Vegan değilim ama et ve süt ürünü tüketimim baya azaldı, mümkün olduğunca bitkisel beslenmeye çalışıyorum. İnsan peyniri bile kesebiliyormuş onu öğrendim.

Modlarımı, ruh hallerimi dinledim, olmuyorsa zorlamadım, oluyorsa derinine daldım… Sabah uyanınca rüyalarımı yazmaya başladım. Türkiye’de uzun zamandır bu kadar uzun kalmamıştım. Kendimi gündeme çok fazla kaptırırsam depresyona gireceğimi anladığım gibi telefonumdan twitter’ı sildim. Koronayla ilgili hiçbir sayıya ve habere bakmama kararı aldım. Modumu stabil tutmamı sağlayan en büyük kararım bu oldu. cihangir

Kütüphanemdeki çok büyük oldukları için benle seyahate gelemeyen kitaplarım bana göz kırpmaya başladılar. The Science of Rick and Morty, The School of Life, The Artists Way, The Presence Process, Making Music, 21 Lessons for the 21st Century, The Brain Fog, A Field Guide to Lucid Dreaming, The Art Of Thingking Clearly, Make It Happen gibi kitaplar okudum. Hepsini tavsiye ederim…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Julia Cameron’un Sanatçı’nın Yolu kitabını okumaya ve kitaptaki insanı içindeki yaratıcı kaynakla buluşturmaya onu benimsemeye ve hissetmeye yönelik egzersizler içeren 10 haftalık programı yapmaya başladım.

elif reading

Özellikle yazarın önerdiği ‘sabah sayfaları’ yaratım esnasında akıcılığı ve yaratıcılığı tıkayan gündelik dertleri kafamızın içinde tekrar eden sesleri susturmanın şahane bir yolu, bir nevi meditasyon. Sabah sayfalarım, meditasyonum, özellikle bu dönemde bağışıklığımı yüksek tutmak için yaptığım küçük şeyler, bu rutinlerin hepsi beni toprakladı ve bana çok iyi geldi

celery juice

Senelerdir yaşadığımdan bambaşka bir ritme girdim. Stüdyoyu ve evi saran bitkilerim de sanki evde onlarla ilgilenen biri olduğunun farkında hızla büyümeye evi ele geçirmeye başladılar. Ev çok cosy bir yer oldu ve ben yükselen burcu boğa olan bir oğlak olarak iyice ev kuşu oldum.

elif rootist

Bir yerlere gidemememin sebebi ilk kez Türk olmam dışında başka bir şeydi. Ben gidip bir yerlerde çalamıyordum ama Avrupalılar Amerikalılar da çalamıyordu. Panik olmak ve bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissetmek yerine seneler sonra durmak dinlenmek ve hatta bu zamanı prodüksiyon yaparak değerlendirmek iyi bile olacaktı…

elif home studio

İlk kez bu kadar uzun süre kesintisiz stüdyoda vakit geçirerek müzik prodüksiyonunda da daha akıcı hale gelmeye başladım. Oliver Koletzki ona dinlettiğim bir şarkımı beğenip A Tribe Called Kotori için bir EP istedi benden. İlk EP’m üzerine çalışmaya başladım…

IMG_9355

Nisan’da 3. Anjunadeep Deep Edition’ım, Mayıs’ta Desert Hut podcast’im yayımlandı. Mayıs’ta PR ve management için bana güzel teklifle gelen Lydia Laws ile çalışmaya başladım. Pek çok sanatçı bu dönemde masraflarını kısarken ben böyle bir adım atmaya cesaret ettiğim için kendimle gurur duyuyorum çünkü Lydia, Elif projesine müthiş katkılarda bulundu, bulunuyor. . 

 

Kısacası ilk aylar hem kişisel gelişim hem de mental ve fiziksel dinlenme hem de kendimi işimde ilerletme anlamında baya iyi geldi bana. Hayatımın belki de son 10-12 senesi dur durmaksızın seyahat etmiş biri olarak bu zorunlu da olsa durma haline ne kadar çok ihtiyacım varmış aslında… 

huzur

Bunu tabii ki 20li yaşlarında influencer’lik yaparak para biriktirmiş, kenarda parası olan, masraflarını kısabilme lüksü olan privileged bi yerden yazıyorum ve bu dönemde maddi olarak çok zorlanmadığım için şükrediyorum. 

Ama yine de ara ara (özellikle de ay başlarında kira öderken) küçük tatlı panik ataklar yaşamıyor değilim. Ben de ev arkadaşım da işsizdik sonuçta. Ama ne şanslıyız ki pek çok fundraiser etkinliği oldu bir anda işsiz kalan sanatçılar için bağış toplanan. Soundcloud ve Spotify’ıma Alman bir arkadaşımın benim için açtığı (çünkü Türkiye’de paypal yok) Gofundme kampanyasını bağlayarak ‘donation button’ları koydum ve lockdown’lar boyunca yayınlarımı izleyen insanlar bağışlarda bulundular. Twitch yayınlarından, bünyesinde bulunduğum Akumandra, Stil Vor Talent gibi label’lardan bağışlar geldi. Zorlandığım kadar destek gördüğüm de bir dönem oldu… zoom yoga

Yoga dersleri, partiler, toplantılar, doğum günleri, her şey Zoom denen platform’a taşındı. Eskiden İstabul’da şimdi Fransa’da yaşayan çok sevdiğim yoga hocam Stephanie ile yoga yapmaya, aynı mahallede oturduğum Taylan’dan ukulele öğrenmeye başladım Zoom’dan. Her hafta Pazartesi bütün mahalle buluştuğumuz Mey’in Githa Yoga’daki dersleri de Zoom’a taşındı. Hatta, label’ı Swoon’un Showcase’lerinde çalmak için Güney Afrika’ya geldiğim Ryan Murgatroyd’un kalabalık müzik teori dersleri de Zoom’da gerçekleşti. 2020 Zoom virali gibi bişeydi…

the altitude agency

Hepimiz evlerimizdeydik ama dünyanın her köşesinden bilgi daha ulaşılır olmuştu artık. Herkes kendi en iyi bildiği ya da yapabildiği şeyi bütünün yararı için sunmaya başladı. Bir anda sanki bir bilgi altın çağı yaşandı. Kısa bir süreliğine bu tarz içeriklerin hepsi ücretsizdi hatta. 

zoom online ukulele bonjuk

Henüz Twitch diye bişey yoktu hayatımda ama ben de kendi kendime evde deckler duruyo biraz çalıp canlı yayın yapsam insanların hoşuna gider mi acaba diye düşündüm tabii. Benim gibi pek çok kişi böyle düşünmüş olacak ki DJ’ler olarak bizler de live streamlere de işte tam bu ortamda başladık.

 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Mart ayından Haziran başında Türkiye’de şehirler arası yollar açılana kadar neredeyse her hafta çeşitli platformlardan live streamler yapmaya devam ettim. Hatta bir kez de DJ ve producer’lar sosyal medyayı nasıl daha iyi kullanabilirler başlıklı bir sunum yaptım. Bu da benim katkım olsun diye. Evden ilk live stream’imi 20 Mart’ta The Gardens of Babylon’un Global Isolation Party’si için yaptım. Setim Zoom’da yayınlandı. TGOB’un global ailesinden 1000 kişi evlerinde kameralarını açmış küçük küçük ekranlarda dans ettiler. Bir araya gelemediğimiz için ‘bir araya gelmenin’ yollarını arıyorduk. Zoom partileri çok devam etmedi ama live streamler tam gaz devam ediyor ve bana sorarsanız virüs tamamen bitip lockdown diye bir şey kalmazsa da devam edecekler…

Artık uçağa binip başka bir ülkeye gidip çalmak yerine evin salonundan çalıyordum her hafta… Kendi içinde hem zorlukları hem kolaylıkları var… Seyahat angaryası yok (bazen havaalanından otele ordan kulübe ve sonrasında hemen havaalanına gitmek gibi durumlar olabiliyor, epey yorucu) ama her hafta yepyeni bir playlist gerekiyor. Çünkü kulüpte çaldığın set gibi sadece orada olanlar dinlemiyor seni, set internette kalıyor. Bir de tabii işim teknik kısmı var. Kulüpte çaldığında teknik kısımla ilgilenmiyorsun ama live stream’de mecbursun… 29 Mart’ta A Tribe Called Kotori için 2 saatlik bir canlı yayın yaptım. Bu yayın FB’daydı ve yarım saatte bir kesildiği için ben de daha sonradan bütün kaydı Youtube kanalıma koydum ve bir daha Facebook’tan yayın yapmamaya karar verdim.

Herkes Twitch denen bir platform’dan bahsediyordu. İlk Twitch yayınımı Brezilyalı ekip MBR için 5 Nisan’da yaptım. Canım downtempo çalmak istedi. Oturdum salonda yere çaldım;) Henüz platform’a yabancı olduğum için chat’te online değildim. Ama yavaş yavaş öğrenecektim… Kaydı sonradan yine Youtube kanalıma koydum

8 Nisan’da Bonjuk ailesindeki sanatçılar için Zoom üzerinden bir fundraiser partisi yapıldı. Kısa bir set çaldım. 10 Nisan’da Akumandra’nın Online Radyo ve Fundraiser’ına bir set verdim.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

19 Nisan’da Itai’nin doğum günü için Twitch’de çaldım. 28 Nisan’da Selina için sosyal medya workshop’u verdim. 9 Mayıs’ta New York’lu ekip Hot Situations için yine Twitch’de bir stream yaptım ve Twitch’i de sanırım o gün anlamaya başladım. Kardeşim de çok yardımcı oldu Twitch’i anlamama… Karantina başından beri her hafta canlı yayın yapan Blondish benim yayınımı ‘raid etti’ ve ben de çalarken bir yandan pek çok kişiyle chat yapmaya başladım o yayında. Şimdiki Abracadabra residency’min ilk adımları o gün atıldı yani…. Bu set çok beğenildiği için hem Youtube’a hem de Soundcloud’a yükledik.

17 Mayıs’ta Remote Burn organizasyonu için Sonic Nations kampının hesaplarında ve remoteburn.org adresinde yayınlanan bir set çaldım. Onu da daha sonra yine kendi Youtube’uma yükledim.

22 Mayıs’ta yine Itai’nin twitch kanalında bu sefer Mediterranean Salad için kısa bir performans sergiledim. 29 Mayıs’ta ise çok sevdiğim ve 2017’de gitttiğim bir festival olan Desert Hearts’ın City Hearts sanal festivalinde çaldım ve şimdiye kadarki en büyük kitleye ulaşmış oldum.

elif city hearts desert hearts live stream twitch

Twitch’in ana sayfasına düşen performansımı yer yer binlerce kişi izledi. Hayatımda ne zaman aynı anda binlerce kişiye çalabilirim benim tarzım müzikle? Bu inanılmaz bir şey

 

Evet, eskisi gibi bir araya gelebildiğimiz kan ter içinde dans ettiğimiz gigler artık yok ama live streamlerde de farklı bir connection söz konusu. Biri diğerinin yerini asla tutamaz ancak ben live streamleri, normalde yaşadığı yerin yakınında hiç event olmayan, belki utangaç olduğu için belki bir fiziksel engeli olduğu için ya da maddi durumu el vermediği için kulüplere gidemeyen insanların lockdown’lar bittikten sonra da izlemeye devam edeceğine inanıyorum

sinem mei pixel poi elifmusique anjunaunlocked anjunadeep

Evlerimizde kapalı Mart Nisan Mayıs ayları bazen sonsuzluk gibi uzun bazen de göz açıp kapayıncaya kadar bitmiş gibi bir hızda seyretti… Önce kuaförler, restoranlar açıldı yavaş yavaş.

quarantine lisa simpson cutting own hair

Sınırların kapalı olması, bir yere gidemememiz işlerimiz dışında seks hayatımıza da darbe vurdu. Klasik anlamda ilişki gibi şeylere oldukça uzak olduğum gibi pek one night stand’ci de değilim. Bir şeyler paylaşmak, fiziksel ve mental olarak etkilenmem lazım, aptallarla sevişemiyorum mesela ama bi yandan da darlamamak ve darlanmamak, özgür olmak, bağımsız olmak, saygı duyabilmek ve görmek gibi beklentilerim var.

En son sevgilim 2018’de en son Türk sevgilim ise 2017’de olmuştu. Karantina dönemi sanırım en çok single’ları vurdu (Gerçi 7/24 aynı eve tıkılıp ayrılanları da çok duydum) Fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarım var, beynimin efektif bir şekilde işlemesi için gerekli hormonal kokteylleri istiyorum, sağlıklı bir kadın olmak istiyorum. Hormonlarım tam gaz çalışırken, hayatımızın baharında aylarca evde oturmak zordu…

Haziran gibi kısıtlamaların biraz kalkmasından sonra birkaç tane süper big fail bumble denemem oldu. O kadar zaman kaybıydı ki bu denemeler, bumble tinder gibi app’leri telefonumdan silip bir daha yüklememek üzere kendime söz verdim. Biriyle sırf fotoğraflarına bakarak ve kendi hakkında yazdıklarına inanarak bir connection yaşayabileceğini düşünmek çok yanıltıcı.

Ben ne zaman aynı mekanda olsam biriyle iyi bir tensel çekimim olup olamayacağını sezebiliyorum. Ne olduğunu bilmediğim içsel bir şey bu. Aynı enerji alanındayken daha iyi anlıyorsun. Şimdiyse enerji alanına giremiyorsun insanların. Her şey yasak…

Ama bir tane çok iyi arkadaş edindim Bumble’dan onu inkar edemicem, şu an baya sevdiğim bir arkadaşım hatta, ama onun dışında dating ve seks anlamında gerçekten hiç benlik olmadığını bir kez daha teyit etmiş oldum.  Rabbim düşürmesin hiçbirimizi kızlar, amin.

Neyse ki sene bitmeden güzel connection’lar da yaşadım. Ama bu seneki yazmda çok detaylarına girmek istemiyorum. <3

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Haziran’da yollar ve oteller açıldığında bir iki ufak DJ’lik işi geldi ama Türkiye’de fee’ler hem düşük hem de para birimimiz o kadar değersiz ki… Bir de festival ve kulüp nere beach club’lı otel nere… Bu yaz Avrupa’da şahane festivallerde çalacağıma, Türkiye’de bir iki otelin beach club’ında çaldım… Tam hayaller – hayatlar meme’leri giyidi…. 

Bir de tabii Mart Nisan Mayıs tüm dünya lockdown’dayken rahattım ama yazın Avrupa’nın sınırlarını kendi içinde açacağını ve biz Türklere de hadi siz orda uslu uslu oynayın bize de aman bulaşmayın diyeceğini o kadar iyi biliyordum ki… Ve tam olarak bu oldu. Yaz ayları boyunca Avrupa’dan regülasyonların müsaade ettiği yerlerden çalmam için teklifler geldi ama bir Türk vatandaşı olarak vizem olmasına rağmen gidemedim.

Biz Avrupalılar dahil tüm dünyaya gelin gelin dedik tabii…  Ve şu sıralar en büyük korkum bu durumun 2021 yazında da devam etmesi… Benim çaldığım müzikle Türkiye’de kazanacağım parayla şu yaşadığım hayatı yaşamam ne yazık ki mümkün değil. Ülkemizi ve para birimimizi bu hale getirenler utansın…

İlk bahar aylarını içime dönmüş, bolca yoga yapmış, kitap okumuş, yemek yapmayı öğrenmiş ve bu bilinmezliklerle dönemi bir şekilde kendi merkezimde geçirdikten sonra yazın ‘story of my life’ diyebileceğim Türk pasaportu sebebiyle 1-0 yenik başladığım uluslararası DJlik yolumda bir gol daha yemiş ve ufak bir düşüş yaşamıştım. Yine de bunun beni uzun süre üzmesine izin vermedim.

Çok şanslıyım ki Türkiye’de Bonjuk Bay diye bi yer var. Geçen yaz henüz evim yokken ne zaman gigim olmasa ev niyetine Bonjuk’a gitmiştim. Bu sene neredeyse hiç gigim olmadığı için 2 haftada bir Bonjuk Bay’deydim. Genelde arkadaşlarımınla çok tatlı roadtripler yaparak arabayla gittim. Akıl sağlığımı korumamda en büyük rol Bonjuk Bay ve Bonjukian’lar diyebilirim. Bu sene yabancı misafirlerimizin de geldiği o kadar güzel eventler yaptık ki… Gerçekten ne kadar şanslı olduğumu anladım. 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Belim sakatlandı, gözümü örümcek ısırdı, arı soktu, düştüm yaralandım başıma hep bişeyler geldi çok enteresan bir şekilde ufak ufak ama keyfim hep yerindeydi, hep çok güldüm, sevildiğimi hissettim ve her zamanki gibi hep bana bir şeyler öğreten yanlarını keşfettim olayların. Ve çok özel insanlarla tanıştım…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Yazın yolların açılmasıyla birlikte stüdyoda geçirdiğim zaman biraz daha azaldı ve ben sosyal mesafeli kısıtlı kapasiteli bir takım etkinliklerde çalmaya başladım. Sinem’le geçen seneden sonra Bonjuk’a ilk döndüğümüzde bütün karantinayı beraber geçirdiğimiz için arkadaşlarımız bizle siz karı koca olmuşsunuz diye dalga geçmeye başladı.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Biz de birbirimize Wifey demeye başladık. Bunun üzerinde babam bizim ‘lezbiyen hayatı’ yaşayıp yaşamadığımızı anneme sorma ihtiyacı hissetmiş. Babama bu fotoğrafı atmamak için kendimi zor tuttum 

ilovecock

Bunları yaparken live streamlere de mümkün olduğunca devam ettim. Her sene Deep Edition serisine konuk olduğum Anjunadeep benden Twitch kanallarında bir canlı yayın istedi. O gün internetle ve twitch’e yayın yaptığım platform olan OBS’le ilgili büyük sorunlar yaşadım ve izleyenler sadece seti duyabildiler, görüntü bütün yayın boyunca donuktu. Müthiş yetenekli bir dansçı olan Sinem’le bir şov bile hazırlamıştık ama internetin azizliğine uğradığımız için o da yalan olmuştu. O gün chat’teki herkese söz verdim bu seti ben bi daha kaydedeceğim ve Youtube’a yükleyeceğım diye. Video şu an 200 bin izlenmeyi geçmiş durumda… 

Temmuz ayında ilk EP’m Moonspell (İsim annesi Sinem) Oliver Koletzki’nin yeni bebeği, Stil Vor Talent’in sub label’ı A Tribe Called Kotori etiketiyle yayımlandı.

EP’de Eleonora’nın müthiş vokalleriyle hayat verdiği Moonspell, Netflix’de izlediğim bir animeden esinlendiğim, Yeni Zelanda’da yaşayan Alman producer Sanoi ile ortak çalışmam Bamboo Forest ve Felix Raphael geçen sene Bonjuk’a misafir olduğunda başladığımız şarkımız Desert adlı 3 track yer alıyor.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Hem EP, hem de trackler haftalarca Beatport listelerinde kaldı, Spotify’ın editorial listelerine eklendi. Moonspell’in premier’ını  Soundcloud’da Electronic Groove, Youtube’da Madoras in the House yaptı. Ben de ne kadar şanslıyım ki bu ortamda bile stüdyoda yaptığım şarkıları insanların karşısında çalma onları dans ettirme şansına eriştim. Temmuz’da basın kitim için fotoğraf çekimi yaptık Deniz Eslek ve Ozan Tezvaran’la. 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Ağustos’ta yine Sanoi ile bir collaboration’ımız olan Entanglement adlı parçam bu sefer de Stil Vor Talent’in 15. yıl Compilation’ında yayınlanıp adımı hayranı olduğum sanatçıların arasına yazdırdı.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Beatverliebt podcast’in yayınlandı. Femme House için Twitch’den canlı yayın yaptım.

 

Ağustos’ta Party Mag’in harikalar diyarı etkinliğinde çalıp Şubat ayından sonra ilk kez İstanbul crowd’uyla buluştum ve beni, yeni şarkılarımı resmen bağırlarına bastılar! Çok mutlu oldum. 

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Bonjuk’ta Good Vibes, Diskoloop, Bonjuk Burn Lotus ve Love Weekend etkinliklerinde çok iyi vakit geçirdik ve güzel müziğe doyduk. Eylül’de Sanal Burning Man için yine evin salonundan bir kayıt yaptık Sinem’le ve kayıt Multiverse’de yayımlandı. VR gözlüğü olmayanlar için pek de enteresan bir durum olmadığı için ben daha sonradan kendi Youtube hesabıma yükledim Sinem’in de Pixel Poi ile performans gerçekleştirdiği video kaydı. Bu videomuzun izlenmesi de 50 bin’i geçti

Eylül ayında Blondish’in label’ı Abracadabra’nın Mart ayından beri aktif Twitch kanalında performans sergilemeye başladım. 5 Eylül’de evden bir gün doğumu canlı yayını gerçekleştirdik. Ziya’yla Cooper yardım ettiler ;=)

Bir sonraki hafta Beatport’un ‘For Beirut’ fundraiser projesi için bir video kaydettim.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Eylül ortasındaysa line up’ında Paris Hilton, Snoop Dogg gibi isimlerin bulunduğu Abracadabra Festival’i için Bonjuk Bay’den bir gün batımı videosu kaydettim. Bu sene en sevdiğim setlerimdem biri buydu sanırım. Hem müzik hem görüntü olarak…

Yine İstanbul’da Suma’da ve yeni açılan Wink & Klaus diye bir mekanda çaldım. Sosyal mesafeli, açık alanda, maskeli partilerdi. Tam olarak aynı şey değildi ama kesinlikle hiç yoktan iyiydi. (Ve çok şükürdü tabii)

Ekim ayında çok derin bir liver cleanse yaptım bana pek çok konuda yol gösteren canım Aydan’la. Baya bildiğim taş dökülüyor karaciğer ve safra kesenden. 7 gün süren bir program ve hayatımda hissettiğim en net ‘temizlenme’ hissi diyebilirim.

O dönem Lesli’nin mutlaka okuyun diye hepimize önerdiği The Presence Process’i okumaya başladım. Okuduğum en güçlü kitaplardan biri sanırım. Şu an yollarda olduğum için ‘deneysel’ değil ‘tanıtım aşamasında’ yaptım okumamı. Deneysel process’e eve döner dönmez başlayacağım ancak sadece kitabı okumak bile hayata bakış açımı değiştirdi diyebilirim.

Bu kitabı okurken ve tam da liver cleanse’in üzerine Bonjuk Bay’de katıldığım Healing Week’te de derin ruhsal çalışmalara girdim. Bu senenin bilinmezlikleri, kendini korumak için gösterdiğin çabalar, her şey çok yorucu ve ben oraya ‘ağlamak ve rahatlamak’ niyetiyle gittim. Öyle de oldu. Derin çalışmalar esnasında gerek sevgiden ve mutluluktan gerek rahatlamadan gerek hiç dokunulmamış bedende kayıtlı hisler ortaya çıktığından bol bol ağladım. Ağladıkça sanki durulandı kalbim ruhum…

Tanıştığım insanlar, yaşadığım olaylar, hiçbir şey tesadüf değil gibi hissetmeye başladım. Akışa ve hayata güvenmeyi hala öğreniyorum ama özellikle böyle dönemlerde bir insanın ruhsal cephanesinde bulundurabileceği en faydalı şey sanırım.

Ekim baya dönüştürücü bir ay oldu benim için. İçime dönüp baktığım, kendime ve duygularıma karşı dürüstlüğü her şeyin önüne koyduğum…  İçimdeki dişi ve erili anlamak, nefesimle bağ kurmak üzerine çalışmalar yaptım. Canım Ceyda’dan süper bir yıldız haritası okuması aldım. Kambo yaptım. 2020’nin süprizlerine artık mental ve fiziksel olarak daha hazır hissediyorum.

Ekim’de en son Abracadabra için evden bir canlı yayın daha yaptım yola çıkmadan önce…

Twitch’de chat’te online olup hep interaksiyonda bulunduğum için canlı yayınlarım epey beğeniliyor ve izleniyor. Abracadabra TV’den Twitch kanallarında Kasım’da başlayarak her hafta kendi show’umu yapmak için bir teklif aldım. Giglerin neredeyse olmadığı bu dönemde her hafta düzenli yayın yapıp ödeme alıyor olmak maddi anlamda çok rahatlattı beni. Artık Şubat ortasına kadar her Pazar Türkiye saatiyle 10-12 Arası Twitch.tv/abracadabra adresinde canlı yayındayım

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Ekim sonunda Bonjuk’u da kapadıktan sonra artık Türkiye’de ve hatta Avrupa’da kış geldi ve yavaş yavaş her şey kapanmaya başladı. Hatta kapanış etkinliğimize gelecek Almanlar gelemediler…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Ben de 5 Kasım’da (lockdownlar esnasında zoom’dan müzik teori derslerine katıldığım ve sonradan tatlı online bir arkadaşlık geliştirdiğim) Ryan’ın label’ının showcase’lerinde ve karantina öncesi son çaldığım parti olan Grand Moon’da ve birkaç farklı etkinlikte daha çalmak üzere Güney Afrika’ya geldim.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Biz yazın hafif açıldığımız dönem burası kıştı ve sert bir lockdown’dalardı. Biz kış olup kapanınca onlar da bizim yazın açıldığımız gibi biraz açıldılar. Türk pasaportuyla Avrupa’ya gidemiyorum ama şimdi yaz olan yerlerden Meksika ve Güney Afrika’ya gidebiliyorum diye ajansımla rotamızı bu bölgelere çevirdik. 

Kasım ve Aralık’ta Güney Afrika’da, Ocak ve Şubat’ta da Meksika’da çalacaktım ve 8 aydır evde oturuyor olmanın acısını çıkaracaktım. Plan buydu yani :) Ama 2020’de en çok da plan yapmamayı, ya da ben de kadar plan yapsam da büyük ihtimalle kendimi çok farklı senaryoların içinde bulacağımı öğrenmiştim.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Cape Town’a iner inmez ilk gigimin iptal olduğunu öğrendim. (Ve bu daha başlangıçtı) Daha sonraki dönemde de Ryan’ın kendi partileri dışında pek çok etkinlik iptal oldu. Cape Town’dan Johannesburg’a uçup burada ilk Swoon Recordings Showcase’de çaldım. İnanılmaz keyifli bir partiydi.

Sonra çölde bir festivalde çalmak üzere Cape Town’a geldik. Ryan Cumartesi ben Pazar çalıyordum. Cumartesi başka bir yerde çaldığım için Pazar gelebildim festival alanına. Ben geldiğimde Ryan gitmişti, ki ben çalma teklifini festivalde beraber vakit geçirelim diye kabul etmiştim…

Festivale girer girmez elinde ışıklı sopasıyla çılgın bir kadın gördüm. Tamam elinde sopalı 45 yaş üstü biri varsa bu cool bir party dedim hatta içimden. Daha sonra ben kabinde çalarken aynı kadın ‘NEEE SEN TÜRK MÜSÜN’ diye çığlık atarak gelip bana sarılınca onun yaşadığı şokun aynısın ben de yaşadım. Gülden’le tanışmamız bu şekilde oldu.

gulden

Cape Town’da neredeyse herkesi tanıyan, senden benden çok enerjisi olan, tam bir party animal ve Cape Town’da kaldığım sürede bana evini açan, her şeyime yardım eden huysuz ve tatlı kadın… Ryan’ın Pazar günü beni orda bırakıp gitmesi, nasıl döneceğimi ayarlamayı unutması üzerine 2 gece çok da tanımadığım 2 çocukla küçük bir kabinde kalmak durumunda kaldım. Şehre ancak Salı dönebildim. Çölün ortasında, en yakın yerleşim birimine minimum 1 saat uzaklıkta bir yerde gecenin bir yarısı bir kedi bulup sahiplendirdik hatta…

Yani saçma sapan bir maceraydı bu festival ama Gülden’le tanışmış ve bir kediciğe yeni bir hayat vermiş oldum… Everything happens for a reason…

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Ryan çok enteresan bir karakter. Zoom dersleri vesilesiyle başlayan long distance arkadaşlığımız, müziğimi keşfettikten sonra beni ülkesine yasaklar hafifler hafiflemez getirmek istemesi vesilesiyle farklı bir boyuta taşındı. Neredeyse 2 aydır beraber yollardayız. Johannesburg’da bütün ekibiyle birlikte yaşadığı kocaman evde bana bir oda verdi. Cape Town ve Johannesburg arasında sık sık gidip geldik. Aslında başka yerlere de gidecektik ama sürekli ertelenen iptal olan şeyler, kısıtlamalar, yasaklar planları değiştirdi.

Kendisi müthiş dağınık, tazmanya canavarı gibi geçtiği yeri darmadağın eden umursamaz biri amma ve lakin inanılmaz yetenekli bir müzisyen. Her hareketi textbook ADHD olduğundan çok da tahmin edilebilir bu sebeple de komik ötesi bir karakter. Senelerdir üzerine çalışarak esnetmeyi başarmasaydım oğlaklığım yüzünden her gün sinir krizi geçirirdim burda diye tahmin ediyorum. Onun yerine Hawai’de yaşayan çıplak ayaklı bir sörfçü rahatlığıyla karşıladım Ryan’ın her ‘Ryan’lığını ve tabii Güney Afrika’nın da Güney Afrika’lıklarını… Ve Covid’i de unutmayalım. Bu sene olup biten her şey karşısında ormanda 10 buddha gücündeyim.

Çok şükür sağlığım yerinde sevdiklerim hayatta… Diğer her şeyin çaresi var.  Bu sene Burning Man dışında bir de Patagonia Eclipse’e çok üzüldüm. Etkinliği yaptılar hatta ben de çalacaktım ama Arjantin’e Türk pasaportuyla gitmem pandemi esnasında mümkün olmadı. Aralıkta Eclipse’de eskiden yaşadığım topraklarda olmak ordan da Meksika’ya geçmek niyetim vardı. O gün Johannesburg’daydım ve hava bulutlu olduğu için tutulmayı göremedim bile. Ancak tam tutulma olduğu sıralarda biz Swoon evinde kalan kızlar olarak bir kakao seremonisi yapıyorduk. Niyetlerimiz üzerine çalışıyorduk…

kakao

 

Güney Afrika’da tüm bunlar, sürekli iptal olan etkinlikler, 2 günde bir değişen planlar, ordan oraya bavulları taşımak ve her hafta live stream yapacak mekan, ekipman, stabil internet bağlantısı ve tabii 2 saat boyunca çalacak daha önce başka yerlerde çalmadığım şarkılar bulmak, sonra o canlı yayınları yapmak, vize uzatma süreçleri, Türkiye’nin Güney Afrika uçuşlarını durdurması, Meksika’dan gelen teklifler, iptaller, sürekli karar vermek zorunda olmak ve bunları yaparken sağlıklı yaşamaya, bağışıklık sistemimi güçlü tutmaya, yeni dostluklar kurmaya çalışmak mental ve fiziksel olarak yorucu bir süreçti.

He bir de inanılmaz bir Human Design okuması aldım. Eğer Human Design ne duymadıysanız lütfen araştırın. Sene sonu yazısında değinilemeyecek kadar uzun bir mesele. Okumamı henüz tekrar dinleme şansım olmadı ama deneye, oynamaya başladım. Cape Town ve Johannesburg arasında kaç kez gidip geldim bilmiyorum. Cape Town’da kaç farklı evde uyudum bilmiyorum. Ama gözümün baktığı yerde gördüğüm güzellikler, Türkiye’de hava buz gibi ve sokağa çıkma yasağı varken dağların ve okyanusun yanında güneş içimi ısıtırken nefes alabilmek iyi geldi.

Sabahları okyanus kenarında yürüdüm, hike’lar yaptım, buz gibi okyanusa girdim, Güney Afrika’nın ünlü Braai’larını bol bol tecrübe ettim. Turne ‘planladığımz’ gibi olmadı ama yine de ben buradayken son dakika çıkan çok keyifli ufak partilerde çaldım. Ryan’ın partileri dışında çaldıklarım genellikle çalmayacağım küçüklükte etkinliklerdi, sırf bana live streamlerde yardım eden kişilere teşekkür mahiyetinde çaldım ama bi yandan da çok keyifli geçti bunlar da.

Bir de bunlar olurken Buddha Bar’dan bir şarkım yayınlandı, Itai’nin saksafonuyla eşlik ettiği. İlk kez bir şarkım fiziksel bir medyaya (CD) basıldı. Ben Güney Afrika’dayken Deep House Bucharest ve  Stil Vor Talent Podcast’lerim yayımlandı.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifmusique)

Beraber 2 showcase’de çaldığımız Andhim’den Simon ve ben bir süredir Güney Afrika’da bavullarımızla ordan oraya haldeyiz. Son dakikaya kadar ne gün döneceğim belli değildi, dönebilecek miyim o bile belli değildi. Sınırların açılıp kapanması her ülkede değişen kurallar derken seyahat etmek için doğru zamanlar değil ne yazık ki…

Ben de zaten birazcık para kazanabilmek için gelmiştim ama sanırım kazandığımdan çoğunu harcadım. Yine de pişman değilim. Güzel vakit geçirdim. DJ gibi değil eskisi gibi seyahat etmeyi, uzun uzun bir yerde kalmayı özlemişim…

Şu an bavul yapmaya, yılbaşı günü 72 saat sonra uçağa binebilmek için test yaptıracak klinik bulmaya ve bir de bu yazıyı bitirmeye çalışıyorum. 2020’ye yakışır bir yıl sonu oluyor…

İstanbul’a indiğim günün gecesi 2 saat canlı yayınım var.  7 Gün evde karantinada kalmam gerekiyor. 6’sında Meksika uçağım vardı ama gigim iptal oldu. Şimdi eve dönüp bol bol prodüksiyon yapacağım ve bir de The Presence Process’e başlayacağım gibi duruyor. Eve dönmek için sabırsızlanıyorum. Güney Afrika çok güzeldi ama çok da yoruldum. Yatağımda yatmak, sabah kahvemi mutfağımda hazırlamak için sabırsızlanıyorum.

2020 benim 2018’de iyice ivme kazanan kendimi keşfediş yolculuğumda önemli bir sene oldu. İçimdeki ikiliklerle tanıştığım, gölge taraflarıma bakma cesareti bulduğum, kendimi sanatsal olarak ifade etme doyumunu yaşadığım, leziz yemekler yapmayı ve asıl yemek yapmayı sevdiğimi öğrendiğim, vücudumu en çok anladığım, bitkilerle, toprakla, ateşle, suyla bağımı en çok hissettiğim, duygularıma en samimiyetle kulak verdiğim, kendi üzerimde en çok çalışma fırsatı bulduğum sene…

Geleni kabul etmeyi, tepki değil cevap vermeyi, olana da olmayana da şükretmeyi, akışa güvenmeyi, kalbimi ve vücudumu dinlemeyi öğrendim, öğreniyorum.

Dünya nereye gidiyor bilmiyorum, evet ‘essential’ değil ama festivaller geri dönsün çok istiyorum mesela. Birbirine kapıları kapalı ülkelerden oluşan bir dünya ve birbirine yaklaşmaya korkan insanlara dönüşmek korkutucu olur.

Umarım bu virüs ve benzerleri hayatımızdan çıkar ve bu savaştan kazandığımız çıkarımlarla, türümüzü ve dünya üzerindeki diğer yaşamı tehdit eden, bu gün ve çağda tecrübe etmemiz gereken eşitlik, kardeşlik, mutluluk, refah ve huzur seviyesine gelmek için kolektif bir şekilde üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiririz.

Bu enteresan sene size neler kattı neleri bırakmanızı sağladı ya da neleri sizden aldı duymayı çok isterim. Lütfen her zamanki gibi mesajlarınızı atın bana. Ocak ayının ilk haftalarında bunları okumayı çok seviyorum

Eski yıl sonu yazılarını okumak isterseniz

2019, 2018, 2017, 2016, 2015, 2014, 2013, 2012

Yeni yılınız kutlu mutlu olsun!

Çok sevgiyle

Elif

2019 Biterken

2019 Biterken

Beni uzun zamandır takip edenlerin de fark edebileceği gibi ‘cizenbayan’ artık eskisi gibi zamanımı ve dikkatimi verdiğim bir platform olmaktan çıktı. Paylaşma sevgisiyle kendi kendine doğan ve gelişen ‘cizenbayan’ influencer...

2019biterken

2021 biterken

2021 biterken

Beni uzun zamandır takip edenlerin de fark edebileceği gibi ‘cizenbayan’ artık eskisi gibi zamanımı ve dikkatimi verdiğim bir platform olmaktan çıktı. Paylaşma sevgisiyle kendi kendine doğan ve gelişen ‘cizenbayan’ influencer...

Screen Shot 2021-12-29 at 10.02.27 PM

YORUMLAR

Şu an hiç yorum yok.

YORUM EKLE

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir